Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Şimdi hedefim 170 km koşmak!’

        Melik DEMİREL/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Bugün koşulacak Vodafone İstanbul Maratonu’nda çıplak ayaklı birini görürseniz şaşırmayın. 42 yaşındaki Antalyalı maratoncu Özcan Özbek, 4 yıl önce 112 kiloydu; koşmaya başladı, şimdi fit mi fit... Aileden atlet Özcan Özbek, nasıl koşmaya başladığını anlatırken sporla ilgilenenlere tüyolar vermeyi ihmal etmiyor.

        Bu hikâye ne zaman başladı?

        4 yıl önce obezdim, 112 kiloydum. Yakın çevrem kilo vermemi istese de duymazdan geliyordum. Ancak yürürken kalbim zorlanıyordu. Hareket kabiliyetim körelmiş, iş performansım düşmüştü. Biz 30 yaş üzeri beyaz yaka ofis çalışanıyız. Sabah kahvaltım 3 poğaçadan ibaretti. Önce beslenmemi düzenledim ve yürümeye başladım. Kilo verdikçe yürüme metodlarımı geliştirdim, hızlandım. Önceleri 10 dakika bile yürüyemezdim. Sonra 1 saati aştım.

        Ailede spor yapan var mıydı?

        Babam 400 metre milli atlet. Ondan baldır kası kullanımı gibi bilgileri kendim için modernize ettim. İnsan yüzde 85 topuk freni stiliyle koşuyor. Bu da diz, bel ve sırt ağrılarına sebep oluyor. Amerika’da 1998’de bestseller olan Michael Morpurgo, “Born to Run” kitabında anlatıyor: İspanyollar Meksika’yı işgale geldiklerinde, Tarahumara kabilesi savaşmayıp labirentler arasında koşmuşlar. Günde 300 kilometre koşuyorlarmış.

        Yazım hatası olmasın?

        Öyle duruyor, en uzun maratonun bile 30 katı... Hayvanların metre sınırı var. İnsanlar doğru nefes ve kalp ritmini ayarlayarak bir gün sonunda aslan bile avlayabilir.

        Ayakkabısız koşu fikri nereden geldi?

        Topuklu ayakkabılar, yan kasları zayıflatıyormuş. O halde ayakkabısız koşayım, ayaklarım yere bassın dedim. Amacım yan kaslarımın güçlenmesiydi. Sonra bir araştırma yaptım. Koşma esnasında gözler yeri yüzde 10 algılarken ayaklar yüzde 60 analiz edebiliyor. Bu müthiş bir farkındalık. Daha steril, sürdürülebilir koşmaya başladım. Hemen olmadı, 3 yıllık bir geçiş dönemi oldu. Daha minimalist ayakkabılar giyerek uzman kontrolünde bir geçiş gerekiyor. En önemli nokta da koştuğunuz mesafenin onda biriyle başlamanız. Baldır kasımızın bir tanesi zayıf. Diğer kaslara yetişmesi için beklemesi gerek. Halk arasında buna “zenci kası” denir. Kenyalı atletlerde var.

        Koşu tekniğinizden bahseder misiniz?

        Topuk değil ayak ucu yere değecek. Ayağı kalça hizasında yere temas ettirmemiz gerek. Yürür gibi koşuyoruz, bu yanlış. Hep ileri adım atmak, topukla frene basmamıza sebep oluyor. Aslında durmaya çalışarak koşuyoruz. Oradaki eksilen enerji, topuğumuza, belimize, sırtımıza baskı olarak yansıyor.

        Yalın ayak koşuda sakatlanma riski ne?

        Eğer koşu tekniği bozuk birisi yalınayak koşarken topuk freni yaparsa daha riskli sakatlıklar yaşar. Önce yalınayak hareket etmeye alışmak lazım. Bu da çimde denenmeli. Dünya çapında bakarsak, yalın ayak koşmayla sakatlık yaşayan yok.

        Kurallara aykırı değildir umarım.

        Yok, bir tek ultra maratonlarda ayakkabı bulundurma zorunluluğu var. Tarahumaralılar da yalçın kayalıklarda kösele giyiyorlar.

        'YALIN AYAK YALIN HAYAT'

        Koşmak hayatınıza neler kattı?

        Koşu sayesinde iş hayatında da büyük resme bakmaya başladım. Hayatım derli toplu olmaya başladı. Yaşamımı sadeleştirdim. İş dünyasında da o strateji var: İyi düşünüp, az eylemle aynı neticeye ulaşmak. Az bilgi çok emektense, yeterli bilgiyi az emekle çarpmak. Hayattaki mottom: “Yalın ayak, yalın hayat”

        Haftada kaç gün koşuyorsunuz?

        Salı-perşembe akşamları ve pazar sabahı Caddebostan sahilde koşuyorum. İş adamlarından arkadaşlarıma herkes bana eşlik ediyor. 16 Kasım 2017’de 16 saat 20 dakikada 170 kilometreyi koşmayı planlıyorum.

        Aileniz değişime ne diyor?

        Eşime hâlâ yaranamadım. Kendisi çok fit, beni kilolu buluyor.

        AYAKKABILAR FORA AMA

        Sema EREEREN

        Bugün maratoncular İstanbul sokaklarının tozunu attıracak. Çıplak ayakla ve çıplak ayakla koşuyormuş hissi veren ayakkabılarla bu sene kaç kişi boy gösterecek bilmiyoruz. “Barefoot” yani yalın ayak koşu trendini Ayak ve Ayak Bileği Cerrahı Op. Dr. Selim Muğrabi’yle konuştuk.

        Çıplak ayakla koşmanın ayak bileklerini kuvvetlendirip vücut dengesini artırdığını söyleyenler son yıllarda epey fazla. Koşu ayakkabılarının da formu değişmeye başladı haliyle... Ayağı çıplak ayakmış gibi yere bastıran barefoot ayakkabıları savunanlar var; ayağın yaylanmasını sağlamak için yumuşak ve kalın ayakkabıların kullanılmasından yana olanlar da... Fulya Ayak Cerrahi Merkezi Kurucusu Op. Dr. Selim Muğrabi’nin, barefoot trendine karşı uyarılarına kulak verin: “İnsanların yaklaşık üçte birinin ayak yapısı normal yani profesyonel bir destek almadan spor yapabilir. Barefoot ayakkabılar bu kişilere uygun, ayak kusuru bulunanlaraysa normal koşullarda bile ayağın yük dağılım işlemini yapamadığından değil... Dolayısıyla bu kişiler kalın ve destekli ayakkabı kullanmalı.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ