Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Kaybetmek de kazanmaktır’/Dilek Birgen'in yazısı

        Dilek BİRGEN/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Kanada doğumlu İngiliz profesyonel tenis oyuncusu Greg Rusedski 41 yaşında ama ne formundan ne de hırsından bir şey kaybetmiş. Daha 6 yaşında küçük bir çocukken eline almış raketi. Aslında babası hep profesyonel bir tenisçi olmayı hayal etmiş ama onun yerine oğlu Greg başarmış. Üstelik dünyanın en iyi tenisçileri arasına adını yazdırarak. Rusedski’nin 1997’de Pete Sampras ile oynadığı maç bugün hâlâ anlatılır... Rusedski 33 yaşında tenisi bıraktı ama çok da uzaklaşamadı; koçluk yapıyor ve bazen de gösteri müsabakalarına çıkıyor. Yıllar önce uluslararası turnuvalarda kazanma tutkusuyla yanan tenisçi şimdi iki çocuğu ve eşi Lucy ile Londra’da sessiz sakin bir hayat yaşıyor. Greg Rusedski’yi yakaladık hemen sohbete başladık. Eskilerden şimdilere uzun uzun konuştuk.

        Ne kadar güleryüzlüsünüz. Mutlu bir çocukluk geçirdiniz sanırım...

        Orta halli bir ailede büyüdüm. Annem İngiliz, babam Kanadalı. Montreal civarındaki evimizde güzel bir çocukluk geçirdim. Şanslıyım, sevgi dolu bir ailede büyüdüm ve onlar eğitimimize de çok önem verdi. Hiç unutmam küçücükken abimle tenis oynardık. Ne çekişmeli müsabakalardı ama!

        Kaç yaşında başladınız?

        6 yaşımda tenis oynamaya başladım. Bütün gün oynardım...

        Tenis merakınız çocukluktan yadigâr o halde.

        Babamdan da denebilir, tenis âşığıydı. Ondan çok etkilendim. Her yaz kasabanın parkındaki tenis kulübünde babamın tenis oynamasını izlerdim. Sosyalleşmek için tenisi tercih etmişti. Babam tenisi profesyonel olarak yapmayı çok istedi ama maddi imkânsızlıklardan mümkün olmadı. O yapamadı ama bana maddi manevi her türlü imkânı sağladı.

        Sizin tenisi bu kadar sevme nedeniniz de sosyalleşmek mi?

        Bireysel bir spor olması. Oyuncunun kazanması da kaybetmesi de kendine. Bu da çok şey katıyor insana.

        UNUTAMADIĞI FİNALLER

        Kanada’yı temsil ederken, İngiliz vatandaşlığına geçtiniz. Tepkiler nasıldı?

        Evet, epey tepki oldu. Fakat zaten çift vatandaşlığım vardı. Karşıma çıkan fırsatı değerlendirdim. Ailemin geçmişi bana İngiltere’yi temsil etme olanağını sundu diyebilirim. Hem Kanadalılardan hem de medyadan çok tepki aldım. Böyle bir kararı vermek en doğal hakkım.

        Unutamadığınız bir müsabakanız var mı?

        1997 Amerika Açık Turnuvası, hayatımın sihirli bir anıydı. Bir Grand Slam finalinde oynamak için o kadar çok çalışmıştım ki... Galip çıkamamama rağmen o iki haftayı hayatım boyunca unutamam. Sonuçta tenis kariyerimde büyük bir atılımı gerçekleştirdim. Dünya sıralamasında ilk 10’a girebilen ve 70 yıl sonra ilk kez Amerika Açık Finali’ni oynayan ilk İngiliz olarak bir çığır açtım; tenis dünyasının ön saflarında yerimi aldım.

        Başka?

        Hiç unutamadığım en güzel hatıralarımdan biri de Pete Sampras’a karşı Paris Master Turnuvası’nda oynadığım maç oldu. O güne kadar Pete’i hiç yenmemiştim. Finali kazanmak için her şeyi göze aldım çünkü altıncı kez dünyada bir numara olarak sıramı korumuş olacaktım. Kariyerimin en iyi maçlarından birini oynadım ve maçı 3 sette kazandım. O gün maçtan evvel kazanacağımı da hissetmiştim... Yapmış olduğum her şey beni şampiyonluğa götürdü.

        Amerika Açık Finali maçı öncesi heyecanlı mıydınız?

        Çok heyecanlı ve sabırsızdım, hemen korta çıkmak istiyordum! Kazanmaya öyle yakındım ki... Hayalini kurduğum bir turnuvayı kazanmaya bu kadar yakın olup da kaybetmenin hayal kırıklığını yaşamak, resmen şok geçirdim. Tekrar böyle bir fırsat önüme çıkar ve kazanırım diye düşündüm, kendimi teselli etmeye çalıştım. Ama bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. ‘kari yerimde hiçbir pişmanlığım yok’

        Kaybetmeye tahammülünüz yok gibi...

        Hep kazanmak için oynadım. Korkmadan hedeflerimi belirledim. Kondisyonuma ve becerime hep güvendim. Bu oyunda en önemli şey kendine inanmaktır. Bu inancım sayesinde genelde hep kazandım. Başarının verdiği haz çok büyük. Kaybetmenin verdiği ders gibi...

        Kariyerinizde pişmanlıklarınız var mı?

        Grand Slam turnuvasını kaybetmem... Bu üzüntümü uzun süre atlatamadım. Sürekli kendimi eleştirdim, hatalarımı düşündüm. Ama zaman her şeyin ilacıymış; birden atlattım. Tabii hayatınızdaki önem sırası yaşınız ilerledikçe değişiyor. Şimdi hiçbir pişmanlığım yok diyebilirim. Yaşadığım iyi ve kötü tecrübeler sayesinde ben bugün olduğum kişi, Greg Rusedski oldum

        ■ Maç öncesi totemleriniz var mıydı?

        Dua eder, şans getireceğine inandığım eşyalarımı yanıma alırdım. Kimi zaman da bazı formalarımın daha şans getireceğine inanır, önemli maçlarda giyerdim. Bence işe yarardı...

        Arada bir maçlara çıkıyor musunuz?

        Master şampiyonalarında oynuyorum. Grand Slam’lerde veteran müsabakalara katılabildiğim ve gösteri oyunları yaptığım için çok şanslıyım. Eski dostlarla, eski rakiplerle daha az stresli bir ortamda karşı karşıya gelmek maç yapmak zevkli oluyor. Kaybettiğim oluyor ama genelde kazanıyorum.

        Yeni bir turnuva planınız var mı?

        Tenis değil ama Fransa Bisiklet Turu’na katılabilirim

        'FORMUMU KORUMAK İÇİN BİSİKLETE BİNİYORUM'

        Nasıl beslenirsiniz?

        Yediklerime çok dikkat ederim. Dengeli bir diyet yapılması gerektiğine inanıyorum. Daha yoğun bir tempodayken yediklerime çok daha dikkat ediyordum ama şimdi eskisi gibi disiplinli değilim. Vitamin desteklerimi alıyorum ama artık kendimi daha çok ödüllendiriyorum. Diyet artık aç kalmak değil, dengeli beslenmek. Mesela dünya sıralaması birincisi Novak Djokoviç glütensiz besleniyor.

        Formunuz yerinde ama...

        Formumu korumak için bisiklete biniyorum. Fit olmak için harika bir spor çünkü eklemlere herhangi bir zararı yok, çok kalori yakıyorsunuz ve kaslarınız kuvvetleniyor.

        Sürekli seyahat halindesiniz. Eski temponuzu aratmıyorsunuz.

        Çok seyahat ettim ve hâlâ seyahat etmeyi seviyorum. Fakat her hafta başka bir yerde olmak zorunda değilim artık. Size bir itiraf bu beni çok mutlu ediyor! Ailemle birlikteyim. 16 yıl boyunca hiçbir yerde adamakıllı sabit kalamadım.

        En son nereye seyahat ettiniz?

        En son gittiğim yer Fransa’da Arles diye çok güzel bir şehirdi. Bir sonraki seyahatim Türkiye’de Bodrum olacak. İki kez gelmiştim hayran kaldım. Türk yemeklerinin de bende yeri ayrı. Kilo almamak imkânsız!

        'KORTLAR ARTIK ZAMAN KAZANDIRIYOR'

        Siz tenisteki teknolojik gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Teknolojik değişiklikler beraberinde kolaylıklar da getirdi. Teknolojik açıdan raket tellerinde, toplarda ve kortlarda olumlu anlamda gelişmeler oldu. Mesela yeni raketlerde kullanılan teller topu daha iyi kavrıyor, hâkimiyeti güçlendiriyor. Bu da daha hızlı ve kuvvetli atış demek. Kortlarsa artık orta ve yavaş oyun için tasarlanıyor. Zaman kazandırıyor. Bir de toplar daha fazla keçeyle kaplandığından hareket etmek daha kolaylaşıyor. Şu an kullanılan ekipmanlar tenis dünyasının bugüne kadar gördüğü en mükemmel ekipmanlar. Ayırca spor bilimi sayesinde sporcuların sakatlıkları hızla geçiyor. Hatta daha kuvvetli, hızlı ve verimli bir oyuncu olarak kortlara geri dönüyor. Sporcu psikologları bilinçli; sporculara destekleri eskisinden de fazla.

        'ÇALIŞIN AMA AKILLI ÇALIŞIN'

        ■ Yeni oyunculara neler tavsiye edersiniz?

        ✔ Yaptığınız şeyi ne olursa olsun sevin.

        ✔ Disiplinli ve kararlı olun.

        ✔ Her şeyin başı etrafınızdaki iyi insanlar...

        ✔ Çok çalışın ama akıllı çalışın. Sürekli ilerisi için oyununuzu geliştirin.

        ✔ Neden kaybettiğinizi mutlaka anlamaya çalışın aynı hatayı tekrar yapmayın.

        ✔ Hep pozitif kalın. Şayet turnuvalarda oynamaktan zevk almıyorsanız asla iyi bir oyuncu olamazsınız.

        ✔ Maçlarda kaybetmek sürecin bir kısmıdır. Her zaman kazanamazsınız. Dünyanın en iyi oyuncusu bile her hafta kazanamaz. En önemlisi de bazen insan kaybedince kazanmış olmaktan daha çok şey öğrenir; kaybetmek de kazanmaktır

        'EN İYİSİ ROGER FEDERER'

        Favori tenis oyuncunuz kim?

        Hiç şaşmaz Roger Federer! Tenisin dünya elçisi... Muhteşem şekilde oyunu temsil ediyor. Aynı zamanda çok eğitimli ve entelektüel, 5 dil biliyor. Federer’i 17 yaşından beri tanıyorum. Hiç değişmeyen ve her zaman mütevazı bir insan olarak kalmayı başaran olağanüstü bir kişi. Tenise tutkuyla bağlı ve sürekli oyununu geliştirmek için çalışıyor.

        Sizin tutkuyla bağlı olduğunuz şeyler nedir?

        Ailem, çocuklarım, dostlarım ve spor. Sanırım bunlar iyi bir yaşamın da temeli.

        Ya tenisçi olmasaydınız?

        Profesyonel tenis oyuncusu olmasaydım yine sporla ilgili bir mesleğim olurdu: Sporcu temsilcisi, spor takımı avukatı, spiker, antrenör... Sporla ilgili her şeyi çok seviyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ