Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol Diğer Teknik direktörlerimize duyurulur - Futbol Haberleri

        Ligin 14. haftasında Beşiktaş’a 3-0 mağlup olan Galatasaray, bir sonraki hafta evinde Akhisarspor’u 2-0 geriye düştükten sonra 4-2 yenmeyi başarmıştı. Fenerbahçe beraberliği, Trabzonspor, Başakşehir ve Beşiktaş yenilgilerinin ardından her maç sonucunun Hırvat teknik adam Igor Tudor için hayat memat meselesi olduğu döneme girilmişti. Maç çıkışı Tudor, bir kitabı gazetecilere gösterircesine elinde taşıyordu: İngiliz gazeteci-yazar Matthew Syed’in imzasını taşıyan 2015 çıkışlı “Black Box Thinking” (Kara kutu düşüncesi)... Başarının hatalardan ders alarak geldiğini öğütleyen kitabın Hırvatça çevirisini okuyan Tudor, bir hafta sonra Malatya deplasmanında kaybedince gönderildi. Veda ederken “Cadı avı bitti, cadı yandı” diyordu. HT Pazar'dan Alihan Mestci'nin haberi...

        REKLAM

        39 yaşında, Türkiye’de ikinci yılını geçiren yabancı bir teknik adam için elbette zor bir sınavdı; Tudor, bu sınavdan çaktı ama kariyeri adına muhakkak önemli dersler çıkardı. Aslında geçen hafta 24. UEFA Pro Lisans Gelişim Semineri’nin düzenlendiği Antalya’da konuşan yerli teknik direktörler de futbolun bir hata oyunu olduğunu sık sık tekrarlıyordu. Son iki yılın şampiyonu Beşiktaş’ın teknik direktörü Şenol Güneş, Türk futbolunda hatalara tahammülün zayıf olduğunun altını çizerek başarı geldikçe eleştirilerin şiddetlendiğinden yakınıyordu. Başarının paradoksu buydu...

        Şenol Güneş

        HATALAR 2500 YILDIR UTANÇ VERİCİ

        İşte, çıktığı yıl bestseller olan “Black Box Thinking”, insanların hatalarla nasıl baş ettiğini irdeliyor. Syed’e göre başarı, hatalara bakış açısıyla doğrudan ilintili. “Yapacak bir şey yok”, “Elden bir şey gelmez”, “Elimizden geleni yaptık ama...” gibi cümleler hatalara karşı alerjik kültürümüzün ürünleri... Griffith Üniversitesi’nden Sidney Dekker, hataların 2500 yıldır küçük düşürücü, utanç verici kabul edildiğini ortaya koymuş. Hatalardan öyle korkuyoruz ki, failini bulmayı imkânsız kılacak derecede belirsiz, karmaşık hedefler koyuyoruz... Hatalarımızı sadece diğerlerinden değil kendimizden de saklıyoruz. Deneyler gösteriyor ki anılarımızdan hataları silme konusunda da sofistike yeteneklere sahibiz. Hatalardan ders çıkarmak yerine onları otobiyografilerimizde editliyoruz...

        REKLAM

        Bu kitap, hatalarla olan bağımızı yeniden kurmamız gerektiğini öğütlüyor. Hataları tekrar tanımlamanın ilerlemeyi, yaratıcılığı ve esnekliği salıvereceğini iddia ediyor.

        Evet, kimse kaybetmek istemiyor; herkes kazanmanın peşinde. Fakat mesela Alman ve İspanyol futbolunu 21’inci yüzyılda zirveye taşıyan, sistemsel karmaşıklıkların devreye girdiği, kolektif ve sürdürülebilir başarı, ancak hatalarımızı kabul ettiğimizde, onlardan ders çıkardığımızda ve hata yapmanın hoş görüldüğü ortamlar yarattığımızda geliyor. Zira başarı, buzdağının görünen yüzü... Suyun altındaysa bir yığın başarısızlık var, tıpkı 2000’e doğru havlu atan Alman futbolu gibi.

         17.1
        17.1 Sadece ABD’de 2015’teki tıbbi hataların bedeli 17.1 milyar dolardı. Hatalardan ders çıkarmak, ekonomik olarak da verimli...

        ‘UMULANLA OLAN ARASINDAKİ FARK’

        Peki hata nedir? “Olmasını umduğumuzla ortaya çıkan arasındaki fark” diyor yazar. Hatalardan ders almayı zorlaştıran etkenlerin başındaysa insanın kendisi var. İnsan beyni, hatalarından doğan kötü hatıraları silmeye ya da yeniden yazmaya ehil. Varsayımlarının toplumsal sonuçları olan kişiler - ABD’yle birlikte Irak’a girmeye karar veren Tony Blair gibi - veya geçim kaynakları ve egoları uzmanlıklarıyla örtüşenler - doktorlar, sporcular ve teknik direktörler gibi - hatalarını kabul etmekte en çok zorlananlar... Zira bu kişilerde gerçeklerle algıları arasındaki uyuşmazlık had safhaya çıkabiliyor. Galatasaraylı futbolcuların demeçlerine göre Tudor da işini egosuyla karıştıranlardandı; dahası günlük başarıya ihtiyaç olan, medya baskısının zirveye vardığı bir ortamda başarılı olması imkânsızdı. Bu kitaptan çıkaracağı dersler, kariyerinin geri kalanında Tudor’u hatalarından arındırabilir. Lakin Tudor’la birlikte Türk futbol dünyası da ders almayı öğrenmeli; yoksa sürdürülebilir başarıyı yakalamamız zor görünüyor.

        Aykut Kocaman

        REKLAM

        ‘Başarısız’ Capello’nun İngiltere’si

        Hatalardan ders çıkarmanın iki koşulu var: Birincisi hataları başarının paydaşlarından biri kabul edebilmek; ikincisi, bu bakışı devamlı tutmak... Peki Türk futbolu, hatalarından ders çıkarmaya hazır mı? Cevabı, hatalarının kendisi kadar karmaşık. Hatalarının karmaşıklığını görmezden gelmek insanın sıklıkla başvurduğu yollardan... Bu eğilimi destekleyen unsurlardan biri de filozof Nassim Nicholas Taleb’in ortaya attığı “söylemsel yanılgı” kavramı... Nobelli yazar Daniel Kahneman daha da ileri giderek “söylemsel yanılgı”yı olayların gerçekleşmesinden sonra yarattığımız hikâyeler üzerinden anlamaya çalışıyor. Matthew Syed, “futbol uzmanları”nın sıklıkla bu yola başvurduğunu belirtiyor. Mesela Aralık 2007’de İngiltere Milli Takımı’nın başına gelen Fabio Capello disiplinli bir teknik adamdı; futbolcuları toplantılara 5 dakika kala getiriyor, cep telefonlarını yasaklıyor, ketçabı mönüden çıkarıyordu. Takımın aldığı başarılı sonuçların ardından İngiliz basını onu “patron” ilan etti. Ne var ki 2010 Dünya Kupası’nda Almanlara 4-1 yenilip elenen İngililtere’de hata Capello’nun aşırı disiplinli tavırlarında bulundu: “İtalyan, oyuncularına çocuk gibi davranıyor”du. Syed’e göre İngiliz basınının bu tepkisi söylemsel yanılgıya iyi bir örnek. Zira İngilizlerin kaybetmesinin sebebi sadece “aşırı disiplin” olamazdı. Başarısızlık, pek çok karmaşık ve öngörülemeyen faktörün sonucuydu. Zaten spor basını maçların sonucunu tahmin etmekten ziyade sonuçlarını yorumlamakta iyi değil mi? Daniel Kahneman’a göre söylemsel yanılgı, dünyada olan bitene mana arama isteğimizden kaynaklanıyor. Neticenin sebeplerini keşfeden yorumlar daha çok ilgimizi çekiyor çünkü soyut değil somut verilere dayanıyorlar, olasılıklardan ziyade yeteneği, beceriksizliği ya da niyetleri öne çıkarıyorlar ve en önemlisi başarısızlığa uğramış girişimlerden ziyade birkaç çarpıcı olayı ele alıyorlar. Göze çarpan herhangi bir an, söylemsel yanılgının çekirdeğini oluşturuyor böylece...

        Fatih Terim

        REKLAM
         Hatalardan ders çıkarmanın iki koşulu var: Birincisi hataları başarının paydaşlarından biri kabul etmek; ikincisi, bu bakışı devamlı tutmak... kara kutulardan hayati dersler çıkaran havacılık sektörü gibi... PekiTürk futbolu, hatalarından ders çıkarmaya hazır mı? Cevabı, hatalarının kendisi kadar karmaşı
        Hatalardan ders çıkarmanın iki koşulu var: Birincisi hataları başarının paydaşlarından biri kabul etmek; ikincisi, bu bakışı devamlı tutmak... kara kutulardan hayati dersler çıkaran havacılık sektörü gibi... PekiTürk futbolu, hatalarından ders çıkarmaya hazır mı? Cevabı, hatalarının kendisi kadar karmaşı

        ‘HAVACILIK’ VE ‘SAĞLIK’

        Matthew Syed, havacılık ve sağlık sektörlerinin hatalara bakışının bir hayli farklı olduğunu belirtiyor. Bu iki sektörde de en ufak açık, insanı ölümle burun buruna getiriyor. Havacılık sektöründe, kokpitlerde tutulan kara kutular meydana gelen kazalardaki hataları tespit etmekte kullanılıyor, kaydedilen bilgiler ışığında uçuş prosedürleri o hatanın tekrar edilmemesini sağlayacak şekilde yenileniyor. Havacılıkta kaza oranları 1910’larda dörtte biri bulmuştu, 2013’te 2.4 milyonda 1’e indi. Sağlık endüstrisi ise bambaşka bir dünya... Dünya Sağlık Örgütü’nün listelediği 12 bin 420 farklı hastalığın her biri için ayrı tedavi protokolü bulunuyor; bunların her birini “ultrasondan geçirmek” mümkün değil. John Hopkins Üniversity Tıp Okulu’ndan çıkan verilere göre sadece ABD’de meydana gelen tıbbi hatalar nedeniyle “Sağlık sektöründe her gün iki 747 çarpışıyor...” Peki havacılık sektörünü ayrıştıran ne? Havacılık sektöründe çalışanlar içinde bulundukları karmaşık yapıyı tamamıyla kavrayamayacağının farkında ama kazaların, bu karmaşık sistem ile onu anlama kapasiteleri arasındaki farktan kaynaklandığını anlıyorlar. Dolayısıyla hata yapmak, sistemin karmaşıklığını çözme kabiliyetlerini artıran bir etkene dönüşüyor. Sağlıktaysa hatalarda sistemin karmaşıklığı göz ardı ediliyor; hata, ekseriyetle doktorlarda bulunuyor. Buna rağmen kıdemli doktorlar hatalarını kabul etmiyor, ego devreye giriyor. Hal böyleyken bir asırlık havacılık endüstrisi her geçen gün üstüne koyuyor; insanlıkla yaşıt sağlık sektörü kendini bu hızda yenileyemiyor. Yeni bir tedavi yönteminin ABD’de hastaların yarısında uygulanırlığa girmesi 17 yılı buluyor. Futbolda havacılık modelini mi yoksa sağlık modelini mi uygulayacağımız ise bize kalıyor.

        REKLAM

        BAŞARININ PARADOKSU

        Sürdürülebilir başarı, ulaşılan ilk zirve değil, ondan sonraki devasa zirve... Kimi kurumlar, şirketler, takımlar bu ilk tepeye ulaştıktan sonra zirvede kaybediyor. Zira artık manzaraya o küçük tepeden bakıyor. Bu sefer karşısındaki çok daha yüksek bir zirve ve oradaki rakipleri de bir o kadar zorlu: Şampiyonlar Ligi! İşte orada zirveye tırmanmak aynı titizlikle daha büyük ve güçlü adımlar atmayı gerektiriyor. Bu noktada bilim, iş, siyaset ve spor dünyasının tartıştığı bir mesele var: Başarılı olduğumuz yöntemle mi devam edeceğiz yoksa yeni açılımlar mı yapacağız? Yeni konseptler yaratmayı göze alacak mıyız? Yeni teknolojilere yatırım yapacak mıyız? Büyük resme mi odaklanacağız, küçük kazanımlarla mı yetineceğiz? Yazara göre cevap her ikisi de... Syed, “Başarı aynı anda hem büyük hem küçük düşünebilmekle geliyor” diyor. “Hem hayalperest olmakta hem de küçük engelleri aşarken dahi disiplini korumakta... Anlık sorunlarla içli dışlı olurken de onların ötesindeki hedefe göz koymakta... Zira ilerleme sadece küçük adımları ardı ardına atabilmekle değil, devasa sıçrayışlar da yapabilmekle mümkün...”

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ