Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Aşk İçİn alfa lazım’

        Neslihan PEKER/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Geleceği merak ediyoruz, bir taraftan da ona eskisinden daha yakınız. Bilimsel araştırmalarda kat edilen yol, son 15 sene içerisinde gözle görülür bir fark yarattı. Fütürizme olan ilgi de bu süreçle beraber arttı. Gazeteci Ürün Dirier’in ilk kitabı ‘Cesur Yeni Dünyada / I Love Tesla’ 7 yıllık çalışmasının ürünü. Şimdiye kadar yaptığı araştırmalar, haberler ve röportajlardan derlediği kitap son yılların bilimsel fenomenlerini masaya yatırıyor.

        Ne yazık ki kadınların bilimle ilgili kitap yazmaları pek beklenmez. Bu ilgi ne zaman başladı?

        Çocukluğuma dayanıyor, annem ve babam bana Bilim Teknik Dergisi’nin çocuk ekini alırlardı, bu anlamda büyük bir merakla büyüdüm. O zaman neden gazeteciliği meslek olarak tercih ettiğimi düşünenler olabilir, ben hep “araştırmacı gazeteci” olmak istedim. Bilim kadını olamazdım çünkü çok tez canlıydım, tepkimelerin ne olduğunu anlamak için üç ay bir labarotuvarda bekleyemezdim. Yani sonuç nasıl olmuş belirlensin ben de araştırıp yazayım...

        Bilime düşkün insanlar genellikle kuşkucu bir karaktere sahiptir, neden sonuç ilişkisini anlamaya çalışır, siz öyle misiniz?

        Kesinlikle sevgi, aşk söz konusuysa kuşkucu değilimdir. Bilim kurguya, fantastik şeylere yatkınım. Bu bilimsel yaklaşıma aykırı değil, örneğin kuantum fiziğe göre her türlü olasılık mümkün. Yani karşımızda şu anda duran bu bardak gerçekten orada mı? Bir sürü olasılık mevcut aslında.

        Ben de o zaman aslında yarı zamanlı Elf Kraliçesi olabilirim... Yani ortaya bu mantık mı çıkıyor?

        Hayatta neden kültürler üretilmiş, kolaylık olsun bir denge oluşsun, uyumlu hareket edebilelim diye. Kuantumdaki çift yarık deneyinde bir atom altı parçacığı aynı anda iki delikten geçebiliyor ve yüzlerce yerde olabiliyor. Hayatta her şeyin aynı anda mümkün olabileceğini ispatlayan bir şey bu.

        Yani bir şey olmadığında “Aman canım ne takacağım başka bir olasılık olarak paralel bir evrende zaten olmuştur’’ mu diyorsunuz?

        Bu biraz akışa teslim olmak mı veya modern zamanların Pollyanna’cılığı mı? “Modern zamanların Pollyanna’cılığı” diyebiliriz. Rahat bir insan haline geliyorsun, akışa teslim olma hali de doğru. Ben çok da inançlı bir insanımdır aynı zamanda, kötüde de bir hayır olabilir. Aktüel Dergisi döneminde, “Kuantum fiziği ve tasavvuf aynı şeyi söylüyor” diye bir haber yapmıştım. Tasavvufi açıdan düşününce aynı anda iki şeyin olabileceği düşüncesi kültürümüze aykırı değil. “Her şerde bir hayır, her hayırda bir şer vardır’’ cümlesini kullanırız mesela. Ünlü teorik fizikçi Fred Alan Wolf, Mevlânâ’yı araştırmış tasavvufla yakından ilgilenmiş bir isimdir ve o da, kuantum fizik ile tasavvuf arasındaki paralellikten bahsetmiştir.

        Kitabınızın hazırlık süreci tam 7 yıl sürmüş.

        7 sene boyunca yaptığım araştırmalar, haberler ve röportajlardan derlediğim bir kitap oldu. İçinde son 10 yılın fenomen bilim konuları var. Robotik teknolojilerden siber saldırılara, endüstriyel hacker casuslardan, DNA araştırmalarına kadar... Aşk da var bu arada, bilim ona da dokunuyor.

        İsmi neden ‘Cesur Yeni Dünyada / I Love Tesla’ ?

        “Cesur Yeni Dünya” bir film, bir distopia...Filme herhangi bir gönderme yapmıyorum ama bu tabiri çok seviyorum çünkü benim cesur yeni bir dünyam var. Filmdekiyle alakası da yok. Nikola Tesla ismini kullanmamın nedeni ise, Edison elektriği kabloyla satarken, Tesla’nın kablosuz yanan bir ampulü elinde tutan fotoğrafı vardır. Kendisi, İyonosfer tabakasından faydalanarak tüm dünyayı aydınlatabilecek, elektrik ve enerji sağlayabilecekti ancak bu tüccarların işine gelmedi bu sebepten de kaybetti. Onun kıymetini artık anlıyoruz, benim yeni dünyamın tohumlarını atan ilk insandır. İnternet düşüncesinden tutun da, radar teknolojilerine kadar pek çok şeyin fikir babasıdır. Atom altı parçacıklarından da ilk bahseden odur. Tesla, yeni dünyanın kurucu babasıdır. ‘

        İDEAL EŞLE KARŞILAŞMAK İÇİN 470 YILA GEREK VAR’

        Kitabınızda birbirinden ilginç konular var, bunlardan biri de matematikte olasılık hesaplarına göre, ideal eşimizi bulmamız 470 yılda bir mümkün, bunu nasıl açıklarsınız?

        Bu İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Enis Sınıksaran ile matematikte şans ve kader üzerine yaptığım bir söyleşi sırasında bana aktarılmıştı. Her şeyin bir matematiği var, ben de iyi ve kötü şeylerin matematiği, olasılık hesapları üzerine araştırmamı yaparken aşk ve ideal eş konularını da gündeme getirdik. Benden ideal eşimde olmasını istediğim 10 özelliği saymamı istedi, saydım. Huyu huyuma, boyu boyuma derken, listenizdeki bütün maddelerin bir kişide tamamen tutması hesaplara göre ki-karşımda bunun hesaplamasını yaptı-470 yılda bire denk geliyor.

        O zaman kimse aşkı ve doğru eşini bulamıyor mu?

        Sevgi veya aşk başka şey, ideal eş ise başka. Diyelim ki çok âşık olduğunuz biriyle evlendiniz, yarın öbür gün aşkınız bittiğinde karşınızdaki, idealinizdeki kişi değilse geriye ne kalıyor ki? Diyelim sizin 10 maddelik listenizdeki kişi sarışın mavi gözlü, ama size çok uygun biriyle tanışıyorsunuz ancak kumral ve kahverengi gözlü... İşte tam da bu isteklerinize yüzde yüz uyacak kişi için 470 yıl hesaplaması yapıldı.

        ‘ÂŞIK OLMAK İÇİN ADRENALİN SALGILAMALI’

        Kitapta “Ses frekansları ile başarılı olmak, kusursuz cinayet işlemek veya birini kendimize âşık etmek mümkün” diye geçen bir bölüm var. Bunu biraz açabilir misiniz?

        İlk olarak Rusya ve Amerika bunun üzerine araştırmalar yapmış. Şu anda yaygın ve hatta çeşitli merkezlerde tıbbi amaçlı kullanılıyor. Beynin frekansları var alfa, beta, teta, gama gibi... Bu ses frekanslarına uygun üretilmiş müzikler var mesela, örneğin alfa yaratıcılığı tetikliyor.

        ■ Birini bu yolla kendimize nasıl âşık ediyoruz peki?

        Sevdiğin bir müziğin içine alfa frekansı yerleştirebilirsin, aynı zamanda subliminal mesaj da verebilirsin ki bir ses mühendisi bunu rahatlıkla yapabilir. Kişi alfa frekansındaysa, zaten yaydığı hava etkileyici olacaktır, karşısındaki kişinin biraz da tipiyse sonucun olumlu olma ihtimali yüksek.

        ■ Yani birini tavlamak için bize alfa mı lazım?

        Evet aşk için lazım. Bu frekans çocukluğumuzda yoğundur ancak 14 yaşında düşmeye başlar ve zamanla azalır. Bu sebepten ilk gençlik yıllarımızdaki gibi âşık olmayız. Bu arada, âşık olma potansiyelini artırmak için bir diğer yöntem de adrenalin salgılanmasıdır. Birisini etkilemek istiyorsanız, o kişiyle adrenalini yüksek sporlar yapabilirsiniz.

        ■ Peki ya cinayet işlemek?

        Kalbin belli bir ritmi ve atım hızı vardır. Eğer kişiye, bu ritmi nötrleyecek bir frekans gönderilirse kalbi durabilir ve neden durduğunu kimse bilemez.,

        'EBEDİYEN GENÇ KALMAK'

        ■ “Gençlik iksiri” olarak tanımladığınız “ağır su” denilen bir maddeden bahsediyorsunuz, nedir bu?

        Anti aging ile ilgili ne varsa kitabın sayfalarında yer aldı. “Ağır su” olarak tanımladığımız aslında suyun bir formu. “Döteryum” denilen bir maddeden oluşan bu form, DNA’daki hücre hasarını engelliyor. Şu anda Amerika’da bu suyun içeriğinden oluşan yiyecek ve içecekler üretilmeye başlanmış.

        ■ Kendini donduran insanlar hakkında bilgi verebilir misiniz?

        Kendini donduran 260 kişi var. Tabii bunlar zengin insanlar, sözleşme imzalamışlar. İleride hastalıklara tamamen çare bulunduğu, yaşlılığın durdurulduğu bir zamanda yeniden hayata dönmeyi hedefleyerek bunu yapmaya karar vermişler, oldukça yüksek bir maliyeti var. Sıvı nitrojen dolu tüplere kapatılan bu kişilerin bedenleri asla çürümüyor. Tabii şu var ki, bu insanlar ileride bir gün hayata döndürüldüklerinde hafızaları aynı olacak mı bu bir sır henüz.

        'GENÇ ERKEKLER BABALARI KADAR GENÇ DEĞİL'

        Erkeklerin feminenleşmesine değinmiş, babaları kadar erkek olmadığının altını çizmişsiniz...

        Günümüzde yapılan araştırmalara göre kimyasal atıkların yoğun olduğu bölgelerdeki pek çok kuş türü ve deniz canlısının üreme kabiliyetlerinin azaldığı, eşcinsel kuşların var olduğu veya organlarının küçüldüğü saptanmış. İnsan ırkına baktığımızda da bu kimyasallar erkekleri etkiliyor.

        'KANSERİ MATEMATİKÇİLER YENEBİLİR'

        Matematikçiler ve kanseri ortadan kaldırmak arasında nasıl bir bağ var?

        Kanserin bir matematiği, şekli ve geometrisi var... Hep aynı şekilde büyüyor, yayılma ve gerileme eğilimi mevcut. Günümüzde herkes sadece kendi bilim dalı içinde çalışmalarını sürdürüyor, yani kimse Leonardo da Vinci gibi hem ressam, hem mühendis, hem botanikçi değil. Bu anlamda da tıp bütünsel bakış açısını yitirmiş durumda, bunu ben söylemiyorum görüşler bu yönde. Matematiği en çok kullanan bilim dalı şu anda fizik ve bakın, çok ilerlediler. CERN’de tanrı parçacığını bulmak için çalışıyorlar, ancak tıp hâlâ kanser hastalığının çözümünü bulabilmiş değil. Kitapta bunu ayrıntılarıyla anlatıyorum

        'TÜRK KADININ NEDEN KENDİNE KÖTÜ DAVRANAN ERKEĞİ TERCİH ETTİĞİNİN BİLİMSEL NEDENİNİ BULMAK İSTİYORUM'

        Bundan sonrası için bir kitap projeniz var mı?

        Kadın erkek ilişkilerine değineceğim bu sefer, tabii gene bilimsel olarak... Özellikle araştırmak istediğim konu ise Türk kızlarının neden kendilerini üzen, zarar veren erkekleri seçme eğiliminde olduğu...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ