Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi ‘Seks ve aşk aynı şey değil’, Sırma Karasu haberleri, Sırma Karasu Morrissey, Morrissey müzikleri

        Sırma KARASU/HT CUMARTESİ

        sirmakarasu@gmail.com

        Londra Olimpiyatları’nın atmosferini Nazi Almanya’sıyla kıyasladı. Cambridge Düşesi Kate Middleton’a “Kibirli ve utanmaz” dedi. Hatta İngiltere’nin gözbebekleri Victoria ve David Beckham’ı ücrada sıkıştırıp aklı biraz olsun çalışan insanlara ettikleri dayanılmaz zulüm gereği kırbaçlamak istediğini bile söyledi. Morrissey, gerçek hayatta da müzik kariyerindeki kadar içten olan ender adamlardan. İngiliz müzisyen, 7 Aralık Volkswagen Arena konserinden önce de sorularımı o içtenliğiyle yanıtladı.

        Plak şirketiniz Harvest Records’tan ayrılmanızla ilgili birçok dedikodu çıktı. Hatta The Smiths’in yeniden bir araya geleceği bile sebep olarak gösterildi. Asıl sebep neydi?

        Benden McDonald’s’ın videolarını çeken yönetmenle çalışmamı istediler ve ben de “Hayır” dedim. Benden saçma sapan medyatik çıkışlar yapmamı istediler, yine “Hayır” dedim. Böylece plak şirketinden atıldım.

        Kariyeriniz böyle hikâyelerle dolu. Zor bir sanatçı mısınız?

        Anlaşılan sömüremedikleri ve kontrol edemedikleri tüm sanatçıları zor olarak kategorize ediyorlar. Büyük plak şirketlerinin hepsi zombiye dönmüş müzik grupları ve mankafa şarkıcılardan oluşan kolay işler peşinde. “World Peace is None of Your Business” (Dünya barışı sizi ilgilendirmez) diyen biriyle başa çıkamıyorlar. İradesiz ve sığ beyinler için fazla külfetli, çünkü fazlasıyla doğru. Harvest Records için ben biraz fazla insandım, onların aradığı insan boyu kukla.

        Popüler kültür eleştirilerinizden, mesela et ağırlıklı beslenme önerileri nedeniyle Jamie Oliver veya Kraliyet Ailesi’ne kadar herkes nasibini alıyor. Bu yorumlarınız bir şeylerindüzelmesini sağlıyor mu sizce?

        Bahsettiğin insanlar hakkında kimsenin bilmediği şeyler söylüyor değilim. Aşırı uç görüşlerim yok. Çevremde de İngiliz Kraliyet Ailesi’ni seven kimse yok. Sadece, sesini duyuramayan vatandaşın aksine benim eleştirilerim ulusal basın tarafından yayımlanıyor. Bazen sağcılık veya gericilik yakıştırmaları yapılıyor, sağcı ya da gerici değilim.

        Sahne alacağınız mekânı seçerken nelere dikkat edersiniz?

        Özel şartlarınız var mı? Benim için en önemlisi et ürünlerinin satılmaması. Sonrasında mekânın rahatlığı, kısıtlayıcı olmaması ve asgari ses-ışık ihtiyaçlarına yetecek bir teknik kurulum olması. Gelen bilgilere bakınca harika görünen mekânlar, gidip gördüğünüzde bataklık gibi yerler çıkabiliyor. Yani aslında işiniz şansa kalmış.

        2012’deki konserinizden sonra İstanbul’u favori konser duraklarınızdan biri olarak sıraladınız. Sonra da “World Peace Is None of Your Business” albümündeki şarkılarınızdan birine “İstanbul” adını verdiniz. Sizce Avrupalılar İstanbul’un kaotik hallerini neden bu kadar çok seviyor?

        İstanbul’u beğeniyorlar. Sokaklardaki canlılığa ve hayatın kana kana yaşanmasına imreniyorlar. İnsanlar, İngiltere’de hayalleri ve umutlarıyla yaşıyor; gerçek hayatsa ancak kapalı kapılar ardında yaşanıyor. Tüm kaotikliğine rağmen İstanbul’da umut var; İngilizler ise sürekli umutsuz.

        2006’da konserinize Zeki Müren’in bir portresiyle çıkmıştınız. Takip ettiğiniz Türk müzisyen var mı?

        Yok, çünkü pek mümkün değil. Şarkıcıların ses renklerine bayılıyorum, sadece o bile beni üzüntüden paramparça ediyor. Ancak ne dediklerini anlamadığım için bir süre sonra vokaldeki iniş çıkışlar endişe verici bir hal alıyor.

        Kiss grubundan Gene Simmons bir röportajında, rock’n roll’un evrimini tamamladığını söylemişti. Gerçekten de Simmons ve onunla aynı dönemde müzik yapanlar altın çağı yaşadılar. Şimdilerde rock müzik sürekli kendini tekrar ediyor, rock kültürü ise nostaljiden ibaret. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

        Sanırım bir bakıma doğru, ancak bir taraftan da müzik dünyasında kendim gibi bir başkasını tanımıyorum, bu nedenle de kendimi rock’n roll’un bir parçası olarak görmüyorum. Şarkıcı ve söz yazarı/besteci olarak benim ayrı bir dünyam var. Bunu kendimi yüceltmek için söylemiyorum.

        Peki bu devirde orijinal ve başarılı olmanın sırrı ne?

        Bana kalırsa bu devirde herhangi bir rock grubunun orijinal bir şeyler yaratabilmesi imkânsız. Şöyle bir düşününce aklıma pop veya rock müzik yapıp da söyleyebileceği bir şeyler olan kimse gelmiyor. Basın tabii ki seçtiği bazı isimleri parlatıp “muhteşemleştiriyor”. Bunun da sebebi, kalkıp da “Herkes boktan” derlerse basının işlevinin kalmayacak olması.

        Son zamanlarda iyi bir şeyler dinlediniz mi?

        Bize önerebileceğiniz yeni gruplar var mı? Hayır!

        ‘Fiziksel ideal acımasız ve sahte olabilir’

        “Let Me Kiss You” bugüne kadar yazılmış en iyi karşılıksız aşk şarkılardan biri. Hikâyesi nedir?

        Demek istediğim şu; fiziksel olarak çekici olmadığım gerçeğini bir anlığına unutacak olursan, belki söylediklerime âşık olabilirsin ve belki de seni içimde, kalbimin tüm bağlılığı ve sadakatiyle yaşatmam yeterlidir.

        İnsanın fiziksel olarak çekici bulmadığı birine âşık olması mümkün mü?

        İnsan hep, sözleri ve davranışları tam istediği gibi olan birilerini arar ama bazen de söyleyen kişi fiziksel ideallerine uymadığı için bir kenara atar. Halbuki fiziksel ideal acımasız ve sahte olabilir. Daha yeni şarkılarımdan birinde şu dizeyi söylüyorum: “Sex and love are not the same” (seks ve aşk aynı şey değildir).

        Size yakıştıramadım Cenk Bey

        Yazıda bahsi geçen kişinin şu an bunu okuyor olması dileğiyle...

        Geçen gün ikonik “Wayne’in Dünyası” filmini izlerken bir kez daha onlara şükrettim. Wayne ve Garth’ın yerli muadili Cenk ve Erdem Beyler’den bahsediyorum. Onlarla henüz şimdiki gibi bir müzik kanalı bolluğu yokken “acayip” programlar yapan ve test yayından çıkamadan kapanan Satel’deki “Müebbet Muhabbet”le tanışmıştım. İkilinin bir yandan peşlerinden koşan köpekten kaçıp bir yandan da programa yetişmeye çabaladığı jenerikle başlardı. Metallica’nın “One” şarkısının Cenk ve Erdem Beyler tarafından “yeniden düzenlenmiş” versiyonuyla da biterdi. Hâlâ da Satel’in yayın akışı kalitesinde bir gençlik kanalı kurulamadı. Sonraki yıllarda TRT açıköğretim fakültesi ciddiyetiyle yaptıkları dilbilgisi bölümünden “kelimeyi Kirk ve Douglas’larına ayırmak” ve “saat peşte mal gelecek” gibi başkası söylese gülünmeyecek onların aurasından beslenen espriler, literatürdeki adıyla; “metalci mizahı”...

        Abartı değil eğlence sektörüne beraber başladıkları diğer isimlerin hepsi bugün kodaman oldu, spor arabalı, mankenli filan. Konuyu “kendilerini paraya satmadılar”a getirip gereksiz bir dram yaratacak değilim. Sadece Erdem Uygan ve Cenk Durmazel’in hakikaten kendilerine ait bir gezegenleri var ve bizi oraya sadece istedikleri kadar dahil ediyorlar. Öyle her dakika da değil arada sırada.

        Cenk Bey, kimbilir belki de Erdem Bey gitarı onun deyişiyle “çamur gibi” çaldığından müzik kariyerinde daha bireysel takıldı. Erdem Bey’i siyah atletle düşününce bence iyi de yaptı. Kendi jenerasyonuyla başlayan Cenk Durmazel, şimdi çocuğu yaşındakiler için sahne alıyor. Grubu Malt’ı canlı izlediğimde kitlede ergen de vardı, “takım elbiseli metalci abi” de.. Zeki mizahından nasibini almış “Ne anlarlar dertten halden/Hepsi gelmiş Neanderthal’den” gibi antikalıklarıyla Cenk Durmazel eski usül bir Rock Star. Şöyle bir düşününce Türkiye’de başka kadınlardan çok erkeklerin beğendiği rockçı var mı?

        Cenk Bey eminim başına gelen bu rock star-vari kazayı tez zamanda atlatır. Bu tip talihsizlikler rock starların olmazsa olmazlarıdır, ayağa kalkar kalkmaz güçlerini perçinlemenin keyfiyle gülücükler saçarlar. Cenk Bey’den de daha azını beklemiyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ