Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Basketbol STBL Başarının sırrı Obradovic kırmızısı mı? - Basketbol Haberleri

        HABERTÜRK PAZAR / Gizem Sevinç SELVİ

        Tarih 3 Temmuz 2013... “Türkiye’nin gördüğü en büyük koç” denilen büyük Zeljko Obradovic İstanbul’da, Fenerbahçe’yle imza töreninde... Basın mensuplarından biri, iki yandan örülmüş kızıl saçlarıyla tatlı tatlı gülümseyen simultane çevirmene bütün özgüveniyle “Kendisi için ‘Basketbolun Mourinho’su’ deniliyor. Bundan haberi var mı ya da daha önce de böyle yorumlar yapılıyor muydu?” diye soruyor. Çevirmen gülümseyerek, aksanıyla İngilizce’ye çeviriyor bu cümleleri. Obradovic her zamankinin aksine sakin ama kendinden emin tavrıyla şöyle bir bakıp “Benim adım Zeljko Obradovic” diyor. “Ve ben bundan çok memnunum.” O gazeteci bu sarkastik cevabın üzerine nasıl hissetti bilemeyiz ama salonda bir kahkaha ve üzerine bir de alkış kopuyor. O gün bugündür Zeljko Obradovic Fenerbahçe’nin başında.

        Bugünlerde onun ismini niye çok duyduğumuzu, tüm bu övgülerin neden dizildiğini hatırlatalım: Fenerbahçe THY Euroleague’de üst üste ikinci kez Final Four’a kaldı, hem de 7 yeni oyuncuyla. Öte yandan bunun Türk basketbolu için büyük, Zeljko Obradovic için küçük bir adım olduğunu varsayabiliriz çünkü bu, Avrupa basketbolunun en başarılı koçu sayılan efsanenin 8’i şampiyonlukla sonuçlanan 15. Final Four hikâyesi.

        HER ŞEY 1979’DA BAŞLADI

        Başa dönelim, her ne kadar ilk Euroleague Şampiyonluğu’nu koçluğa başladığı sene, 1992’de, Partizan’la İstanbul’da yaşamış ve dikkatleri üzerine çekmiş gibi görünse de uluslararası arenadaki varlığı çok daha eskiye, Ağustos 1979’a dayanıyor Obradovic’in. 9 Mart 1960 doğumlu bir balık burcu olan koç, o dönem 19 yaşında, Belgrad’ın 150 kilometre güneybatısında bulunan Cacak’ın Borac Cacak takımında forma giyiyor, Sırbistan Milli Basketbol Takımı’nda Cutura’yla, Radoviç’le, Grbovic’le birlikte ter atıyor. O dönem Borac’ın koçu meşhur Profesör Aleksandar Nikolic; Yugoslavya Milli Basketbol Takımı ise ABD, Brezilya ve Arjantin’in ardından 4. sırada. Borac’ta geçen 6 sezonun ardından genç Obradovic, 22 yaşına geldiğinde 15 yaşındaki takımına koçluk yapmaya başlıyor bile. 1988’deyse Final Four macerası başlıyor. O dönem koç falan değil, Partizan’da oyuncu. Bu arada, o yıl Final Four’un unutulmaz yıllarından biri çünkü efsane maçlara sahne oluyor. Partizan’ın rakipleri sağlam: Philips Milan, Maccabi Tel Aviv, Aris Thessaloniki... Şampiyon kim mi? Finalde Aris’i 105-93 mağlup eden Milan. Yine de mesela ünlü basketbol yorumcusu Vladimir Stanko, Partizan taraftarını Avrupa’da bir tür fenomene dönüştüren garip enerjinin tam da o sezon başladığını söyler.

        KABUS GİBİ BİR YIL

        Bu arada 1988 Seul Olimpiyatları’ndaki gümüş madalyadan 1990’da Buenos Aires Dünya Şampiyonası’nda altın madalyaya kadar geçen 2 yıllık dönem belki de Obradovic’in hayatının en kâbus 2 yılı oluyor. Zira koç, bir trafik kazası ve üstüne askerlik problemleri nedeniyle 1989’u neredeyse pas geçmiş. Yine

        Vladimir Stanko’ya göre tüm bu zorluklara göğüs gerebilmesinde, üstelik sonunda gücüne güç katmış olmasında Obradovic’in sağlam karakteri büyük rol oynuyor.

        SÜPERSTAR SEVİYOR

        Koçluk kariyerinin başından bu yana Obradovic’in elinden birçok star basketbolcu geçti. Oyuncularıyla yakın bağlar kurduğu, hatta İbrahim Kutluay gibi eski oyuncularıyla yakınen görüşmeye devam ettiği biliniyor. Zaten her gittiği takımda hep en az bir ya da birden fazla süperstar olmuş. Geriye bakınca Partizan’da Djordjevic ve Danilovic’e; Joventut’ta Corny Thompson ve Jofresa kardeşlere, Panathinaikos’ta Bodiroga, Rebraca, Ramunas Siskauskas efsanelerine rastlamamız tesadüf değil... Şimdiyse Fenerbahçe’de Jan Vesely, Bogdan Bogdanovic, Luigi Datome onun emrinde. Tabii o süperstarların sadakati de tartışılmaz. Bogdan Bogdanovic’in “Onu 3 kelimeyle anlatmam gerekse ‘basketbol âşığı, hırs küpü ve tecrübe’ derdim. Fenerbahçe’ye gelmemdeki en büyük etken o’’ demekte tereddüt etmemesi bunun en önemli kanıtlarından olabilir.

        HEP AGRESİF, ÇOK AGRESİF

        Gelelim başlıktaki ‘Obradovic kırmızısı’ meselesine... Zeljko Obradovic, büyük başarıları kadar agresifliği ve sinirli halleriyle de bilinen bir koç. Mesela 2009’da Panathinaikos’a getirdiği şampiyonluğun ardından terslediği Yunan gazeteci hâlâ akıllarda. Bilmeyenler için olay şöyle vuku buldu: Maç sonrası basın toplantısında “Maçta çok ‘tuhaf şeyler’ oldu. Ama tekrar izlemeden bir şey söyleyemem” demişti Obradovic. Canlı yayında spiker o tuhaf şeylerin ne olduğunu sordu ve olan oldu: Obradovic “Şampiyon olduk. Soracağın ilk şey bu mu ha, bu mu!” dedi ve yayını terk etti. Türk basketbolunun en önemli isimlerinden Kaan Kural bunun üzerine “Sanırım artık ona ‘İmparator’ demekte hiçbir sakınca yok” demişti. Geçen yıl Sine Büyüka’ya verdiği röportajda bu konuyla ilgili “Bazen maçlardan sonra kendimi izliyorum, parkede sinirden kıpkırmızı kesilmemin sebebi çalışmalarımızın meyvesini maç içinde, hemen görmek istemem” diyerek ekliyordu: “Parke dışında aslında çok daha yumuşak başlıyım. Basketbola olan aşırı tutkum maç boyunca beni kendimden geçiriyor.

        Ve bu tutkum devam ettikçe takım çalıştırmayı sürdüreceğim.”

        Bunun üzerine ünlü basketbolcu İbrahim Kutluay’ın Obradovic için söylediklerine şaşırmamak lazım “Çok agresif, kazanmaya endeksli, takım kurgusunu çok iyi yapan, sezon içinde oyuncu değişikliğine gerek duymayacak kadar iyi kadro kuran, oyuncusunu motive eden müthiş bir koç. Çok sert gözükür ve detayları ister. Antrenmanları zorludur. 27 yaşında onunla çalışmaya başladım. 2.5 saat topu potaya atmadan, ‘3 santim sağda durdun, 5 santim önde durdun’ detaylarına kadar çalıştırırdı.”

        BİR GECEDE KOÇ

        Gelelim koçun kaderini değiştiren o geceye... 1991 yazında İtalya’da düzenlenen EuroBasket sırasında hâlâ Partizan’ın sportif direktörlüğünü yürüten eski idol, yeni yakın arkadaş Kicanovic’le arasında geçen o diyaloğa. Rivayete göre bir gece Kicanovic, Obradovic’e dönüp gelecek sezon için koç aradağını ama ortada bir aday bile olmadığını söyler.

        Devamında Obradovic: “Kafamda tam sana göre bir koç var.”

        Kicanovic: “Kimmiş o?”

        Obradovic: “Ben tabii ki.”

        Bu cesur sayılabilecek cevap aslında Zeljko Obradovic’in özgüveninin, netliğinin en önemli göstergelerinden biri olabilir. Neticede elbet bir gün koçluk gelecekti ama o, bunu o gün istedi. Bu konuşmadan 2 hafta sonra Kicanovic, Obradovic’i arayarak yalnızca bir şartla ona koçluk teklif edeceğini söylüyor. Şartı, oyunculuk kariyerini o an, oracıkta bitirmesi... Obradovic, bunun üzerine bir gece düşündükten sonra teklifi kabul ediyor, Avrupa’da oyuncu olarak tatminkâr zamanlar geçirdiğine, bundan fazlasının risk olduğuna karar veriyor.

        DUSAN IVKOVIC: ÖĞRETMEN, DOST, RAKİP

        Bugünlerde Anadolu Efes’in patronluğunu yapan Dusan Ivkovic’le rakip olsa da, ortada bir boynuz-kulak ilişkisi var. Zira Ivkoviç’le Obradovic’in mazisi derin. Obradovic 1995’te Partizan, Joventut ve Real Madrid’le 3 kez Avrupa Şampiyonluğu yaşadıktan sonra Atina’da düzenlenen EuroBasket sırasında Yugoslavya Milli Takımı’nın koçu olan Ivkoviç’in yardımcısı olmayı kabul etmişti. Obradovic, Fenerbahçe’ye geldiği ilk günlerde Ivkovic için şu cümleleri kurmuştu:

        “O çok önemli bir isim ve burada olmasından dolayı çok mutluyum. Dusan Ivkovic ile hem aile dostuyuz hem de kendisi benim öğretmenim. Görev yaptığımız diğer ülkelerde de birçok kez karşı karşıya geldik ve yine aynı ülkede olmak çok güzel.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ