Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Hayatınızdaki erkek bir Peter Pan mı?

        Neşe ŞENOL/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Kim bu başınızı dertten derde sokan erkek; kocanız ya da sevgiliniz mi? Bir erkeğin hayatınızı batırması için aranızda ille aşk olması gerekmiyor. Sizin baş belanız babanız, erkek kardeşiniz, oğlunuz, arkadaşınız bile olabilir... Onu seviyorsunuz elbette, çünkü iyi biri, ayrıca zeki, eğlenceli ve çok çekici. Ama çevresindekileri, bilhassa en yakınlarını hayal kırıklığına uğratmayı her durumda başarıyor. Aşktan da, sorumluluktan da kaçan ve duygusal açıdan olgunlaşmamış bu adamla hayat çok zor. Ve onunla birlikte yaşayanları her adımda daha büyük krizler bekliyor. Nedenlerine geleceğim ama önce size bir adamdan ve onun yarattığı ünlü kahramandan bahsedeceğim.

        ABİSİNİ TAKLİT EDEN ÇOCUĞUN ÖYKÜSÜ

        İskoçyalı James Matthew Barrie, 6 yaşında abisini kaybeder, annesiyse ona kaybettiği oğlunun kıyafetlerini giydirmeye başlar. James artık annesi mutlu olsun, onunla daha çok ilgilensin diye konuşması ve davranışlarıyla abisini taklit edecek ve bu travma gelecek yıllarda adeta kendini yazdıracaktır. J.M. Barrie’nin 1860’da yazdığı başyapıtı “Peter Pan”ın hikâyesinin ilk cümlesi şudur: “Biri hariç bütün çocuklar büyüdü...” Kitabın büyümeyi reddedip hep çocuk kalmak isteyen maceraperest kahramanı Peter Pan, İkinci Dünya Savaşı’nda Londra’da yetimhanede büyüyen 12 yaşında bir çocuktur. John, Michael ve Wendy’ye uçmayı öğretir. Böylece hep birlikte Neverland’de serüvenden serüvene koşup denizkızları, kurtlar ve kızılderililerle tanışır, Kaptan Hook ve korsanlarla savaşırlar. Devamında işler değişir... Wendy iki yaşındayken bahçeden bir çiçek koparıp annesine götürür. Öyle sevimli, öyle tatlı görünüyordur ki annesi “Ah, keşke hep böyle kalabilsen!” diye mırıldanır. Wendy de böylece günü geldiğinde büyüyeceğini öğrenir. Barrie, “Bir gün büyüyeceğinizi iki yaşına girdiğinizde anlarsınız” der okura, “ Çünkü iki yaş, aslında sonun başlangıcıdır.” Wendy ile Peter Pan’ın yolları o gün ayrılır. Peter’ın aksine Wendy büyümeyi seçer.

        Peki, size Peter Pan’dan bahsetmemin sebebi ne? Çünkü, fantastik kurgunun bu sevimli karakteri psikologlar için dünyanın en zor karakterine gösterilebilecek en şahane örnek aslında. Psikanalist Dan Kiley, 1983’te “Peter Pan Sendromu” adını verdiği bir psikolojik bozukluktan söz etmiş ve “Şu hayatta herkes mutlaka bir Peter Pan tanımıştır” demişti. “Bazı erkekler tıpkı Peter Pan gibi asla büyümezler. Peter Pan’lar hoş ve çekicidir ama aynı zamanda hayatları boyunca güvenilmez ve benmerkezci kalırlar, yani veren değil ‘hep alan’ olurlar.”

        BUMERANG YA DA YUVADAN UÇAMAYAN KUŞ

        Özetle Peter Pan Sendromu, büyümenin getirdiği sorumluları almaktan korkan, bu yüzden sosyal hayatlarında çocuk kalmayı seçen erkeklerdeki davranış bozukluğudur. Zamanı bir biçimde “durduran” Peter Pan, büyümeyi ve yaşlanmayı reddeder ve hayatını Neverland, yani hiç var olmayan bir ülkeyi arayarak geçirir. Aynısı Peter Pan Sendromlu bütün erkekler için geçerlidir. Onlar evlenmek, iş kurmak, çocuk sahibi olmak gibi büyük sorumluluklardan kurtulmak için kırk takla atıp hayatlarını pembe bulutların üzerinde geçirmek için aileleriyle yaşarlar. Kiley’nin teorisine göre hepsi de aslında çoğunlukla küçükken zorluklar yaşamış hatta bazen baskı görmüş erkeklerdir. 40-45 yaşına geldiklerinde bile içlerindeki çocuğu öldüremedikleri için hayatlarını hep çocukluğun tasasız günlerindeki gibi geçirmek isterler. Onlara “Bumerang nesli” de denir, çünkü ailelerinin yanından ayrılsalar bile tıpkı bumerang gibi işler ters gittiğinde hiçbir şey olmamış gibi yuvaya dönerler. Oscar Wilde’ın “Dorian Gray’in Portresi” romanı ve Brad Pitt’li bir film olarak izlediğimiz “Benjamin Button’un Hikâyesi” de yaşlandıkça gençleşen bir dünya arzusunun tezahürü sayılabilir ama onlar Barrie’nin eserinden daha karanlık bir dünya sunar. Peter Pan ise içten içe hep masumdur. Sahte bir mutluluk ve kendine güven maskesinin arkasındaki korkmuş küçük çocuktur o.

        PETER PAN ASLINDA BİR NEVİ HİTLER

        Peter Pan’lardan söz eden bir başka yazar da Aldous Huxley. 1962’de yazdığı “Ada” romanında o da Peter Pan Sendromu’ndan bahsediyor ve bu karaktere verilebilecek en güzel örnek olarak Adolf Hitler’i gösteriyordu. Ona göre Peter Pan Sendromu’ndan mustarip insanlar çocuk gibi davranmalarına rağmen gizliden gizliye gücü elde tutmayı seven baş belalarıydı. Onlar okumaz, öğrenmez, kimseden akıl almaz ve nihayetinde yol açtıkları dertler içinden çıkılamayacak boyutlara ulaştığında ya çekip gider ya da kendileriyle birlikte yanlarındakileri de felakete sürüklerdi.

        Huxley’den aktarmaya devam edersek... Adolf’lar, yani Peter Pan’lar ergenlik yıllarında mahcup ve geri planda durmayı tercih eden kişilerdi. Rekabet etmek ve sosyal faaliyetlere katılmaktan aciz oldukları için okulda başarısızdılar. Sıradan, sağlıklı erkekler diğer kızlarla görüşür ve kolayca ilişki kurabilirken, onlar çok utangaçtı. Bir kızın ilgisini çekmek için zaman ve emek harcamak onlara göre değildi. Dış dünyayla bağlantı kuramadıkları gibi karşı cinsin beğenisini kazanmak için uğraşmak da ellerinden gelmezdi. Büyüdüklerindeyse dünya onların etrafında dönüyormuş gibi davranırlardı. Başarılı erkekleri kıskanıp gıptayla bakar ama aynı zamanda onlardan nefret ederler ve kendilerini daha iyi hissetmek için çevrelerindeki herkesi aşağılarlardı. İşin kötü yanı, konuşma kabiliyetleri yüksek olduğundan tartışmalarda üste çıkmayı muhakkak başarırlardı.

        Özetle Peter Pan’larla hayat zor... J.M. Barrie’nin de kitabında başta anlattığımız hikâyeyi nasıl devam ettirdiğini unutmayalım... Peter’in çocukluğu, yani sınırsız özgürlüğü, Wendy’nin ise büyümeyi, yani hayallerini terk etmeyi seçtiğini söylemiştik. Böylece Peter’ın oyun alanı düşler ülkesi, Wendy’ninkiyse var olmayan ülke oldu. Peter ve Wendy bir aşk ve kavuşamama masalı değildi, onlar farklı şekillerde de olsa sonsuza dek mutlu olmanın peşindeydi. Geriye bir avuç peri tozu kaldı...

        PETER PAN ERKEĞİ BAŞA BELA

        Peter Pan bakıldığında herkese hayat dolu ve iyi görünür. Ama dengeli bir adam ve istikrarlı bir ilişki arıyorsanız bu tip erkeklerle iletişim kurarken dikkat etmelisiniz. Ağızlarından düşürmedikleri birkaç cümleyi örnek versek, ne demek istediğimizi anlarsınız...

        “Eğlence benim göbek adım.” Tabii ki eğlenmenin hiçbir zararı yok, ama ne zaman eğleneceğini bilmeyecek kadar sorumsuz biriyle uğraşmak gerçekten zor. Peter Pan erkeği, salıncakta eğlenirken az sonra gürültüyle yere çakılacağını kestiremeyeceğin bir çocuk gibi aslında.

        “Yarın yokmuş gibi yaşamak lazım.” Canlı ve sürekli tetikte olmak, geleceği göz ardı etmek anlamına gelmiyor. Gelecek için dikkatli olup ufak planlamalar yapmak hepimizin hayatını kolaylaştırır.

        “Kurallar, çiğnenmek içindir.” Evet, bir girişimci veya bilim insanı için tabuları yıkmak, kurallara meydan okumak önemlidir, yeniliklerin kapısını açar. Ama para kazanmak için çalışmanın, sistem köleliği olduğunu söylemek kuralları yıkmaktan çok kılıfına uydurmaya çalışmaktır. Peter Pan erkeği, bunu tembellik, çocukluk ve saygısızlığına bahane olarak kullanır.

        “Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin.” Peter Pan erkekleri, büyümedikleri için bencilliğin de üzerinde narsisttirler. Her şeyin kendi istedikleri gibi olmasına alışıktır onlar, karşılarındakinin düşüncelerini önemsemezler. Psikologlar, kronik bencilliğin ilişkilerde insanın karakterini boğan, yok eden büyük bir bataklık olduğunu söyler.

        “Benim için fark etmez.” Masum gibi görünen bir söz ama aslında oldukça kaba ve kırıcı. “Ne olursa olsun umurumda değil” anlamına geliyor. Peter Pan erkekleri, “Ne olursa olsun” mottosuyla yaşar. İşin kötüsü bu tutumu yer ve zaman ayırmadan kullanır, oysa çiftlerin hiç değilse temel bazı konularda anlaşmaları gerekir.

        2015 YAPIMI 'PAN'

        J.M. Barrie, “Peter Pan ya da Büyümeyen Çocuk” adıyla 1904’te sahnelenen tiyatro oyununu 1911’de “Peter Pan ile Wendy” adıyla romanlaştırdı. Kitabın tüm yayın haklarını da 1929’da Great Ormond Street Hospital adlı çocuk hastanesine devretti. Romanın bugüne dek sayısız sinema uyarlaması yapıldı. Sonuncusu, 2015 yapımı “Pan”. Joe Wright’ın yönettiği film yeni bir serinin başlangıcı olacak.

        WENDY'NİN İKİLEMİ

        Psikanalist Dan Kiley daha sonra “Wendy İkilemi” adlı bir kitap daha yazdı ve bu kez “hep verenleri”, yani reddedilmekten korkan ve hayatları boyunca adeta annelik yapacakları olgunlaşmamış erkekleri arayan kadınları anlattı. Güçlü, sorumluluk sahibi, ciddi, empati yeteneği gelişmiş kadınlardı bunlar. Tıpkı bir başka psikanalistin, Robin Norwood’un “Kadın Çok Severse” adlı araştırma kitabında anlattığı kadınlar gibi... Norwood’a göre, aşırı verici ve anne ruhlu bu kadınlar, sadakatsiz, bağımlı, işsiz veya başarısız, sorumsuz, özgüvensiz, sevgi görmemiş ve sorunlu birer “oğul” peşinde aslında. Yani onlar gizliden gizliye kendilerine birer eş değil erkek evlat arıyor, bu tanıma uyan erkekler de haliyle güçlü annelerin peşine düşüyor...

        'ANNE BABA BANKASI'NDAN VAZGEÇEMİYORLAR'

        Bir tanıma göre büyümenin beş adımı, okulu bitirmek, evden ayrılmak, para kazanmak, evlenmek ve çocuk yapmaktır. Ama 70’li yıllarda erkekler ortalama 24, kadınlar 22 yaşına geldiklerinde evlenirken, bugün kadınlarda ortalama yaş 30’a, erkeklerde ise 32’ye çıkmış durumda. 40’ında bile ailesiyle yaşayanlar var. Ekonomist Ian Bright’a göre yetişkinlerin çoğu kriz zamanlarında ailelerine koşuyor. Eh, nihayetinde aile evinde bakıcı ve yemek hazır, eşyalar temiz ve ütülü... Bu durumda lüks tüketime devam edebilir, “Harry Potter” ve “Alacakaranlık” gibi fantastik filmleri, “The Simpsons” ve “South Park” gibi çizgi dizileri seyredebilir ve konsol oyunlarıyla hayatlarına tıpkı hiç büyümemişçesine devam edebilirler. Yani kadın erkek herkes yavaş yavaş birer Peter Pan’a dönüşüyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ