Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Bu filmin adı Türkiye!

        Eyüp TATLIPINAR / HABERTURK.COM

        'Film değil gerçek' kategorisinden haberler bugünlerde de eksik kalmadı. Yakın tarihimiz bu konuda efsanelerle dolu zaten; Türkiye'yi bölmemek için pastayı kesemeyen vali, hiç işgal edilmemiş şehrin kurtuluşunu kutlayanlar... Anmayla, kutlamayla, eğlenceyle 'ufak' bir problemimiz var galiba. Yoksa gerçeklikte değil de bir filmin, gösterinin içinde mi yaşıyoruz?

        Hafta içinde haberi duymayan, üzerine iki çift laf etmeyen kalmamıştır büyük ihtimalle:

        Hatay'ın Hassa ilçesinin belli başlı yöneticileri, kaymakamı, belediye başkanı, ilçe emniyet müdürü ansızın Turhal ailesinin evini ziyaret ettiler. Kameralar kayıtta, flaşlar patlamadaydı. Yetkililer o ana kadar bu törensel ziyaret hakkında hiçbir fikri olmayan anne babaya kameralar önünde pat diye, polis memuru oğullarının Hakkari'de şehit düştüğü haberini verdiler. Aile neye uğradığını şaşırdı. Ajanslar görüntüyü haber olarak abonelerine geçti.

        İnsanın en özel anlarından birinin; fazlasıyla yıkıcı bir haberi alırken kendiyle ve yakınlarıyla baş başa kalmayı isteyebileceği bir anın, hiç umursanmadan kameraların önünde faş edilmesine gelen tepkiler hızla yaygınlaştı. Başbakan soruşturma başlatılacağını söyledi. Olayın fotoğraflarını web sitesinde galeri biçiminde yayınlayan kaymakamlığın savunması trajikomikti: Görüntüler gizlice çekilmiş...

        ŞOV DÜNYASINA ESİR DÜŞMEK

        Reality şovların günlük hayatı ele geçirmesi, kişisel çıkarların her şeyi ezip geçmesi, insani değerlerin reklama kurban edilmesi, içinde bulunulan duruma yabancılaşma... Sosyal medyada hakkında iki çift laf edenler bu vahim olayın çeşitli nedenlerine işaret ettiler.

        İşin 'şov' yanıyla ilgili kısmı belki de en çok Fransa'nın kültleşmiş felsefecilerinden Guy Debord'un 'Gösteri Toplumu' kitabında anlattıklarıyla uyuşuyor.

        Debord epey karamsar biriydi, 1960'larda yazdığı kitabında dile getirdiği fikirleri 1994'te intihar edene kadar değişmedi. Ona göre toplum bütünüyle bir gösterinin parçasına dönüşmüştü; herkes, her şey bu gösteride yer almaktaydı. Devlet kurumları da insanlar da hem oyuncu hem seyirciydi. Ve her şey bir gösteriye dönüşürken aynı zamanda sahteleşiyordu.

        TÜRKİYE'NİN 'ZENGİNLİĞİ': ACILARIN, VİCDANLARIN KULLANIM DEĞERİ

        Olayın evrensel yanı bir yana, Türkiye bu konuda epey zengin. 'Şov dünyası' sürekli yeni sahnelerle, olaylarla, oyuncularla besleniyor. Gösterinin heyecanı o kadar baş döndürücü ki, herkes sahneye çıkmak için can atıyor; binbir türlü olayın anlamı, içeriği, gerçeklikle bağı bu heyecana kurban ediliyor. Ve bu sahnede herkese, her olaya yer var.

        Malum; kötü günlerden geçiyoruz. Ve her bir faciada, skandalda acıların, samimiyetlerin, vicdanların yarıştırılmasına, diğer gözlere sokulmasına tanıklık ediyoruz. Bir konu hakkında acı çeken o acıyı herkesin yaşamasını, yaşadığını göstermesini talep etmekten hiç çekinmiyor. Acıların mahremiyeti, vakarlı yaşandığı günler geride kaldı. Artık onların da bir kullanım değeri var. Gösteride önemli roller üstleniyorlar.

        KAPILARINI SOMA İÇİN AÇAN GECE KULÜBÜ

        Soma faciasının acısı epey sıcaktır, eğlenceler iptal edilmiştir... Günlerdir kapalı olan 'sosyetik gece kulübü' Reina kapılarını açmaya sosyal medyada yayınladığı şu ilanla karar verir; “Reina bu gece kapılarını Soma için açıyor.” Gecede elde edilen gelirin Soma'ya bağışlanması insanların etkinliğe tepki göstermesini engelleyemez.

        Toplumsal yas değil, kitlesel bir gösteri... Gösterinin parçası olmamak da kolay sayılmaz.

        'ATATÜRK' KÜFÜR EDİNCE... 'UFAK' BİR PROBLEM Mİ VAR?

        Çok değil, geçen günlerden birine gidelim:

        Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Atatürk'ün Tekirdağ'a gelişinin 87. yılı için bir kutlama programı hazırlamıştır. Temsili Atatürk limana girerken ağzından şu sözler dökülür: “Erkekleri s…tir edin. Kadınları huzuruma getirin. Ben tek tek yerleştiririm.”

        Olay medyaya yansıyınca tepkiler yine gecikmez. Belediye yetkilileri savunma yapma gereği duyar; olayın provalar sırasında yaşandığı söylenir ama Atatürk'ü canlandıran tiyatrocunun kınanması da ihmal edilmez.

        Belli ki kutlamalarla, eğlenceyle, anmayla ilgili 'ufak' bir problemimiz var. Tespite katılmıyorsanız, Sarıkamış şehitlerini anma etkinliğinde halay çekenleri gözünüzün önüne getirip bir daha düşünün.

        KURBANLIK TOSUNUN BÜYÜK KAÇIŞI

        Üç gün öncesinden, 'film değil gerçek' kategorisinden bir haber:

        Uruguay'dan yola çıkan büyük gemi, taşıdığı 10 bin 334 büyükbaş hayvanla Samsun Limanı'na demirler. Hayvanlar kurban bayramı için pazarlara gönderilmek üzere limana indirilirken bir tosun sıradan kurtulup denize atlayarak kaçar. 4 mil açığa kadar yüzer ama yapabileceği fazla bir şey yoktur. Denizde tosunu gören balıkçılar polisi arar. Sonuçta tosun pazara gönderilmeden önce deniz polisini epeyce uğraştırır. 'Renkli' görüntüler medyaya yansır.

        GELENEĞİ YAŞATIRKEN NEDEN KOMİKLEŞİYORUZ?

        Vaktiyle, popüler kültürle ilgili 'Dünyevi ve Kutsal' adındaki eğlenceli kitabını çıkardığında araştırmacı Özgür Taburoğlu, Türkiye'deki kutlama kültürüyle ilgili sorularımı yanıtlarken kurban bayramında sıkça rastladığımız bu tür manzaraları şöyle değerlendirmişti:

        “Kurban bayramları gibi törenlerimizi 'yaşatmak' konusunda bir dirençten söz edilebilir. Kutsallık taşıyan törenlerin içtihatla, eleştirellikle, yani en bilinen deyimle 'çağdaş yaşamın gerekleri'yle ilişkili görülmemesi bu komik ya da acıklı durumların nedenine dönüşüyor. Kurbanlıklar tarihin her aşamasında sahibinden kaçıp kurtulmuştur ama bunun bir metropol kalabalığında yaşanması gülünç bulunur. Burada geleneksel olanın çarpıtılması ya da yozlaşması söyleminden çok, bağlılıklarını 'aslına uygun' yerine getirmek isteyenlerin yarattığı durumlar, dramlar üzerinde durulmalı. Burada iş din adamlarına düşüyor.”

        YILBAŞI TACİZCİSİNE KARŞI SOKAĞI SAVUNMAK

        Aynı söyleşide Taburoğlu, yılbaşı kutlamalarında yaşanan taciz olaylarını da değerlendirmişti. Söylediklerinden çıkan anlam şöyleydi: Kitlesel eğlencelerde yaşanan taciz olaylarını 'sokağın' kötü, tekinsiz bir yer olduğunu telkin edecek biçimde yorumlamaktan ve tacizcileri bir kimliğin, grubun temsilcisiymiş gibi gösteren sıfatlardan kaçınmak gerekir.

        Burada, her yılbaşı gecesi tacizci arayan, bir olay çıkması için pusuda bekleyen televizyon kameralarını da göz önünde bulundurup, Taburoğlu'nun yorumuyla Debord'un 'gösteri toplumu' eleştirisi arasında bağ kurabiliriz pekala.

        BİRAZ ANTRENMANA NE DERSİNİZ?

        Yabancılaşma... Geleneklerle, kutsallıklarla modern zamanlar arasına sıkışmışlık... 'Gösteri toplumu'na esir düşme...

        Biraz antrenmana ne dersiniz?

        Örneğin, kadınlara uygulanan şiddete karşı çıkmak için sıkılıkla düzenlenen bir kampanya türü var; birbirinden ünlü isimler yüzlerinde yara bere makyajıyla objektife poz veriyorlar. Ardından bu fotoğraflar sergileniyor, sitelerde galeri olarak yayınlanıyor, reklam panolarında karşımıza geliyor... Sizce de bu kampanyanın sürekli tekrar edilmesinde bir gariplik yok mu? Sizce de aynı tür kampanyanın sürekli tekrarlanması, ünlülerin kendilerini göstermesi için bir bahaneye dönüşmüyor mu?

        Örnekler bol. Yakın tarihlerde yaşanmış aşağıdaki hangi hikayenin hangi nedenle nasıl bir ilişkisi bulunduğunu değerlendirmek size kalsın. İyi eğlenceler.

        SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİNE HALAYLI ANMA

        Sarıkamış’ta şehit olan 90 bin asker için, Kocaeli’de belediyenin himayesinde düzenlenen anma gecesine katılanlar, törenin ilerleyen dakikalarında halay çekmeye başladı. / 2010

        10 KM KOŞARAK, 3 KM YÜZEREK KAÇAN BOĞA

        Kurban bayramında, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde ipini koparan angus cinsi kurbanlık dana sahiplerini peşine düşürerek yaklaşık 10 kilometre koştu ve 3 kilometre yüzdü. Altınoluk’ta çıktığı sahilde yakalandı. / 2010

        TATLISES'TEN KÜÇÜK KIZA KÜFÜR

        İbrahim Tatlıses kurban bayramının son gününde 800 kişiye konser verirken sahneye çıkardığı küçük hayranına şuursuzca “Vay küçük o…” deyince Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da bulunduğu salonda gerilim yaşandı. / 2010

        ŞARKICI MURAT GÖĞEBAKAN İÇİN DANSÖZLÜ ANMA

        Hayatını kaybeden şarkıcı Murat Göğebakan için İstanbul'daki bir otelde anma gecesi düzenlendi. İlerleyen dakikalarda sahnede bir şarkıcı onun eserlerini seslendirirken şampanyalar patlatıldı, eğlenildi, masalarda dansöz gezdi. Aile, anma programıyla alakalarının bulunmadığını açıkladı. / 2014

        YILBAŞI İÇİN BÜYÜK ORGANİZASYON! AMA WC BİRAZ PROBLEMLİ

        2010’a girilirken, açılışı henüz gerçekleştirilmemiş Levent’teki Sapphire binasında verilen yılbaşı partisi, Milliyet’in Cadde ekindeki habere göre organizasyon faciasıydı; “Tek kişilik tuvalet sırasına dayanamayan sosyetik konuklar, lüks binanın çatısında gözden kaybolmak zorunda kaldı.”

        NOEL BABA'YI ŞEHİRDEN KOVAN YENİÇERİ

        Bolu'da yılbaşı kutlamalarını protesto etmek isteyen Büyük Birlik Partili bir grup şehrin en işlek caddesinde padişahı, Noel Baba'yı ve bir yeniçeri askerini canlandırdı. Padişah hediye dağıtan Noel Baba'yı görüp kızınca Yeniçeri'ye onu şehirden kovma görevi verdi. Caddedeki kovalamaca medyada geniş yer buldu. / 2014

        DÜĞÜNDE İSTEK ŞARKI İÇİN SİLAHLI ÇATIŞMA

        Osmaniye'de açık alanda yapılan bir düğünde, düğün sahibi ile komşusu arasında çıkan silahlı kavgada 3'ü polis 23 kişi yaralandı. Kavgayı özel harekat polisleri güçlükle yatıştırdı. 40 kişi gözaltına alındı, aramada 5 pompalı tüfek ele geçirildi. Soruşturmada kavganın nedeni ortaya çıktı; kız tarafının düğün şarkıcısından söylemesini istediği şarkıyı erkek tarafının istememesi... Hangi şarkı için anlaşmazlığa düşüldüğü haberlere yansımadı. / 2014

        PASTAYI KESEMEM, TÜRKİYE'Yİ BÖLEMEM

        Bolu Valisi'nin Cumhuriyet'in 78. yıldönümü için verdiği resepsiyonda sıra doğum günü pastasının kesilmesine gelmişti. Büyük emekle, 15 günde yapılan 15 kiloluk pasta kutlama salonuna getirildi ama valiye göre bir problem vardı; pasta Türkiye haritası şeklindeydi ve ortasında Atatürk portresi yer alıyordu. Pastayı kesmeyi reddeden vali salondan büyük alkış aldı, pasta mutfağa geri götürüldü. / 2001

        NEYE, NEDEN ÜZÜLDÜĞÜNÜ AÇIKLAMAK ZORUNDA KALAN BEREN SAAT

        7 Haziran seçimlerinin ardından tansiyonun yükseldiği ortamda, yakılan bir HDP minibüsünün tüm vücudu sargılı şoförünü görüp, sosyal medya üzerinden kaygılarını belirten, itidal çağrısı yapan oyuncu Beren Saat takipçilerinden büyük tepki gördü. Daha sonra Kopenhag'da bir parkta iki yavrusunu sırtında taşıyan kuğuyu fotoğraflayıp sosyal medyada paylaştığında, 'üçlü koalisyon istemekle', hainlikle itham edildi. Şehit ailelerine başsağlığı dilememekle suçlandı. Vaktiyle çektiği popüler bir filme set olan köşkün önünde protesto gösterisi düzenlendi. Neye, neden üzüldüğünü açıklamak zorunda hisseden Saat'in sosyal medyada paylaştığı, bir tür topum eleştirisi yaptığı yazısı büyük beğeni topladı, gündemin üst sıralarına çıktı. / 2015

        BİR HEDİYE OLARAK DEPREMZEDE PORTRESİ

        Büyük yıkıma neden olan 2011 Van depreminin simgesi, hayata son bakışı fotoğraflanan Yunus'tu. Başbakan Tayyip Erdoğan ertesi yıl şehri ziyaret edip konuşma yapmak için kürsüye çıktığında kendisine bir hediye verildi; gösterişli biçimde çerçevelenmiş hediye fotoğrafta, depremzede Yunus'un simgeleşmiş portresi yer alıyordu. / 2012

        İŞGAL EDİLMEYEN MARDİN İÇİN DÜŞMANDAN KURTULUŞ KUTLAMASI

        Mardin’in kurtuluşu 2010'da 91. ve sonuncu kez kutlandı. Sonuncu kez kutlanmasının nedeni Mardin’in hiç düşman işgaline uğramamış olmasıydı. Durum yeni fark edilmişti. Fakat insanların kendilerini boşlukta hissetmemesi için kutlamalara Onur Günü adıyla devam edildi.

        ÖCALAN'A GELİNLİKLİ TEPKİ

        Önceki hafta Yozgat'ın Sorgun ilçesinde PKK saldırılarını protesto eden 500 kişilik grup, Abdullah Öcalan'a gösterdiği tepkiyle dikkat çekti; üzerine gelinlik giydirilmiş bir mankenin kafasına Öcalan'ın fotoğrafı yerleştirilmişti. / 2015

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ