Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘İlham kaynağım Atatürk ve Mimar Sinan’/ Dilek Birgen'in yazısı

        Dilek BİRGEN/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Dünyanın önemli isimleri ve markalarıyla çalışan ve her yaptığı tasarımla kendinden uzun uzun söz ettiren Anouska Hempel hem iç mimar, hem peyzaj mimarı hem de moda tasarımcısı. Hatta 60’lı yıllarda oyunculuk da yaptı. 1969’da gösterime giren “007 James Bond-Kraliçenin Hizmetinde” filmlerinden biri... Dünyanın en önemli mimarları arasına ismini yazdıran Hempel, kıyafet tasarımlarıyla da İngiliz kraliyet mensuplarının yanı sıra birçok ünlü ismi giydirdi ve giydirmeye devam ediyor. Hempel tüm projelerine lüksü, abartısız olarak entegre etmesiyle biliniyor. Kimisi onun tasarımlarının altında bir sihir yattığına inanıyor. İç mimarlığını üstlendiği Van Cleef & Arpels mücevher dükkânları ve Paris St. Germain’de Louis Vuitton mağazası hâlâ dillerde... Ünlü iç mimarla İstanbul’da devam eden projesini, ilham kaynaklarını ve tutkularını konuştuk.

        Biz sizi ünlü bir iç mimar olarak tanıyoruz ama siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

        Sabırsız, kararlı, stratejik... Ben bir anda birkaç işi yapabilen bir karakterim. Ata biner, o an düşünür, aynı anda cep telefonumla biriyle görüşebilirim.

        Bu kadar başarılı bir iç mimar olduğunuza göre bu sizin çocukluk aşkınız, öyle değil mi?

        Aslında hiç isteyerek karar vermedim. Gelen beğeniler sayesinde iç mimariye yöneldim. Yani insanlar, iç mimar olmama karar verdi. Benimkisi bir ilhamdı, ben de izinden gittim, çalıştım, kendimi geliştirdim.

        ‘ASLA PES ETME, ASLA ASLA ASLA!’

        Ama bir kilit noktanız vardır...

        Sadece doğmak, gerçekten! Portobello Road’deki antika dükkânım hayatımın kilit noktası oldu. Orada gümüş sattığım bir tezgâhım vardı. O dönem stil sahibi oldum ve insanlar benim neler yapabildiğimi gördü.

        Yaşam felsefenizi merak ediyorum...

        Winston Churchill’in dediği gibi: “Asla pes etmeyin, asla pes etmeyin, asla, asla, asla!”

        Architectural Digest Dergisi tarafından “dünyanın en önemli 100 iç dekoratör ve mimarı” arasında gösterildiniz. Başarınızın bir sırrı var mı?

        İş odaklı biriyimdir. Başarılı olmanın sırrı, sadece devam etmek ve asla pes etmemek. Her zaman en iyisini yaratmaya uğraşmalı.

        Dünya genelinde epey projeniz var...

        İstanbul’da devam eden ve henüz bitecek gibi görünmeyen Pera Palas, Fas’ın Rabat şehrinde Baccarat tamamlanacak Blakes Singapore, Şili Santiago’da Garcha Otel, Londra’da The Grosvenore House Apartments by Jumeirah ve yeni önemli bir başka proje... Perakende tasarım projeleri olarak da Milano’da Henry Cottons’u tamamladık, İstanbul ve Londra’da Lokum İstanbul, dünya genelinde Van Cleef & Arpels mücevher dükkânları ve Paris St. Germain’de Louis Vuitton mağazası. Ayrıca Lihtenştayn, Londra, Los Angeles, New York ve Portekiz; dünyanın dört bir yanında tasarladığımız evler var.

        Londra’da ve Amsterdam’da dünyanın ilk lüks butik otelleri The Blake’i tasarladınız. Sizi doruğa taşıyan proje bu muydu?

        Çok güzel ve başarılı bir proje oldu. Fakat mütevazı olmak istemiyorum. Her projemden sonra büyük tebrik ve beğeni aldım.

        ATATÜRK GERİDE ÇOK BÜYÜK BİR MİRAS BIRAKTI’

        Ünlü mimarlık eleştirmeni ve yazar Marcus Binney tarafından yazılan kitapta sizin ilham kaynaklarınız ve estetik anlayışınız araştırıldı.

        Evet, harika bir kitap. Ve tabii gurur verici.

        Sizin ilham kaynaklarınız neler?Etkisi altında kaldığınız bir akım ya da bir sanatçı var mı?

        Genç yaşta çok seyahat ettim. En büyük ilham kaynağım seyahat etmek. Gittiğim her yerde her şeyi gözlemliyordum. Ayrıca Zen tapınakları, Altın Çağ olarak bilinen Elizabeth dönemi, düşlediğim görsel oyunlar, kırmızı sevdam, Japon sineması ilham kaynaklarım arasında.

        Şu anki tasarımlarınızda hangi ülkelerden ve kültürlerden ilham alıyorsunuz?

        Osmanlı kültürü, Türkiye, İstanbul, Beyrut, İtalya, Japonya, Sudan ve Peru.

        Pera Palas projesinde sizi en çok heyecanlandıran ne oldu?

        Eski ihtişamı, görkemi tekrar yaratma fırsatı! Tarihini yansıtan ne varsa her şeyi onarıp yeniden inşa ediyoruz. Bu projede ilham kaynağım Mustafa Kemal Atatürk, avlusu nar ağaçlarıyla dolu üç katlı evi ve müzesi oldu. Atatürk’ün ilk hedefi ve emri Türkiye’yi modernize etmek, laikleştirmekti. Batı ülkelerinin yönetim şekillerini okudu, araştırdı ve onların yapısını Türkiye’ye uyarladı. O, geride çok büyük bir miras bıraktı. Diğer başlıca ilham kaynağım muhteşem Osmanlı mimarı Mimar Sinan’dı. Türkiye, mimari ve tarihi açıdan son derece önemli yapıtlarla dolu bir ülke.

        Peki hâlâ tekne tasarlıyor musunuz?

        Evet. İngiltere’deki Thames Nehri’nde çok güzel bir slipper launch teknesinin yapımı ve tasarımı üzerinde çalışıyoruz. Bu tekneler nehirde dolaşan uzun ve ahşap gezi tekneleri.

        Bir de bahçeler var. Prenses Margaret’in Oxford’daki bahçesini tasarlamışsınız. Peyzaj mimarisine de devam ediyor musunuz?

        Evet doğru, Prenses Margaret’in Oxford’daki bahçesini tasarladım. Peyzaj mimarisi de yapıyorum. Mimarlık büromuzun portföyünün önemli bir kısmı peyzaj mimarisinden oluşuyor. Aslında “Baştan sona yaşam mimarıyız” diyebilirim. İşlerimiz arasında oteller, tekneler, konutlar var.

        ‘Küçük siyah elbiselerim, Victoria & Albert Müzesi’nden New York Metropolitan’a gitti’

        Bir butik aracılığıyla özel tasarımlar da yapıyorsunuz. İngiltere Kraliyet Ailesi mensuplarından Prenses Diana ve Prenses Margaret’in kıyafetlerini tasarladınız. Moda tasarımını seviyorsunuz...

        Sevmek mi, bayılıyorum! Kumaşı; doğru biçim, strüktür, disiplin ve incelikle baştan sona şekillendiriyorsunuz. Birçok ülke başkanı, Prenses Michael of Kent, Lady Rothschild, Prenses Anne ve kraliyet ailesinin çoğu mensubu tasarımlarımızı giyer. Tanınmış uluslararası manken Iman Abdulmajid Bowie de bizden giyinir. Londra Moda Haftası’nda da çeşitli defilelerimiz oluyor. Haute couture koleksiyonum Salvador Dali sergisinde, Anouska Hempel Küçük Siyah Elbiseler Haute Couture Koleksiyonu ise Londra’da Victoria & Albert Müzesi’nde sergilendi. Elbiseler New York Metropolitan Müzesi’ne götürüldü ve orada kostüm bölümünde sergileniyor.

        Birbirinden farklı dallarda nasıl bu kadar başarılı olabiliyorsunuz?

        Ne güzel soru! Fakat gerçekten nasıl yaptığımı bilmiyorum...

        Siz kimi beğeniyorsunuz,?

        Birçok harika köklü, tanınmış ve yeni ortaya çıkan iç tasarımcılar var. Saymakla bitmez...

        'BENİM RUTİNİM OLAMAZ, MÜMKÜN DEĞİL'

        Bu kadar yoğun bir kadının rutin bir günü nasıl oluyor?

        Benim rutinim olamaz, bu mümkün değil. Böyle bir şeyi kabul etmem; karşı çıkarım. Her günümün farklı uğraş, tasarım ve projelerle dolu olması bana göre zorunlu.

        İç dekorasyon hakkında bir kitabınız var.

        Kitabım Londra’da ve New York’ta yeni piyasaya sürüldü. Eşim tarafından bastırılıp lanse edildi ve benim için tam bir sürpriz oldu.

        Devamı gelecek mi?

        Kesinlikle! Hâlâ yeni kitabımın üzerinde çalışıyorum. Kitap yemek, moda tasarımı ve peyzaj mimarisi hakkında olacak. Ayrıca Mughal bahçeleri hakkında bir kitabım daha çıkacak.

        Başka?

        O kadar fazla var ki anlatmaya başlasam bitmez! Devamlı dünyanın dört bir yanına seyahat ediyorum. Bir günde iki ülkeye gittiğim oluyor. Gezmenin, görmenin sonu yok. Bahsettiğim gibi yeni kitabım üzerinde çalışıyorum, ona odaklandım.

        Şu an sizi en çok heyecanlandıran iç dekorasyon projesi nedir?

        Şu an muhteşem bir yalı üzerinde çalışıyorum. Deniz kenarında büyüleyici bir köşk, tipik bir Boğaz yalısı. Bu tür binaların mimari konseptine hayranım.

        Sizi yakalamışken genç tasarımcılar için öneri almadan olmaz, verebileceğiniz bir öğüt var mı?

        Kendinize inanın. Belli bir yön seçerken klasik olanı tercih edin, çağdaş bir iş yapsanız bile. Önceden yapılmış, sıradan, vasat ve çok benzeri olan bir iş yapmayın. Özgün olun.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ