Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Zero’yla tanışmak iyi gelecek/ Elif Key'in yazısı

        Elif KEY/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Amsterdam’daki Stedelijk Müzesi’ndeki Zero sergisinin girişinde müzeyi gezenleri siyah bir yuvarlağın içine yazılmış 17 satırlık, Almanca kaleme alınmış bir Zero manifestosu karşılıyor. Bu şiirsel manifestoyu kaleme alanlar Heinz Mack, Otto Piene ve Günther Uecker. Sene 1963, Berlin’deler. Şöyle yazıyorlar: “Zero sükûnettir. Zero başlangıçtır. Zero yuvarlaktır. Zero kendini döndürür. Zero aydır. Güneş Zero’dur. Zero beyazdır. Çöl Zero’dur. Gökyüzü Zero’nun üstündedir. Gece - Zero akar. Göz Zero’dur. Burun. Ağız. Öpücük. Süt yuvarlaktır. Sessizdir. Süzülendir. Ben Zero yerim, Zero içerim, Zero uyurum, Zero uyanırım, Zero’yu severim. Zero güzeldir. Dinamo dinamo dinamo. Baharda açan ağaçlar, kar, ateş, su. Deniz. Kırmızı turuncu sarı yeşil indigo mavi pembe. Zero Zero gökkuşağıdır. 4 3 2 1 Zero. Altın ve gümüş. Ses ve duman. Harikalar sirki. Zero sükûnettir. Zero başlangıçtır. Zero yuvarlaktır. Zero Zero’dur.”

        PEKİ NEDİR ZERO?

        Mayıs ayında Alihan Mestci’nin HT Pazar için Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer’le yaptığı söyleşinin başlığı “Sıfırdan başlayalım, yeni bir umut olsun”du. Ölçer, müzenin eylül ayında açacağı Zero sergisini, çağdaş sanatı öğrenirken aslında başa dönmenin ve bu çerçevede neredeyse 60 yıl önce başlayıp, sessizce dağılan ve bugünlerde yeniden parlayan Zero akımının önemini anlatıyordu. Dünyanın büyük müzeleri -New York’ta Guggenheim, Berlin’de Martin-Gropius-Bau ve Amsterdam’da Stedelijk Müzesidurduk yere Zero sergileri açmıyor. New York, Amsterdam, Berlin’den sonra İstanbul niye 50-60 yıl öncesine bakıyor? Çünkü Zero’yu oluşturan şartlar günümüzde hâlâ var. Ölçer’e göre; “Bütün dünya iyimserlik, umut, özgürlük, ışığı görme ihtiyacı içinde!”

        ŞAN ŞÖHRET HEPSİ BOŞ

        Zerocuların en büyük sembolleri ışık. Işığın olmadığı yerde de lambalarla ışığı yaratan ve durmadan hareket eden, böyle ilginç, genç bir akım bu. Zero çok kısa sürmüş, 1950’lerin ortasında başlayıp 60’ların sonunda bitiyor. Kurucularının dediğine göre, Zero akımı dünya var olduğu sürece devam etmeli. Çünkü durmadan bir şeyleri sıfırlamak gerek! 1950’lerin ortasında, henüz 20’lerinin başındaki Otto Piene ve Heinz Mack 2. Dünya Savaşı’nın maddi manevi yıktığı Avrupa’yı depresyondan çıkaracak bir yol ararken, “Sıfır”ı buluyorlar. Atölyelerinde belli aralıklarla, tek akşam sürecek sergilere düzenlemeye başladıklarında bu konsept kısa sürede moda olacak! Dertleri çok basit, yaratıcı sanatçılar arasında işbirliği oluşturmak, yaptıkları işleri sergilere gelenlerle beraber tecrübe etmek, her günün gecesini, sabahını kutlamalarla geçirmek. İşin içinde ne para ne pul ne de şan şöhret merakı var! 1958-64 arasında etkili olan Zero hareketi, bugün çağdaş sanatın bazı temel meselelerinden hareketle hızla genişlemiş, dünyanın pek çok yerinden sanatçıların katılımıyla sergiler açmaya başlamış. İlk büyük serginin tarihi 1962, Amsterdam’da Stedelijk Müzesi’nde. Sanatçıların neredeyse hepsi züğürt denecek kadar parasız, sergiye eserleri kendileri taşıyor, hatta sergi bittikten sonra da “Burada kalsın” diyorlar. Yaptığı kocaman sandalı müze yetkililerine emanet edip, “İsterseniz çöpe atın, geri götürecek param yok” diyen Yayoi Kusama gibi. O şartlarda müthiş bir iyimserlik ihtiyacıyla ortaya çıkmış bir akım bu. Aralarında rekabet yok, çünkü hiçbiri ne çok acayip bir başarının ne de şöhretin peşinde! Sadece başka bir dünya mümkün diye düşünüyorlar.

        ‘BİR HAYALE İNANAN İYİ İNSANLARDI’

        Serginin küratörlüğünü üstlenen Zero Vakfı Yöneticisi Mattijs Visser, Zero’cuların asla umutsuz insanlar olmadığını anlatıyor. Visser’e göre bir şair de bir ahçı da Zero’cu olabilir. Çünkü yeter ki derdi basit düşünmek, paylaşmak olsun. Visser’in dayısı eski Zero’cuymuş. “Bu insanların hepsi bir hayale inanan iyi insanlardı” diyor. Visser, bu serginin Türk sanatçıları ve sanatseverleri için de ilham verici olduğuna inanıyor. Bu kadar ölümün arasında bembeyaz duvarlara bakmak, dünyaya dair yeniden umutlanmak için iyi bir fırsat olabilir. Özellikle gençlere ve yaşlanmayan ruhlara Zero’yla tanışmak iyi gelecek.

        YARINA VE YEPYENİYE ODAKLANAN ZERO

        Akbank Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Murat Göllü: “Ekonomik büyümeyi desteklemenin yanı sıra toplumumuzun eğitim ve kültür seviyesinin yükselmesi için çalışmak da öncelikli sorumluluklarımız arasında. Kararlılıkla sürdürdüğümüz kültürsanat projeleriyle sanatı geniş kitlelere ulaştırıyoruz. Bu çerçevede uzun soluklu projelere imza attık. Çağdaş sanatın destekçilerinden biri olarak Dali, Rodin ve Anish Kapoor gibi dehaların ardından, şimdi de 20. yüzyıla damga vuran en önemli uluslararası sanat akımlarından biri olan Zero’nun Türkiye’deki geniş kapsamlı ilk sergisini düzenliyoruz. Yarına ve yepyeniye odaklanan Zero, yaratıcılığı destekleme ve eleştirel bakışı yaygınlaştırma misyonumuzla örtüşüyor. Marka olarak ülkemiz için hep en iyisini düşünüyor ve toplumumuzu ileri taşıyacak fikirleri hayata geçirmek için çalışıyoruz.” “Zero-Geleceğe Geri Sayım” sergisi 2 Eylül’de Emirgan Atlı Köşk’teki Sabancı Müzesi’nde açılıyor, 10 Ocak’a kadar açık kalacak.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ