Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Ortadoğu Tanklara karşı taşla direniş: Birinci intifada

        İsrail sadece Filistin topraklarında değil, diğer ülkelerde de Filistin direnişine karşı savaşını şiddetli bir şekilde sürdürüyordu. 1982’de Lübnan’ı işgal etti ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) bu ülkeden çıkarıldı. İsrail’in Lübnan işgali, Hıristiyan Falanjistlerin Filistinli mülteci kamplarına yönelik Sabra ve Şatilla katliamlarının önünü açmıştı. Lübnan işgal edildiğinde, İsrail’in savunma bakanı, Ariel Şaron’du. 1987’ye gelindiğinde ise Filistinlilerin İsrail’e karşı mücadelesi yeni bir boyut kazandı. Gazze’de başlayan protesto gösterileri kısa sürede Kudüs’e ve diğer bölgelere yayıldı. Bu protesto gösterileri bir “sivil itaatsizlik” şeklini aldı ve giderek kitleselleşti. Bütün dünyada ciddi yankı uyandıran bu eylemlerde İsrail ürünleri boykot ediliyor ve grevler düzenleniyordu. İsrail’in eylemlere sert müdahalesi ve ağır silahlarla saldırmasına karşılık, işgal altındaki Filistinliler ellerindeki tek silah olan sapanla direnmeye çalışıyorlardı. Pek çok Arap ülkesiyle aynı anda girdiği savaşları kazanmış, modern teknolojilere ve silahlara sahip İsrail ordusu İntifada’yı durduramıyordu. Birinci İntifada devam ederken Filistin davasında önemli rol oynayacak bir aktör daha parladı. Şeyh Ahmed Yasin, Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın Filistin kolu olarak 14 Aralık 1987’de HAMAS’ın kuruluşunu ilan etti. 1988’e gelindiğinde ise sürgündeki FKÖ, Tunus’ta “Filistin Devleti’nin kurulduğunu” açıkladı.

        REKLAM

        1993 yılında, Filistin Lideri Yaser Arafat (sağda) ile İsrail Başbakanı İzak Rabin (solda), ABD Başkanı Bill Clinton başkanlığında barış için tokalaştı.

        BARIŞ GÖRÜŞMELERİ VE OSLO SÜRECİ

        İNTIFADA hem İsrail’i hem de sürgündeki Filistin yönetimini görüşmelere zorlamıştı. 1991’de Madrid’deki Ortadoğu Barış Konferansı’ndan 1993’teki Oslo barış sürecine kadarki süre zarfında önemli bir mesafe katedildi. Daha önce, BM’nin 242 sayılı kararını kabul eden FKÖ, bu çerçevede iki devletli çözümü de kabul etmiş oluyor, yani İsrail Devleti’nin varlığını açık bir şekilde onaylıyordu. Oslo görüşmeleri neticesinde Yaser Arafat ile İsrail Başbakanı İzak Rabin’in tokalaşması, Ortadoğu için tarihi bir an niteliğindeydi. Ancak Oslo süreci ne İsraillileri ne de Filistinlileri memnun etti. İzak Rabin, bu anlaşmadan dolayı Yahudi bir milliyetçi tarafından öldürüldü. Filistin cephesinde ise HAMAS gibi siyasi hareketler süreci kesin bir dille reddediyordu.

        REKLAM

        İKİNCİ İNTİFADA

        Muhammed Durra, Eylül 2000’de Gazze’deki El Burey Mülteci Kampı’nda İsrail askerlerinin kurşunundan korunmak için babasına sarılırken öldürüldüğünde 12 yaşındaydı. Muhammed aynı zamanda ikinci İntifada’nın simgesi oldu.

        BEYRUT KASABI YİNE SAHNEDE

        28 EYLÜL 2000 tarihinde Beyrut Kasabı olarak bilinen eski Başbakan Ariel Şaron’un Mescid-i Aksa’ya girmesi, Flistinlilerin büyük tepkisine neden oldu. Bu tepki o kadar büyüdü ki Filistin tarihinin en önemli dönemlerinden biri olan ikinci İntifada’yı beraberinde getirdi. ikinci İntifada’nın fitilini ateşleyen gösteriler, Kudüs’ten sonra hem Batı Şeria’da hem de Gazze’de yaygınlaşarak İsrail’i tedirgin etti. 4 bin 400’den fazla Filistinlinin yaşamını yitirdiği İntifada’nın sembolü ise babasının arkasına saklanmaya çalışan ancak İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu ölen Filistinli çocuk Muhammed Durra oldu. 2002’ye gelindiğinde İsrail, Altı Gün Savaşı’ndan bu yana en büyük operasyonu olan Koruyucu Duvar operasyonunu başlattı. 2004’te HAMAS’ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin’i suikastla öldüren İsrail, Yasin’in yerine geçen Abdülaziz Rantisi’yi de 1 ay geçmeden öldürdü.

        REKLAM

        HAMAS YÜKSELİŞTE

        KASIM 2004’e gelindiğinde Filistinlilerin sembol lideri Yaser Arafat’ın ölümü, Filistin Davası’nda yepyeni bir dönemin kapısını araladı. Yaser Arafat’ın eceliyle değil de zehirlenerek öldürüldüğüne yönelik tartışmalarsa uzun yıllar devam edecekti. Filistin Ulusal Yönetimi’nin başına Arafat’ın yerine Mahmut Abbas seçildi. 2006 yılında Filistin meselesinde önemli bir dönemece girildi. Yapılan genel seçimlerden HAMAS galibiyetle çıktı. Bu da sadece İsrail ve ABD’nin değil, birçok Avrupa ülkesinin tepkisini çekti. HAMAS’ın yükselişi Mahmut Abbas’ı da zora soktu. HAMAS ve Fetih Hareketi arasındaki gerginlik giderek büyüdü ve iki grup arasında yaşanan çatışmalar sonucunda pek çok kişi hayatını kaybetti. HAMAS ve Fetih Hareketi arasındaki bu gerilim, Filistin’de yeni bir sorunu da beraberinde getirdi: Filistin iç barışının sağlanması. Bu gelişmeler yaşanırken 2006’da İsrail Lübnan’a saldırarak Hizbullah’a karşı bir savaşa girişti. Ancak İsrail Hizbullah karşısında ağır kayıplar verdi. İsrail’in HAMAS’a yönelik 2008’de 100’den fazla kişinin hayatını kaybettiği saldırılarından sonra 2009’da Gazze’ye bir kara operasyonu başlatıldı. 2012’de ise Gazze’ye yeni bir hava harekâtı yapıldı. Gazze’ye yönelik 2014’teki şiddetli saldırılar ise 51 gün devam etti. Bu saldırıların da bilançosu ağır oldu. 400’e yakını çocuk olmak üzere 2 binden fazla Filistinli yaşamını yitirdi.

        REKLAM

        ARAP BAHARI VE FİLİSTİN

        TUNUS’ta Muhammed Buazizi’in kendini yakmasıyla başlayan ve daha sonra domino etkisi ile diğer Arap ülkelerine yayılarak “Arap Baharı” adı verilen kitlesel ayaklanmalar Filistin davasını ciddi bir şekilde etkiledi. Mısır’da İsrail’in Gazze ambargosuna ortak olan Mübarek rejiminin devrilmesi ve daha sonra Müslüman Kardeşler adayı Muhammed Mursi’nin cumhurbaşkanı olması Gazze’yi oldukça rahatlatmıştı. Ancak bu durum çok uzun sürmeyecekti... “Arap Baharı” sürecine kadar Suriye’de bulunan HAMAS Siyasi Bürosu ise uluslararası toplumun Suriye rejimine yönelik tepkilerinin artması üzerine Şam’dan çıkarak Katar’ın başkenti Doha’ya taşındı.

        REKLAM

        ONE MINUTE

        29 OCAK 2009’da Davos’ta düzenlenen “Gazze: Ortadoğu’da Barış Modeli” paneline katılan ve o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e yönelik çıkışı, Filistin davası açısından tarihi bir an olarak kayıtlara geçti. Dönemin BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un da katıldığı oturumda, konuşmasının kesilmesine tepki gösteren Erdoğan’ın Şimon Peres’e yönelik “Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” şeklindeki sözleri, bütün dünyada gündem oldu. İslam coğrafyasındaki ‘Erdoğan sempatisi’ o günden sonra adeta tırmanışa geçti.

        MAVİ MARMARA

        REKLAM

        MAYIS 2010’da farklı milletlerden birçok aktivist ve gönüllü İsrail’in Gazze’ye yönelik ablukasını delmek ve dünyanın dikkatini buraya çekmek için Mavi Marmara gemisiyle İstanbul’dan Gazze’ye doğru hareket etti. İsrail 31 Mayıs gecesi, Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda hukuksuz bir müdahalede bulundu. Tam teşekküllü İsrail komandolarının gemide bulunan silahsız aktivistlere saldırması sonucu, Mavi Marmara yolcularından 10 kişi şehit edildi. Olay üzerine İsrail karşıtı tutumunu sertleştiren Türkiye, Filistin davasının uluslararası alanda hamisi konumuna yükseldi. İsrail-Türkiye ilişkileri ise buna paralel olarak gerilmeye devam ediyordu. İsrail, 2013 yılında Mavi Marmara cürmünden dolayı Türkiye’den özür dilemiş olsa da siyasi gerginlik hiç yatışmadı.

        GİLAD ŞALİT’E KARŞI 1027 FİLİSTİNLİ TUTSAK

        2011’de HAMAS ve İsrail büyük bir esir takası anlaşmasına vardı. 2006 yılında Gazze’ye yönelik operasyon sırasında HAMAS tarafından tutsak alınan ve 5 yıl büyük bir gizlilikle saklanan İsrailli asker Gilad Şalit’e karşılık İsrail, 1027 Filistinli esiri serbest bırakmayı kabul etti. İsrail cezaevlerinden çıkan esirler değişik ülkelere sürgüne gönderildi. HAMAS bu esir takasını büyük bir zafer olarak nitelendirdi.

        REKLAM

        27 Eylül 1982’de, Beyrut anma törenine katılan Filistinli bir kadın, Sabra ve Şatilla katliamını gerçekleştiren kişiler tarafından giyilen kaskları saklıyor. (AP/Bill Foley)

        BULUT SÜTUNU OPERASYONU

        2012 yılında İsrail, HAMAS’ın siyasi-askeri kanadına yönelik saldırı ve suikast eylemelerine bir yenisini daha ekledi. İzzettin Kassam Tugayları’nın genelkurmay başkanı konumundaki Ahmet Caberi’nin arabası Gazze’de füzeyle hedef alındı. İsrail Genelkurmay Başkanı Benny Gantz, Caberi’nin hayatını kaybettiği bu operasyonu bizzat yönetti. HAMAS da bunun bir savaş ilanı olduğunu açıkladı. İsrail’in bu eylemi, BM’de Filistin’in statüsünün görüşülmesine iki hafta kala gerçekleştirmesi ise oldukça dikkat çekiciydi. Gerilimin iyice tırmanmasıyla İsrail, Gazze’ye yönelik, “Bulut Sütunu” adını verdiği şiddetli bir operasyona başladı. 8 gün süren saldırılarda 42’si çocuk, 162 Filistinli hayatını kaybetti. İsrail basınına göre bu savaşta 5 İsrailli öldü.

        REKLAM

        Gazze’deki kamu binaları ve altyapının hedef alındığı bu operasyona Mısır’dan çok hızlı ve sert tepki geldi. Dönemin darbeyle devrilen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Başbakan Hişam Kandil’i İsrail saldırıları sürerken Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze’ye gönderdi. Arap Birliği’nin en etkili ülkelerinden Mısır’ın bu tavrı üzerine bazı Arap ülkelerinin dışişleri bakanları da toplanarak Gazze’ye destek vermek için Hişam Kandil’in ardından bölgeye gitti. 2012’de Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu da Türkiye adına bu ziyarete eşlik ediyordu. Bütün bu gelişmeler yaşanırken, ABD de arabuluculuk(!) rolünü sürdürüyordu. 2013 yılında İsrail ve Filistinli tarafların görüşmelere tekrar başlayacağı açıklandı ancak Ağustos 2013’te İsrail polisinin Batı Şeria’da 3 Filistinliyi öldürmesi bu görüşmelerin askıya alınmasına neden oldu.

        REKLAM

        YARIN: KORUYUCU HAT OPERASYONU, HAMAS VE FETİH HAREKETİNİN UZLAŞMASI, ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ VE BM’NİN BİTİŞİ...

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ