Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam izlanda kuzey ışıkları turu, Işıl Cinmen'le Boş Ders, boş ders, İzlanda, Reykjavik, izlanda turu, kuzey ışıkları, kuzey ışıkları avı, aurora borealis, kutup ışıkları, kuzey ışıkları nerede

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Reykjavik’teki işimiz dün bitti.

        Şimdi İzlanda’nın güneyindeki büyük maceraya doğru yola koyulma zamanı!

        Yanımızda çok iyi bir rehber, karların içinde saatlerce yol alabilecek sağlam bir araç,

        -15 derecede üşümememizi sağlayacak kıyafetler ve bikinilerimiz var.

        İzlanda olağanüstü ihtişamıyla bizi bekliyor!

        İstikamet Golden Circle.

        Buraya Altın Çember deniyor.

        Gullfoss şelalesi, her beş dakikada bir 35 metre yükseğe fışkıran gayzer Strokkur ve Vikinglerin yeryüzünün ilk demokratik meclislerinden birini kurduğu Singvellir Parkı burada.

        Sürekli savaş halinde oldukları sanılan ve barbarlıkla suçlanan Vikingler, daha Avrupa demokrasinin d’sinden habersizken, 930 yılında Singvellir’de meclis kurmuşlar. Meclis 1798’e kadar görev yapmış. İktidarın krallara değil halka ait olduğuna inanan, zamanlarına göre demokratik insanlarmış.

        BİZİ MÜGE ANLI BİLE BULAMAZ

        İzlanda’nın güneyine doğru ilerledikçe kendimi Selena Gomez’in korkunç parçası “Middle of Nowhere” söylerken buldum.

        Gerçekten hiçbir yerin ortasındaydım!

        Uçsuz bucaksız kar, o karların içinden ışıkları görünen ve içlerindekilerin nasıl yaşadığını bir türlü anlamadığım küçük, güzel volkan kenarı evler…

        Başka hiçbir şey yok!

        Bir noktada arabayı kullanan ve ayağa kalktığım her an “Sit down İşul!”* diye bağıran güvenlik manyağı rehberimiz Snory’e bile tuhaf tuhaf bakmaya başladım.

        Arabada 6 kızız yani, bizi bir mağaraya kaçırsa Müge Anlı bile bulamaz.

        Korkumu geçirmek için arabanın arka koltuğundan, “Sen aslan kralsın Snory! Bizi hep koruyacaksın dimi?” diye bağırdım.

        Çok hoşuna gitti. O dakikadan sonra 6 çocuklu sorumluluk sahibi bir babaya dönüştü.

        Snory, Selin ve ben

        İŞTE O AN!

        Gittik, gittik, gittik.

        Yalnızca kar, yıldızlar ve gökyüzünden oluşan bir dağın yamacında durduk.

        Hava zifiri karanlık, dışarısı alabildiğine soğuk ve sessiz.

        Snory, “Şimdi üşümemek için birer shot yapın ve gökyüzüyle bakışın. Bundan sonrası sabır” dedi.

        Ona “ya sabır” çekmeyi öğrettik.

        Kuzey Işıkları’nı görmek için sabırlı olmak zorundasınız.

        Belki binlerce kilometre gelir, gecelerce bekler ve göremeden dönersiniz.

        Ama şanslıysanız…

        O zaman dünyaya inen bu ilahi güzellikteki ışığın altında nefesiniz kesilir.

        Bana olduğu gibi…

        Gerçi biz biraz fazla şanslıydık. Ertesi gece hiç beklemiyorken kaldığımız otelin kapısının önünden de ışık fışkırmaya başladı!

        Kuzey Işıkları yani Aurora Borealis güneşin atmosferinin en üst katmanından kopan elektrik yüklü parçacıkların 18 saatlik yolculuğu sonrasında kutuplara ulaşmasıyla oluşuyor.

        Kutuplar, dünyanın çekim gücünün en yüksek olduğu alanlar.

        Işıklar, kutuplara ulaştığında atmosferin en üst katmanındaki atomlarla çarpışıyor.

        VE PUF!

        Gökyüzünde ışıklar dans ediyor.

        Bazen yağmur gibi yağıyor, bazen birbirlerine göz kırpıyor, bazen yeşil ve pembe sevişiyor.

        Ancak çok iyi bir fotoğraf makinası bu ışıkları yakalıyor.

        O kadar yol gelip iPhone 6’yla çekim yapmaya çalışmayın.

        IŞIKSAL BİLGİLER

        Işıkları görmek için şehirden uzaklaşmanız ve bulutsuz bir gecede, dağ yamaçlarına doğru yol almanız gerek.

        Hangi saatte çıkacaklarını tahmin edemezsiniz ama saat 21.00-2.00 arası, ihtimalin en yüksek olduğu aralık.

        İzlanda’daki ışıklar Ağustos sonundan Nisan ortasına kadar görülebiliyor.

        İstatistiklere göre en iyi tarih Ekim ve Mart sonu.

        İzlanda’da yazın hava çoğunlukla aydınlık olduğu için ışıklar görülemiyor yani durumun hava sıcaklığıyla ilgisi yok.

        Dolunay, fotoğraf çekmeyi kolaylaştırsa da ışıkları yakalamayı zorlaştırıyor.

        LANETTEN İLAHİ İŞARETE

        Işıklar, farklı kültürlerde farklı şekillerde yorumlanmış; bazıları lanet, bazıları ruhların dansı, bazıları ilahi bir işaret olarak algılamış.

        İzlanda’nın mitolojisinde Kuzey Işıkları’yla ilgili fazla bilgi yok.

        Az görünen kırmızı ışıkların lanet ve kötü haber getireceğine, yeşil ışığı gören hamile kadınların ise kolay bir doğum yapacağına ama çocuklarının şaşı olacağına inanılıyormuş.

        Bu kadar şahane bir olayı bu kadar kötüye yormayı ancak halam başarır zannederdim.

        “SİZ JAPON DEĞİLSİNİZ, LÜTFEN ÖZÜNÜZE DÖNÜN”

        “Sabah sporu olarak 3 saat boyunca buzda yürüyeceğiz, sıkı giyinin” dedi Snory.

        Ben bir ayda toplam 3 saat yürüdüğümden bile emin değilim.

        Üzerinde yürüyeceğimiz buzulun aşağısında, lisanslı buzul rehberinin verdiği özel alet edevatla donandık ve yola koyulduk.

        Her buz parçasının önünde fotoğraf çekmek için durup buza yapıştığımı fark eden yeni rehber, “Siz Japon değilsiniz, lütfen özünüze dönün. Buza yapışırsanız sizi kurtaramam” diyerek bana kızdı.

        Dağdan indiğimizde, “Beni Blue Lagoon’a götürüp gölün içine atın” diye bağırıyordum.

        “Hayır,” dedi Snory. “Şimdi Vík kasabasına, Hekla ve Eyjafjallajökull ile tanışmaya gidiyoruz. Eyjafjallajökull ismi tanıdık geldi mi?”

        2010’da patladığında, külleri yüzünden Avrupa’da uçuşları iptal olan yüzbinlerce yolcudan biri olarak saatlerimi Eyjafjallajökull’u telaffuz etmeye çalışarak geçirmiştim. Bu yanardağın ismini unutmam mümkün değildi.

        “Neyse ki Hekla’nın okunuşu daha kolay” dedi. “Yakında onun da patlamasını bekliyoruz ve Hekla patladığında Eyjafjallajökull’dan yayılan küllerin esamesi bile okunmayacak…”

        TİCARİ ZEKASIYLA ÇİFTÇİ ÞORVALDSEYRI

        Vík kasabasındaki en ilginç olay çiftçiÞorvaldseyri’yle tanışmaktı.

        Þorvaldseyri ve ailesi 30 yıldır patlayan yanardağın yamacında oturuyorlarmış.

        Volkan patladığında herkes bölgeden kaçmış ama onlar küllerin içinde kalan evlerini ve hayvanlarını terk etmemiş.

        Büyük zorluklarla hayatlarını yeniden kurmuşlar ve tüm bu dönemi kayıt altına almışlar.

        İşler yoluna girince de, yanardağın yamacındaki evlerinin karşısına Eyjafjallajökull Ziyaretçi Merkezi’ni açmışlar.

        İçeride patlamayı ve hayatlarını anlatan 20 dakikalık bir belgesel, patlamadan arda kalan küllerden yapılmış hediyelik eşyalar ve bölgeyi anlatan kitaplar var.

        Þorvaldseyri’nin, felaketi fırsata dönüştürme azmini ve ticari zekasını hayli takdir ettim.

        GRACIAS A LA VIDA!

        Veeeeee Blue Lagoon!

        Blue Lagoon, Grindavik’te bulunan jeotermal bir spa.

        Dışarıda kar yağarken, buzlarla kaplı vokanlara bakarak 37-39 derecelik elektrik mavisi suda vakit geçiriyor, gölün içinde gezen garsonlardan bir içki alıyor ve göl kenarındaki kil maskeleriyle suratınıza bakım yapabiliyorsunuz!

        Suyu sülfür ve silika dolu olduğu için Blue Lagoon, birçok cilt problemine iyi geliyor ama saçları kaskatı yapıyor.

        Gölden çıktıktan sonra hemen bornoza sarınıp dünyanın tüm ırklarının çıplak vücutlarını inceleyebileceğiniz soyunma odasına koşuyorsunuz.

        Sıcak duş ve kremlenme işlemi bittikten sonra bornoz ve terliklerle restorana geçip şahane balıklardan birini yiyorsunuz!

        Kısacası, eğer mümkünse trafik ışıklarını bırakıp Kuzey Işıkları’nın ülkesine bir uğrayın.

        Ve giderseniz… Bir tepede durup “Gracias a la vida!”** diye bağırın.

        *Yerine otur

        **Teşekkürler hayat

        Bu haftanın Boş Ders’i bitti, ciddi konulara dönüyoruz!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ