Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi David Bowie’ye benzeyen cool bir köpeğin maceraları

        GÜLENAY BÖREKÇİ

        gulenayb@gmail.com

        Çocuk kitapları için yazdığı eleştirileri yıllardır takip ettiğim Gökçe Gökçeer, şimdi “Pöti: Bir Barınak Köpeğinin Maceraları” adlı kitapla okur karşısında. “Pöti” tam da Gökçe’den bekleyebileceğim gibi leziz bir kitap. Şirin mi şirin, eğlenceli mi eğlenceli... Üstelik güzel mesajları var, çünkü Gökçe’nin yazılarında hep ele aldığı temaları içeriyor. En güzel kısımsa, kitabın kahramanı olan Pöti’nin barınaktan evlat edinilmiş gerçek bir köpek olması.

        Gökçe Gökçeer’in Redhouse Kidz Yayınevi’nden çıkan “Pöti”sini okurken Japon animasyon devi Miyazaki’nin meşhur filmi “Nausicaa”yı hatırladım. Filmin kahramanı olan cesur ve güzel Nausicaa, her seferinde gözlerimi yaşartan bir sahnede vahşi bir çöl tilkisiyle karşılaşıyordu. Sahne tam olarak şöyleydi: Nausicaa elini uzatıp tilkiyi okşuyor ama böylesi bir tatlılığa alışık olmayan tilki “Kim bilir bundan bana ne kötülük gelecek” korkusuyla dişlerini onun eline batırıveriyordu. Elinden kanlar akan ve canı çok yanan Nausicaa yine de elini çekmiyor, tilkinin onu ısırmasına ses çıkarmıyor ve sakin bir sesle arka arkaya “Korkacak bir şey yok” diye fısıldıyordu. Çünkü biliyordu; tilki de herkesin kötü sandığı bazı insanlar gibiydi, kötü bir şey yaptığında cezalandırılmasa, artık şiddete başvurmazdı. Pöti de işte tam olarak bu tilki gibi... Vahşi değil belki ama sokakta ve barınakta yaşadığı travmaların etkisiyle korkmuş, bu yüzden mesafeli, soğuk. Daha sonra başka maceralarını da okuyacağız hatta araya arkadaşı Dede’nin maceraları da karışacak ama bu ilk kitap aslında onun yeni evine alışma, korkularını yenme ve kendini mutlu hissetmeye başlama sürecinin hikâyesi. Gökçe’yle kitabını ve Pöti’yi konuştuk.

        ■ Gökçe, nasıl karar verdin bir çocuk kitabı yazmaya ve üstelik gerçek bir köpeği kahramanın yapmaya?

        Çocuk kitaplarıyla bunca yıldır haşır neşir olup durmadan onlar hakkında yazınca, ister istemez kendimi o dünyanın bir parçası hissetmeye başlamıştım. Yıllardır bir şeyler yazmanın hayalini kuruyor, ufak tefek şeyler karalıyordum. Ama asıl kıpırtı Pöti’yle tanışınca başladı. Çok sevdiğim Pöti biraz acayip, fazlasıyla nevi şahsına münhasır bir köpek. Sanki kahraman olmak için doğmuş gibi. İstedim ki bütün çocuklar onu tanısın, sevsin.

        ■ Başta çok sevgi dolu bir köpek değilmiş...

        İlk geldiğinde Pöti’nin mesafeli ve soğuk bir köpek olduğu doğrudur. Bize ancak zamanla alıştı, sevdi. O zamanlar ev arkadaşım olan sahibine bağlılığından bahsetmeme gerek bile yok tabii ama benimle ilişkisi de çok özeldir. Manevi annesi sayılırım, adını ben koydum. Barınaktan alınan köpeklerin minnet duygularının bire bir şahidiyim. Hayvan beslemek isteyenler ya barınaktan ya da sokaktan evlat edinmeli. Petshop’tan hayvan alınmasına dayanamıyorum. Keşke insanlar yavru köpek takıntısını da aşsa. Hem yetişkin bir köpek beslemek çok daha kolay. Binlerce yetişkin hayvan yuva bulmak için sıra beklerken yavru köpek peşine düşmek acımasızlık. Hayvanları kısırlaştırmamak da öyle.

        ■ Pöti nasıl sakin ve mutlu bir köpek oldu?

        Bir köpeğe yaptığı bir şey yüzünden kızıp bağırır, şiddet uygularsanız, aynı davranışı tekrarlama olasılığı çok yüksektir. Yapmanız gereken aslında sadece onun kötü davranışlarını ortadan kaldıracak koşulları ayarlamak olmalı. Ve elbette pozitif eğitim... Pöti’nin bizi üzen ya da kızdıran çok büyük sorunu olmadı. Kimse de onu cezalandırmadı...

        ■ Kitabın sonunda hem çocuklara hem anne babalara notların var...

        Köpek beslemek isteyenlerin ille safkan köpek almak zorunda olmadıklarını ve mutlaka barınaklara gitmeleri gerektiğini anlattım o notlarda. Bir kişi bile dikkate alırsa, ne mutlu bana. Unutmadan; Mustafa Gündem’den de söz etmeliyim; Pöti’yi öyle güzel çizdi ki, çocuklar bayıldı. Hatta kitaptaki Pöti gerçeğinden daha sevimli oldu. Gerçek Pöti biraz fazla “cool” bir köpek.

        ■ Pöti’nin bir gözü başka renk, öteki gözü başka. Farklı olması onu mutsuz ediyor mu?

        Pöti başta bundan üzüntü duyuyor. Ama arkadaşları onu teselli ediyor ve gözlerinin güzelliğini vurgulayarak farklı olmanın kötü bir şey olmadığını hatırlatıyorlar. Pöti de rahatlıyor, mutlu oluyor.Gerçek Pöti gözlerinin farklı renkte olduğunu bilseydi üzülür müydü, emin değilim. Belki David Bowie’ye benzediği için hava bile atardı.

        ■ Farklılıklarımızın bizi çekici kılan şey olduğunu söylersem, katılır mısın?

        Kesinlikle katılırım! Herkes aynı olsaydı, hayat çekilmez olurdu. Farklılıklardır insanı insan yapan. Hatta tüm canlıları özgün kılan...

        ■ Peki Pöti köpek değil bir çocuk olsaydı ve yine bizimki gibi bir toplumda yaşasaydı, farklı olması başına ne işler açardı?

        Pöti bir çocuk olsaydı, belki de önce çocuklar tarafından dışlanırdı. Çünkü çocuklar inanılmaz paylaşımcı ve barışçıl olabildikleri gibi acımasız da olabiliyor, farklı olanı dışlıyorlar. Onu kabul etmeleri, benimsemeleri zor oluyor. Bu yüzden çocuklara farklı olmanın, farklılıkların kötü değil tam aksine güzel bir şey olduğu anlatılmalı.

        "KIZIMIN HAYVANSIZ BÜYÜMESİNİ İSTEMİYORUM"

        ■ Okurlara kendini nasıl anlatırsın? Neler yapıyorsun, nasıl bir hayatın var?

        Şu aralar vaktimin neredeyse tamamını 5 aylık kızım Umay’a ayırıyorum. Onunla ilgilenmek başlı başına bir iş. Yorucu ama tarifsiz bir mutluluk aynı zamanda. Kalan zamanımda da kitap okuyor, yazıyor ve yeni projeler üretiyorum. Okullarda “Köpeklerle Doğru İletişim” diye bir atölye çalışması yapıyoruz, o da çok eğlenceli gidiyor.

        ■ Umay’ın nasıl hayvanlarla arası?

        Henüz hayvanlarla yakın bir ilişkisi olamadı. Daha çok küçük. Sadece Pöti ve Dede’yle tanıştı. Çok yakında, etrafı daha iyi algılamaya başladığında sokak hayvanlarıyla iletişim kurmasını sağlayacağım. Biraz büyüdüğünde bir köpeğimiz olur. Gerçi, o belki de kedi ister, kim bilir...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ