Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar James Cameron & Peter Jackson sohbeti

        HT PAZAR

        İkisi de Hollywood'un en fantastik filmlerini yönetti. James Cameron; şimdi Avatar'ın 2, 3 hatta 4'üncüsünün hazırlıklarını yapıyor. Peter Jackson ise Yüzükleri Efendisi'ni ve Hobbit gibi efsane filmleri yönetmişti. Gelecek yıl Tenten'i çekeceği konuşuluyor. CGI teknolojisi (Computer Generated Imagery Bilgisayar Tabanlı Görüntü İşleme) üstadı bu yönetmenler oyunculuk, özel efektler ve hikâye anlatma sanatında ortak bir zeminde buluşuyor ve burada size sinemaya dair derin bir sohbet sunuyor. Seçim atmosferinin ardından kendimizi sinemaya, müziğe, yaza bırakmadan önce iyi gelecek...

        Cameron: İnsanlar bize sık sık film yapmanın geleceğiyle ilgili sorular soruyor çünkü ikimiz de son birkaç yıldır irili ufaklı ama ilerici donanımlar yaratarak yeniliklere imza atıyoruz. Bence en basit haliyle, film yapmak asla köklü bir değişikliğe uğramayacak. Çünkü işin özü hikâye anlatmakla ilgili. Bu iş, insanın insanı oynamasıyla ilgili. Oyuncuların yakın plan çekimleriyle ilgili. Oyuncuların bir şekilde kelimeleri söyleyip o anı izleyicilerin kalbine dokunarak oynamalarıyla ilgili. Bunların değişeceğini düşünmüyorum. Bunlar geçen yüzyılda da aynıydı.

        Jackson: Endüstri tuhaf bir pozisyonda. Sadece Hollywood’da değil, tüm dünyada bağımsız dağıtım ve finans şirketlerinin zarar etmesi ve orta bütçeli film çekmedeki eksiklik bizi bugünlere getirdi. Stüdyolar muazzam filmlerle teselli bulup rahatladı. Gişe yapan büyük bütçeli filmler sektörün en güvenilir formatlarından birine dönüştü. Filmin iyi ya da kötü olması neredeyse hiçbir şey ifade etmiyor, herkesin keyfi yerinde. Düşük ve orta bütçeli filmlerle başarı zor.

        Cameron: Samimi olmak gerekirse, son yılların gişe filmlerine bakarsak hepsi ya başka filmlere dayanıyordu ya da bir pazarlama paketinin parçasıydılar. Benzersiz bir film yapma düşüncesi kayboluyor. Bu arada teknoloji gelişiyor. Gişe filmlerinin bütçesini eski geleneksel yöntemlerle karşılamak imkânsız hale geldi. Yakın gelecekte teknolojinin ucuzlayacağı da kesin değil. Jackson: İnsanlar fiyatların ucuzlayacağını düşünüyor. CGI bütçesinin büyük kısmını işgücü oluşturuyor. İşler düşük maaşla çok sayıda işçinin çalıştırıldığı Çin’e ya da Doğu Avrupa’ya kaymadıkça -bu da bir yaklaşımişgücü asla ucuzlamayacak. Bilakis pahalanacak.

        ‘400 KİŞİ İÇİNDE TEK GÜLEN SİZSENİZ!’

        Cameron: Çünkü güzel görüntüleri bilgisayarlar değil, insanlar yaratıyor. Sizin oralarda, Wellington’ın aşağısında, 800 kişi 6 ay boyunca Avatar için çalışmıştı.

        Jackson: Ne yaptığını bilen insanlardı.

        Cameron: Eminim çekimler tamamlandığında Wellington’ın barlarında büyük bir gece yaşanmıştır.

        Jackson: Bence masaların altında birkaç yastık ve uyku tulumu vardı! Teknolojiyle ilgilenen pek çok medya organı yanlış yolda. Endüstrinin sıkıntıda olduğunu söyleyip şu soruyu soruyorlar: Mesela 3-D endüstriyi kurtarır mı? Endüstri sıkıntıda fakat durum ne teknolojiyle ilgili ne de bu teknolojinin kurtarıcı olması gerekiyor.

        Cameron: 3-D, sinemadaki büyük gösteri fikrini, sinema deneyimini tarif etmeye yarayabilir. Fakat bence bu deneyiminin ruhu, grup deneyimidir. Bu, bir grup insanla karanlık bir odada oturup bir şeylere tepki verme ve bu tepkilerinizin gruptaki diğer insanlarla aynı olduğunu hissetme psikolojisidir. Bu, duygu ve tepkilerinizin normal olduğunu sınama yöntemidir.

        Jackson: Ya da normal olmadığını.

        Cameron: 400 kişi içinde tek gülen sizseniz, kesinlikle çizginin dışındasınızdır. Ben bu ruhun değişebileceğini düşünmüyorum. Şimdi insanlar fırsat buldukça film indirip tabletlerinde sessizce izliyor. Ama farklı medya mecraları yaygınlaşsa da bilet satışları düşmüyor. Film işine 80’lerin başında girdim ve o zaman derin bir ekonomik durgunluk vardı. Evde VHS video izlemek yaygındı ve bu hasılatı düşürüyordu. Film endüstrisi darboğazdaydı. Sonunda her şey halloldu. Bu tür şeyler her zaman hallolur. Esas soru şu: Sinema kalıcı mı yoksa gidici mi? Ben gidici olduğuna dair bir işaret göremiyorum. Bundan 10 ya da 20 yıl sonra da senin ve benim seveceğimiz filmler çekeceğimize inanıyorum.

        ‘OYUNCULARIN YERİNE BAŞKA ŞEY KONAMAZ’

        Jackson: Sonuç olarak oyuncuların yerine başka şeyler konamaz. İnsanların bir karakterin bilgisayar versiyonunu tercih etmeye başlayacağı düşüncesi çok komik. Bu sadece paranoya. Neden mecbur kalmadıkça insan olmayan varlıklar yaratmayı isteyelim ki? Bu çok pahalı da bir şey. Bir oyuncunun alacağı paradan 20 kat daha pahalı.

        Cameron: İnsanların hakkında konuşmadığı bir diğer konu da şu: Bir oyuncuyu alıp onun yaşını değiştirebiliyorsun. Ekstra makyajla kişi yaşlandırabilir fakat birini gençleştirmek zor iş. Diyelim ki romandan uyarlama bir senaryon var ve 40’larında bir oyuncuya rol veriyorsun. Fakat onu ilk gördüğünde 15 yaşında, son gördüğünde 80. Bu Benjamin Button konsepti. Clint Eastwood bir başka Dirty Harry filminde oynayabilir ve 1970’lerde göründüğü gibi görünebilir. Hâlâ bütün performans seçeneklerinin üstesinden gelebilir. Sesini kullanabilir. Onu 30 yaş gençleştirebiliriz. Eğer Titanic’i bugün çekseydim çok farklı bir şey yapardım. 750 fit uzunluğunda bir set kurmazdım. Kocaman bir CG setinin içine entegre edilmiş küçük set parçaları hazırlayabilirdim. Öpüşme sahnesinin çekileceği mükemmel gün batımını yakalamak için 7 gün beklemek zorunda olmazdım. O sahneyi yeşil perde önünde çekip istediğimiz gün batımını arkaya yerleştirebilirdik.

        Jackson: İnsanların kafalarını kaldırıp bakmadıkları pek çok harika araç mevcut. Fakat insanlar teknolojiye odaklanıyor. Bu işin suçlusu muhtemel film endüstrisi; hikâyeden ziyade teknik özelliklere daha çok vurgu yapılıyor. Bu da kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete yol açıyor. İnsanlar CGI teknolojisini bir hile olarak algılıyor. Neredeyse kötü hikâyeler ya da kötü senaryolar için CGI’yi suçluyorlar. CGI’den kalitenin düşmesinin sorumlusuymuş gibi bahsediyorlar. Göremediğimiz hiçbir şey kalmadı ve biz meselenin ne olduğunu şimdi anladık. Dinozorları gördük, yaratıkları gördük; Avatar’la beraber gerçeğe yakın yaratıkları gördük. Bence CGI’nin daha az ilgi gördüğü ve talebin tekrar hikâyeye döndüğü bir safhaya giriyoruz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ