Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Murat Bozok: Pazarlama harikası Santorini

        MURAT BOZOK - HABERTÜRK PAZAR

        Geçtiğimiz hafta yemek yapmak için Yunanistan’ın Santorini Adası’ndaydım. Farklı diyarlarda, özellikle de yurtdışındaki değişik mutfaklarda yemek pişirmek hoşuma gidiyor. Hem farklı bir kültürün yemek yeme alışkanlıklarını görmek hem de mutfakta çalışan ekibin günlük hayatlarını analiz etmek iyi bir tecrübe oluyor. Mutfakta uzun saatler çalışırken, o ülkenin siyaseti, popüler kültürü ve merak ettiğiniz pek çok konu hakkında ilk ağızdan bilgi sahibi oluyorsunuz.

        Santorini, Mikanos ile birlikte Yunan adalarının en popülerlerinin başında geliyor. Buraya dünyanın her köşesinden turist akını var. Oteller tamamen dolu. Nisan başından ekim sonuna kadar adeta bir darphane gibi turizme ait her şeyden para basıyorlar. Hiç ucuz değiller. Özellikle otel fiyatları el yakıyor.

        Fiyatların yüksekliğinden bahsettiğimde, dünyada yaşanan sıkıntılardan ötürü bu yıl biraz indirime gittiklerini söylediler. 7 ay boyunca, yüzde 90 dolulukla çalışıyorlar. Santorini’ye ilk gittiğim gün, 5 büyük cruise gemisi demirlemişti. Sokaklarda yürümek, restoranlarda yer bulmak neredeyse imkânsızdı. Karşı kıyıdaki ülkemizin durumunu düşününce, imrenmemek mümkün değil. İnsan bir iç geçiriyor.

        FARK YARATMAK

        Adaya adımımı atar atmaz, herkesin yüzünde (adeta tembihlenmiş gibi) bir gülümsemeyle karşılaştım. Bir tane gergin insana rastlamadım. Havaalanı memurundan taksi şoförüne, garsonundan teknecisine herkes “Cennet adasına hoş geldiniz” cümlesiyle başlıyor.

        Bu cümleyi o kadar çok duydum ki, ister istemez insanın bir süre sonra beyni yıkanmaya başlıyor. Sanki kurumsal bir pazarlama gurusu, tüm ada halkına müşteri memnuniyeti konusunda toplu bir ders vermiş gibi. “Santorini güzel mi?” diye sorarsanız, “Farklı” diye cevaplarım ancak asla “Yeryüzündeki cennet” diyemem. Benim için yaz tatili, kumsal ve deniz ile eşdeğer. Santorini’de ise pek kumsal yok.

        Volkanik bir oluşumla ortaya çıkan bir ada olduğu için her yer kayalık. Deniz kıyıları dik kayalıklardan oluştuğu için adada yaşam yükseklerde. Bu da size daima harika bir manzara vaat ediyor. Serinlemek için ise küvetten biraz büyük havuzlara girmek gerekiyor.

        GÖRSEL ŞÖLEN

        Adanın doğal halini o kadar iyi korumuşlar ki, karşı kıyıyı düşününce insan yine bir iç geçiriyor. Bizim klasik beyaz Bodrum evleri olarak bildiklerimizin dışında bir tane yapıya rastlamak mümkün değil. Çok ciddi bir imar denetim kurulu olduğunu ve tüm binaların kapısından, pencere genişliğine kadar aynı dili konuşmak zorunda olduğunu söylüyorlar. Bunu başarınca da karşınıza görsel bir şölen çıkıyor.

        Santorini hakkındaki bir diğer gerçek de arsa ve konut fiyatlarının dünyanın en yüksekleri arasında olması. Atina ile karşılaştırılmayacak derecede pahalı, Mikanos’tan bile uçuk olan metrekare fiyatlarını, turizm sezonunun uzunluğuna ve adanın popülaritesine bağlıyorlar.

        Bir de bizim bu yıl özlemle aradığımız Rus turistlere pek sıcak bakmıyorlar. Rusların, varlıklı Batılı turistleri kaçırdığını düşünüyorlar.

        Dürüst olmak gerekirse, Yunanlılar yemek ve eğlence işini bizden çok daha iyi kıvırıyor. Bu asla yemekleri bizden daha lezzetli olduğu için değil, tamamen restorancılığı bizden daha iyi becerdiklerinden dolayı. Maalesef dünyanın en lezzetli ev yemeklerine sahip olmamıza rağmen, restoran işletmeciliği konusunda çok zayıfız.

        Yunanlılar klasik lezzetlerini, iyi malzeme kullanarak çok uygun fiyata satıyor. Hiçbir restoranda kötü yemek yemediğiniz gibi, “kazık” da yemiyorsunuz.

        Belki bazıları bunu bizden çok daha uzun süren turizm dönemine bağlayabilir. Neticede ülkemizde, 2.5 aylık dönemde bir yıllık kazanç elde etmeye çalışan işletmeler, fiyatlara yüklendikçe yükleniyorlar.

        Kanımca sebep bu değil. 12 ay turist gelen ve dünyanın en kalabalık şehirlerden İstanbul’da bile, dürüst ve lezzetli yemek yiyebileceğiniz mekânların sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor.

        KLASİK TÜRK YEMEKLERİNE BAYILDILAR AMA...

        Santorini izlenimlerini kısaca anlattım. Biraz da bizim iki akşam hazırladığımız yemekleri anlatayım. Klasik Türk yemeklerini elimizden geldiği kadar rafine bir hale getirip servis ettik.

        Tepkiler oldukça olumluydu. Masalarını teker teker ziyaret ettiğim misafirlerin birçoğu, Türkiye’ye çok gelmek istediklerinden ancak biraz ürktüklerinden bahsediyordu. Dilimiz döndüğünce bir şeyler anlatmaya çalışsak da zihinlere yerleşen algıyı yıkmak pek kolay olmayacağa benziyor.Ü

        Krizlerin esasında bir fırsat olduğundan yola çıkarak turizmde dibe vurduğumuz bugünlerden dersler çıkarmamız gerekiyor.

        Yunanlılar, esasında çok da mucizesi olmayan bu adayı o kadar güzel paketleyip pazarlamışlar ki, alınacak derslerin sayısı çok. Dünyanın en eşsiz topraklarında da olsak, sadece büyük büyük heybetli oteller yaparak turizmde kalkınma yapmak mümkün değil.

        Mimari bütünlüğünden taksi şoförüne, çalışanların yaşam koşullarından hijyene, doğal güzelliklerin korunmasından restoranlardaki hizmet kalitesine kadar bu işin o kadar çok bacağı var ki, bizim toptan bir zihniyet devrimine ihtiyacımız var. Enseyi karartmayalım desem de gidecek çok uzun bir yol görünüyor. Ve en önemlisi bu yolda hep beraber yürümek zorundayız...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ