Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Kadına iklim şiddeti

        Ayşe ÖZEK KARASU/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne bakarsanız, her şey şu 2 rakamına bağlı. 2100 yılına kadar global ısınmayı, endüstri devrimi öncesi dönemin 2 derece üstünde sınırlı tutabilirsek, iklim koşulları da istikrarlı bir düzeyde tutulabilecek. Seller, kasırgalar, sıcak hava ve kuraklık dalgaları bugünkünden daha beter olmayacak, deniz seviyesindeki yükselme çığrından çıkmayacak.

        Ancak bazı bilim adamlarına göre 2 derece güvenli bir eşiği ifade etmiyor, “1.5 derece olmalı” diyorlar. 2 derecelik hedefin, özellikle tehdit altındaki küçük ada ülkelerini korumaya yetmeyeceğini; Grönland’ın da durdurulması mümkün olmayan bir erime dönemine gireceğini söylüyorlar.

        Peki nereden çıkıyor bu 2 derece? İlk kez 1970’lerde Yale Üniversitesi ekonomistlerinden William D. Nordhaus tarafından otraya atılıyor. Karbondioksit kontrolü üzerine çalışan Nordhaus’un geliştirdiği modele göre, global ısınmada 2 derecenin üstünde bir artış ekonomik büyüme ve çevre üzerinde büyük tahribata yol açıyor.

        Bu görüş 1990’larda taraftar toplamaya başlıyor ve 2010 Cancun Zirvesi’nde “Global ısınma 2 dereceyle sınırlı tutulmalıdır” şeklinde kayda geçiyor. Bunun için de sera gazı salımını sınırlandırmak gerekiyor. Şimdi top Paris Zirvesi’nde. Biz Rusya krizi, Suriye ve terörle mücadele bağlamında sadece açılış günü olan 30 Kasım’da zirveye dikkat kesildik. Ancak 11 Aralık’ta sona erecek zirvede hedef büyük. İlk kez bütün dünya ülkeleri nezdinde bağlayıcılığı olan evrensel bir anlaşma için hükümet temsilcileri ve STK’lar çalışma yürütüyor. Amaç; ülkelerin sera gazı emisyon hacimlerini, 2 derecelik artışa uyumlu şekilde aşağı çekmek. Ancak 185 ülkenin emisyonla ilgili mevcut taahhütleri, sıcaklık artışını durdurmaya yetecek gibi görünmüyor. Siyaset erkeklerinin bu işi başaracağına şüpheyle bakılıyor.

        SOSYAL STATÜ FARKI!

        “Erkekler” diyorum, çünkü iklim değişikliğiyle ilgili karar mekanizmalarında kadınların adı yok gibi. Dünyayı kurtarmak için evrensel bir anlaşma amaçlanıyor, ancak dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar, eşit düzeyde temsil edilmiyor. Zaten, iklim değişikliği bağlantılı doğal afetlerle gelen yıkımda da cinsiyet eşitliği yok. Bir kere afetlerde kadın ölümleri, erkeklere göre çok daha fazla. Bunun tek nedeni biyolojik ve fiziksel farklılık değil. Narin bedenleriyle fırtınalara, dalgalara karşı koyamamaları değil. London School of Economics uzmanlarının çalışması meseleye geniş açıdan yaklaşıyor ve “kadının doğal afetler karşısındaki kırılganlığını, kadının sosyo-ekonomik statüsüne, dayatılan kültürel davranış rollerine” bağlıyor. 2004’te Güney Asya’yı silip süpüren tsunamide Sri Lanka’da daha çok kadınlar ölüyor, çünkü yüzmeyi, ağaçlara tırmanmayı sadece erkekler biliyor. Hindistan’da erkeklerin çoğu balıkta, dışarıda olduğu için kurtuluyor, ev kadınları ölüyor.

        Kadınların fiziksel dezavantajı sosyal normlarla katmerleniyor. Kılık kıyafet bile kadınlara engel. Bangladeş’teki siklon ve sellerde rakamlarla sabit; kırsal kesim kadınları, geleneksel kıyafetleri olan ‘sari’ler yüzünden koşamıyor, yüzemiyor, ölüyor. Ve yine Bangladeş’teki vakalarda ilk kurtarılacak erkekler oluyor, kadınlar o kadar değer taşımıyor. Soyadını devam ettirmek uğruna, kızı yerine oğlunu kurtaran babalar görülüyor. Batı Bengal’de sel felaketi sonrası yiyecek dağıtımında erkeklere öncelik tanınıyor.

        Çoğu afet sonrasında aile için yiyecek ve su bulma külfeti de kadınların sırtına biniyor. Hayatlarını yeniden kuracak kaynak ve mülkiyet haklarına da sahip bulunmuyorlar. Afet nedeniyle zorunlu göç ise kadınların felaketi oluyor. İnsan taciri ve kaçakçıların hedefi haline gelebiliyorlar.

        Kadınların tek avantajı kuraklık ve kıtlıkta ortaya çıkıyor. Çünkü gıda ihtiyaçları erkeklere göre daha düşük, vücuttaki yağ oranları daha fazla. Avantajlılar ama, hamile olmadıkları sürece.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ