Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi ‘Zor zamanlar bana heyecan veriyor’

        HT CUMARTESİ/SIRMA KARASU

        Şiir besteleyen kalmadı artık. Batı’nın “lied” geleneğini Nâzım Hikmet, Orhan Veli ve Attila İlhan gibi şairlerin şiirlerine beste yapanların ilklerinden Timur Selçuk. Kariyeri boyunca tiyatrocu anne, icracı babasından damıttığı iki sanatın inceliklerini kullandı, kullanıyor. Gençler onu görünce “Helal olsun be adama!” desin istiyor. İyi haber, Timur Selçuk’u 22 Nisan’a kadar İzmir, Trabzon, Ordu, Ankara ve Samsun’da dinleyebilirsiniz.

        Yabancı müziklere söz yazıldığı dönemde, özgün bestelerle hafif müzik yapan tek müzisyensiniz. Bunun sebebi Paris’te müzik okumanız mı?

        Bu babam, Münir Nurettin Selçuk ve annem tiyatro sanatçısı Enise Selçuk’la ilgili. Önümde hep doğru örnekler oldu. Şiiri ve metni annemle tiyatroda, musikiyi de babamla beste ve okuyuşunda gördüm. Dolayısıyla Allah’ın sevgili kuluyum. Tabii ben de bunları doğru değerlendirdim, yoksa birçok evlat böyle ana-babaya sahip olur ama biri değerlendirebilir. Demek ki doğru sahip çıkmışım.

        “Babamın Şarkıları” albümünüzde Münir Nurettin Bey sizden “Konservatuvarlı mahdumum piyanoda eşlik edecek” diye bahsediyor. Böyle bir usta tarafından taltif edilmek nasıl bir duygu?

        Öncelikle iltimaslı bir duygu. Oğlu olmasaydım, tanışıp böyle bir konserde ona eşlik edebilir miydim, bilmiyorum. Ama bir yandan da demek ki oğlu olmama rağmen bana güvenmiş. Çünkü çok titiz bir insandı. Güvenmediği insanı babası mezardan çıksa sahneye çıkarmazdı. Yaşıma rağmen bana güvenmiş, parçalarını bana vermiş ve piyano düzenlemesini yap demiş.

        Münir Nurettin Bey gibi bir ses neden bir daha gelemedi?

        Babam hakikaten birinci olmak koşuluyla opera değil ama Doğu müziklerinde ilk beştedir. Öncelikle Osmanlı’nınsoylu, süzülmüş kültürünün altın damlalarını aldığı için. En büyük üstatların öğrencilerinden ders alma imkânı buldu. Ayrıca da cumhuriyetin, Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci coşkusunu aldı. Bu ikisini birleştiren çok önemli bir dönüm noktasıdır Münir Nurettin Selçuk. Ne “Batı’ya açılan pencere” olmak için pencereden sarktı kafa üstü düştü ne de Osmanlı’ya bağlı tutucu bir sanatçı oldu. Batı’nın geliştirdiği okuma tekniğini yani lirik sanatın inceliğini Türk musikisini soylu üslubuyla birleştirmiştir.

        “İspanyol Meyhanesi”nin plağının bir ikinci el sitesinde 150 liraya satıldığını gördüm. İşlerinizin değerinin katlanması nasıl bir his?

        Mümkündür, olabilir. Bakalım mumyamı ne kadara satacaklar!

        Bu sizi mutlu etmiyor mu?

        Arkama hiç bakmam, sadece yarına ve vermem gereken mücadeleye bakarım. Ancak yeni bir şey hazırlıyorsam benden önce o konuda neler yapıldığını görmek için geriye bakarım. Yoksa çok zaman kaybeder, kendinize hayran olmaya başlar “Ben neymişim be abi!” dersiniz. Sevgili Mazhar’cığımın (Alanson) dediği gibi.

        “Dönek Türküsü” gibi eleştirel işlerinize neden devam etmiyorsunuz?

        1975’te Paris’ten döndükten sonra gerek Ankara Sanat’ta siyasi oyunların müzikleri gerekse Orhan Veli, Attila İlhan ve Nâzım Hikmet şiirlerininbesteleri olsun birçok muhalif eser yaptım hâlâ da konserlerde söylüyorum. Gezi Park’ı hareketi esnasında da kızım Hazal’la “Özgürlük ve Dayanışma Şarkısı”nı yaptık.

        İnanılmaz bir müzik kirliliği var, iyi müzik yapmak için zor bir zaman! Buna rağmen üretmeye devam etme gücünü nereden buluyorsunuz?

        Bizler zor zamanların insanlarıyız. Burada doğdum, burada yaşadım ve burada öleceğim. Yoksa Paris’te kalırdım. Zor zamanlar bana heyecan veriyor, kirlilikleri gördüğüm zaman şahlanıyorum. Bu sakin görünüşümün içerisinde çok çılgın bir yanım var. Mücadeleci bir yanım var, memnunum bu kirlilikle boğuşmaktan. Müziğin kirlenmesi bir bütünün parçası. İnsan kirlenirse sevgililik kirlenir, politika kirlenir. Müzik, insanı temiz tutmak için temiz hava ve su gibidir. O yüzden bu işi yapmaya devam etmeliyiz.

        En naif haliyle soracağım; sizin yaptığınız da pop müzik bugün dinlediklerimiz de. Neden şimdikilerde o kalite yok?

        Pop müzik tüketime yönelik bir sanat türü. Bu şarkılar 1965’te çıkmaya başladı, ben de o dönemde müziğe başladım. İnsanlar şarkılarda şiirselliğe, müzikaliteye ve icrada lirik sanatın inceliklerine önem veriyorlardı. Sosyal veya politik nedenlerle o kuşak gidince, insan değişti ve talep de. Hafif müzik de talep pazarı olduğu için insan talebine göre şekil aldı.

        Peki ne yapacağız?

        Dediğim gibi talep bu. Şarkı sözü yazarlarının, bestecilerin ve prodüktörlerin bir kabahati yok. Ancak duyarlılığımız tamamen elden gitmesin, bizi biz yapan değerlerden olmayalım diye, iki şarkı yapacaklarsa bunlardan bari bir tanesi uzun soluklu olsun.

        Ellerinden tutup okuyun diyemem ya?

        Tribute (armağan) albüm planınız var mı?

        İnsanların elinden tutup “okuyun” dememe gerek var mı? Onlar kendileri akıl edemiyorlar mı? Yapanlara hayırlı olsun, bana göre değil.

        Neden?

        Çünkü elim ayağım tuttuğu sürece benim şarkılarımı benden iyi söyleyemez. Bir besteci aynı zamanda ses sanatçısıysa, o topraktan o eserin bestesi çıkmıştır, orkestrasyonu çıkmıştır, o adam orkestrayı yönetmiş cebinden para vererek prodüksiyonunu yapmıştır sonunda da çıkıp okumuştur. Bütün bu yükleri taşıyan insanın gırtlağından çıkan ses; hem gökyüzündeki maviye hem de toprağın altında magmaya kadar ulaşır.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ