Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Öcalan HDP’ye göre daha siyasetçi gibi davranıyor’, Kürşad Oğuz haberleri, Ortadoğu uzmanı Fransız Didier Billion,

        KÜRŞAD OĞUZ /koguz@haberturk.com

        Paris’teki Stratejik ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IRIS) Direktör Yardımcısı Didier Billion, sıkı bir Ortadoğu ve Türkiye uzmanı. Türkiye üzerine çok sayıda makalesinin yanı sıra “Türk Oyunu” ve “Türkiye’nin Dış Politikası” gibi yurtdışında yayımlanmış kitapları da var. Aynı zamanda Institut du Bosphore Yayın Koordinatörü olan Billion’a IŞİD’den Kobani’ye son gelişmeleri ve Türkiye’nin konumunu sordum. Cevapları aşağıdadır.

        IŞİD denen terör örgütü nasıl bu kadar yayıldı, genişledi?

        IŞİD’in kökenlerini anlamak için 2003’teki ABD’nin Irak işgaline dönmemiz lâzım. ABD, Birleşmiş Milletler’in onayı olmadan, tek taraflı müdahale etti. Almanya, Fransa, Türkiye, Rusya gibi ülkeler müdahaleye karşıydı. ABD’nin yeni muhafazakârları, Saddam Hüseyin’i devirmek ve Irak ulus devletini yıkmak arzusuyla Irak milli ordusunu ortadan kaldırdı. Etnik grupları ve mezhepleri birbirine karşı kullandı. Bu kaosa, teröre, sivillere ve camilere yapılan saldırılara dönüştü. Selefi radikal cihatçı örgütler doğdu. Yine ABD yüzünden, Şiiler yavaş yavaş politika ve ekonomi çarklarında öne çıktı. Sünni topluluklar kendilerini kenara itilmiş buldu. Radikaller de terörü artırmak için Sünni toplumun bu durumundan faydalandı. Irak’ta derinleşen kaos sonunda IŞİD çıktı.

        Şimdi IŞİD’e karşı yeni bir askeri müdahaleden bahsediliyor. Bu, sorunları çözer mi?

        Askeri müdahale pek çok açıdan saçmalık. IŞİD’e karşı bombardımanın yüzde 90’ını Amerikalılar yapıyor. Koalisyondaki diğer ülkelerin payı sadece yüzde 10. Bombardıman BM kararıyla yapılmadı; siyasi hedeflerin ne olduğunu bilmiyoruz. Batılı ülkeler bir kez daha, bu bombardımanların IŞİD’i ortadan kaldıracağını, Obama’nın deyişiyle, “kökünü kazıyacağını” düşünüyor. Bu büyük hata. Hiçbir zaman bir terörist örgütü böyle ortadan kaldıramazsınız. Batılılar son yıllarda ne zaman “demokrasi getireceğiz” diye askeri operasyonlarını sıklaştırsalar, hüsran oldu. Afganistan, Irak, yakın tarihte Libya ve şimdi yeniden Irak... Hâlâ aynı hatayı yapmaları inanılmaz.

        Peki ne yapılmalı?

        Öncelikle BM’nin kararı olması lâzım. İkinci olarak sarih bir siyasi amaç olmalı. Üçüncüsü, siyasi çözümler geliştirmeli. İlk hedef Bağdat hükümetini ülkenin birliği için bir araya getirmek olmalı. İkincisi, bugün IŞİD’e destek veren Sünni aşiretleri ayırmak lâzım. IŞİD’in ekonomik kaynaklarını da kurutmak gerekiyor. Kobani’de ABD’nin ciddi bir bombardımanı var. Bu, IŞİD’in öngördüğü noktadan geriye düşmesini sağlamıyor, hâlâ Kobani’yi alabilir.

        “BUNLAR ESAD TAKINTISININ SONUCU”

        Türkiye’nin güneyinde yeni bir Afganistan mı kuruluyor?

        Türkiye’nin güneyinde bir kaos bölgesi olduğu açık. Kobani IŞİD’in eline geçerse, 300 kilometrelik sınır IŞİD tarafından kontrol edilmiş olacak ve bu Türkiye’ye tehdit demek. Bir de Kürt meselesi var ki, kendisi zaten kendiliğinden karmaşık. Bu açıdan baktığımda Türkiye’yi çok iyi anlıyorum. Çünkü orada PKK veya PYD’nin kontrolünde bir Kürt bölgesi olursa, bu da hiç kuşkusuz Türkiye için istikrarsızlık demek. Fransa, Almanya, İngiltere, Amerika, Türkiye’den askeri müdahale ve kara harekâtı yapmasını istiyor. Türkiye bunu neden yapsın ki? Başkalarına “Askeri müdahalede bulun” demek kolay. Ama bu koalisyonun hiçbir üyesi, tek başına bir kara operasyonu yapmak istemez. Yaparsa uluslararası koalisyon BM kararıyla yapar bunu.

        Türkiye’nin IŞİD’e yardım ettiğini söyleyenler var. Sizce etti mi?

        Hayır. Türkiye maalesef son 3.5 yıldır uyguladığı politikanın tuzağına düştü. Hükümet 2011 yazından bu yana Esad rejimini devirme peşinde. Bu, Türkiye’nin muhaliflere yardım etmesine yol açtı. Suriye Ulusal Koalisyonu’na, Özgür Suriye Ordusu’na yardım etti, silah gönderdi. Ama tarihte hep böyle olmuştur; Suriye’deki gibi korkunç iç savaş ortamlarında en radikal gruplar öne çıkar. Türkiye sadece IŞİD’e değil, El Nusra gibi diğer gruplara da en başta dostluk ve muhabbetle yaklaşmış oldu çünkü Esad’a karşı en etkili gruplar onlardı.

        Ama Türk diplomatları da esir aldı IŞİD...

        Kontrol edilemiyor artık. Türkiye, ayrım yapmadan muhalefete yardım ederek en radikal gruplara yardım eder hale geldi. Gerçi suçluyoruz ama Türkiye’nin bu politikası, Fransa’nın uygulamak istediği politikanın aynısı. Şu önemli farkla; Fransa 3500 km uzakta ve rahat. Türkiye’nin politikası hiç ihtiyatlı değildi. Esad’ı devirme takıntısı çok hatalı bir yola sürükledi. Ama aynı hataları Fransa veya Batılı diğer ülkeler de yaptı. 3.5 yıldır “Esad 2 ay içinde, 3 haftaya düşecek” deniyor ama hâlâ yerinde. Bir gün Beşar Esad’la tekrar konuşmak zorunda kalabilirsiniz. Elbette o bir diktatör ama bir gün anahtar haline gelebilir. Reel politik bu.

        Neden Türk hükümeti Esad’ın düşmesi konusunda çok ısrarlı durdu?

        Türkiye Ortadoğu’da bölgesel bir güç olarak kendini göstermek istedi. Bu normal, çünkü Türkiye çok önemli ve merkezi bir güç. Sandı ki, 2011’den sonra Arap baharıyla bölgeye demokrasi gelecek. Maalesef bu bir illüzyondu. Kendini merkezi ve yönlendirici güç olarak gören, demokratikleşme sürecine katkıda bulunmak isteyen Türkiye, bu gruplara yardım işine çok kaptırdı. İleriyi görmedi. Esad’ın askeri olarak devrilebileceği illüzyonu, bir seri hatalı siyasi karara neden oldu.

        Beşar Esad eskisinden güçlü mü?

        Hayır, çok zayıfladı. Ülkesinin yüzde 80’i yıkıldı ve bu yıkım sürüyor. Çok zayıfladı ama son 2 yıla oranla daha güçlü evet. Askeri olarak, İran’ın, Hizbullah’ın yardımıyla bazı yerleri aldı. Siyasi olarak da, hâlâ yerinde durduğu için görüşülebilir durumda. Bir anda yok olmayacak Esad rejimi, dönüşecek, belki yerine kardeşi geçecek. Ayrıca Ruslarla ciddi diyaloğa girmek lâzım. Çünkü bu işin arkasında onlar var.

        “ULUSLARARASI TOPLUM İKİYÜZLÜ”

        ■ Türkiye, Suriye sınırında uçuşa yasak ve tampon bölge istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buraya sığınmacılar yerleştirilecek” dedi...

        Erdoğan’ın tampon bölge isteği Fransa tarafından da destekleniyor. Ama bu bir yanılsama. Tampon bölge için temel şart BM kararı. Çünkü Türkiye bunu kendi başına yapamaz. Ayrıca Esad yönetiminin de izin vermesi lazım ki bu da mümkün değil. Uçuşa yasak bölge, bunu istemeyenlere karşı bir silah sistemi gerektiriyor. Diyelim tampon bölge oldu. Erdoğan “Sığınmacıları buraya koyacağız” diyor. Bu da başka bir yanılsama.

        ■ 2 milyona yakın sığınmacı var...

        1.5 milyon ama rakam değil mesele. Bu çok büyük bir rakam zaten. Şunu belirtmeliyim ki, Türkiye’yi eleştirmeye her zaman çok hazır olan uluslararası toplum, sığınmacılar konusunda Türkiye’ye hiçbir zaman destek olmadı. Bu, ikiyüzlülük; gerektiğinde yardım etmediğiniz bir ülkeye ders de veremezsiniz. Ama bu 2 milyon sığınmacı artık sınırda değil ki, Türkiye’nin her yerine yayılmışlar. İstanbul’da sayıları çok; Gaziantep’te ev alıyorlar. Bunları toplayıp tampon bölgeye koyamazsınız.

        Sığınmacılar hem ekonomik hem de sosyal sorunlara neden oluyor. Türkiye bu kadar sığınmacıyla daha ne kadar devam edebilir? Batı kör, BM de hiçbir şey yapmıyor...

        Bu, Türkiye için ciddi bir sosyal sorun, evet. Ama bazı Türk patronlar da Türk işçileri çıkarıp ucuz diye Suriyeli çalıştırıyor. Bu da korkunç. Sadece Türkiye’ye değil, Lübnan, Ürdün de uluslararası bir yardım olmazsa üç ülke de işin içinden çıkamaz. Ki Türkiye çok büyük ülke. Düşünün, Lübnan’da nüfus 7.5 milyon ve gelen sığınmacı sayısı 1.2 milyon. Haklısınız, uluslararası toplum hiçbir şey yapmıyor ve böyle devam ederse Türkiye gelecek aylarda ciddi sosyal ve ekonomik sorunlar yaşayacak. Batı şunu iyi düşünmeli, eğer bu yüzden Türkiye karışırsa, bu bölge için en kötüsü olur. Uluslararası toplumun vizyonu yok ve felâkete doğru gidiyoruz. Zaten “uluslararası toplum” diye bir şey de yok. “Batılılar ne zaman ‘demokrasi getireceğiz’ diye askeri operasyonlarını sıklaştırsa, hüsran oldu. Afganistan, Irak, Libya ve şimdi yeniden Irak...”

        Türkiye’de Kobani protestolarında 40 kişi öldü. IŞİD’i Kürt meselesiyle düşünürsek, bu ikilem nereye varacak?

        Çözüm süreci, 2 yıldır Türkiye’de büyüyen bir umut. Maalesef pek çok sebepten bu süreç de sıkıntıya girdi. Önce Gezi’yle, Türkiye’nin ajandasında ikinci, üçüncü sıraya düştü çözüm süreci. Sonra 17, 25 Aralık geldi. Belediye başkanlığı, cumhurbaşkanlığı seçimleri... Bunlar barış sürecini arka plana itti. Aslında sadece hükümetin değil tüm Türkiye’nin öncelikli meselesi bu. Kürt meselesi sadece siyasi yollarla çözülebilir. Fransa’da da birçok gazeteci, akademisyon “Kürt sorunu eşittir PKK” diyor. Kesinlikle değil. PKK sorunun bir parçası ama sorun çok daha geniş. Buna da sevinmek lâzım.

        Kobani eylemlerine dönersek...

        Türkiye’de 40 kişi öldü. TSK, PKK mevzilerini bombaladı. Bunlar çok endişe verici çünkü sürecin denetimden çıkma riski var. Türkiye’de bütün demokratlar, siyasiler çözüm sürecinde hızla ilerleme konusunda anlaşmaya varmalı. Bu olmazsa sadece sosyal değil kimlik kaosu da yaşanabilir. Güneydeki Kürt gençleri kaybedecek bir şeyleri olmadığını düşünüyor. Ayrıca İslamcı Kürtler ve Kürt milliyetçiler karşı karşıya şimdi. Aşırı kutuplaşmaya dönük bir iklim var. Süreç elden kaçarsa Türkiye için felâket olur.

        Bütün sorumluluk hükümette mi yani?

        Halkı sokağa çağıran HDP’nin rolü ne burada? “Kobani düşerse çözüm süreci de biter” dediler... Bu çok ciddi bir siyasi hata. HDP kurulduğunda, etnik Kürt kimliği özelliğinden sıyrılmak istiyordu. Tamamen Kürtçü olan BDP’den uzaklaşmaktı amaç. Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı kampanyasında da Kürt etnik referansı aşılmak istendi. Bu açıklamayla HDP, etnik ve kimlikçi ideolojisine geri dönmüş oluyor. HDP şantaj demeyelim; hükümet üzerinde baskı kurmak istiyor. Ama bu sözlerle büyük bir risk alıyor. Diyorlar ki “Türkiye’de her yer ayrı Kobani olur.” O zaman çatışmaya çağrı yapıyorlar demektir. Paradoksal olarak, Öcalan hücresinde HDP’lilerle görüştü ve şiddeti azaltmak gerektiğini söyledi. O bunu söyledikten sonra ölümlü gösteri olmadı. Bu, Öcalan’ın Kürt milliyetçiler üzerinde hâlâ büyük etkisi olduğunu gösteriyor. Ve Öcalan, HDP’ye oranla çok daha politik bir figür gibi davranıyor. ‘Öncelik Çözüm Süreci’nde olmalı’

        ‘Bunun ötesi kaos’

        “HDP de provokasyon yapmamalı, militanları radikalleştirmemeli. Çünkü bunun ötesi kaostur. Türkiye çok büyük bir ülke ve zıtlıklarını aşacaktır ama çok karmaşık bir süreçten geçeceği açık. Önceki yıllarda muhteşem makroekonomik sonuçlar alan Türkiye yüzde 3’lük bir büyüme noktasına geldi şimdi. Bu da sosyal çatışmalara bir sebep olabilir.”

        ‘Türkiye menfaatlerini koruyor’

        Türk hükümetinin Sünni eksenli politika izlediğini düşünmüyorum. Bazıları Ortadoğu’daki çatışmayı dinle, Sünni-Şii ayrımıyla açıklamaya çalışıyor. Çatışmaların sebebi her şeyden önce siyasi ve devletler arası güç ilişkisine dayanıyor. Türkiye milli menfaatlerini koruyor. Bütün ülkeler gibi bu yolda hatalar da yapıyor. Türkiye’nin dış politikası İslamlaşma üzerine kurulu değil. İran-Türkiye ilişkileri kötü durumda mı? Hayır. İran Şii bir devlet.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ