Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İstanbul dünya engelliler günü, istanbulda engellilerin yaşamı

        Aslı ÖZTÜRK / HABERTÜRK

        3 Aralık Engelliler Günü yaklaşırken birçok belediye çeşitli etkinlikler ve organizasyonlar düzenliyor. Peki ama engelliler için asıl yapılması gerekenler yapılıyor mu? Tekerlekli sandalyeli biri ya da bir görme engelli İstanbul’da neler yaşıyor? Ne gibi zorluklarla karşılaşıyor? İşte bu sorunun cevabını bulmak için önce görme engelli Ayşegül Derin ile İstiklal Caddesi’nden Nişantaşı sokaklarına kadar turladık. Daha doğrusu turlamaya çalıştık, zira önümüze çıkmadık engel kalmadı. Ertesi gün benzer bir zorlu turu yürüme engelli Sinem Kaymakçı ile Ortaköy-Mecidiyeköy rotasında yapmayı denedik. Şehrin en merkezi bu bölgelerinde bile hayat onlar için bir hayli zorluydu. Sarı çizgilerin üzeri elektrik direkleri ve araçlarıyla doluydu. Tekerlekli sandalyeyle rampasız yollarda dolaşmak, otobüse ve vapura binmek de mümkün olmadı.

        AYŞEGÜL DERİN: SARI ŞERITLER IŞGAL ALTINDA

        AYŞEGÜL’le sabah kahvelerimizi içtikten sonra İstiklal Caddesi ve Nişantaşı civarında turlamaya karar verdik. Ayşegül de pek nadir geldiği bu kalabalık semtlerde böyle bir keşif yapmaktan memnun olacağını söyledi. Şişhane’den İstiklal Caddesi’ne doğru yürümeye başladık. Yollardaki kırık ve eksik taşlar, su birikintileri ve rögar kapakları ‘düz’ zeminde karşılaştığımız ilk zorluklardı.

        ‘DİZ KIRAN DİYORUZ’

        Caddedeki engeller sık sık mola vermemize sebep oldu. Ancak başımıza gelen en kötü şey bu değildi. Ortalama 1.5 kilometre uzunluğundaki, İstanbul’un en kalabalık caddelerinden biri olan İstiklal Caddesi’nde görme engelliler için döşenen sarı şeritlerden yok. Caddenin sağlı sollu tamamen dükkânlarla kaplı olması da görme engellilerin güvende yürümek amacıyla yanlarındaki duvara bastonlarını çarptırarak yürümesine engel oluyor. Bütün bunları aşmak için Ayşegül’ün koluna giriyorum. “Biraz sağdan gidelim, şimdi de birazcık sol” diye onu yönlendiriyorum. “Ne var ki karşımızda bu kadar hareket ettik?” diye soruyor, “İnsanlar” diyorum. Ayşegül tam “Bizim için en büyük engeller insanlar, arabalar ve direkler” derken caddenin ortasındaki kocaman bir direğe tosluyoruz. Taksim yolculuğumuzun sonuna gelirken karşılaştığımız son engel ise araçlar park etmesin diye yolların kenarına her yarım metrede bir yerleştirilmiş olan, diz boyundaki sarı direkler oluyor. Ayşegül, “Biz onlara diz kıran diyoruz, o direkler yüzünden eve bacaklarımız mor dönüyoruz” diyor.

        SİNEM KAYMAKÇI: RAMPASIZ ŞEHIR, RAMPASIZ ULAŞIM

        Sinem, 35 yaşında, bakımlı, güzel bir kadın. Bir holdingde satın alma departmanında çalışıyor. 21 yaşında geçirdiği trafik kazasıyla hayatının seyri değişti. 14 yıldır tekerlekli sandalye kullanıyor. Sinem’le pazar gezmemize Ortaköy’den başlamaya karar verdik.

        Beklediğimiz otobüsün hiçbir kapısında tekerlekli sandalyeler için rampa yoktu.

        Ortaköy’deki bu rampa hem çok dik hem de rampadan hemen sonra basamak var.

        Yollardaki taş desenler bile sandalyenin dengesini bozup kazaya sebep oluyor.

        RAMPADAN SONRA BASAMAK VAR

        Arnavut kaldırımlı yollar tekerlekli sandalye kullananlar için başlı başına bir tuzak. Normal şartlarda belki ayağımızın bile takılmayacağı, oluğa benzer küçük boşluklar bir tekerlekli sandalyenin devrilmesine sebep olabilir. Bu nedenle Sinem’le Ortaköy turumuz boyunca yanımızdaki insanlardan yardım almak zorunda kaldık. Tekerlekli sandalye kullananlar için özel bir alanın olmayışı, o yollar da sandalyenin ön tekerlerini kaldırmadan dolaşmayı imkânsız hale getiriyor. Sokaklarda dolaşmak zor gelince Boğaz turu yapmaya karar verdik. Tekneye ulaşmak için çıkmamız gereken yükseltide dik de olsa bir rampa vardı. Tam “Çıktık artık denizin kenarına doğru yol alabiliriz” derken tekneye çıkmamızın tek yolu olan koca basamakları görünce vazgeçip Ortaköy’den kurtulmaya karar verdik ve yeni rotamızı Nişantaşı olarak belirledik. “Yolumuz uzun çıkmadan bir tuvalete girelim” dedik fakat bu sefer de Ortaköy Meydanı’ndaki umumi tuvaletin merdivenleri bize engel oldu. Ortaköy’den çıkmak için rampası olan bir otobüs bekledik fakat o soğukta durmaya daha fazla dayanamadığımız için özel aracımızla devam etmeye karar verdik. Otoparkın kapısına geldiğimizde bizi yine bir sürpriz bekliyordu. Rampa o kadar kırık dökük taşlardan ve yarım yamalak asfalttan oluşmuştu ki eğer Sinem araçla tek başına gelmiş olsaydı otoparka girmesi kolay olmayacaktı

        ‘NİŞANTAŞI’NA GİTMİYORUM’

        Yolda giderken Nişantaşı’na uğrama fikrinden de vazgeçtik. Çünkü Sinem; “Taksim’e, Nişantaşı’na gitmiyorum, bence diğerleri de gitmesin” diyor. O kendine erişim sıkıntısı çekmediği izole bir hayat kurmuş. Bu yüzden Mecidiyeköy’de yemek yemeye karar verdik. Toplu taşımaya binmek konusunda azimli olduğumuz için dönüş yolu için yine otobüs duraklarına yöneldik. Biraz bekledikten sonra şansımıza bu sefer de rampası olmayan halk otobüslerinden geldi. Maalesef günün sonunda hiç toplu taşıma kullanmayı başaramadan evlerimize dönmek zorunda kaldık.

        Not: Metro ve metrobüsler diğer toplu taşımalara nazaran tekerlekli sandalye kullananlar için daha elverişli dizayn edilmiş olsalar da şehrin içinde bir metro ya da metrobüs durağının girişine ulaşabilmek çok zor. Ayrıca birçok metrobüs durağının da asansörleri sürekli arızalı.

        Sarı çizgi üzerinde elektrik direği

        TAKSIM’den Harbiye’ye nispeten daha geniş kaldırımlarda, insan kalabalığından kurtulmuş vaziyette yürümeye başladık. 7-8 kilometre olan rotamızın 5. kilometresine km’sine gelmiştik ki hâlâ tek bir yerde bile sarı şeritlere rastlamadık. Ayrıca karşıya geçmek için trafik ışıklarında durduğumuzda hiçbir seslendirmenin olmadığını fark ettik. Yani Ayşegül tek başına bu rotayı takip ediyor olsaydı yayalar için yeşil yandığını asla bilemeyecekti. Nişantaşı Valikonağı Caddesi’ne geldiğimizde sol kaldırıma döşenmiş olan sarı bantları gördük ve yolun karşısına geçtik. Çizgiyi takip edip yürümeye başladık. Önce kocaman bir elektirik direği, sonra şeridin hemen yanına park etmiş bir motosiklet, ardından da şeritten çekilmemek konusunda çok ısrarlı bir adam ve yaya geçidine park edilmiş bir otomobille karşılaştık.

        BOĞAZİÇİ’NDE OKUYOR

        Ayşegül 22 yaşında, doğuştan görme engelli bir genç kız. Boğaziçi Üniversitesi’nde Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nde okuyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ