Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Uluslararası Suç ve Film Festivali'nde yabancı düşmanlığı tartışıldı

        Uluslararası Suç ve Film Festivalinin bugünkü akademik programının konusu “Terör ve Darbelere Karşı Hukuk Devletinin Korunması”, bugünkü oturumun konuşmacıları ise İtalya’dan Luigi Foftani, Bosna Hersek’ten hukukçu Amile Ferhatovıc, Macaristan’dan KrisztinaKarsaı, Hollanda’dan Pınar Ölçer, İsviçre’den Marc Thommen idi.

        Tülay Acar'ın haberine göre Suç ve Ceza Film Festivali başkanı Prof.Dr. Adem Sözüer’in de konuştuğu panele, hukukçular, öğrenciler ve sivil toplum temsilcileri katıldı. Peki diğer ülkelerin hukukuçuları, ‘terörizme nasıl mücadele ediyor’, ‘Terör Suçları İnsanlığa karşı suç olarak yargılanabilir mi”,” Uluslararası terörizm” ve “11 Eylül sonrası terörle mücadele için yapılan yasal düzenlemeler ve yansımaları” başlıklı konularda ne düşünüyordu. Haberturk.com’dan Tülay Acar’ın aktardığında göre, oturumda konuşulan ve tartışılan çarpıcı başlıklar:

        REKLAM

        Yabancı düşmanlığı ve islamafobikaygı verici şekilde artıyor”

        Prof.Dr. Adem Sözüer:11 Eylül sonrası insanlığın uzun uğraşlar sonucu elde ettiği hak ve özgürlüklere, güvenliği sağlamak adına ciddi sınırlamalar getirildi. Ülkeler işgal edildi. Guantanamo, Ebu Garip gibi işkencehaneler kuruldu. Yabancı düşmanlığı ve islamafobi ciddi ölçüde arttı. Ülkeler terörü biribirine karşı kullanıyor. Bu durumda, özgürlükleri sınırlayan kanunları değiştirip terörü önlemek mümkün değil. Olan özgürlüklere olur. Burada başka ülkelerden gelen hukukçuların da aynı kaygıları paylaşıyor. 11 Eylül saldırıları sonrası, ‘Hak ve özgürlüklere, güvenliği sağlamak adına ciddi sınırlamalar getirildiği görülüyor. O nedenle, Hukuk devleti olmanın gerektirdiği ilkeleri ve demokrasileri güçlendirmek ile özgürlükleri geliştirmek amaç ve uğraşıdan asla vaçgeçmemeliyiz. Bu nedenle y 7’incisini düzenlediğimiz Festivalin ana teması ‘terör, darbeler, demokratik bir hukuk devletindeki sistemin düzenli işleyişine yönelik saldırılar ve bu saldırılara karşı bu hukuk devletin mücadele etmesi’ olarak belirlenmiştir.

        REKLAM

        -Amile Ferhatoviç: Bosna Hersek’te ‘Terörle Mücadele’ konusunda yapılan yasalar etkin ve yeterli. Ancak uygulanması aşamasında polis birimlerinin farklı birimlere ayrılması nedeniyle iletişim sorunları yaşanıyor. Savcı ve Hakimler çok iyi çalışıyor. Davalarda etkin ve tatmin edici cezalar veriyor. Kamuoyu tarafından bu kararlar destekleniyor. Verilen cezalar yüksek. Örneğin 2003 yılından 2006 yılı arasında 3 polis memurunun yaşamını kaybettiği bir terörle saldırı eyleminde 40 şüpheli hakkında dava açıldı.Yargılama sonrası suçlu bulundular ve toplam 150 yıl hapis cezası verildi. Bu oturumun tartışma konularından biri olan ‘özgürlük-güvenli’ ilişkisi konusuyla ilgili cevabım çok net. Önce güvenlik gelir. Ama bu özgürlüğü sağlamak için olmalı. Ancak, bir çok ülkede yapılan kanuni değişiklikler özgürlükler kısıtlanmakta fakat dünyamız daha güvenli olmamakta.

        Macaristanda 40 y ıldır ‘terör’ saldırımı yaşanmadı. Ancak terörle mücadele adıyla ciddi yasal düzenlemeler yapıldı. Cevap arayan soru ise şu: Bu karede tehdit kim..”

        - Ceza hukuku öğretim üyesi Prof. Dr. KrisztinaKarsaı:Ülkemizde Terörle Mücadele amaçlı yasal düzenlemeler, 11 Eylül saldırıları sonrası ve daha sonra AB direktifleri kapsamında bazı yasal düzenlemeler yapmıştır.Halbuki Macaristan tarihinde 40 yıldır ciddi hiçbir terör eylemiyle karşılaşmadı. Dileğimiz ise gelecekte de karşılaşmamak.

        Peki, terörle ilgili bir tehditle karşılaşılmadığı halde, ülkemizde terörizmle ilgili sık sık yapılan bu düzenlemeler ne anlama geliyor. Bu değişiklikler hep korkutmaya dayanıyor. Özellikle yabancılara ve müslüman mültecilere karşı bir ayrımcı söylem var. Mülteciler terör yapabilir , öyleyse özgürlükleri sınırlandıran kanunlar yapalım. Ben müslümanların, mültecilerin ‘tehdit’ ve "tehlike" oluşturduğu gerekçesiyle yapılan bu düzenlemeleri doğru bulmuyor ve eleştiriyorum .

        REKLAM

        12 yaşındaki bir çocuk terör amaçlı bir davanın sanığı olabilir”

        Örneğin; yaklaşık iki yıl önce yapılan bir düzenleme daha yapıldı.Buna göre; terörizm faaliyetlerinde ceza sorumluluğu çocuklar bakımından genişletildi ve 12 yaş olarak kabul edildi. Sorumluluk yaşının bu şekilde düşürülmesi eleştirilere sebep oldu. Ancak maalesef son durum bu. Terör saldırısı olmadığı halde güvenlik gerekçesiyle çocukların bu şekilde ı uygulanıyor. Dolayısıyla; fail 12 yaşındaysa ve terör amaçlı bir eyleme karıştığı kanıtlanırsa ceza alır.

        -Zürich üniversitesinden Prof. MarcThommen: İsviçre kamuoyu "terör" ‘terörizmle mücadele’ tartışmalarına ilk defa 21 Şubat 1976 yılında bir uçağın havalandıktan dakikalar sonra patlatılması eyleminin ardından yapıldı. Bu saldırıdan sonra bazı kanuni düzenlemeler yapıldı. Ancak ciddi düzenleme ve yaptırımlar11 Eylül saldırısı sonrası oldu. Son olarak 1 Eylül 2017’de uygulamaya konulan düzenlemeyle ‘terörizmi önleme’ gerekçesiyle çok geniş şekilde kişilerin telefonları dinlenebiliyor, özel odalara dinleme cihazları konulabiliyor, devletin bilgisi dahilinde teknik ve teknolojik takipler yapılabiliyor. Dosyalara konulan kanıtların kaynağı bazı durumlarda sorglulanamıyorv.s

        REKLAM

        Özgürlüklerden asla vazgeçmemek gerekir”

        Elbette, bu önleyici tedbirlerle ilgili farklı görüşler var ülkemizde. Örneğin “terörle mücadele için yapılan değişikler ve ceza yasaları, bir atlama taşı olarak mı kullanılıyor” eleştirileri var. Mücadele amaçlı yapılan “yasal düzenlemelerde kötüye kullanım var mı, bu tedbirlerin sınır ne olmaldır” sorgulaması hepimizi meşgul ediyor. Bu noktada temel soru şu olmalı.: “Yalnızca güvenlik için özgürlükten vazgeçmek doğru bu denklem midir”. Bana göre esas olan özgürlüktür. Özgürlükleri kullanmak için elbette güvenli ortam olmalı,ama bu özgürlük güvenlik dengesi diye sunulmamalı.. Çünkü bunların dengelenmesi mümkün olan şeyler değildir,‘özgürlük vazgeçebileceğin bir değer olmamalı.Dolayısıyla ; yalnızca güvenlik için özgürlükten asla vazgeçmemek gerekir.

        REKLAM

        Benim saklayacak bir şeyim yok diyerek özgürlüklerden vazgeçmemek gerekir”

        Bir örneklede açıklayayım. ‘Benim saklayacak bir şeyim yok’ diyebilirsiniz. Almanya örneğini hatırlayalım. 19.yüzyılda Almanya’de pembe listeler hazırlanıyordu. Bu listeye eşcinsel olanların isimleri yazılıyordu. Korkmayın güvenlik güçleri yalnızca veri topluyor deniliyordu. Sonra Naziler iktidara geldi. Ve o listede adı yazılan eşcinselleri kötü muamele yaptılar, toplamam kamplarına yollayıp öldürdüler. Dolayısıyla ‘terörizmi’ gerekçesiyle illegal, kötüye kullanım faaliyetleri hepimizi düşündürüyor.

        15 Temmuz saldırısı ‘insanlığa karşı suç’ olarak kabul edilebilir”

        Prof.Dr. Murat Önok: Terör Suçları İnsanlığa Karşı suç olarak Yargılanır mı.Yogoslayva’daki suçlular en ağır cezaları almalıdır diyoruz. Çünkü burada aynı zamanda insanlığa karşı işlenmiş bir suç var. Bu noktada, Ülkemizde 15 Temmuz saldırısının, bu eylemin de insanlığa karşı suç olarak kabul edilebileceğini söyleyebiliriz. Zira, geniş çaplı, organize bir yapılanma var. Sivil topluma yönelik bir eylem var. Özel kast var mı. Bana göre ‘siyasal saikle’ yapılması nedeniyle ‘ kasıt’ da var diyebiliriz.

        Akademik oturumlar 8 Kasım’a kadar İstanbul Üniversitesi’nde devam edecek.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ