Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Venedikliler İstanbul’da

        HT CUMARTESİ/ALİ ESAD GÖKSEL

        Venedik Cumhuriyeti İstanbul’a çıkartma yaptı. Dünyanın “en önemli deniz gücü” Venedik, bilinen “tüm dünya ticaretini kontrol eden” bir cumhuriyet... “AkdenizMare Nostrum” onların elinde bir göl oluvermiş. Tarih ne tuhaf... Şayet bu söylediğimiz geçen hafta değil de 15. yüzyılda olsa idi, yer yerinden oynardı. Böyle bir fikir dahi büyük bir cesaret isterdi: “Fatih’in Konstantinopolis’ine” çıkartma yapacaksınız. Muhtemelen ilk olarak Venedik’te taşlar yerinden oynardı. Aradan 6 yüz yıl geçti. Ve her şey değişti. Venedikliler karşımda oturuyorlar. Üstelik müttefik ve organize de değiller. Rakipler; birbirlerinden hazzetmiyorlar. Üstelik öyle gizlisi saklısı da yok. Boğaz kenarında, İstanbul Four Seasons Oteli’nde karşımdaki 5 kişi Venedik’ten gelmişler. Bize “masal şehri” anlatıyorlar. Ballandıra ballandıra... Hanelerinde de önemli artılar var: Biri “Cipriani”. CIPRIANI AİLESİ Bu “Cipriani Ailesi” sadece Venedik Lagünü’ne değil, son asrın turizm tarihine damgasını vurmuş. Nerede ise bir hanedan olmuşlar. Birkaç adrese dağılmışlar. Herbiri başka bir fasıl. Hele bir tanesi var ki: Harrys Bar... Venedik’in alameti farikalarından. Karşımdaki 5 kişi de marifet sahibi insanlar. Davide Bisetto tam bir alaylı. Treviso’da dedesi ile kendi yetiştirdiklerini toplar, pişirirlermiş. 14 yaşında başladığı mutfak eğitimi, büyük adreslerde sürmüş. Genç yaşına rağmen büyük bir başarıya imza atmış. Paris’teki Il Carpaccio’da 2 adet Michelin Yıldızı’na sahip olmuş. Hani ortalıkta dolaşan şöhret ve reyting düşkünleri var ya... Songünlerde ahkâm kesiyorlar: “Michelin de ne?” imiş... Bunları geçmeli ve onlara kulak vermeliymişiz. Muhteremlerin önerdikleri bir yer var ise, yeni kıblemiz orası olacakmış. Konuşuyor da konuşuyorlar...

        MICHELIN YILDIZLARI

        Diyelim ki onlara kulak verdik ve şu Michelin’e Hagi-vari bir plase çaktık. Ya sonrası? Bakınız çok lafa gerek yok. Çağımız her şeyin yeniden yazıldığı bir zaman mı? Doğru. En dirençli tutucuların dahi zamanla dönüşmeleri kaçınılmaz. Tamam mı? Ama bu, “Biriktirdiğimiz her şeyi buruşturup atalım ve artık kafamıza göre takılalım” demek değil. Michelin son asır mutfağını doğru okudu ve doğru yönetti. Dokunulamaz mı? Ne münasebet! Söyleyeceğiniz bir sözünüz var ise her şeyi eleştirebilirsiniz. Ama an itibarıyla Michelin Yıldızları önemli ve prestijlidir! Mutfakta benim favorim Sebastiano ile birlikte ter döken Venediklinin heybesinde iki tane yıldız var. Ya tabağımızda ne var? Çünkü son söz orada. Ana yemek öncesi tam bir “Lagün Marifeti”: Mürekkepli sübye, karnabahar sosu ve zencefil. Bu çukur tabağın içindeki lezzet öyle bir yerde ki orası lafın bittiği an... Gevezelik ediyoruz. “Zencefili size Marco Polo mu getirdiydi” diye soruyorum. Mutfak kahkahalara boğuluyor. Bir insanın mutlu olduğu yer işte burası. Marifetinizi sergilemişsiniz, iltifatları kabul ediyorsunuz. Bir aşçı daha ne ister?

        VENEDİK SARAYI

        Aradan 24 saat geçmiş. Tom Tom Kaptan Sokağı Venedik Sarayı’ndayız. Burası İstanbul’un gizli ziynetlerinden. İsminin “saray” olduğuna bakmayın. Küçücük bir bina! Fakat önündeki meydan ve arkasındaki taraçalarla, mahrem bahçesi ile o denli barışık ki... Bir mimar olarak tuhaf bir talebim var. Şehrin bu bölümü olduğu gibi kalsın istiyorum. Ne profesyonel ne de amatör, hiçbir mimarı “bu güzelim çıkmaza” sokmasalar. “Persona non Grata” ilan olunsunlar. Kadim şehrin şu minnacık vahasını koruyabilsek! Ve ilerideki nesillere, “Bakın çocuklar bu şehirde neler neler vardı” diyebilsek... Bu İtalyanlar bir âlem. Zili çalınca yavaş yavaş kapıya gelen görevli soruyor: “Evet-Si?” Adımı tekrarlaya tekrarlaya geri içeri gidiyor. Birine soracak olmalı. Hava çok güzel, sokak çok güzel. Keyfimi hiçbir şey kaçıramaz. Bekliyorum. Fakat gelen giden yok. İstisnai bir sükûnet ile binayı inceliyorum. Tesadüfen her derde deva Arzu Demirer çıkageliyor. Kapıyı açıyor. Koluma girip beni yukarı çıkarıyor. Karnıyarık planın, yan salonundayım. 70-80 metrekare büyüklük ve 5 metre yükseklikte bir mekân. Genç kızlardan kurulu bir quartet Venedik ekolünden oda müziği çalıyor. Herhal cennet dedikleri böyle bir şey olmalı.

        LAGÜNDE TÜRK BAYRAĞI

        Karşımdaki genç Venediklinin yaşı 30’a yakın. İlk önce şaşırıyorum. Bir Venedikli bu kadar lekesiz, aksansız Türkçe konuşabilir mi? Ve sıkı durun: Bizim Venedikli halis muhlis Türk çıkıyor... 3 yıl önce Venedik’teki “San Clemente Adası’nı” satın almışlar. “Ada” deyip geçmeyin. Yaklaşık 60 bin metrekare... Böyle bir yer Venedik için çok büyük ve çok önemli... Bizim Venedikliyi kutluyorum. Emir Uyar, işine hâkim bir yatırımcı... Ailesi adına konuşuyor: Adanın üzerindeki yatırımlarını anlatıyor. San Marco Meydanı’na olan mesafeleri, motorla beş-altı dakika gibi. Nerede ise karşı karşıyalar. 17’nci yüzyılda inşa edilmiş manastır 15 yıl önce otele çevrilmiş. Bizim “Venedikli”, tekrar ele almış. 190 süit oda için çok ciddi bir yatırım yapmış. İlkbaharda açılacak olan otel, St. Regis San Clemente Palace olarak vaftiz olunmuş. Çok heyecanlılar. İlk büyük sınav olarak “Biennale di Venezia’yı” (Venedik Bienali) bekliyorlar. İki yılda bir yapılan sanat şenliği özellikle güncel sanat alanında dünyanın en gözde platformu. Venedik’in aradan sıyrılmasında başka etkenler de var. En önemlisi Fransız Pinault. Bu muhteremi sadece LVMH rakibi sanmak yanlış olur. 15 yıl önce, bürokrasiye kafası atınca Paris’i terk edip lagüne gelmişti. Fransa’da yer yerinden oynadı. François Pinault, koleksiyonunu da birlikte getirdi. Şimdi Venedik’te dünya çapında iki müzeye sahip. Bunlardan Punta della Dogana, ana kanalın ağzındaki gümrük kontrol binasıymış. Müze haline, ünlü mimar Tadao Ando tarafından dönüştürüldü. 2009 yılındaki açılış davetinde baba Pinault’ya, müzenin önündeki bayrağı sorduğumu hatırlıyorum. Gülerek “Bretagne” demişti, “Olacak o kadar, ben oralıyım” diye... Şu işe bakın, aradan topu topu 6 yıl geçti. Şimdi Venedik’te bir adanın rıhtımında Türk Bayrağı dalgalanıyor....

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ