Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Suç ve Ceza kapsamında gösterilen Volt'un yönetmeni filmi anlattı

        Filistinli göçmen bir babanın oğlu olarak Almanya'da dünyaya gelen Tarek Ehlail, Volt filmiyle son dönemde dünyanın en büyük sorunları arasında gösterilen mülteci sorununu çok farklı bir açıdan ele alıyor. Aslına bakacak olursak bu konuya çok da uzak olmayan yönetmen, olayların ört pas edilmesi, mültecilerin toplumlara dahil edilmemeleri ve çok daha farklı sorunları sarsıcı bir noktaya değinerek beyaz perdeye aktarıyor.

        Her ne kadar çekimleri 20 gün sürse de gerekli bütçenin oluşturulması, senaryonun ortaya çıkarılması gibi süreçlerden ötürü Volt filminin perde arkasında 3-4 yıllık bir çalışma bulunuyor.

        REKLAM

        İlk olarak sormak istediğim bir konu var. O da mülteci sorunu... Mülteci sorunlarıyla ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?

        Mülteci krizinin getirdiği gerçekler, filmin gerçeklerinin üzerine çıktı. Benim gibi politikayla ilgilenen bir insan için aslına bakarsanız mülteci krizi çok uzun bir zamandır toplumun ciddi bir sorunu. Bu konunun filmle olan köprüsünden bahsedecek olursam; benim fikrim bir süre sonra kriz sakinleştiğinde ve kimse bu konuda konuşmazken, Almanya, sınırda açtığı transit alanlarını 10 yıl sonrasında artık karşılayacak parası olmadığında, insanları ülkelerine geri göndermeye veya Almanya'ya yerleştirmekle uğraşmaktansa kendi hallerine bırakıp topluma asimile olmalarını bekledi. Bu şekilde insanları konuşmaz hale getirip bu konunun üstünü kapatmayı tercih etti.

        Bunun yarattığı durum ise, ülkesiz, toplumsuz, ırksız, dinsiz ve etnik değerlerden yoksun bir toplum oluşmasına sebep oldu. Sonuçta ortaya çıkan; benliğini, kimliğini yetirmiş bir insan güruhu oldu. Bu da filmde benim anlatmaya çalıştığım transit alanındaki oluşmuş olan Babil toplumuydu.

        REKLAM

        Almanya'daki mülteci problemleri hakkındaki görüşünüz nedir?

        Benim adıma bakacak olursak, babam Filistin'li bir mülteci idi. 1960'ların sonunda bir mülteci olarak Almanya'ya gelmiş. O tarihten ölene kadar, ki öleli çok zaman oldu, bir mülteci olarak hayatını devam ettirdi. Bu açıdan bakacak olursak, bu aslında yeni bir problem değil. Hükümet özelinden baktığınızda, mülteci sorunu sürekli olarak gündemde olurken, toplum içinde bu aslında ciddi bir sorun teşkil etmiyor. Yani mültecilerle beraber yaşayan insanlar, eskiden iki bisikletim vardı artık tek bisikletle idare etmek durumundayım demiyorlar. Sonuçta en basit haliyle değerlendirecek olursak; hepimiz insanız. Elbette ki herkes toplum kurallarına uymakla yükümlü. Herkes içinde yaşadığı makro toplumun içindeyken aslında kendi mikro sosyal dünyasında yaşıyor, yakın akrabaları, dostları, gittiği mekanlar vb. Bana göre bizler dünyadaki tüm insanlara kucak açmalı ve multi kültürel bir toplumda yaşadığımız için şükretmeliyiz. Elbette ki hepimizin kökleri var, ancak bunu ilk planda tutmamamız gerekiyor.

        Hepimizin bildiği gibi, önümüzdeki 8 yıl içinde Afrika'dan Avrupa'ya geleceğini öngördüğümüz 15 milyon insan var. Ama zaman geldiğinde Almanların büyük endişe duyacak, yine de bu gerçekle barışık olmaları gerektiği ve bu dünyanın multi kültürel bir gezegen olduğu gerçeği ile yüzleşmeleri gerekecek. En dürüst haliyle değerlendirecek olursak, toplumdaki varlıklı insanların, yoksul olanlara destek olması gerekecek. Bu bizim görevimiz olmalı.

        Peki Volt filmine gelecek olursak... Filmi çekmeye nasıl karar verdiniz?

        Ben Fransa sınırına çok yakın bir bölgede büyüdüm. Dolayısıyla benim için Fransa'ya geçmek çok sıradan bir durumdu. Orada arkadaşlarım vardı, dilediğim zaman gidip alışveriş yapıp, Fransız Rap müzikleri dinlerdim. Dolayısıyla benim için açık sınırları olan bir kültür çok normaldi. Ancak bisikletimle Fransız topraklarına geçtiğimde içimden hep "ya buradayken veya Alman topraklarındayken, bir Alman polisi bir Fransız'ı öldürse bu nelere sebep olurdu?" sorusuydu. Elbette ki bunun yaratacağı kriz, sınırlar arasındaki bu özgürlüğün bitmesine sebep olurdu. Aslına bakarsanız bu sıradan bir örnek değil; hayatın, bu dünyanın bir gerçeği. Benim filme dair çıkış fikrim buradan geldi. Daha öncede söylediğim gibi, mülteci sorunu patladığında ve bir krize dönüştüğünde, Avrupa'nın tamamı sınırlarını kapattı ve Türkiye bu tartışmada en önemli söz hakkı olan ülke idi.

        REKLAM

        Filmi izlemeyenlerimiz için spoiler olmadan biraz bilgi verebilir misiniz?

        Volt aslında yakın gelecekte geçen bir bilim kurgu filmi. Biz tam olarak hangi zaman diliminde olduğunu söylemesek de yakın gelecekte olduğu hissini veriyoruz. Benim açımdan dünyada bir trasit alanı var ve benim / bizim gibi yaşadığı hayatı korumak isteyen insanların açısından yaratılmış alanlar ve bunları koruyan geçitler (kapılar) var. Bu kapılar insanların diğer tarafa geçememesi için muhafızlar tarafından korunuyorlar. Ve arada kalan boş alanlar adeta dev şirketlerin olduğu, hiç bir insanın göremeyeceğiniz bir endüstri çölü. Elbette bu bir bilim kurgu ancak, filmde bir polis bir mülteciyi öldürüyor ve mülteciler bu dünyada hiç bir değer taşımıyor. Yani bunu yapan bir polis olmasa ve kapalı toplumun standart bir bireyi yapmış olsa polisin tavrı "tamam şimdi bu durumun üzerine nasıl kapatacağız?" şeklinde oluyor. Ancak sonuçta insanı insan yapan en önemli unsurlardan biri vicdan olduğundan ben ölenden ziyade öldüren karakter üzerinden gitmeyi, ona yoğunlaşmayı tercih ettim. Yani Volt aslında mülteciyi öldüren polisin adı, onun gerçek bir adı yok. Sadece Volt.

        REKLAM

        Volt, her zaman aynı kıyafetleri giyiyor ve herhangi bir akrabası da yok. Neredeyse hiçbir bilgiye sahip olmadığımız bir karakter. Şunu söyleyebiliriz; Volt'un bir öfke kontrolü sorunu var. Ancak filmde öldürdüğü insanı isteyerek mi öldürüyor yoksa nefsi müdafaadan mı öldürüyor, buradaki ince çizgiyi izleyici belirleyecek. Sonuçta Volt diğer insanı boğarak öldürüyor ancak aynı zamanda da bıçaklanıyor. Dolayısıyla birisi beni bıçaklasa ben de aynı reaksiyonu gösterebilirim.

        Bir kavgada birisi sizi bıçaklıyorsa oradaki mesaj artık "ya o ya ben"dir. Ancak Volt bir polis ve mülteciyi etkisiz hale getirmesine rağmen boğmaya devam ediyor ve öldürüyor. Bu da sonrasında onun vicdan azabıyla dolmasına sebep oluyor. Ama ben burayı açık bırakmak istedim, çünkü izleyici ölen insanın suçlu olup olmadığını bilmiyor.

        Her ne sebepten birisini öldürmüş olursanız olun, sonuçta bir insan öldürmüş oluyorsunuz ve bunu hayatınız boyunca omuzlarınızda taşıyorsunuz. Bu gerçek geceleri kabuslarınıza dönüşecektir.

        Filmde aslında hangi mesajı vermek istiyorsunuz?

        Aslına bakarsınız filmin ana mesajı şu demekten hoşlanmam. Çünkü bu izleyicinin algısıyla alakalı bir durumdur.

        Ancak kesin olarak filmin "şiddetin tarihçesini" betimlediğini söyleyebilirim. Volt'un elinde, bu suçu ben işledim, suçluyum deme şansı var. "Bu sorumluluğun altına giriyorum" deme şansı var.

        REKLAM

        Önemli bir mesaj şu; her hareketin bir sonucu vardır ve bu sonuçlara göğüs germek, kabullenmek durumundayız. İçimizden geldiği gibi hareket edip, sonuçlarını görmezden gelemeyiz ve ben bu sonucun doğacağını öngörememiştim diyemeyiz.

        Film çok depresif bir dünyayı yansıtıyor. Aslında bakarsanız bizim dünyamıza da benziyor. Bizler de, özellikle global politik dünyamızda büyük bir depresyon içindeyiz. Etrafımızın nefretle dolu olduğunu hissediyoruz. Ancak Almanya özelinden gidecek olursak, gündemde hep kötü ve olumsuz konular hakim. Bireyler olarak bizlerin bu yaratılan yanıltıcı gündemin farkında olup, insanlığımızı unutmamamız gerekiyor.

        Filmin tamamlanması ne kadar bir süreç aldı?

        Film yapmak uzun bir süreçtir. Her ne kadar çekimleri 20 gün sürse de, fikri geliştirmek, kitabını yazmak, maddi kaynağı yaratmak 3-4 yıl kadar zaman alıyor. Bunun oldukça uzun bir zaman olduğunun farkındayım, zaten yaptığım tek iş de yönetmenlik değil. Ama bir yönetmen olarak kendinizi bu işe adadığınızda, zamanla yaşamınızı bunun üzerinden kazanabiliyorsunuz.

        REKLAM

        Bu süreçte filmin maliyeti ne oldu peki?

        Şöyle söyleyeyim Volt'un maliyeti 1,7 Milyon Euro'yu buldu. Belki bizler gibi insanların banka hesaplarında hiç bir zaman olmayacak bir para miktarı olabilir ancak bir film için inanın çok büyük bir maliyet değil.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ