Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Paulo Coelho HT Pazar için yazdı

        Paulo COELHO/HT PAZAR

        YUVAYA VE MAHATMA'YA DAİR

        Bir tanıdığım hayal ile gerçeği birleştirebilme yeteneğinden yoksun olduğundan ciddi maddi sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştı. Daha da kötüsü, başkalarını da bu işe karıştırmış, hiç üzmek istemediği insanlara zarar vermişti. Biriken borçlarını ödeyemeyince intiharı düşünme noktasına kadar geldi. Bir öğleden sonra sokakta amaçsızca gezinirken yıkık dökük bir ev gördü. “Bu bina aynı bana benziyor” diye düşündü ve o anda bu binayı tekrar sapasağlam ayağa kaldırmak için müthiş bir arzu duydu. Binanın sahibinin kim olduğunu araştırıp buldu ve binayı restore etmeyi teklif etti. Sahibi arkadaşımın bundan nasıl bir kazanç sağlayacağını anlayamadıysa da istediği izni verdi. Birlikte tuğlaları, tahtaları, çimentoyu aldılar. Arkadaşım, neden ya da kime olduğunu bilmeden, büyük bir aşkla çalışmaya başladı ama yenileme işi ilerledikçe kişisel hayatının da binayla birlikte onarılıp güzelleştiğini hissetti. Bir yılın sonunda ev tamamen yenilenmişti. Ve arkadaşımın bütün kişisel problemleri çözülmüştü.

        GANDHİ ALIŞVERİŞTE

        Hindistan bağımsızlığını kazandıktan sonra, Mahatma Gandhi İngiltere’yi ziyaret etti. Londra caddelerinde birkaç arkadaşıyla birlikte yürürken, ünlü bir mücevher mağazasının vitrini dikkatini çekti. Gandhi vitrinin önünde durmuş, özenle işlenmiş ve süslenmiş hayli değerli taşlara bakıyordu ki, mücevher mağazasının sahibi onu tanıdı ve hemen dışarı çıkıp onu karşıladı.

        “Mahatma’nın burada olması, bizim işlerimize bakıp incelemesi benim için büyük bir onur. Sanatçı elinden çıkma, çok güzel ve de son derece değerli parçalarımız var, size de bunlardan sunmak isteriz.” “Evet, bu olağanüstü şeylerden ben de etkilendim” diye cevap verdi Gandhi; “Ama kendime daha çok şaşırdım; çünkü pahalı bir hediye verilecek kadar değerli biri olsam da hâlâ mücevher takma ihtiyacı duymadan yaşayabiliyor ve yine de saygı görebiliyorum.”

        YANSIMA

        Jenny Joseph’e ait bu şiiri Amerika’daki menajerim Alan Clarke’ın evindeki bir fotoğrafın arkasında yazılı halde buldum. Ve o zaman kendim Portekizce’ye çevirdim. Geçenlerde bu şiirle aynı adı taşıyan bir kitap buldum. Marco Zero Yayınevi tarafından basılan kitapta bu şiirle birlikte (Lya Luft’un çevirileriyle) yaşlanmayla ilgili pek çok ilginç metin vardı. İşte o şiir:

        YAŞLANDIĞIMDA GENÇLİĞİMİN AĞIRBAŞLILIĞININ ACISINI ÇIKARACAĞIM

        Yaşlı bir kadın olunca mor giyeceğim Bana gitmeyen ve uymayan kırmızı bir şapka ile. Emekli maaşımı konyağa, yazlık eldivenlere Saten sandaletlere harcayacağım ve tereyağına paramız yok diyeceğim Yorulunca kaldırıma oturacağım. Dükkânlardaki tadımlık numuneleri ağzıma tıkıştıracağım ve alarm zillerine basacağım Parmaklıklara bastonumu sürterek geçeceğim Ve gençliğimin ağırbaşlılığının acısını çıkaracağım Yağmurda terliklerimle dışarı çıkacağım Başkalarının bahçelerinden çiçek koparacağım Ve tükürmeyi öğreneceğim. Berbat gömlekler giyip daha şişko olabilirim, Bir oturuşta bir kilo sosis yiyebilirim Ya da bir hafta peynir ekmekle idare edebilirim Ve kalemleri, bardak altlıklarını, kutulu zımbırtıları yürütebilirim. Ama şimdi kuru tutan elbiseleri giymek Kiramızı ödemek ve sokakta küfretmemek Çocuklara iyi örnek olmak gerek Akşam yemeğine dostlar davet etmek ve gazeteleri okumak. Yine de belki şimdiden birazcık deneme yapmalı Beni tanıyan insanlar şaşırıp şok olmasın diye Ben birden bire yaşlanıp mor giymeye başlayınca. n

        Çeviren: Mine Akverdi Denktaş

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ