Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Serdat Turgut yazdı: Halk plajında sıradan bir gün

        SERDAR TURGUT

        Bizim halk plajında mangalı gerilla taktikleriyle yakarlar. Mangal yakanlar sanki bir alev silahı kullanıyor gibiydi. Babam bunu görünce hayatında ilk kez mangal yakanlardan hoşlandı; çünkü lav silahını o plajı yakmak için kullanabilirdi.

        Bu yaz başıma üç felaket geldi: 1- Babam, ziyaretime geldi. 2- Halk plajına gittim. 3- Felaketleri bir Armageddon’a çeviren üçüncü gelişme ise halk plajına babamın da gelmesi oldu. Halk plajı, benim eskiden çok sevdiğim bir yerdi. Çünkü bu hayatta yakışıklı olarak algılandığım tek yer orasıydı. Göbeğimin sarktığı günlerde halk plajında sırım gibi duruyordum; zira halkımız bir göbek salma yarışına çıkmış gibiydi.

        Bu yıl da alışkanlıktan, “Belki orada yine mutlu olurum” diye halk plajına gittim. Bu bir hataymış; çünkü artık göbeğim yok ve bu zayıflıkla halk plajında “muselmann” gibi duruyordum. Muselmann, Nazi döneminde toplama kamplarında açlıktan görünümü değişen esirlere verilen addır. Halkımız maşallah o kadar gürbüz ki, göbekler o kadar fora ki emin olun bu zayıf halimden utandım. “Muselmann” diye damgalanmayı kabul ettim.

        Babam başta halk plajına gitmeye karşıydı; çünkü burbon viskinin rutin olarak tüketilmediği bir yerde oturmayı kabul edemeyeceğini söylüyordu. Halk plajında ise burbon, bir salgın hastalığın adı olarak algılanabilirdi. Ben bu tepkisi yüzünden belki gelmez diye sevinirken o bana işkence etmek için maalesef yine de geldi. Babam eskiden de pek hızlı hareket eden biri değildi. Şimdi ise o günlerden 50 yıl kadar daha yaşlı, üstelik ayağı kırık durumda. Bu yüzden halk plajının kapısından oturacağımız yere 50 metre kadar olduğu halde bu mesafeyi aşması yarım gün filan sürdü. O varıncaya kadar zaten dönme vaktimiz gelmişti; dolayısıyla o, halk plajını sadece yavaşça bir teftiş etmiş oldu.

        Babamın bakışları bir tuhaftır. Eskiden çocukken, sokakta onu durup dururken çevirip döverlermiş. “Bunu neden yaptın?” diye sorulunca da “Bana kötü baktı” cevabını verirlermiş. Halbuki o kötü filan bakmıyordu, sadece bakışları bir tuhaftı. Halk plajında da etrafa o gözlerle bakıyordu. İnsanlar ondan çok tedirgin oldu. O bastonuyla Afrika’da yerlileri denetleyen kolonyal vali edasında yürüyordu. Plajda ağzında piposu bile vardı. Arada nefeslenmek için durduğunda yanındaki mataradan rakı da içiyordu. Düşünün, sıcaklık 40 küsur derece ve rakı içiyor. Ben “Herhalde artık ölür" diye cep telefonumla çekim yapmaya hazırlandım, ama o yine rakı içtikten sonra daha da dinamik hale geldi. Agresifleşti ve insanlar hakkında yüksek sesle yorumlar yapmaya başladı. Birkaç kez fazla hızlı yiyen bir adama bastonuyla vurdu. “Bunu niye yaptın?” diye sorduğumda, “Ben mangal yakanlardan hoşlanmam” cevabını verdi. “Eğer mangaldan hoşlanmıyorsan tam da yerine geldin, halk plajı bir nevi mangal cehennemi gibi bir yerdir” dedim.

        Üstelik bizim halk plajında mangalı gerilla taktikleriyle yakarlar. Mangal yakanlar sanki bir alev silahı kullanıyor gibiydi. Babam bunu görünce hayatında ilk kez mangal yakanlardan hoşlandı; çünkü lav silahını o plajı yakmak için kullanabileceğini düşündü. Biliyorsunuz, Amerikalılar da mangal yakmaktan pek hoşlanırlar. Ama herhangi bir Amerikalı buraya adımını attığı anda ölürdü. Çünkü yakma biçimiyle mangal, bu plajda bayağı ölümcül tehlike oluşturuyordu. Anladığım kadarıyla halkımız her yiyeceği, üzerinde en az o yiyecek kadar yağ taşıyan biçimde tüketmek zorunda. Çünkü köfte pişirirlerken bakıyorum da mangalın altında biriken yağ miktarıyla istenildiği anda bir kimyasal savaş çıkarmak mümkündü.

        Bazen azgın çocuklar bu mangallara çarparak yağların plaja dökülmesine neden oluyordu. Mangal seven Amerika’da bu hareket bile birinci derece cinayetten hapse atılmak için yeterli sebepti. Ben plaja girerken büyük bir karınca sürüsünün plajı terk etmekte olduğunu gördüm. “Acaba babam geldiği için mi kaçıyorlar” diye düşünürken, karıncaların yerlere saçılan yemek atıkları ve çekirdek kabuklarından yüzyılın sonuna kadarki yiyecek stoklarını yapmakta olduğunu gördüm. Babam bu konuda da “Burası plaj değil, kasabanın çöplüğüne dönüşmüş” diye bağırdı. İnsanlar bu sözleri çekirdeklerini çitleyerek ve gülerek karşıladılar.

        Babam oturacağımız yere varınca rakısından bir fırt aldı ve “Götür beni buradan” diye bağırdı. O esnada herkesin suratında bir ferahlama gülümseyişi oluştuğunu gördüm. Yarım gün kaldıktan sonra plajdan çıktığımızda, galiba alev silahı nedeniyle bir yangın çıktı, ama buna rağmen halkımız mangal keyfini bozmadı. Babam “Halkın vereceği oydan sen hayır bekle” diye söylendi ve gece yarısında günü burbon içerek bitirdi.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ