Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol Süper Lig Trabzonspor "Tudor ve Aykut Kocaman büyük takım hocası değil" - Trabzonspor Haberleri

        1-TUDOR VE KOCAMAN NEREYE KOŞUYOR?

        2-DUDAK OKUMA YÖNTEMİ KRİZ YARATIR MI?

        3-TÜRK FUTBOLUNUN SORUNU NE?

        Galatasaray lider olsa da zorlu iki sınavı geçemeyen İgor Tudor ile iddialı sözlerine rağmen sahada sınıfta kalan Aykut Kocaman’ın durumlarını Habertürk Spor Meclisi, masaya yatırdı. Caner Erkin olayından sonra yapılan talimat değişikliği ile artık dudak okumadan kesilebilecek cezaları ve Fikret Orman’ın “Türk futbolunun en büyük sorunu günü kurtarmaktır” sözleri tartışıldı...

        HALİL ÖZER: İKİSİ DE FRENCİ

        Aykut Kocaman’ın da İgor Tudor’un da bir yere koştuğu yok. Zaten sorun koşamadıkları için. İkisi de frenci. Yine de Tudor’un, Aykut Hoca’ya göre kredisi biraz daha fazla. Henüz bir yılı dolmadı. Ama Aykut Kocaman farklı... İlerleyeceğine geri gitmiş. Herkes futbol adına daha esnek olarak Fenerbahçe’ye geri geldiğini düşündü ama tam tersi olmuş. Ben artık Aykut Hoca’nın bu kulübe yararı olacağını düşünmüyorum. Gelmesi zaten hataydı. Hangi akla hizmet ederek getirdiler, onu da bilemedim. Oynattığı futbol çağın gerisinde kaldı. Koca bir sezonu heba ettiler. Fenerbahçe’nin tepeden tırnağa her şeyi ile değişime uğraması şart. Aksi takdirde bu tarihi kulüp onarılmaz yaralar almaya devam edecek. Tudor’un ise elinde böyle bir malzeme varken en kritik maçlarda ağırlığını koyamaması enteresan. Bu kadroya kesinlikle zayıf kalıyor. Etkisiz, yetkisiz bir hoca görünümünde...

        MERİÇ MÜLDÜR: ŞENOL GÜNEŞ’İN 3. ZAFERİNİ KUTLARLAR

        Fenerbahçetribünlerinde her maçtan önce “Valbuena kaçıncı dakikada çıkar?” sorusu üzerinden ‘Valbuena Toto’ oynanır oldu. Bu olay Aykut-Alex krizine doğru gidiyor. Aykut Hoca savunmadaki özellikle bireysel hatalara da çözüm bulamaz, Giuliano yaratıcılık ve iş bitiricilikten uzak kalmaya devam eder, 4 santrfor beklentilerin bu kadar altında kalır, sahadaki 11, topsuz oyunda da var olmayı beceremez, taraftar da tribünlere dönmezse gidişat belli. Tudor’un ise en büyük rakibi Galatasaraylılar. Hocayı taraftar getirdi ama inançları Tudor’un da birkaç hatasıyla çabuk sarsıldı. Galatasaray basını ise inanmıyor. Hocayı da başkanı da çıtır çıtır yemek için fırsat kolluyorlar. Takımda da düşüş başladı gibi gözüküyor. En belirgin olarak da Gomis’te, Tolga’da. Kocaman ve Tudor nereye koşacaklarını kendileri belirleyecek. Sonuçta kısa mesafe koşucusu değiller, uzun bir maratondalar. Toparlarlarsa şampiyonluğa koşarlar da aksi durumda Şenol Güneş’in 3. şampiyonluğunu kutlarlar.

        SELÇUK TEPELİ: KOCAMAN'IN GÖZÜ BAŞKA TAKIMLARDA!

        Kocaman ve Tudor’un durumları farklı. Tudor, büyük bir takımın başındayken bu ülkede futbolun, Süper Lig’in nasıl bir şey olduğunu bilmiyor. Futbolcuları, şartları zaten hiç bilmiyor. Bunu avantaja çevirebileceği günler olacaktır ama ciddi maçlarda şimdiye dek beceremedi. Örneğin futbolcularını gerilimden uzak tutamadı, ligin başından beri yerleştirmeye çalıştığı oyun anlayışında ne kendisi ne de ekibi yeterince dirençli çıktı ve 2 haftada 5 puan bıraktı. Önündeki birkaç maça dikkatli bakarsa çok şey öğrenebilir; tabii bu arada kendi oyununu sahada mutlak kabul ettiremezse Galatasaray daha çok puanlar kaybeder. İlk 11’i kaliteli bir kadro olabilir ama kulübede devamı yok. Kocaman ise Türk futbolunu çok iyi tanıyor, ama belki de gözü hep başka takımlarda olduğundan kendi takımını hâlâ pek tanımıyor. Fenerbahçe’de hangi futbolcunun ona ne zaman ve ne şekilde lazım olduğunu çözemediği için, kendi taktikleri ve oyuncuları skoru belli bir noktaya getirmesine rağmen Fenerbahçe pek çok fırsat tepti. Bu kadar israftan sonra Fenerbahçe arayı kapatır mı? Erken öten horozun başının kesildiği bir ligde her şey olur, kimse ümitsizliğe kapılmasın. Sonuç olarak; ikisi de büyük takım hocası değil. Zaten Türkiye’de hiçbir zaman Jupp Derwall dışında dünyada da birinci sınıf teknik direktörler arasına girebilecek büyük takım hocası olmadı. O nedenle çok dertlenecek bir durum yok.

        FAİK ÇETİNER: İKİ HOCA DA TAKIMLARINI SIRTLAYAMIYOR

        Ligi bırakın, Fenerbahçe’nin Avrupa kupalarından elenmesinin en büyük sorumlusu da Aykut Kocaman’dır. Kulüp ile çok önceden anlaştığı halde transferleri geciktirip Vardar maçına genç Ahmethan ile çıkmış ve tura havlu atmıştır. Bugün takımdaki tüm transferleri kendisi yapmıştır. Ama gel gör ki; Fenerbahçe’nin yabancıları Giuliano ve Dirar birer soru işaretidir. Kaleci Kameni’ye, Soldado’ya ve stoperlere ne kadar güvenilir bilemeyiz. Fazla alternatifi olmayan kadro yapısı ve Aykut Kocaman’ın “Aman kaybetmeyin” mantığı ile Fenerbahçe’nin zirve yarışında çok iddialı olacağını söylemek zor. Yönetimin desteğini arkasına alan ve her istediği transferleri yaptıran Tudor ise zor maçlar gelince çuvallamıştır. Fenerbahçe’yi evinde yenemiyor, arkasından Trabzon’da kaybediyorsun. Taraftar ve camia en çok teknik direktörden korkmaktadır. Yönetim şimdilik ister istemez, hocasının arkasında duruyor gözükmektedir. Ama bilinsin ki işler biraz daha sarpa sararsa Tudor’u Galatasaray’da kimse tutamaz. Hem Kocaman hem de Tudor, ikisi de takımlarını sırtlayacak teknik direktörler olarak görünmüyor.

        SERDAR ALİ ÇELİKLER: ASLA 'WINNER' DEĞİLLER

        Şimdi bir kere iki hoca da futbolun olmazsa olmazı olarak ‘koşu mesafesini’ ilk sıraya koyuyorlar. Her ikisi de ‘kalitesi yüksek kariyerli oyuncu’lara karşı mesafeli. Takıntılı hatta. Kocaman tam anlamıyla bir “pozisyonfreak”. Pozisyonunu kaybeden adam Valbuena dahi olsa kementi atıyor. Onun futbol anlayışına göre her oyuncu, hocanın çizdiği plana tam anlamıyla uymak durumunda. Kimsenin neredeyse hiç özgürlük alanı yok. Tudor da “taktikfreak”. Bilhassa Tudor’un çalıştığı dönemlerde İtalyan hocalar haftanın en az 2 günü taktik idman yaptırırlardı. Tudor da bu ekolden gelmiş biri. Ona göre taktik plan iyiyse Tolga Ciğerci sol önde harikalar yaratmasa da olur. Ya da sol ayaklı tek bir oyuncu bile olmasa da olur. Dolayısıyla ikisi de “takıntı” derecesinde bağlı oldukları bu konularda fazla rijitler. Değişime kapalılar. Psikolojik idare kısmında çok zayıflar ama her şeyden öte her ikisi de aşırı egolu. Şimdi bu karakter analizlerini neden yaptım? Çünkü, iyi hoca olmak ayrıdır; büyük takım hocası olmak çok ayrıdır. Bu iki isim de futbolu bilen; teknik taktik doğruları olan, tarzları olan iyi hocalar. Ama asla ‘winner’ değiller. Özgürlükçü değiller. İletişim dehası değiller. Camia lideri olacak kalibrede değiller. Yıldızları idare edemiyorlar. Kendilerinden daha fazla parlayan kimseye tahammül edemiyorlar. Yani büyük takım hocası değiller.

        "BEŞİKTAŞ, TÜRKİYE'NİN UZAY TAKIMI"

        MERİÇ MÜLDÜR: Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’nde çok iyi oynuyor. Zaten gruptan çıktı artık bana göre. Ben bir yarı final bekliyorum.

        SERDAR ALİ ÇELİKLER: Çok beklerler diyorum ben de yarı finali.

        MERİÇ MÜLDÜR: Kıskanıyorlar Beşiktaş’ı.

        SERDAR ALİ ÇELİKLER: Beşiktaş’ı, Monaco karşısında gururla seyrettik ama yarı final ihtimalini çok zor görüyorum.

        HALİL ÖZER: Beşiktaş, Türkiye’nin uzay takımı.

        "GALATASARAY'I YENMELERİ ÖNEMLİYDİ"

        HALİL ÖZER: Trabzonspor’un, Galatasaray’ı yenmesi çok önemli. Nefes almak için böyle bir galibiyete ihtiyaçları vardı. Zoru başardılar. Ama yine de onlar için bundan sonrasını kestirmek güç.

        ATİLLA TÜRKER: Trabzonspor için ilaç gibi geldi. Bir yenilgi daha alsaydı düşeceği girdabın içinden çıkması daha zor olurdu. Özellikle mali genel kurul öncesi başkan Usta’nın da elini az da olsa güçlendirdi. Ama ne olursa olsun sıkıntılar ortada duruyor.

        HOŞGELDİN KAOS!

        Habertürk kurmaylarına göre 'Dudak okuma yöntemi' yeni krizlere neden olacak.

        ATİLLA TÜRKER: FİYASKOYLA SONUÇLANABİLİR

        Dudak okumadan ceza verme uygulaması haliyle şimdi yeni krizler çıkaracak. Federasyon, kervan yolda düzülürmüş misali bir karar aldı, düzenlemeleri yarınlarda yapacak. Neyin ne olacağını federasyonda henüz bilen yok. Haliyle okumayı da yüzlerine gözlerine bulaştırırlar gibime geliyor. Dudağa ve küfüre göre değil, futbolcuya ve takıma göre ceza verirlerse kimse şaşırmasın. Avrupa’da başarıyla yapılan bu uygulama, bizdeki kurulların eyyamcılığı yüzünden fiyaskoyla sonuçlanabilir. Fikret Orman’ın Türk futbolu ile ilgili sözlerine katılıyorum. Uzun yıllardan beri futbolumuzda yeni isimler çıkmıyor. Futbolcu, teknik adam ve hakemler açısından müthiş kısır bir 15-20 yılı geride bıraktık. Fikret Orman’a bir mesaj iletmek istiyorum. Son 2 yılda yapılan yabancı transferlerde bazı futbolculara verilen bonservis bedelleri gözden geçirilsin. Kime ne verildi, niye verildi, lütfen araştırılsın. Son derece vahim iddialar var. Sessiz kalınmasın.

        BÜLENT YAVUZ: ELBETTE YENİ KRİZLER GELECEK

        Dudak okumadan verilecek cezalar elbette yeni krizleri getirecek. Ancak şunu belirtmek isterim. Görüntülerle ceza vermek 2001 senesinden beri var, yani yeni bir şey değil. Federasyonun yaptığını doğru buluyorum. Talimat henüz yeni, yerine oturması zaman alabilir. Caydırıcı özelliği var. Artık futbolcuların kendilerine çeki düzen vermeleri lazım. Federasyonu boş yere suçlamayın, Caner’den dolayı çıkmış değil. Bir maçta 18 kamera, bir maçta 4 kamera olursa sıkıntı olur. Birileri yakalanır, birileri yakalanmaz. Sonra ayıkla pirincin taşını. 100 tane senaryo yazılır. Gelelim Aykut Kocaman ve Tudor’un durumlarına... Kocaman tecrübeli ve deneyimli teknik direktör. Bir yere koştuğu falan yok, yerinde sayıyor. Hatta geri geri gidiyor. Aziz Yıldırım, hoca ne istediyse aldı. Böyle devam ederse Aykut Kocaman, ligin ikinci yarısını göremez. Mr. Tudor’a gelince... Daha epeyce bir kredisi var. Bol keseden puan kaybetmeye devam ederse o da koltuğunu kaybeder. Fatih Terim, ikinci yarıda Galatasaray’ın başına gelir. Zira Sarı-Kırmızılı takımın olmazsa olmazı şampiyonluktur.

         SELÇUK TEPELİ
        SELÇUK TEPELİ Hakemlerin enselerinden kendilerine edilen küfrü duymazdan gelebildiği bir ortamda dudak okuma falan sorunu çözmez.

        "PEK ÇOK ABSÜRTLÜK ÇIKAR"

        Hakemlerin enselerinden kendilerine edilen küfrü duymazdan gelebildiği bir ortamda dudak okuma falan sorunu çözmez. Buradan pek çok kriz ve absürtlük çıkar. Muslera’nın İspanyolca kıpırdayan dudaklarını okumaya çalışanlar çıktığı gibi... İspanyolca dudak okumak çok zor, dışarıdan bunun için birileri mi getirilecek? Peki ya Portekizce? Ligde hemen hemen Türk futbolcu yok gibi. Bunca farklı dilde dudak uzmanı aranacağına, yabancı hakem getirilsin daha kolay. Evvela bu tür meseleleri sahada çözmek, dolayısıyla hakemlerin o iradeye ve yalnızca yönettiği maça dair pür bir konsantrasyona sahip olması gerekir. Ama aynı hakemin aynı durumlardaki farklı kararları ve farklı hakemlerin aynı durumlardaki farklı kararları yan yana koyulup bakılırsa, hakemlerin kafalarının sadece yönettikleri maçla meşgul olmadığını kolaylıkla görebiliriz. O halde onları nelerin meşgul ettiğini bulmak gerekiyor.

         HALİL ÖZER
        HALİL ÖZER Şimdi yabancılar yine sorun olacak. Zaten millet artık maçları milim milim takip ediyor. Bizim küfürlerle yabancıların küfürleri bir mi?

        "BİZDE HER DEĞİŞİKLİK KRİZ GETİRİR"

        Şimdi yabancılar yine sorun olacak. Bir bakmışsınız herkes İspanyolca, Portekizce, İngilizce ve Fransızca biliyor. Zaten millet artık maçları milim milim takip ediyor. Bizim küfürlerle onların küfürleri bir mi! Örneğin, Melo bizde asla affedilmeyecek hareket yaptı, “Folklorik hareket” dedi kurtardı. Ne diyebilirsin ki. Ama görüntü aynı Caner gibiyse burnunun dibinden rahatsız edici bir şekilde belirgin küfür ediyorsa verilecek cezalar ağır ve caydırıcı olmalı. Sonuç olarak bizde her değişiklik kriz getirir. Günü kurtarmak konusu ise Türk futbolunun kanseri... Özellikle başkanlar, yöneticiler ve teknik direktörler. Bir günü bile huzurlu geçirebilmek adına birçok şeyi sineye çekip görmemezlikten gelebiliyorlar. O yüzden sorunlara ne çare bulabiliyorlar ne de geleceğe yatırım yapıyorlar. Hal böyle olunca da sorunlar birikiyor, dağ gibi önümüze çıkıyor.

         MERİÇ MÜLDÜR
        MERİÇ MÜLDÜR Dudak okumadan ceza, kriz üzerine kriz çıkarır. 3 büyükler hep yakın markajda, diğerleri gözlerden uzakta. Samimiyetsizlik var.

        "OLUR MU BÖYLE ADALETSİZ UYGULAMA!"

        Dudak okuma yöntemi ile ceza kriz üzerine kriz çıkarır da biz alışkınız krizlere nasıl olsa! Bundan böyle yayıncı kuruluşun işi daha zor... Üç büyüklerin maçlarını kaç kamera ile çekiyorlar; Başakşehir’in, Trabzon’un, Bursa’nın maçlarını kaç kamera ile çekiyorlar? 3 büyükler hep yakın markajda, diğerleri gözlerden uzakta. Derbilerde oluyor 20 kamera. Hatta Güneş, Kocaman, Tudor’a özel uygulama. Mimikleri bile mercek altında. Olur mu böyle adaletsiz uygulama? Günü kurtarmak da sorun da Türk futbolunun sorunlarını say say bitmez ki. Samimiyetsizlik var, eyyamcılık var, adaletsizlik var. Hep bir suçlu arama peşinde koşarız, çuvaldızı hiçbir zaman kendimize batırmayız. Sabretmeyiz, hep başarı, anında başarı isteriz. Hakem kararlarında da kurul kararlarında da standart nedir bilmeyiz. Bu kurullardaki bir başkanın akıl sağlığı sorgulanıyor örneğin! Yani adamın aklından şüphe duyuluyor. Yanlışsa ayıp, doğruysa da vay halimize.

        UMUR TALU: "DUDAKTAN KALBE CEZA ÖNEMLİ"

        "Dudaktan kalbe” ceza önemli. Memleketteki nice ceza sisteminin adalet, hakkaniyet, eşitlikle alakalı olup olmadığını, yani vicdana uygun olup olmadığını konuşmalı. Zaten krizdeyiz, kriz halinde bir futbola sahibiz. Konuşmamamız gerekenleri konuşarak oyalanıyoruz. Bu ceza da adil olmayacak. Caner ise cezayı kes; Muslera efendidir, Valbuena zaten gergin gibi yorumlarımız da hazır. Her biri enteresan küfürlere sahip 7-8 ayrı dilin konuşulduğu takımlar var. Bu sefer muhatap aranacak. Hakeme ne kadar yakındı? Rakibe mi? Kendi kendine mi? Siyasi bir şey mi? Hakaret mi, mizah mı? 6 hakem, video hakem yetmeyecek, bir de ağır ceza mahkemesi kurmak lazım saha kenarına! Tarafsız olacak tabii! Gelelim Fikret Orman’ın sözlerine... “Günü kurtarmak” yorum gerektirir mi? Tabii ki öyle. Şampiyonlar Ligi’nde en güzel günleri yaşayan, 2 senedir şampiyon olan Beşiktaş da öyle yapıyor. İki kiralık genç, 30’un üstünde şöhretler, altyapıdan bir Necip bir Atınç, zoraki yerli kontenjanı. Ama farkındalar en azından. ‘U’ takımlarını yutan bir sistem bu. Gençlerini yutmaya alışmış çünkü. Geliştirmektense, ezmeyi, tüketmeyi, çarçur etmeyi benimsemiş. Çünkü otoriteye dayalı hiçbir sistem okulda da altyapıda da gençlerin özgür, kendine güvenli yetişmesiyle uğraşmaz!

        SERDAR ALİ ÇELİKLER: DOĞRU BİR UYGULAMA

        Bu federasyon birçok işi kötü yapıyor da derdini anlatmayı hiç yapamıyor. İnsan kendi ayağına bu kadar sıkar mı? Kararın adına “Dudak okuma yöntemi” denmesine en çok karşı çıkması gereken TFF yönetimiydi. Daha ilk haftadan patladılar işte. Şimdi diyorlar ki; Valbuena, Emre ve Muslera küfrettiler ama kime ettikleri belli değil. İşte baştan “dudak okumaya ceza” denildiğinde “Caner gibi küfreden, bağırıp çağıran, küfrettiği her halinden belli olan, küfrettiği kişi bariz belli olan oyunculara ceza keseceğiz” diye düzeltselerdi bugün bu tartışma yaşanmazdı. ‘Dudak okuma’ diye sıfatlandırdığınızda herkese ceza vermelisiniz. Ama karar doğru. Caner, hakem Mete Kalkavan’a 7 sülale küfretti, elle kolla da destekledi. Diğerleri kendi kendine gibi göründü. Görüntü öyleydi. O nedenle eyyam gibi gözükse de son tahlilde doğru uygulama.

        BÜLENT YAVUZ: PARA HAKEMLERİ BOZDU

        Bizim ülkemizdeki kulüp başkanları, televizyon yorumcuları, gazete yazarları bizim hakemlerin aklını karıştırıyor. Dolayısı ile bizde bu düzen olduğu sürece hakemlerimizin kalitesini Avrupa düzeyine getirme şansımız yok. Sabah sayın Aziz Yıldırım bağırıyor, öğleden sonra sayın Fikret Orman bağırıyor, akşam sayın Dursun Özbek çıkıyor bağırıyor. Hakemlerin de aklı karışıyor. Bu çocuklar çıkıyor maça, diyorlarki içinden “Şimdi düdük çalsam Serdar Ali Çelikler ve onun gibi yazarlar “Bu hakemi nereden buldun ey federasyon başkanı” diyecek diye düşünüyor. Sonra hakem de 20 bin maaşı, ayrıca her maça çıktığında aldığı 10 bin lirayı düşünüyor. Kısacası para hakemleri bozuyor.

        FAİK ÇETİNER: YENİ OYUNCAĞIMIZ OLDU

        Artık dudak okumadan futbolculara verilecek ceza konusu futbolseverlerin yeni oyuncağı oldu. Hakem futbolcunun yanı başında küfrettiğini duymayıp kart göstermeyecek, sonra hep beraber ekran başına geçip görüntü tarayacağız. Küfürbaz futbolcuları sahada barındırmazsın olur biter. Yıllardır, yeşil sahaların efendileri de belli küfürbazları da... Beşiktaş Başkanı Fikret Orman ise ne derse desin Türkiye’de futbolseverler, önce skor tabelasına sonra da puan cetveline bakar. Tablo vahim ise başlar “Ahmet Dursun Seba gitsin” şeklinde tezahüratlar. Bugün Beşiktaş’ın ligde geride kalmasını taraftar pek dert etmiyor. Şampiyonlar Ligi’ndeki başarılı performans olmasa, taraftar bu kadar sessiz kalır mıydı?

        "AVRUPA'DA HAKEMLER İYİ, BEŞİKTAŞ DA İYİ"

        MERİÇ MÜLDÜR: Avrupa’da hakemler adam gibi yönettiği için Beşiktaş da çok iyi oynuyor. Bunun başka izahı olamaz.

        BÜLENT YAVUZ: Beşiktaş’ı Türkiye’de de engelleyen kimse yok. Kötü oynadıkları için ligde iyi değiller, bu kadar basit. Bu tür polemiklerle bir yere varılmaz.

        SELÇUK TEPELİ: Türkiye’de hakemlerin idarecileri ya da her kimse telkinde bulunuyor. Maçlara konsantre değiller, kafaları o maçta değil. Ben genel bir ayar tutturmaya çalıştıklarını düşünüyorum.

        BÜLENT YAVUZ: Hayır hayır böyle bir şey yok.

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ