Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi ‘Romanım 51 hafta sonra bitecek...’

        Gülenay BÖREKÇİ / HT CUMARTESİ

        Tefrika romanlardan İsrail-Filistin savaşına, saklı kitaplara haftanın okunacakları...

        Bu hafta ne okusak?

        Roman sanatı tefrikayla başlamıştı. 18. ve 19’uncu yüzyıllarda yazılan ilk romanlar aylık ya da haftalık fasiküller halinde yayınlanıyordu. Charles Dickens’ın romanı “Mister Pickwick’in Serüvenleri”nin göz kamaştırıcı satış başarısının ardından İngiltere’de bu iş tam bir çılgınlık halini aldı. Parça parça satıldıkları için o dönemde roman almak okurun cebini yormuyordu. Ayrıca yazarlar her fasikülü delice merak uyandıran sorularla bitiriyorlardı. Bir bakıma günümüzün dizi film yazarları gibiydiler; sonraki bölümlerde ne olacağını okurların tepkisine göre belirliyor, ustaca hamlelerle onların merakını, heyecanını hep diri tutmaya çalışıyorlardı. Herkes, “Acaba bir sonraki ay ne olacak?” duygusuyla bekliyordu. Bu konuda Stephen King’den okuduğum bir anekdot var: 19’uncu yüzyıl Londra’sında ölüm döşeğindeki yaşlı bir kadın, her ay John Galsworthy’nin epik romanı “Forsythe Efsanesi”nin yeni fasikülünü bekliyormuş. Son fasikülü okuyup bitirdikten bir gün sonra da ölmüş.

        20’nci yüzyılda da bu yöntemi deneyenler oldu ama Tom Wolfe’un Rolling Stone’da 27 bölüm halinde yayınlanan efsane romanı “The Bonfire of the Vanities” gibi nadir örnekler dışında tefrika roman eski parıltısına kavuşamadı. Bir de Michael Chabon’un 2007’de “The New York Times”ta yayınlanan “Gentlemen of the Road”, Michael Faber’ın Guardian’da yayınlanan “Günahkâr Kırmızı Masum Beyaz” ve Stephen King’in “The Plant” adlı romanları var, hepsi bu. Bizim tefrika roman geçmişimiz de hiç fena değil aslında. Ama ben eskilerden değil, meraklısının Azmi Reis ve Duquan gibi başarılı safkan atların yetiştiricisi olarak da tanıdığı Alsem Charles Roidi’nin “Yegane” adlı tefrika romanından söz edeceğim. Henüz 4 bölüm yayınlandı ama tüm yıl devam edecek ve haftalık olarak www.yeganetefrika.com adresinden okunabilecek. Yazarı şöyle anlatıyor “Yegane”yi:

        “Olaylar 2008-2013 arasında geçse de ‘Yegane’, garip kişisi bol olan ve anlatımın bolca geri dönüşlerle ilerlediği bir roman. Başlarken maksadım kazanmanın beyhudeliği üzerine bir roman yazmaktı. Ama yazdıkça mücadele gücü yüksek karakterlerle karşılaştım. Karakterlerin pes etmemesi romanın ana belirleyici unsuru oldu.”

        “Tefrika, bölünmüş demek. Romanım 51 hafta sonra bitecek, ben şimdilik 12 bölüm önde gidiyorum. Çünkü yayınlanan bölümün önce kafamda, sonra metinde oturması için biraz zamana ihtiyacım oluyor. ‘Yegane’yi ‘normal’ bir roman gibi tamamlamak istemedim; yazmak için teslim tarihinin gerginliğine ihtiyacım vardı. Tefrika yayınlamanın olumsuz tarafı yazma gerginliğini çok artırması. Ama yetiştirme zorunluluğunun verimliliği yukarı taşıdığı da başka bir gerçek. Siparişle yazan bir yazar değilim ama sipariş niteliği azaltır düşüncesine hiç katılmıyorum, resim sanatı yıllarca böyle var olmuş. Ayrıca, insanların seveceği bir üretim yapma arzusunu anlaşılır buluyorum. ‘Halk bunu istiyo abi’ ekolünden olmadıkça...”

        “İnterneti tehlikeli bulanlardan değilim. Yeterince iyi bir kitap yazdıysam, dijital ortamda, tefrika olarak yayınlandığında bile zamana direnecektir. Satmaya devam etmesi, bir kitabın iyi olduğunu göstermek adına tek kriter değil. Yıllar sonra baktığımda romanım hâlâ içime sinsin, yeter. O yüzden matbu veya internetten yayınlanan kitaplar arasında orta vadede bir fark kalmayacağını düşünüyorum.” (yeganetefrika.com)

        ROMAN

        İspanyolca yazan genç yazarların en iyilerinden Şilili Alejandro Zambra’nın “Eve Dönmenin Yolları” adlı kitabı hakikaten muhteşemdi. Yazarla bir röportaj yapmayı çok istemiş ama bunun için bir fırsat yaratamamıştım. Şimdi ikinci romanı “Ağaçların Özel Hayatı” çıktı. Yine Notos Kitap’tan.

        Geçmişin “belki”leri ile geleceğin ihtimalleri üzerine bir hikâyeler zincirini takip ediyoruz bu kez. Roman, Veronica’nın resim kursundan “dönmeyişiyle” başlıyor. Julian’ın kızı Daniela’yı uyutmak için uydurduğu doğaçlama hikâyeler şeklinde... Bekleyiş uzadıkça Julián, hikâyeleri farkında olmadan kendi hayatlarına çeviriyor ve böylece minik Daniela’nın geleceği Veronika’nın yokluğuyla şekillenmeye başlıyor. Ve kitap Verónica dönene ya da Julián onun artık dönmeyeceğine emin olana dek sürüyor... Kısa ama çarpıcı bir deneyim.

        ÇOCUK

        On üç yaşındaki bir çocuk Duvar’ı yıkamaz ama neden taraf değiştirmek zorunda kalır?

        Bir gün inşaat alanına yuvarlanan topunun peşinden giden Yeşu, orada gizli bir tünelle karşılaşır. Duvar’ın altından zifiri karanlık bir yol taa yasak bölgeye uzanmaktadır. O yaştaki bir çocuğun kendini aniden böylesine tehlikeli bir bölgede bulması tüm dünyasını altüst edecektir. Hayatını Leyla adlı bir kız çocuğu kurtaracaktır. Ve bu noktadan itibaren Yeşu iyilik, terör ve şiddetle aynı anda yüz yüzedir. Ve omuzlarına asla ödeyemeyeceği bir borç yüklenmiştir.

        Bir masal diliyle anlatılan ama aslında son derece gerçek bir olaydan, İsrail-Filistin savaşından bahseden romanın yazarı William Sutcliff. Yeni bir yayınevi olan Editura’dan çıkan romanı “Duvar” eleştirmenler tarafından “şaşırtıcı ve büyüleyici” sıfatlarıyla alkışlandı.

        AŞK

        Tarihçi Özlem Kumrular’ın “Hoşça Kal Milano Hoşça Kal Aşkım” adlı romanı yeni değil aslında; epey zaman önce yayınlanmış ve bir köşede kalmıştı. Yitik Ülke Yayınları bu çok eğlenceli, üstelik sözünü ettiği türlü çeşit İtalyan yemeği sebebiyle kesinlikle iştah açan romanı yeniden yayınlayarak çok iyi etti. Konusu şöyle: Milano’ya aşkı, heyecanı ve kahkahayı getiren katıksız bir Romalı kız, Alpler’den gelen soğuk hava dalgalarıyla kalpleri donmuş Milanolulara yüksek adrenalinle yaşamayı öğretmeye kararlıdır. Ansızın kalbine bir palyaçonun sızmasıyla şehrin rengi değişir. Birlikte sergi açmaya karar verip eski fotoğraflar toplamaya başlar ve kendilerini bir bilmeceler silsilesi içinde bulurlar. Gizem çözülürken onları başka sürprizler de beklemektedir. Not: Romanda Giovannino Guareschi’nin benzersiz karakteri Don Camillo’nun da önemli bir rolü var.

        YAYINEVİ

        O vazgeçilmez kâğıt hissi

        Çok genç bir yayınevi olan Papersense kendini öncelikle bir “dijital yayıncılık laboratuvarı” olarak tarif ediyor ve dilimize geniş, doyurucu bir elektronik içerik kazandırmayı amaçlıyor. Ancak adından da anlayabileceğiniz gibi, Papersense basılı kitapları seven bir yayınevi aynı zamanda.

        “Türk Klasikleri” serisinde Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi, Samipaşazade Sezai, Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Mahmut Ekrem, Mehmet Rauf ve Şemsettin Sami gibi yazarların eserleri yayınlanıyor. “İlk Tercümeler” serisiyse, 19. yüzyıldan itibaren Batı dillerinden tercüme edilen eserleri kapsıyor. En dikkat çekici örnekler, Alişanzade İsmail Hakkı tarafından çevrilen “Salambo” (Flaubert) ve Haydar Rifat’ın çevirdiği “Goriot Baba” (Balzac), “Ölüler Evinin Hatıraları” (Dostoyevski), “Duman” (Turgenyev) ve “Diriliş” (Tolstoy)... Bu sonuncusu için çevirmenin tercih ettiği “Ba’sü Ba’de’lmevt” adının değiştirilmediğini ekleyeyim.

        Bir de “Saklı Kitaplar” var. Bu seri, edebiyat tarihinin kıyısında köşesinde saklı kalmış, sahaflarda kaybolmuş hatta toplumsal hafızadan neredeyse silinmiş bazı “minor” edebiyat eserlerini gün ışığına çıkarıyor. Mesela Georges Ohnet’in Fatma Aliye Hanım tarafından çevrilmiş romanı “Meram”... Yahut Cemil Süleyman’ın seçtiği konu ve üslup bakımından döneminin çok ilerisinde romanı “Siyah Gözler”...

        Nefis kapak tasarımlarıyla da dikkat çeken bu eserleri çok yakında Hüseyin Rahmi Gürpınar Külliyatı takip edecek. “İhsan Fazlıoğlu Kitaplığı” ise bu önemli bilim tarihçisinin bütün eserlerini yayınlayacak bir seri.

        Türk Edebiyatında Tefrika Romanın Tarihi

        TÜBİTAK tarafından desteklenen ve yürütücülüğünü Dr. Ali Serdar’ın yaptığı “Türk Edebiyatında Tefrika Romanın Tarihi” projesi kapsamında 1928’e kadar Arap alfabesiyle basılan en az 150 süreli yayın taranacak, bu gazete ve dergilerde yayımlanan tefrika romanlar tespit edilerek dijital ortama aktarılacak ve bir veri tabanı oluşturulacak. 1 Mayıs 2014’te başlayan proje 1 Mayıs 2017’de bitecek. Bulunan tüm tefrikalar dijital ortama aktarılacak ve Özyeğin Üniversitesi internet arşivlerinde okur ve araştırmacıların kullanımına açılacak.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ