Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar İmajımızın değişmesini her gün piksel piksel izliyoruz / Gülenay Börekçi'nin yazısı

        Gülenay BÖREKÇİ / GAZETE HABERTÜRK- PAZAR

        Savaştan kaçıp ülkemize sığınan Suriye vatandaşlarından bahsedildiğinde kimilerimizin zihninde beliren imge genellikle yoksul ve hırpani giyimli insanlar oluyor. Bu, kısmen önyargılarımızı tetikleyen bir gerçek elbette ama gerçeğin tamamı değil. İstanbul’daki Suriyeli sığınmacılar arasında çok sayıda sanatçı ve entelelektüel de var. Onlar, Ali Safar, Fatmeh Yassin, Abdullah Alqaseer, Firas Fayyad, Maisa Alhafez, Alisar Hasan gibi yazar, şair, ressam, yönetmen, aktör ve müzisyenler. Yaşadıkları maddi sıkıntı büyük, zira bilmedikleri bir ülkede iş bulmaları kolay değil. Hayatlarını kazanıp ailelerini geçindirmelerini sağlayacak işler bulabilseler bile bu kez dillerini kaybediyor ve sanatçı olarak kendilerini ifade etme imkânını kaybediyorlar.

        Çocuk kitapları yazarı ve yayıncısı Zeynep Sevde Paksu ile Suriyeli meslektaşı Samer el Kadri’nin bir araya gelerek Suriyeli sığınmacıların büyük bir kısmının yaşadığı Edirnekapı’da Pages adlı bir kitap kafe, daha doğrusu mini kültür merkezi açmalarının sebebi tam olarak bu. Türkçe, Arapça ve İngilizce kitapların satıldığı Pages, sığınmacılar için bir buluşma mekânı olmakla kalmıyor, Türkiyeli ve Suriyeli sanatseverlerin birbirleriyle tanışmasını da sağlıyor, dahası onlara konuşup tartışacakları hatta birlikte üretecekleri bir ortam yaratmayı deniyor. Pages’ı Zeynep Sevde Paksu ve Samer el Kadri’yle konuştuk...

        Burayı hangi ihtiyaçtan yola çıkarak açtınız?

        Samer el Kadri: Ailem ve çocuklarımla birlikte artık İstanbul’da yaşıyoruz. Görünüşe göre, daha epey bir süre de kalacağız. Ben 40 yaşını geçtim, gelecek için fazla bir şey ifade etmiyorum. Ama kızlarımın ülkelerinin kültür ve sanatını bilmelerini istiyorum, ayrıca arkadaşları da onların nereden geldiğini, nasıl bir kültüre mensup olduğunu öğrenmeli. Pages’ı Suriyeli ve Türkiyeli çocuklar, yetişkinler birbirlerini tanısın istediğimiz için açtık.

        Zeynep Sevde Paksu: Samer ailesiyle İstanbul’a yerleştiğinde, Suriye ve genel olarak Arap coğrafyası hakkında ne kadar bilgisiz ve önyargılı olduğumuzu fark ettim. Aynı şekilde Suriyeliler de bizi tanımıyordu. Önümüzde iki şık vardı: Ya yıllarca şikâyet etmeye, mızmızlanmaya ve dedikodu üretmeye devam edecektik ya da bu algıyı değiştirmek için elimizden geleni yapacaktık. Suriye’den gelen insanlar bizim için yük değil, çok büyük bir kazanç. Biz Pages’ta aslında onlarla ne kadar zenginleştiğimizi de göstermek istedik.

        Başardınız mı?

        Z.S.P.: İkimiz de ayrı ayrı meslek sahibiyiz, o yüzden temelde kâr amacımız yok. Pages’a geldiğinde mültecilere dair fikirleri değişen insanların varlığı bizim için heyecan verici. Suriyeli, Filistinli, Iraklı annelerin gelip çocuklarına kitap okumasını görmek ya da mülteci gençlerin kitaplar arasında kaybolmasını izlemek de çok güzel.

        Ne tarz kitaplar var?

        S.K.: Buradaki kitapların yüzde 60’ı Arapça, geri kalan kısmıysa Türkçe ve İngilizce. Tür olarak soruyorsanız, hemen her türde kitabımız var. Aşk romanı da bulabilirsiniz, siyasî ve felsefî kitaplar ya da polisiyeler de. Amacımız sadece best-seller’lara değil long-seller kitaplara da yer vermek.

        Düzenlediğiniz etkinliklerden söz eder misiniz?

        Z.S.P.: Pages dört bölümden oluşuyor. Birinci kat kütüphane. Burada hem kitap okuyabiliyor hem de üyelik sistemine kaydolarak ödünç kitap alabiliyorsunuz. Yetişkin ve çocuk katlarında da sistem aynı. En üst katı çocuklar için atölyelere ve okuma günü etkinliklerine ayırdık. Girişe gelince; burası kimi zaman galeri ya da imza salonu, kimi zaman müzik performansları için sahne, kimi zaman da sinema salonu oluyor.

        Pages’ın Türkiyeli ve Suriyeli aydınlar, sanatçılar, okurlar arasında bir köprü oluşturduğu söylenebilir mi?

        S.K.: Gerçekten de esas amacımız Suriyeli ve Türk entelektüeller, okurlar arasında bir network kurulmasına önayak olmak. Organizasyonların hepsi ücretsiz. Zaten Şam ve İstanbul, Suriyeli ve Türk o kadar benziyor ki, aramızdaki tek engel dil. Pages’ta bu engeli olabildiğince aşmaya çalışıyoruz.

        Birtakım önyargıların kırılabildiğine şahit oldunuz mu burada?

        S.K.: Hem de nasıl! Mesela açıldığımız günden beri Pages’ın müdavimi olan birkaç Türk müzisyen var. Onların gözündeki imajımızın nasıl değiştiğini her gün adeta piksel piksel izliyorum. Kariye turistik bir yer, başka milletlerden insanlar da geliyor. Burayı kurarken kafamda tek bir fikir vardı, dünyanın Suriye’ye bakışını değiştirmek... Burada hiç değilse çevremizdekilerin bakış açısını değiştiriyoruz.

        Z.S.P.: Türkiye’deki kültür ve sanat hayatını zenginleştirecek bir şey bu. Meyvelerini edebiyat ve kültür alanında belki daha sonra alacağız ama toplumsal etkilerini kısa sürede göreceğimize inanıyorum.

        Dünyayı çocuk kitaplarının değiştireceğini söylüyorsunuz...

        Z.S.P.: Dünyayı gerçekten de çocuk kitapları, çocuk edebiyatı değiştirecek, bu kadar netiz. Yayınevim Taze Kitap’ı kurarken de, Pages’ın bir parçası olurken de motivasyonum buydu. Çocukların zihnini iyilikle, vicdanla, estetikle, zarafetle ve daha birçok güzellikle yoğurabilirsek gelecek hepimiz için muhteşem olacak. Benim neslim için yapacak bir şey yok ama 30 yıl sonrayı kelime kelime inşa edebiliriz.

        S.K.: Açıkçası önceki söylediklerime yeni bir şey ekleyemem. Hayat hikâyemi dinlediniz, hepsi orada. Ben geleceği çocuklar için edebiyat ve sanat üreterek kurtarmaya çalışıyorum.

        ZEYNEP SEVDE PAKSU

        ‘Bir mültecinin yaşayabileceği bütün zorluklara şahit oldum’

        “2001’den beri yayıncılık sektöründeyim. Çocuk edebiyatının memlekette bakir bir branş olduğunu fark edince çocuk yayıncılığıyla uğraşmaya başladım. Zaten ilgi alanımdı. 2007’de Taze Kitap’ı kurdum. Yaptığım iş, çocuk kitapları okumak, yazmak, illüstrasyon ve tasarım aşamalarını yönetmek ve telif haklarını satmak. Bir yazar, çizer, editör ve tasarımcı ekibim var. Samer ve eşi Gülnar’la 5 yıl önce tanıştık. İkimiz de çocuk kitaplarının dünyayı değiştireceğine inanıyorduk. İstanbul’da bir mültecinin yaşayabileceği bütün zorluklara onlarla birlikte şahit oldum ve böylece zaman içinde neredeyse bir aileye dönüştük.

        SAMER EL KADRİ

        ‘Kızımızın okuyacağı kitaplar bulamadığımız için yayınevi kurduk’

        Aslen Hamalıyım. Çocukken Hafız Esad katliamının ardından ailemle Şam’a yerleştik. Orada büyüdüm, okudum, evlendim. 1994’te Suriye’nin ilk tasarım ajansını, 1998’deyse Spacetoon bünyesinde Ortadoğu’nun ilk çocuk televizyonunu kurduk. Zamanla 500 kişilik bir ekibimiz oldu ama kanalın ticarileşmesi hevesimizi kaçırdı. Kızımız Mira’ya uygun çocuk kitapları bulmakta zorlandığımız için Brightfingers’ı kurduk. Sadece iyi kalite çocuk kitapları yayınlayan bu yayınevi, Suriye’de bir ilkti. Derken savaş başladı. 2012’de Ürdün’e göçtük, ertesi yıl Zeynep’in davetiyle İstanbul’a tatile geldik. İstanbul’un Şam’a çok benzediğini görünce de 2 hafta sonra eşyalarımızı alıp buraya yerleştik.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ