Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Gidene 'Dur' denmez ama / Elif Key'in yazısı

        Elif KEY/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Yıllar evvel üniversitede bir arkadaşım şahane bir falcı bulduğunu söyledi. Fatih’te bir evde, üç kızdık, kahveleri içtik, evire çevire kapadık. Sırayla karşısına oturduğumuzda, “Not alın” dedi. “Unutursunuz!” “Sen” dedi bana, “Uzaklara taşınacaksın. Amerika! Ama şimdi değil!” Güldüm, Amerika dedim çok uzak, olmaz o iş, kapattım konuyu. Aradan yıllar geçti. Ait olduğum kuşak fallara inanmayı bırakalı çok olmuş, kendini yogaya vermişti. Mutsuzduk ama keyfimiz yerindeydi. İdare ediyorduk. Gazla idare edilmediğimiz, çocukların ölmediği günlerdi.

        GİDENE ‘DUR’ DENMEZ

        Üç sene önce İstanbul-NY uçağında camdan aşağı bakarken, “Keşke” dedim “Sorsaydım o falcı kadına, ‘Ya sonra? N’apacağım ben Amerika’da?” Şurada anlaşmamız lazım. Ben Türkiye’den kaçmadım, mecburen taşındım. Her şeyimi bıraktım, ama her şeyimi. Hayatımın sonuna kadar ayrılmayacağımı düşündüğüm, ilk paramla aldığım orta sehpamı bıraktığımda anladım ki gidiyorum. Şimdi kim bilir nerede, belki de bir bacağı kırıktır. Tam şu anda, gazeteyi kıvırıp yanınızda oturana döndünüz ve tam da şunu diyorsunuz değil mi? “Öff, bu ne Allah aşkına? Masasından bahsediyor. Hem insan mecburiyetten New York’a mı taşınırmış? Herkes oraya gitmek isterken kalkıp da şikâyet edecekse hiç okumayayım...” Gazeteyi kıvırın da, hâlâ okuyorsanız diyeyim, şikâyet etmeyeceğim. Fal bakamasam da buradan görüyorum, duyuyorum, canınıza yetti. Gitmek istiyorsunuz. Haklısınız. Madem ata bindiniz, “Ya nasip” diyeceksiniz, bu taraflara geliyorsanız biraz anlatayım. Hem gidene de kimse “Dur” demiyor değil mi artık?

        O ŞARKI DOĞRUYMUŞ

        Hani diyor ya şarkıda “Metrolara yaklaşma New York sokaklarında, vitaminler avuç avuç, siren sesleri her yerde, kovboylar huzursuz olmuş New York sokaklarında!” Kovboyların başucunda kutu kutu vitamin, onlar da metro gelirken bir adım geri atıyor, giden huzurlarını da yogada, meditasyonda arıyor. Bilseler yedi kapı süprüntüsünü, evde bir huzursuzluk varsa paspasa sirke dökmeyi, bilmiyorlar anacım, hem bunu anlatacak İngilizce henüz icat edilmedi! Dakika bir gol bir! Su istemek ne kadar zor bu şehirde. Ben de “İngilizcem fena değil” derken, galiba benimki Ortadoğu İngilizce’si. Restoranda “Water, wodır, wotır, vatır” derken, “Haa yu miiin vadır” denmiyor mu? Allah’ım ya ver bana şurdan bir çakmak yakayım önce kendimi, sonra bu şehri!

        ‘AA TÜRKİYE’DEN MİSİN HAA TÜRKİYE’DENSİN!’

        “Bu şehirde en çok hangi soru soruldu” deseler, açık ara ipi göğüsler: “Sen neredensin?” Herkes göçmen, herkesin pasaport rengi, boyu farklı. Soruyorlar da. Her gün neredeyse. Üç sene içinde giderek tonu düşerek gelen cevap da yanı başında. Önceleri, “Aaa Türkiye’den misiniz?”di, şimdi “Haa, Türkiye’den misiniz?” Çünkü artık senin ülken için onun konsolosluğu “Gitme, gidersen de başına gelecekleri bil” uyarısı yayımlıyor. İçinde atamadığın onlarca uçan tekme ve kafa, onların açığını da biliyorsun, “Ama sizde de şu şu oldu, sizde de yolsuzluk var, sizin de polisleriniz insan değil, politikacılarınızın da çoğu aynı bizimkiler.” İşte bu başkasına fırsat vermemek için didişmeye hazır küçük karateci yeni birisi, tanıştığına memnun olmasan da! Halbuki senin ülken toplu mezarlar ülkesi, 301 kişiyi gömen de orası, 32 kişiyi de. Bazı günler Türkçe/İngilizce altyazılı. Üstte “Kimse sormasın”, aşağıda “Herkes sorsun” yazıyor.

        SORUN YAYADA DEĞİL ARABADA

        Yedi saat fark boşuna değil, kıta değişirken tipler değişecek, tahammül sınırların genişleyecek, muhabbetin tadı evet senin evindeki gibi değil ama ittir kaktır sohbete devam ediyorsun işte. Ülkende belki de çok da peşine düşmediğin sosyal hakların, vatandaşlık bilgisi deyip geçtiğin her şey burada birinci sıraya çıkacak. “Nasılsa bir tanıdıkla hallederiz” burada yok. Markette, “Benim sadece bir yoğurdum var, öne geçebilir miyim” yok. Huzur kuyrukta! Sosisli sandviç için de bankada da. Öne geçmek mi? Ülkeye tatile gittiğinizde geçersiniz. Ha pardon, biz zaten ülkede de öne geçmediğimiz, geçemediğimiz, sıralara kaynak yapamadığımız için gidenlerdik değil mi? Ha bir de, her Türk’ün sanki yaya geçidinde uzay aracı durmuş gibi duran arabalara bakması var. Öncelik arabalarda ya bizde, zaten Edirne’den çıktıktan sonra öncelik yürüyende. Ama biraz yavaş yürüsen küfürü basan da burada! Bir şey olmuyor, sen de dönüp Türkçe küfür ediyorsun, nasılsa arabadan takozu alıp inmeyecek!

        EN YAKININ BİR ÇİFT BULAŞIK ELDİVENİ

        Çamaşır makinesi, bulaşık makinesi mi? Bunları da tatilde annelerimize gidince kullanırız nasılsa. Çünkü yok! Belki çok havalı mahallelerdeki evlerde ya da ev sahibi olursanız. Aksi takdirde kaç çift bulaşık eldiveni satın aldığınızı unutacaksınız. Çamaşırlar da o filmlerde gördüğümüz, kızın ilk görüşte çocuğa âşık olduğu ama ikisinin de kitap okuduğu çamaşırhanelerde. Tişörtlerin hiçbir zaman istediğiniz kadar temizlenmemesi konusunu geçiyorum, alışıyor insan zamanla. Her şeye alışıyor insan da, köşedeki bakkala anahtar bırakamama konusu var serde. Bakkala gitsen, “Bize tamirci gelecek, anahtar sizde kalsın” desen, 911’i arar büyük ihtimalle. Seçim meselesi, ya sabah, öğlen, akşam sokakta görüp ama tanımadığın insanlar yanından geçerken selam verecek ve sen durduk yerde “Ne medeni insanlar” diyeceksin ya da sokakta “Günaydın” dediklerin bile kafasını çevirecek ama bakkala anahtarını bırakabileceksin? Arkadaşları özlemek, yok efendim sigara böreğini özlemek, vapuru özlemek kısımlarına hiç girmiyorum. Uzaya çıkıp da sonra Dünya’ya geri dönen insanlara benzeyeceksin! Nasıl uzayda bunlar yok, sen de kendi uzayında olacaksın. Her tatile gittiğinde de adımını attığında boşluktasın, ne orası senin artık ne öteki taraf. Kendini bir ton ağırlığında hissederken, restoranda bir ses kendine getirecek, “Ne veriyim abime? Yengem sana Urfa attıriyim mi?” Gitmek bir anlık karar meselesi. Ne biçim bir çağa denk geldiysek, kimse yerinden memnun değil, kimisi de kalkıp bize “Türkiye’de yaşanır mı” diye soruyor. Ne diyeyim abime

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ