Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Bu şehir size her şeyi sunabilir’/ Ekin Türkantos'un yazısı

        Ekin TÜRKANTOS/ GAZETE HABERTURK-PAZAR

        Bol çığlıklı maçlarını hatırlıyorum ama bu kadar uzun boylu olduğunu bilmiyordum ta ki Ayasofya’nın bahçesinde tanışana kadar. Efsane tenisçi Monica Seles (42) karşımda. Çok zayıf ama güçlü... Tipik bir Yugoslav kadını... 8 yaşında başladığı teniste inanılmaz derecelere imza attı. 18 yaşını doldurmadan elde ettiği başarılarla Steffi Graf’ı geçti. Hatta öyle ki, 1993’te Graf’ın bir hayranı tarafından kortta bıçaklandı. Ve bu olaydan sonra 28 ay kortlardan uzak kaldı. Ancak yine de yılmadı, kariyerine devam etti. “Kortta ilk çığlık atan kadın” olarak adını yazdırdı. Time Dergisi 2011’de onu “Gelmiş Geçmiş En İyi 30 Kadın Tenisçi” arasında gösterdi. Bir röportajında ise çığlığından güç aldığını söyledi. Tenise adını altın harflerle yazdıran Monica Seles, TEB BNP Paribas İstanbul Cup kapsamında TEB’in davetlisi olarak Türkiye’ye geldi. Tenis Federasyonu Başkanı Cengiz Durmuş, TEB Kurumsal Yatırım Bankacılığı Grup Başkanı Ömer Yenidoğan ile Ayasofya’yı gezdi. Akşam yemeğinde ise sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

        İstanbul’a ilk kez gelmiyorsunuz, bu şehir size ne hissettiriyor?

        İstanbul’u çok seviyorum. Geçen sene de gelmiştim. İstanbul, dünyanın özel kentlerinden biri. Ayasofya’yı gezdim ve içeri girdiğim anda kendimi bir sinema filminde gibi hissettim, çok etkilendim. Buradan her dönüşümde arkadaşlarıma tavsiye ediyorum: “Bu şehir size her şeyi sunabilir.”

        Siz bir ekolsünüz. Birçok ilklere imza attınız. Kariyerinizde çeşitli zorluklar da yaşadınız. Her defasında devam etmek için kendinizi nasıl motive ettiniz?

        Son maçına kadar iyisindir. O yüzden kazansan da kaybetsen de çocukluğumda öğrendiğimiz şey şuydu; “Eğer kaybedersem ve aynı kişiyle bir kez daha karşılaşırsam onu yenmek isterim.” Kaybettiğim maçlardan sonra yaptığım hataları saptayıp onları gidermek üzerine idman yapıyordum.

        Sizi efsane yapan 3 önemli şey neydi?

        “İyi bir oyuncu olmaktı” diyelim. Ve en önemlisi yaptığım işi sevmemdi. Kendimi kötü hissetmemek için ekstra zaman harcadım. Çünkü her zaman daha iyi olmak istiyordum. Direncim, konuya odaklanmama yardımcı oluyordu. O sayede oyunda kalıyordum. Tenisçiler çabuk olmayı unutmamalı çünkü alınan bazı sayılar, 20 yıl sonra bile unutulmuyor.

        Dünyaya yeniden gelseniz yine tenisi seçer misiniz?

        Öyle varlıklar değiliz ama tenisi hâlâ çok seviyorum. Tenis sayesinde bana çok güzel hatıralar kaldı. Zor günlerim oldu ama bu da hayatın bir gerçeği. Fakat şu var ki, 18’inden sonra insan bir şey yapmak istemezse hayat ellerinden kayıp gidiyor. Sporu seviyorum, o bana çok şey verdi. Hâlâ rekreasyon amaçlı oynuyorum. Tamam, profesyonel olduğum seviyede değil ama arkadaşlarla görüşmek bile güzel. Yarışmayı değil topa vurmayı seviyorum.

        Tenis seyircisi nasıl?

        Tenis genelde sessiz bir spor olarak değerlendirilir. Basketbol ya da futbol seyircisi gibi coşku yoktur. Davis Cup gibi bazı turnuvalar bunun için istisna olabilir. Seyirci bazen sizden yana bazen size karşı olabilir. Fakat bir oyuncu desteklendiğinde bunu zaten hisseder. Senden yana olan uğultuları duymak güzel. O sesleri seviyorum. Hele ki büyük maçlarda, iyi oynamadığım anlarda ve tempom düştüğünde o sesler çok yardımcı oldu.

        İlham aldığınız rol modeliniz ya da hayatta sizi motive eden bir söz var mı?

        Ülkemde büyürken çok sayıda tenis turnuvası izleme şansım oldu. Hepsi rol modelimdi. Tek kanalı çeken bir televizyonda ne kadar rol model olabilirse. (Gülüyor.) Tennis Magazine dergisi okurdum. 12 yaşında iki elimi de geliştirmeye çalıştım.

        Aşk mı daha zor tenis mi?

        Birisi hayat, diğeri spor. Teniste anlamadığım şey skor sistemiydi. 15, 30 sonra 40 neye göreydi? Nasıldı? Bu büyük bir sırdı. Ama çocukluğumda severek tenis oynamaya başladım. Ülkemde kadınların tenis oynaması destekleniyordu. Tenisi bıraktıktan sonra da tenis aşkımda bir azalma olmadı. Gençlere tavsiyem, sevdikleri sporu yapsınlar, tenis olması şart değil.

        ‘DANSTA ARTİSTİK YÖNÜM NEREDEYSE SIFIRDI’

        Siz bir dans yarışmasına katılmıştınız. Dans eder misiniz, dans etmeyi sever misiniz?

        Evet, Amerika’da bir programa katılmıştım. Starlarla dans etmek güzeldi ama hayatımda ilk kez orada dans ediyordum. Çoğunlukla güzel vakit geçirsem de dansta tenisteki kadar iyi değildim. Artistik yönüm neredeyse sıfırdı. Çünkü teniste sırf topa vuruyordum ve en fazla vuruş tekniği söz konusuydu. Fakat dansta estetik bir sunuş gerekiyordu. Teniste forehand ve backhand yeterliyken haftalarca dans figürü çalışmak beni çok sinirlendiriyordu. O konuda kendime güvenim de yoktu. Program kayıtlarını asla izlemedim.

        Hiç Türk tenisçileri izleme imkânı buldunuz mu?

        Hayır izlemedim. Bu hafta izleme şansım olacak. Geçen yıl olmadı. Bu yıl Çağla Büyükakçay’ı izlemek istiyorum. Benim ülkemden Jelena Jankovic ile çiftlerde beraber oynuyorlar. Onları izleyeceğim.

        Tenisin geleceğini nasıl değerlendirirsiniz?

        Gelecekte genç nesillerin bu işe daha da ilgi göstereceğini düşünüyorum. Venus’ün kardeşi Serena’da da gördüğümüz gibi pek çok jenerasyon aynı anda sahada olabiliyor. Oyuncular daha da güçlenecek, raket teknolojisi de hızı artırma yönünde gelişecek. Her nesil daha iyiye gidecek.

        ‘SERENA ŞU AN TENİSİN BİR NUMARASI’

        Sizin favoriniz Serena yani...

        Serena Willliams bence şu an tenisin bir numaralı ismi. Uzak ara en iyi tenisçi olduğunu düşünüyorum. Birçok farklı jenerasyonda oynayıp tamamında başarılı oldu ve kendini kanıtladı. O henüz 15-16 yaşındayken karşılaştığımda “Bu kız bir harika” demiştim. Uzun zamandır başka bir Serena göremedik. Bunun sebebi çok fazla turnuvada oynayamamaları. Her nesil farklıdır. 17-18’inde oyuncular bir şeyler başarıyor ama 15-16’sında pek görmüyoruz. Zaten genç kızların 18-20 yaş arasında bir yerlere gelmeleri daha sağlıklı. Serena bir istisna. Ablasıyla birlikte farklı çalışmalar içinde olsa da Serena, 10 yılda kendini çok geliştirdi.

        Yıllardır tenisin zirvesinden düşmeyen Federer’in sırrı ne sizce?

        Federer hâlâ en üst seviyede oynamaya devam edebiliyor. Bu tip sporcuların oynamaya devam edebilmelerinde fizik güçlerini bir şekilde koruyor olmalarının büyük rolü var. Teknoloji de ilerliyor. Ekipmanlar yenileniyor. Çalışma metotları ilerliyor. Her kuşağı farklı değerlendirmek gerek. Hepsinin kendine özgü farklı koşulları var. Belki bugün 15-16 yaşlarında bir sporcunun Grand Slam kazanmasıyla daha önceki dönemlerde bunu kazanmasının kolaylığı aynı değildir. Bunlar dönemin koşullarıyla alakalı. Bizim zamanımızda profesyonel oyuna daha erken yaşlarda başlanıyordu. Şimdi daha çok 18 yaşından sonra başlanıyor. Böyle olunca durum değişiyor.

        'BİZİM NESİL 30'UNA GELDİĞİNDE TENİSİ BIRAKTI'

        “Kadın tenisi, erkek tenisi kadar rekabetçi değil” deniyor. Sizce durum nasıl?

        Kadın tenisinde Steffi Graf, Williams Kardeşler, Martina Hingis, Davenport var. Şu dönem ise erkeklerin yıldızı parlıyor. Nadal, Federer, Djokovic ve Murray ile altın çağını yaşıyor. Wimbledon finallerini izlerken bazı sayıları görünce “Vaav 100 yıl geçsin ben bu sayıları konuşurum” diyorum. Kadınlarda da Serena yıllar sonra konuşulacak. Çünkü genç yaşına rağmen bu spora yeni rekorlar kattı. Fiziksel olarak dinç olması ve vücuduna iyi bakması, ardından gelecek tenisçilere iyi örnek oluyor. Bizim nesil, 30’una geldiğinde tenisi bıraktı.

        Bu yılki İstanbul Cup’ı yorumlamanızı istesek...

        İstanbul Cup’ta bu sene beklenmedik sonuçlar var. Birçok favori elendi. Ama tenis böyle işte. Herkes herkesi her an yenebilir. Bu da güzel bir şey.

        Artık kadınlar her alanda başarılılar, erkekler sanırım sadece aşçılıkta kadınların önündeler. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

        Bu iyi bir haber. (Gülüyor.) Tenis ilham alınası bir şey. Çünkü kadınları güçlü kılıyor, raketinle konuşuyorsun. Kazanmak için kendini hazırlıyorsun, kaybetsen de kendini tekrar motive ediyorsun. Genç kızları güçlendirip güçlü kadınlara dönüştürmek önemli. Sporun hayatımı nasıl değiştirdiğini biliyorum. Atlet olmanın çok büyük kazançları var.

        'FEDERER'İN İSTANBUL'A GELMESİ ÖNEMLİYDİ'

        Federer ve Venus Williams Türkiye’ye geldi. Türk tenisinin geleceğini nasıl yorumlarsınız?

        Daha önce iki kez Türkiye’ye geldim. Türk tenisi her seferinde daha iyiye gidiyor. Kadın ve erkekleri birbirine bağlayan etkinlikler var. Çünkü İstanbul’da imkânlar var. 5 yıl içinde İstanbul’a tekrar gelerek gelişmeleri görmek isterim. İstanbul bu spora ev sahipliği yapacak iyi tesislere sahip. Şehir olarak çekiciliği var. Federer’in buraya gelmesi çok önemliydi. Umarım bu momentum kadınlarla devam eder. Grand Slam’lerde ilerleyen süreçte Türk tenisçilerin iyi yerlere gelmesine bu durum yardımcı olacaktır.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ