Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam İlişkiler Işıl Cinmen'le Boş Ders, boş ders, evlilik, uzun ilişkiler, bitmeyen aşk, aşkın ömrü kaç yıl, Kalbin aklın anlayamadığı nedenleri vardır

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Gündemden yorulanlar, ciddiyetten sıkılanlar, sağda solda ne oluyor merak edenler için Boş Ders’in bu çarşamba konusu: 88 yıllık bir aşk.

        Bir önceki Boş Ders'te dünyada ve Türkiye'de hızla yayılan "sexting" fenomenini işledik.

        Bu 21’inci yüzyıl trendinin oluşturduğu ilişki durumlarını, deforme ettiği duyguları, değiştirdiği cinsiyet rollerini masaya yatırdık.

        "Seni seviyorum"dan "seni istiyorum"a giden yolun cinsel özgürleşmeye mi yoksa kültürel yozlaşmaya mı tekabül ettiğini tartıştık.

        Sexting, ilişkiler skalasının bir ucundaydı...

        Şimdi sıra diğer uçta.

        1 mesaj uzunluğundaki ilişkilerin karşısında duran 88 yıllık bir aşkta.

        Yani evlilikten, sadakatten, “ne yaşanırsa yaşansın beraberiz” demekten vazgeçmeyenlerde...

        Ben o insanlardan ikisini tanıdım.

        Hikâyelerini anlatayım.

        Mebrure 10 yaşında, Hamdi 14.

        Samanlıkta sigara içmeyi öğretmiş gizli gizli hayatının aşkına.

        Tanışmışlar.

        Anneannem 1911 doğumlu.

        Osmanlı’yı da gördü, Türkiye Cumhuriyeti’ni de.

        Çarşaf da giydi, balon etekler, topuklu ayakkabılarla baloya da gitti.

        Ceza Reisi’nin kızıydı, milletvekili karısı oldu.

        Altı çocuğu oldu, biri öldü, biri komünist, biri ülkücü, biri dindar, biri ateist, biri Kemalist oldu.

        En çok kocasını sevdi.

        Hep sevdi.

        Yardımcıları oldu, “Hamdi başkasının elinden yemek yiyemez” diyerek 60 sene her akşam yemek yaptı.

        60 sene her sabah Hamdi’nin çayını karıştırdı, “Ben karıştırmadan içemez o çayını” diye.

        Her banyoda Hamdi’yi sıcak sularla, köpüklü liflerle yıkadı, “Tek başına yıkanmayı sevmez” diye.

        60 sene bir gece ayrı yatılmadı, çünkü “yatağa küs girilmez”di.

        Aynı yastıkta kocandı, gün gün.

        Komünist kız “Annem gibi olmayacağım” diye büyüttü kendini.

        Kimsenin yemeğini yapmayacağım, çayını karıştırmayacağım, kızarsam bağıracağım, dargınsam ayrı yatacağım diyerek...

        Çok sonra anladı ki annesi yaptığı her şeyi sevgiyle, isteyerek, sevgilisi için, sevgisi için yaptı.

        Çok sonra anladı ki annesi mutluydu, kızından daha mutlu.

        Anneannem 98 yaşına kadar yaşadı.

        Dedem öldükten 15 sene sonra durdu kalbi.

        15 sene boyunca “Hamdi gelecek beni almaya, hazır olmalıyım, artık gitmem gerekiyor” dedi.

        Son zamanlarında artık ne çocuklarını hatırlıyordu, ne beni, ne kendini, sadece Hamdi’yi hatırlıyordu.

        Gözleri kapanmadan önce “Geldi” dedi.

        Oturanlardan soldan ikinci Mebrure, dördüncü Hamdi (Ortalarında oturan küçük kız da komünist olan...)

        Bize bakıyorum da, Hamdi’miz mi yok, yoksa biz mi Mebrure değiliz?

        Başka hayatları bile bile, başka adamları göre göre, birinin kızı, birinin karısı, birinin annesi olmaktan başka bir şey ararken Mebrure olunamıyor.

        Belki o yüzden Hamdi de var olamıyor.

        Yine haksızlık etmek olmaz.

        Birileri hala hakkıyla sevmeyi başarabiliyor.

        Mebrure ve Hamdi'ye benzeyen başkaları da var.

        "Kalbin, aklın anlayamadığı nedenleri vardır"* sözünü bilenler...

        Sevgi aklın değil kalbin konusudur, diyenler...

        Sizin de çayını sevgiyle karıştıracağınız biri olsun.

        Bu haftanın Boş Ders'i bitti, ciddi konulara dönüyoruz!

        *Blaise Pascal

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ