Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar 1 şarkı, 16 saat, 23 eser, 1440 dolar

        Ekin TÜRKANTOS/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        İstanbul’da şu aralar oldukça ilginç bir sergi var. Bir deney aslında, bir taraftan da film kurgusunu andırıyor. Adını açıklamak istemeyen koleksiyoner bir işadamının fikri... Ona “Patron” diyorlar. Gittiği bir gece kulübünde “Howl at the Moon” adlı şarkıyı dinlediğinde bir anda kafasında bir proje şekilleniyor. Ve bu doğrultuda bir kontrat hazırlayıp aynı okulda okuduğu, aynı çevrede hayatını sürdüren ressam arkadaşına teklifini sunuyor. Kontratın maddeleri çerçevesinde ressam en az 3, en fazla 7 gün kendi belirleyeceği zaman diliminde 4’er saat bir stüdyoya kapanacak. Odada sadece bir mat ve resim malzemeleri, 1 litrelik su bulunacak ve elbette istediği zaman tuvalete gidebilme özgürlüğü var.

        Bu süre zarfında aynı şarkıyı 80 desibel yüksekliğinde defalarca dinleyecek ve resim yapacak. İsterse resim yapmayabilir. Ve yaptığı resimler “Patron”un olacak. Şarkı başına da 9 dolar kazanacak. Ayrıca Patron, tüm süreci kaydetme hakkına da sahip. Ressam sadece fiziksel sağlığı bozulduğunda odadan ayrılabilir. Mental sağlığının bozulması odadan çıkış gerekçesi olamıyor.

        Daha önce Türkiye’de yapılmamış “Patron’un Deneyi” adlı proje şimdi bir sergiye dönüştü. Aralık ayında gerçekleşen projenin video kaydı da sergi bünyesinde gösteriliyor. 23 Eylül’e kadar Karaköy’deki Space Derbis Art’ta görülebilecek sergide resimler Cevdet Mehmet Kösemen’e ait. Yani Patron’un arkadaşına. Proje içerisinde çekimleri yapan yönetmen Lütfü Emre Çiçek ise korku-gerilim türü işleriyle tanınıyor. Proje, sanatçıyı tutsak olarak konumlamasıyla, sanatçısponsor ilişkilerini, sanatın kuvvet ve sermaye ile bağını inceliyor. Sanatçının her dakikasını sözleşmeyle paraya çeviren proje kapsamında Kösemen, 16 saat süreyle 23 eser çıkarmış ve 1440 dolar kazanmış. Bu projeye “Evet” diyen ve ilginç eserler çıkaran Cevdet Mehmet Kösemen ile bir araya geldik. Patron ise kimliğini açıklamak istemediği için sorularımızı mail ile yanıtlamayı seçti.

        Biraz seni tanıyalım mı?

        Ankara doğumlu, 31 yaşında, İstanbul’da yaşayan bir ressam ve yazarım. Liseden sonra Amerika’ya Cornell Üniversitesi’nde hayvan bilimi ve sinema okumaya gittim. 1.5 sene sonra yatay geçişle Sabancı Üniversitesi’ne geçtim ve Güzel Sanatlar Grafik Tasarım Bölümü’nden mezun oldum. İngiltere’de Goldsmiths College’da medya ve toplum üzerine master yaptım. Türkiye’ye dönünce metin yazarlığı yaptım. 2005’te “Türk İslam Tarihinde Hayali Varlıklar” isimli bir kitabım çıktı. Bunların sayesinde bir teklifle İtalya’da Colors Dergisi’nde editörlük yaptım. 2013’te ilk kişisel sergimi açtım.

        Bu fikir nasıl oluştu?

        ‘Patron’ bizim arkadaş grubumuzdan biri. Benim ilk çalışmalarımı alan ve kendi iç dünyasına yakın bulan biriydi. Projesinden bahsedince üzerinde birkaç gün düşündüm. İlk başka kolay para gibi düşünsem de üzerimde nasıl bir etkisi olacak diye merak ettim. Ve projeyi kabul ettim.

        Peki proje sana nasıl hissettirdi?

        Severek ve karınca gibi çalıştım. Gündüz kendi işlerimi halledip akşam yemeğimi yiyip 21.00 gibi stüdyoya gidiyordum.

        Sözleşme kapsamında resim yapmama şansın da vardı. Yapmak istemeseydin ne olurdu?

        Açıkçası beni tanıyanlar bilir, öyle bir şey olmazdı. Kendimi hep bir şeyler yapmak zorunda hissederim. Normal bir kariyerim olmadığı için onun hakkını vermek istiyorum.

        İlk gün kaç tane iş çıktı?

        İlk gün 8, ikinci gün 5, üçüncü gün 6, dördüncü gün de 4 eser çıktı. Renk skalamda siyah, beyaz, kırmızılar vardı. Sona doğru sarı ve tropikal efektler ortaya çıktı. Yeni bir renk skalası keşfettiğime sevindim. Bilgisayar oyununda bölüm geçmiş gibi hissettim.

        'BU PROJE ÖZGÜN GÖNDERMELER YAPIYOR'

        Projeyi kafasında oluşturan ve kontratını hazırlayarak Cevdet Kösemen’e teklifini yapan Patron yanıtlıyor:

        Adınızı neden gizliyorsunuz?

        İsmimin gizli kalması bu deneyin ruhuna uygun. Deneyin sorduğu sorulara başka bir boyut katıyor, metaforlarını zenginleştiriyor. İkincisi de “Patron” ileride yapacağı deneylerde özgür olmalı. Benim diğer kimliğimi “Patron” taşımak zorunda kalmamalı.

        Projeye başlarken aklınızda ne vardı?

        Arkadaşlarımla eğlenmeye çıktığım bir gece “Howl at the Moon” parçasının dizelerinden etkilendim: “I see the world with eyes of desire /A warm blooded beast/With a beautiful smile” (Dünyayı arzunun gözleriyle görüyorum/ Sıcakkanlı bir canavar/Güzel de bir gülüşü var) Cevdet Kösemen’in işlerini yakından takip ediyordum. Onun ellerinde bu dizelerin hakkıyla canlanabileceğini düşündüm. Sonrasında üretim sürecini bir deney olarak dizayn ettim ve kontratı oluşturdum. Sanatçımızın ne eserler üreteceği veya eser üretip üretmeyeceği kontrat oluştuktan sonra benim için ikinci planda kaldı. Deneyin dizaynının sanat pazarının işleyişinden Marksist ekonomi teorilerine, sufizmdeki çilehanelerden Jeremy Bentham’ın panoptikon modeline kadar çok farklı konulara özgün göndermeler yapıyor olması beni çok heyecanlandırdı. Ve bu heyecanla Kösemen’e teklifimi yaptım.

        Nasıl bir ruh hali oldu?

        Size ait farklı bir fikrin hayata geçtiğini görmek kadar insanı mutlu eden bir şey olamaz.

        Yakın arkadaşınızla bu projeyi gerçekleştirmenin özel bir nedeni var mı?

        Sanatçımız, yönetmenimiz ve galeri sahibemizle benzer uluslararası eğitim ve tecrübeye sahip olduğumuz için benzer bir vizyonla projeye bakabileceğimizi biliyordum. İkincisi de hepsini yakından tanıdığım için yeteneklerine güveniyordum ve iyi bir ekip olacağımızı biliyordum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ