Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Çocukluğum sudan temiz, kardan beyazdı’, Ekin TÜRKANTOS, Müjdat Gezen,Bunak, Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda, röportaj, Birleşmiş Milletlerin Çocuk Hakları Sözleşmesi

        Ekin TÜRKANTOS / HT PAZAR

        eturkantos@htgazete.com.tr

        Birleşmiş Milletlerin Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 25. yıldönümünde, UNICEF’in ‘İyi Niyet Elçileri’nden biri olan usta oyuncu Müjdat Gezen ile buluştuk.

        Hayatımda hiç bu kadar Atatürk objesini ve kitabını bir arada görmedim. Müjdat Gezen’in İstanbul Kadıköy’deki tiyatrosunda bulunan özel odası Atatürk müzesinden farksız. Kostüm odası ise birbirinden renkli maskeler, peruklar ve giysilerle dolu. Gezen ise kılıktan kılığa girerek sahne ve odası arasında mekik dokuyor.

        Bu sezon “Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda” ve “Bunak” adlı iki ayrı tiyatro oyunu sahneleyen Müjdat Gezen’in temposu gençlere parmak ısırtacak kadar yüksek. 2015 ajandası da şimdiden dolu. Aynı zamanda UNICEF için de çalışan, “iyi niyet elçisi” olan Gezen, bugüne kadar UNICEF’in pek çok projesine destek verdi, vermeye de devam ediyor. Çocukları ne kadar önemsediği açtığı okullardan belli değil mi? Çocukların dilinden anlıyor, onlarla oyunlar oynuyor, onlara kitaplar yazıyor. Kendi çocukluğunu ise “Sudan temiz ve kardan beyaz” sözleriyle tanımlıyor. Usta oyuncuyla sahneye koyduğu ve rol aldığı iki oyun arasında lafladık.

        İki oyun birden sahneye koyuyorsunuz. Nasıl yetişiyorsunuz?

        Turneyi hem yazın hem kışın yapıyoruz. Haftanın 2 günü burada oynayıp diğer günler Anadolu’nun çeşitli yerlerine gidiyoruz. Tiyatronun yazı da, kışı da bir artık. Turneler keyifli. Kadromuz 45 kişi. Kaldığımız yerler hepimizin rahat edeceği oteller oluyor. Büyük salonlarda oynuyoruz. Çok verimli geçiyor. Zaten turneler olmasa yaşamaz tiyatro.

        Bu koşturma arasında nasıl bir ruh halinde oluyorsunuz? Sinirli, heyecanlı...

        Turneye gidiyoruz ve neticede iş iştir. Sık gittiğinizde rutine dönüyor ve alışıyor insan.

        ‘Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda’ adlı oyunun kostümlerini eşiniz Leyla Hanım tasarlamış...

        Evet. Dekor kostüm hocası zaten. Bundan önceki tüm oyunlarda da onun imzası var.

        Meslekte 54. yılınız. Geriye dönüp baktığınızda neler görüyorsunuz, nasıl bir hayat geçmiş?

        Yılbaşında 55 yılı dolduruyorum. Çok güzel, çok mutlu, iyi. Ben hırsları olan biri değilim. Hayatımda her şey kendiliğinden oldu. O yüzden çok mutlu bir hayat yaşadım. Her zaman “Çok şükür” der, geçerim.

        Müjdat tiyatroya yeni adım atacak olsa ona neler tavsiye edersiniz?

        Yetenekliyse mutlaka eğitim görsün, çok çalışsın. Yetenekli insanların eğitim görmesini çok önemsiyorum. Hiç okuyan ile okumayan bir olur mu?

        Peki “Her şeyi de kafana takma” der miydiniz mesela?

        Hayır aksine “Her şeyi kafana tak” derdim. Bir sanatçı merak etmek zorundadır. Eğer insanlar merak etmeselerdi ne Edison ampulü, ne Marconi radyoyu, ne de Graham Bell telefonu bulurdu.

        Siz neleri merak ettiniz, bu meslek size neler öğretti?

        Hayatı öğrendim. Çünkü tiyatronun içinde diğer sanat dallarının hepsi var. Edebiyatın bizatihi kendisi. Resim, heykel, müzik, dans, mimari hepsi var. Çok şeyi bir arada gördüm.

        Dizilerde canlandırdığınız rol üzerinize yapışabiliyor ama tiyatro sanki bu anlamda biraz daha özgür...

        Eee tabii. Ben az önce maden işçisiydim, arkasından barda bir alkolik oldum, sonra Taksim Gezi’de tekerlekli sandalyede bir adamı canlandırdım.

        Dizilere inat her sezon oyunlarınız dolu. Hatta ek sandalyeler konuluyor salona...

        Çok şükür. Tiyatro insanı insana anlatır. İnsan bitmedikçe hiçbir sanat dalı bitmez. Televizyon dizileri güzel ama içinde insan yok. Yani izlerken kuruyemiş yiyorsun, pijamanla oturuyorsun, telefon çalıyor. Oysa tiyatro bir kültür istiyor.

        54 yıla kaç defter, kaç kitap, kaç oyun, kaç dizi sığdırdınız?

        55 tane basılı kitabım var. TRT tek kanalken binin üzerindedir yaptığımız parodiler. 100 oyun, 100 film. 102 olur, 99 olur ama o civarındır.

        Planlı olmayı sevdiğinizi biliyoruz. 2015 ajandanız şimdiden dolu mu?

        Evet. Ocak ayında hangi gün, nerede olacağımız yazılıdır. Ayrıca iki okulda ve tiyatroda çalışan bütün emekçi arkadaşlarımın doğum günleri de ajandamda işaretlidir. Ben her doğum günlerinde onlara pasta yaparım ve telefon ederim.

        Peki ya öğrencileriniz... Onları takip eder misiniz?

        Tabii, hep görüşürüz. Projelerini danıştıkları pek olmaz ama ben onlarla ilgilenirim. Dizileri olduğunda telefon açıp kutlar, “Hayırlı olsun” derim. İlişkimizi koparmadık. 33 eski öğrencimiz okulda asistan ve öğretmen mesela.

        Okullarınızı öğrencilerinize bırakmışsınız, ne güzel...

        Evet, isimleri kurayla çektik. 10 yılda bir periyodik olarak değişiyor. Çünkü kimisi başka yere yerleşiyor, yurtdışına giden oluyor. Ölürken bir şey götüremiyorsun ki yanında, hem de hiçbir şey.

        Kızınız gönüllü olmadı mı başa geçmeye?

        Kızım yurtdışında yaşıyor. Ona “Gel okulun başına geç” diye çok söyledim. Ama Hollanda’da kendi evi, yönettiği korosu var, her şeyi var çok şükür. Yönetimin başında Leyla var şimdi. Onun lisansı tiyatro, sahne tasarımı ve dekor kostüm. Yüksek lisansı da eğitim yönetimi ve denetimi. Okulun da yasal müdürü. Elif burada olsaydı beraber yönetirlerdi. Ama Elif MSM Gazetesi’ne yazılar yolluyor. O da öyle katkıda bulunuyor.

        BEN ÇOCUKLUĞUMU SEVERİM AMA GERİ GELMEYECEĞİNİ DE BİLİYORUM

        UNICEF’in iyi niyet elçisisiniz. Bugüne kadar ne gibi çalışmalarınız oldu?

        Ben UNICEF üyesi olmadan da destek oluyordum. Benim çocuk tiyatrosunda pişmişliğim var, sayısız çocuk kitabım var. UNICEF için Ayşe Kulin bir çocuk kitabı yazdı, ben resimledim. Ondan büyük gelir elde ettik. Kol saatimi koydum, satıldı. Sık yaptığımız toplantılarda para topladık. Elimizden ne gelirse yapıyoruz.

        En son ne zaman bir çocukla oyun oynadınız?

        Her yaz torunum geliyor. Bizim onunla çok iyi bir arkadaşlığımız var. İlk yıl deniz motoru vardı, havuzda yüzdürüyorduk. Sonra helikopter aldım ona, beraber uçurduk. Geçen yaz da uzaktan kumandalı kamyon aldım, yarıştırdık. Yüzme yarışları yapıyoruz.

        Çocukluğunuzu düşünür müsünüz yoksa geçmişe gitmek hüzün mü verir?

        Ben çocukluğumu severim. Ama geri gelmeyeceğini de biliyorum. “İçimdeki çocuğu” diye başlayan cümlelerden hazzetmiyorum ama sudan temiz ve kardan beyaz olduğunu biliyorum çocukluğumun. Çocuksun neticede, o dönemi seviyorum.

        Çocuklara mı, yaşlılara mı yoksa hayvanlara karşı mı daha hassassınız?

        Ben genel olarak hassas bir insanım. Ama aşırı hassasiyetim hayvanlara karşı. Evimde 5 köpek var. Bir tanesi terk edilmiş, biri de sokak köpeği.

        ‘Huzurevinde rakı olur mu?’

        Kemal Sunal’ın yakın dostunuz olduğunu biliyorum. Eşi Gül Hanım bir kitap yazdı onun anısına. Okuma şansınız oldu mu? Hâlâ çok severim Kemal’i ve hâlâ yakın dostum. Kitabı henüz okumadım. Kemal’i çok fazla severdim. Vefa Lisesi’nden dostluğumuz başlıyor. Mezuniyet ve boza günlerine birlikte giderdik. Çok başka bir adamdı, bambaşkaydı.

        Eski Yeşilçam oyuncuları için Huzurevi açtınız... Orası Kadıköy’de yaklaşık 20 yıldır hizmet veriyor. Bugüne kadar orada hiç röportaj vermediğim için pek bilinmez. Hâlâ orada kalan ustalarımız var. Vefat eden ve defnettiğimiz çok ünlü ustalarımız oldu.

        Peki arada gidip ziyaret etme imkânınız oluyor mu? Arada bir büyük rakı alıp giderim. Herkes der ki: “Huzurevinde rakı olur mu?” Bende derim ki: “Asıl huzurevinde rakı olur.”

        5 SORUDA Müjdat Gezen

        En son ne zaman telefonunuzu kapattınız? Buraya gelmeden kapattım. Çünkü iki oyun oynayacağım, bir de telefon yorgunluğu istemedim.

        En son kime “Seni seviyorum” dediniz? Çok sık hayvanlarıma söylüyorum. Tiyatroya gelmeden bir tane köpeğimin hafif kırıklığı vardı, ona söyledim.

        En son neye ağladınız? UNICEF Türkiye Milli Komite Başkanı Talat Halman’ın vefatına ağladım.

        En son hangi kitabı okudunuz? Pir Sultan Abdal’ın hayatını konu alan bir kitap okudum.

        En son neye heyecanlandınız? “Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda” oyununun galasına heyecanlandım. İyi ki de heyecanlanmışım, kapalı gişe oynuyoruz. Ve uzun yıllardan sonra Türk tiyatrosunun gazete ilanı şöyle çıkıyor: “Hiç yer yoktur, ilginize teşekkür ederiz.” Bu da Yılmaz Özdil’den dolayı oldu, biliyorum. Bizim çocuklar da çok emek verdi.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ