Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi ‘Omuz omuza çalıştık’, Seni Seviyorum Adamım filmi, Seni Seviyorum Adamım oyuncuları, Nazenin Tokuşoğlu haberleri,

        Nazenin TOKUŞOĞLU/ HT CUMARTESİ

        ntokusoğlu@htgazete.com.tr

        Gerçekten de değişik bir güzelliği varmış; yaşına göre hayli olgun olması da bir diğer izlenimim Gizem Karaca’yla ilgili. Bu, onu yakından ilk görüşüm. Barış Kılıç’ın yakışıklılığı kadar efendiliği çarpıyor gözünüze, öğretmen bir babanın yetiştirdiği çok belli... İkisinin de ilk filmi, ilk başrolleri. Birbirlerine nasıl enerji verdiklerinden girdik, hayatın derinliklerinden çıktık.

        İlk film, ilk heyecan...

        Barış Kılıç: Galada ilk kez seyrettim. Çıktıktan sonra bunun hangi duyguyla eşdeğer olduğunu düşündüm. Çocuğumun doğumuyla özdeşleştirdim. Yeni bir deneyimdi, tereddütlerim vardı ama salonda elleri patlayana kadar alkışladıklarını görünce rahatladım.

        Gizem Karaca: İkimizin de ilk filmi olmasının payı çok büyüktü tabii bunda. İyi bir iş çıkardık.

        Çok uyumlu olduğunuz söyleniyor. Birbirinize nasıl destek oldunuz?

        G.K.: İkimiz de dizide oynuyoruz, zamansal sorunlar yaşadık, strese girdik ama günün sonunda birbirimizi hep kurtardık. Benim oynadığım Ezel karakteri daha enerjik, Berk daha içine kapanık. Senaryonun üstesinden iyi geldik. Omuz omuza çalıştık.

        B.K.: Bu bir aşktı, yansıtmamız gereken buydu. Çekim öncesi hep paylaştık, tartıştık. O kimya tutmayacak diye çok korktum. Kasabanın güzel kızıyla, hayattan kopmuş adamın hayatının altından başarıyla kalktık.

        Yeşilçam havasında biraz...

        G.K.: Hâlâ izliyoruz değil mi...

        B.K.: Sonunu bildiğin halde nasıl aynı heyecanla seyrediyorsun hâlâ... Çok dejenere olduk. Aslında güzel olan hep Yeşilçam’da izlediklerimizdi. Dünyanın en iyi hikâyesini çekmedik, unutulan saf temiz ilişkiyi yansıttık.

        Ezel’in nesine vuruldunuz?

        B.K.: Çaresizliğine sanırım...

        Berk?

        G.K.: Sessizliğine, ıssızlığına... Dengesizlik de bir dengedir ya...

        Aldığınız en güzel yorum neydi?

        B.K.: Hemen bitti film dediler, çok hoşuma gitti.

        G.K.: Bizim seyirci aşkı ve acıyı bir arada izlemeyi sever. O konuda başarılı olduk sanırım.

        B.K.: Türk’ün içinde enteresan bir duygu var. Galatasaray’a UEFA’yı içindeki güç aldırdı, daha iyi olması değil. Bence bu tarz filmler daha çok çekilmeli.

        Gördük ki aslında en zengin biziz

        Barış Kılıç :

        Oynadığınız Berk karakteri hayatı bırakıp gidiyor neredeyse ama çok severek oynadım diyorsunuz. Nedir yakaladığınız şey?

        Hayatının ortasında sevdiği herkesi, bütün eşyalarını bırakıp gidiyor. Ben de hayatı zaman zaman dramatik, zaman zaman çelişkilerle yaşadığını düşünen biri olarak ortak noktalarımız olduğunu gördüm. Çözüm içimizde ve Berk’in kararı çok cesurca...

        Öğretmen bir baba ne kattı?

        İlkokul ikinci sınıfta babam bir matematik sorusu yazdı ve “Kimse dışarı çıkmasın, bunu çözsün” dedi. Ben nasıl olsa babam öğretmen diye arkasından çıktım ve babama yakalandım. Babam tahtaya kaldırdı ve kulağımı çekti. Çok üzüldüm. Okuldan sonra eve giderken “Bak oğlum şu an babanım ama orada 60 kişiyle birlikte sadece öğrencimsin bunu unutma” dedi. Aldığım ilk büyük dersti. Zor koşullarda yaşasak da daha fazla olanakları olanlara hiç özenmedik. Gördük ki aslında en zengin biziz.

        İlk dizinize sonradan girdiniz ve dizinin gidişatı değişti. Başarı grafiği sürekli arttı. Nasıl oldu?

        Kendimden bir şeyler katmaya çalıştım. Adını Feriha Koydum’da zenginliğini kullanan ve diğer erkekten bu şekilde öne geçen adamı canlandırıyordum ama onu sevdirecek detaylar kattım. Seyirci de beni sevdi. Yapımcı bir panelde “İlk defa kötü adamın da kendini sevdirdiğini gördüm” dedi.

        Yakışıklı olduğunuz için roller de bu yönde mi geliyor acaba?

        Bu benim onuncu dizim ve ilkinde de yakışıklıydım. O zaman hiç bu konu gündeme gelmiyordu. İşimi önemsiyorum ve karakterlere çok şey katıyorum. Altında da kalktığımı düşünüyorum.

        Eşiniz ne yapar?

        Turizmci...

        Evlenmeden önce bu kadar tanınmıyordunuz, nasıl karşılıyor?

        Aramızda hiç problem olmadı.

        “Hissetmeden öpüşemezsin, dizide bile olsa” demiştiniz geçenlerde. Ona da mı tepki vermedi?

        Herkesin işi kendini ilgilendirir bizim evde.

        Nasıl tanıştınız?

        Üniversite aşkı... Araya ayrılıklar girdi ama yine birbirimizi bulduk.

        Gizem Karaca :

        Sakinim, olaylara da hâkimim!

        1992 doğumlusunuz ama bir olgunluk var üzerinizde...

        Annem 68’li babam 69’lu. Birlikte büyüdük doğrusu. ülkede yaşadık, 13 okul değiştirdim. Kendi kendime olgunlaştım sanırım. Bunu çok kişi söylüyor, hoşuma gidiyor. O yüzden sakinim, olaylara da hâkimim...

        Nasıl tanışmışlar?

        Çok komik bir şekilde... Komşularmış...

        Komşunun kızına mı göz dikmiş?

        Aynen öyle... Geceleri balkondan balkona konuşurlarmış. Tam Yeşilçam... Severek evlenmişler...

        Ne iş yaparlar?

        Babam makine üzerine ticaret, annem ev hanımı...

        ■ Anneniz şu anki yaşınızda doğurmuş sizi...

        Ben de genç anne olmak istiyorum. Çocukları çok seviyorum, en az 3 tane istiyorum. İlla ki hemen evleneyim demiyorum ama onları izliyorum ve benimkinin de kesinlikle aşk evliliği olacağına eminim.

        Küçücük yaşta magazin basınının içine düştünüz istemeseniz de... Karışırlar mı?

        Sert bir şekilde karışmazlar ama durum da ortada. Gözleri üzerimde. İşin iyi tarafı ben geceleri çıkmayı sevmem, evciyimdir. Çıkarsam da “Dikkat et, çok alkol alma, çevrendekilere dikkat et” falan derler...

        ‘Güzelliğiyle buralara geldi’ imajını yıktığınıza inanıyor musunuz?

        Güzellik görecelidir öncelikle. Allah korusun annesini babasını kaybetmiş birini canlandırdım, şimdi de işini gücünü bırakmış köye yerleşmiş bir kızı... Hepsi farklı ve zor, çaba harcıyorum ama daha da iyi olacak.

        Çok iyi İngilizceniz var. Bunu mesleğinizde kullanmayı düşünüyor musunuz?

        8 yaşındayken gittim Amerika’ya, lise sona kadar kaldım. Arada bir unuttuğum oluyor ama toparlıyorum. Bence bir çocuğa yapılabilecek en büyük iyilik küçükken dil öğrenmesini sağlamak. Şans kapımı çalarsa reddetmeyeceğim bir şey olur.

        En sevdiğiniz yönetmen?

        Tarantino diyeceğim biraz uçuk olacak ama... İnşallah bir gün olur, ne diyeyim...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ