Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol Süper Lig Galatasaray Galatasaray-Fenerbahçe maçı yazar yorumları - Galatasaray Haberleri

        FATİH ALTAYLI

        TEŞEKKÜRLER PEREİRA

        Bilirsiniz benim boğazımda dokuz düğüm yoktur, son söylenecek olanı baştan söylerim. O yüzden de baştan söyleyeyim. Dün hakem Mete Kalkavan, G.Saray’ın buz ama buz gibi golünü yedi. Podolski’nin golünün ofsaytla, mofsaytla uzak yakın alakası yoktu. Podolski rakibinin az gerisinden başladığı pozisyonu golle sonuçlandırdı ama hakem büyük bir yanlış kararla golü iptal etti. Şimdi bazı hakem hocaları veya hakem eskileri, hakemi korumaya falan kalkışacaklardır ama siz siz olun, hakem hocalarının ne söylediklerine inanın, ne yazdıklarına... Çünkü hakem camiasındaki rezalet onlara da sirayet etmiş durumda. Her birinin ilişkileri, beklentileri, kayırdıkları, sevdikleri veya sevmedikleri hakemler var. Hakemlerimiz ne kadar bitikse onları eleştiren hakem eskileri de o kadar bitik. Keza ne idüğü belirsiz Lig TV’ye de, istedikleri gibi oynadıkları pierolarına da!.. Ligin heyecanını son maça kadar sürdürmek ve daha fazla abone elde etmekten başka bir derdi olmadan Türk futbolunu katleden yayıncı kuruluşa da!..

        Meseleyi uzatmayacağım, çok da önem atfetmeyeceğim, çünkü bu hakemlerin ne ilk hatası ne de son hatası olacak. “Futbol bu, olur böyle şeyler” deyip geçeceğim. Maça gelirsek... Maçın bu skorla bitmesine Beşiktaşlılar’dan fazla sevinen birisi varsa o da hakem Mete Kalkavan olmuştur mutlaka. Çünkü tam bir eyyam abidesiydi. Tek niyeti vardı; Aziz Yıldırım’ın ve F.Bahçe camiasının şimşeklerini çekmeden maçı tamamlamak. Bu yüzden de G.Saraylılar’a rahatça sarı kartları çekerken, Alper Potuk ve Mehmet Topal kardeşlerimi es geçiverdi. Ne diyelim, artık bu memleket böyle bir memleket.

        F.BAHÇE KORKARAK BAŞLADI

        Maçtan önce F.Bahçe’nin maçı kazanmasının daha kuvvetli bir olasılık olduğunu, G.Saray’ın bu maçtaki tek avantajının ‘sarı-kırmızılı’ forma olabileceğini söylemiştim. Nitekim de öyle oldu. F.Bahçe, Rizespor’un korkmadığı G.Saray’dan korkarak maça başladı. Ve bu korku maç boyu sürdü. Bu korkuya F.Bahçe forvetlerinin “İsteksizliği” ve büyük ihtimalle bu isteksizliğe bağlı beceriksizliği de eklenince maç 0-0 bitti. F.Bahçe forvetlerinin kaleyi bulan şutu neredeyse yoktu. “Muslera tek bir kurtarış bile yapmadı” desek yanlış olmaz.

        F.Bahçe’nin 90 dakika boyunca süren tavrına bakınca “Acaba ben puan tablosunu yanlış mı biliyorum” hissine kapıldım. F.Bahçe öyle bir futbol oynuyordu ki, sanki ligde rakibi G.Saray ve G.Saray’dan 5 puan önde ve bu puan farkını korumak için beraberliğe razı gibi. Kendimi bildim bileli G.Saray-F.Bahçe maçı izlerim, G.Saray karşısında bu kadar ürkek, bu kadar korkak, bu kadar isteksiz bir F.Bahçe görmedim. Sanki şampiyon olmak istemeyen bir takım görüntüsü içindeydiler.

        F.Bahçe’de anlamadığım şeylerden biri G.Saray’ın en zayıf noktası olan sağ kanadını bindirmeleriyle çökertecek olan Caner’in kadro dışı bırakılmasıydı. Bir şeyler yapmaya çalışan iki adamdan biri olan Alper’in çıkmasını ama maç boyu hiç oyuna girmeyen Souza’nın 90 dakikayı tamamlamasını anlayamadığım gibi... Çok açık ki, bu kadar kritik bir maçta beraberliğe razı bir oyun oynayan F.Bahçe’de Pereira bu maçı G.Saray’a, şampiyonluğu da Beşiktaş’ı ikram etti. Sağ olsun.

        G.SARAY İYİ OYNAMADI AMA DİRENDİ

        G.Saray’a gelirsek... İyi oynamadılar ama direndiler. En azından oynamaya çalıştılar. Sneijder istekli ama kötü, Selçuk ise hem isteksiz hem de kötüydü. İlk yarı hiçbir şey yapmadı. İkinci yarı tam bir şeyler yapmaya heveslendi oyundan alındı. Denayer ve H.Balta takımın en iyileriydi. Donk her zaman olduğu gibi sınırsız sorumsuzdu. Bu kadar iyi bir kumaş nasıl bu kadar “Denyo” bir futbol oynar anlamak mümkün değil. Yasin elinden geleni yapan adamdı. Emre ise hiçbir şey yapamayan adam olarak göze çarptı. Bu delikanlının G.Saray’da ne işi var anlamak mümkün değil. Olcan istekli ve çalışkandı ancak oyunu çevirecek bir hali yoktu. Semih ise alışık olmadığı pozisyonda kötü oynamadı. “Acaba orada Sabri ile başlansa daha mı iyi olurdu” sorusu aklımızda hep kalacak.

        Yegane forvetimiz Podolski ise çok yalnızdı ama yine de önceki maçlara oranla daha bir istekliydi. Liderin 20 puan kadar gerisinde bir takım olduğumuzu düşününce insanın içi yanıyor. Çünkü baktığınız zaman sahadaki çocuklar aslında hiç de fena değiller. Düzgün ellerde bu takım ilk 3 içinde olur, şampiyonluğu en azından son haftalar kadar kovalar, liderin bu kadar uzağında olmazdı. Dün sahada bunu gördüm ve buna yandım.

        Ama böyle kötü bir yönetim ve böyle bir başkanla ne yazık ki takım, takım olma hüvviyetini kaybetmiş. Ve ancak F.Bahçe gibi önemli bir rakip karşısında takım gibi davranıyorlar. O da kendi istekleriyle. Sonuç olarak bu takımı birinin derleyip toplaması lazım. Belli ki, bu başkan ve bu yönetim bunu asla ve asla yapamayacak. Yazık ki, ne yazık...

        BRAVO SANA MUSLERA

        Maç sonunda kendi ceza alanının önünde çöküp kalan Volkan’ın yanına giderek kaldıran ve teselli eden Muslera, Fenerbahçe’nin öfkeli kalecisine sportmenlikle ilgili iyi bir ders vermiştir umarım. Bravo sana Muslera. Taraftarını kızdırma pahasına gösterdiğin tavır için.

        VOLKAN DEMİREL, 2000’Lİ YILLARI UNUTMASIN

        Volkan “Allah bize beraberliği sevinmeyi nasip etmesin” diyerek kendince göndermede bulunmuş. Ben sevinen bir G.Saraylı görmedim. Ama F.Bahçe’nin Ali Sami Yen’de 2000’li yıllarda berabere kalıp saha ortasında zıplaya zıplaya sevinç yaşadığı günü dün gibi hatırlıyorum. Bazen beraberliğe sevinilir, bazen üzülünür. Şampiyonluk yarışında bu kadar geride kaldıysan üzülürsün Volkan efendi. İnşallah soyunma odasında yine cam çerçeve indirmemişsindir.

        SERDAR ALİ ÇELİKLER

        KEZMAN'DAN RvP'YE

        Beşiktaş’ın şampiyonluk ihtimalinin yüzde 95’e çıktığını Türkiye’de ilk yazan köşe yazarıyım. Osmanlı maçından sonra... Çünkü takımın o maçta ‘bittiğini’ görmüştüm. F.Bahçe kırılgan bir takım. Tek taraflı bir oyun anlayışı, teknik adam mantalitesi var ve aslında oyuncu yapısı da bu kadar. Dünkü maçı bir paragrafla anlatıp şampiyonluğun neden bir kez daha kaybedilme noktasına geldiğini analiz edelim.

        G.Saray dün evinde, rakip kaleye sadece 1 şut atabildi. İlk yarıda çok zor pozisyonda Selçuk voleyi çaktı, top Volkan’a gitti. O kadar. Auta giden şutu dahi yok başka. Buna karşın Volkan Şen’in 2 tane yüzde 99 gol pozisyonu, RvP’nin 2 tane yüzde 99’luk pozisyonu; Fernandao ve Nani’nin de yüzde 80’lik gol pozisyonları vardı. Bunlar net olanlar. Bir de Şen’in ilk anda değil, kontrolden sonra Fernandao’ya vermek isteyip Balta tarafından kesilen topu; Diego’nun-Alper’in bir türlü veremedikleri son paslarla ölen pozisyonlar vardı. G.Saray yapabileceği 2 şeyi yaptı, yürekten oynadı, sert oynamaya çalıştı, konsantre kaldı. Bundan sonra da görülmesi mümkün olmayan bu hasletlerle oyuna tutundular. Fener’e son çelmeyi takıp taraftarlarını bir nebze de olsa mutlu etmişlerdir. Yoksa G.Saray adına, organizasyon; taktik falan gibi şeylerden bahsedilemez. Fener açısından ise maç öncesi Caner’in ‘erken transfer haberi!’ ile gelen gerilim daha 50. saniyede rahatlığa dönüşebilirdi. Ama bitmiş, sadece sümküren Van Persie ile kafası transfer olmuş Nani ile bu fırsatlar kaçtı. Sezon boyu için Vitor’u eleştirelim, mantalitesinin yanlışlığından dem vuralım tamam ama dünkü maç için ne diyelim? “Neden Volkan Şen’i çıkardın” mı? Takım aslında 3 tane 0-0 ile şampiyonluğu verdi. 85’e kadar şut atamayan Bursa’ya karşı 2 Fernandao, 2 Şen ile 4 yüzde 99’luk pozisyonu atamadılar. Osmanlı maçında RvP 2 yüzde 99’luk golü atamadı; 2 puan da orada uçtu. Dün Şen, Fernandao boş kalelere ve yine RvP çok net 2 pozisyonu atamayınca kaçan 2 puanla şampiyonluk şansı yüzde 5’e düştü. Hafta sonu Beşiktaş Sivas’ta puan kaybetmezse, Fener lig sonuncusu Mersin’i de yenemeyebilir. Takım bu saatten sonra ancak ve sadece Beşiktaş kendini imha ederse şansını çevirir. Bu tablo sürpriz değil. F.Bahçe müzmin ikincidir. Çünkü Aziz Yıldırım yönetimi her sene aynı hatayı yapar. Kezman için “Siz onu bu seneye görün” der; bir şey olmaz. 7 milyon Euro’luk Güiza gelir, bir şey olmayacağını bir tek Aziz Bey görmez. Geçen yıl, Emenike yerine İsmail Kartal’a bir santrfor almaktan imtina eder. Son 3 yılda takımın en çok gol atan ismi Sow satılır, 3. santrfor alınmaz. Diego’dan bir şey olmayacağı; RvP’nin bitikliği, Fernandao’nun yetersizliği görülmüşken devre arasında bir golcü ya da skorer bir 10 numara alınmaz. Hep bu küçük hesaplar yüzünden müzmin ikincilik garanti olur. Bu da Aziz Bey’i kurtarır; Fener de ancak 10 senede 3 kere şampiyon olabilir. Fenerliler bu kafa ile daha çoook üzülürler.

        DİEGO-RvP-NANİ

        Nani gitti de diğer ikisi de artık oynamasa da olur. Sene sonu Caner ve muhtemelen Gökhan ile birlikte bunlar da olmamalı artık.

        FAİK ÇETİNER

        GOL FAKİRİ FENERBAHÇE

        Ezeli rakipler bu defa farklı düşünceler ve hedefler için sahadaydı. G.Saray, hem sezonu hem de prestijini kurtarmak, F.Bahçe de şampiyonluk yarışında yeniden iddialı duruma gelmek için kazanmak istiyordu. Bu maçların favorisi olmaz deseler de kadro zenginliği, maçın kaderine etki edecek ayakları hesaba kattığımızda F.Bahçe bir adım öndeydi.

        Pereira’nın dışarıda ve kulübede tuttuklarını (Caner, Ozan, Ribas, Kadlec, Fernandao) rakibe versen maçın gidişatı bile değişirdi. Deplasmanda oynamasına rağmen maça iyi başlayan yine rakibe önde basan F.Bahçe oldu. İlk yarıda Van Persie, Nani ve Volkan Şen’le mutlak fırsatları kullanamayan taraf yine F.Bahçe’ydi. G.Saray kazanmak istiyor ama rakibinden de çekiniyor ve korkuyordu. Bu korku yüzünden ileride fazlaca çoğalamıyor, defansif futbolu daha ön planda tutuyordu.

        İlk yarıda maça damga vuran hakem kararları da vardı. Muslera’nın ceza sahasının dışında topa müdahalesinde el var mıydı? Podolski’nin golle sonuçlandırdığı pozisyon ofsayt mıydı? Bunlar ilk yarıda kafaları çok karıştırdı.

        Uzun bir aradan sonra takıma dönen Sneijder ve Selçuk ile kaleci Muslera’nın G.Saray için vazgeçilmez olduklarına dün bir kez daha şahit olduk. Hele Muslera yaptığı kurtarışlarla dünkü oyunu dengede tutan isimlerden biriydi.

        Maçın ikinci bölümünde de sahadaki görüntü değişmedi. F.Bahçe yükleniyor, gol arıyor, G.Saray bırakın kazanmayı sadece kaybetmemeyi düşünüyordu. Kalede Muslera, defansta Semih, Denayer, Hakan Balta ve Olcan Adın inanılmaz savunma yapıyorlardı.

        F.Bahçe’de Pereira golsüz giden oyunda yine son 20 dakikada beklenen hamleleri yaptı. Van Persie- Fernandao, Diego-Volkan Şen ve Alper-Ozan Tufan değişikliklerine gitti. Çıkanlar (Volkan Şen-Van Persie) çok gol kaçırmıştı. Girenler de (Diego-Fernandao) kaçırmaya devam etti. Sonuçta da G.Saray belki de ilk defa net pozisyon bile bulamadığı bir maçı hem de altyapı hocasıyla kaybetmeden bitirdi. Gol fakiri F.Bahçe ise şampiyonluk yolundan çıkmaya başladı.

        F.Bahçe’de problem çok. Pereira tartışılıyor. Caner Erkin posta koyuyor. Gökhan-Diego sahada kapışıyor. Bu takımda arkadaşlığın ve beraberliğin bittiğinin göstergesidir. Böyle bir takım da asla “Ben şampiyon olacağım” diyemez!

        SAĞ BEK SEMİH

        Uzun zamandır eleştirilen G.Saraylı Semih dün ilk defa sağ bekte görev yaptı. Kusursuz oynadı. Takımın en iyilerinden biriydi. Galiba yeni adresi orası olacak.

        ÇİN YOLCULARI

        F.Bahçe’yi şampiyon yapsın diye alınan birçok yıldızın önümüzdeki sezon Çin’e yolculukları başlar. Bunların başında da tahmin ediyorum ki Nani gelir.

        ERHAN TELLİ

        ATIMLIK SON BARUT

        Galatasaray’ın yönetimsiz, hocasız, golcüsüz ve son atımlık barutları ile oynamaya çalışan futbolcuları, ancak bu kadarını yapabildi...

        Sahaya çıkarken kafalarında kazanmak yerine öncelikle ‘kaybetmeyelim de ne olursa olsun’ duygusu hakim olan 10 oyuncusu dışında, sadece 10’un, yani Sneijder’ın dışında kazanmaya niyeti olan futbolcu da pek yoktu!

        Daha 2. dakikada Fenerbahçe’nin 2-0 öne geçecebileceği maç, Muslera’nın da sayesinde dengede tutuldu. Riekerink’in büyük sağ bek kumarına rağmen, insanüstü bir gayretle oynayan Semih Kaya, ayakta kalan en önemli isim olmayı başardı.

        Mete Kalkavan ve yardımcısı, Podolski’nin attığı o buz gibi golü ‘ofsayt’ diye yemese, (Piero’ya güvendiğimi söyleyemem) Galatasaray bu kötü haliyle bile az kalsın şu maçı kazanacaktı, ama olmadı.

        Yine de, bu bitik Galatasaray bile ezeli rakiplerine şampiyonluk yolunda en büyük darbeyi indirerek, büyük bir iş başarmış oldu.

        BÜLENT YAVUZ

        PODOLSKİ'NİN GOLÜ OFSAYTTI

        G.Saray-F.Bahçe derbisinde hakem Mete Kalkavan, bir-iki kritik pozisyon dışında başarılıydı. Derbi maçların özelliğidir. Hiçbir takımı mutlu edemezsiniz. 19’da Podolski’nin Gökhan Gönül’e yaptığı müdahale sarı kartı gerektirirdi. Hakem Mete Kalkavan pozisyona yakın olmasına rağmen sadece faul verdi. 22’de F.Bahçe ceza alanı içerisinde Alves ve Hakan Balta’nın hava topu mücadelesinde herhangi bir ihlal söz konusu değildi. Yani penaltı yoktu. G.Saraylılar’ın yoğun penaltı itirazı gereksizdi. 28’de Muslera’nın ceza alanı dışında topu göğsüyle kontrol ettiğini düşünüyorum. Hakemin devam kararı doğruydu. Kimileri el yorumu yapabilir. Hakem el verse sarı gösterirdi. Çünkü burada bariz gol şansından bahsetmek mümkün değil. Ama oyunu devam ettirmesi çok daha doğruydu. 38’de Denayer-Nani mücadelesinde hakem G.Saray lehine faul verdi. Faul doğruydu ama G.Saray’ın çok güzel bir avantaj pozisyonu doğmuştu. Hakem bu avantajı oynatmadı. 41’de Podolski’nin attığı ama ofsayt gerekçesiyle iptal edilen golde Aleks Taşçıoğlu’nun kaldırdığı bayrağa katılıyorum. Kıl payı da olsa ofsayttı. Bunun dışında maçta kayda değer başka pozisyon yoktu.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ