Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Dokunmak iyileştiriyor

        Sema EREREN / HABERTÜRK PAZAR

        Stres, birbirimize karşı duyduğumuz güvensizlik ve daha pek çok sebeple sarılmayı unuttuk. Oysa ülke olarak zor zamanlardan geçiyoruz ve belki hiç olmadığı kadar sevdiklerimize dokunmaya, onlarla kucaklaşmaya ihtiyacımız var. Çünkü durum ne olursa olsun, her şey bir sarılmayla başkalaşır...

        Hüngür hüngür ağladığımızda, terfi aldığımızda, uykusuz ya da çok hasta olduğumuzda... Yaşımız kaç olursa olsun en çok arzuladığımız şey, birine çok sıkı sarılmak değil mi? Çünkü acımızı dindiren, bizi rahatlatan, sevincimizi artıran, hayatı yaşanası kılan yegane ve en külfetsiz şey sevdiğimize sarılmak ve onlara dokunmaktır... Elbette gücü bunlarla sınırlı değil.

        Bu yüzden ne zaman sevdiğim birinin mutsuz olduğunu görsem, ne olduğunu sormadan önce yaptığım tek bir şey var: Ona sıkıca sarılmak. Hep de işe yarar. Londra’da yalnız yaşamaya başladığım dönemde en çok eksikliğini hissettiğim şey de sevdiklerime sarılmaktı. Teknoloji sağ olsun, istediğim an özlediklerimin yüzlerini görerek, seslerini duyarak kendimi avutuyordum ama yine de dokunmadan olmuyordu.

        Şimdi yazının devamını okumadan önce lütfen siz de kalkın bir sevdiğinize sebepsizce sarılın. İçten bir sarılma bazen saatlerce konuşmaktan daha iyi gelir ve bu güç evrenseldir. Peki sarılmak nasıl her derde deva?

        ANNE ŞEFKATİ HER ŞEY DEMEK...

        Aslında her şey henüz annemizin karnındayken, annemizle ilk fiziksel temasımız olan tekmelemelerimizle başladı. Ciğerlerimize dolan havadan sonra ilk ihtiyaç duyduğumuz şey de kucaklanmaktı. Annenin bebeğine sarılmak, onu sallamak gibi içgüdüsel olarak yaptığı hareketler, bebeğe henüz doğmadan önceki rahatını sağlamak, onu huzurlu hissettirmek için...

        Hayvanlarda da durum farklı sayılmaz. Özellikle de türümüze en yakın canlılar olan maymunlarda. Anne maymunlar, doğumdan sonra uzun bir süre yavrularıyla sık sık tensel temasta bulunur. Yeni doğmuş maymunlar annelerinin bedenlerine uzun süre asılı kalabilecek güce sahipler. Çünkü bu temas onları güvende hissettirir... Kuşlar başta olmak üzere birçok hayvan, kendi kendini temizlerken; maymunlar günün yüzde 20’lik dilimini birbirini temizleyerek, birbirlerine dokunarak geçirir.

        Kimi zaman eleştiri yağmuruna tutulmuş olsa da Psikolog Harry Harlow, önemli sonuçlar ortayakoyan maymun deneyleri yapmıştı. Deneylerde yavru maymunların şefkat ihtiyacının karnını doyurma güdüsünden bile ağır basabileceği ortaya konulmuştu. Deneyde iki düzenek kuruldu. Birinde tel ve metalden yapılan biberonlu düzenek, diğerinde peluş kaplı, sıcak anne şefkati hissettirebilecek ama biberonu olmayan düzenek vardı. Ve sonuç: Yavru maymun korktuğunda sığınmak için peluşlu düzeneğe sıkı sıkı sarıldı ve sakinleşmeye başladı.

        ‘PROFESYONEL DOKUNUCU’LAR DEVREYE GİRERSE...

        Araştırmaları dokunmanın psikolojik etkileri üzerine yoğunlaşan Prof. Dr. Tiffany Field, dokunmanın unutulmuş bir duyu olduğunu söylüyor, oysa ona göre dokunma insanlar arasındaki iletişimi güçlendiren en önemli araçlardan... Ancak yetişkinlik döneminde sarıldığımız insan sayısı azalmaya başlar. Uzmanlara göre bunun en büyük nedeni reddedilmek ve yanlış anlaşılmaktan tedirgin olmak. Dokunulmaya hasret kaldığımızdaysa ‘profesyonel dokunucular’a gideriz. Kulağa tuhaf gelebilir ama bunu söyleyen antropolog Desmond Morris. ‘Profesyonel dokunucular’a örnek olarak Morris, doktor, kuaför ve masörleri veriyor. Haksız sayılmaz sanki.

        Dokunmayı milletçe seviyoruz...

        Kuşkusuz, millet olarak sarılmayı ve dokunarak konuşmayı seviyoruz. Ama bu her kültürde aynı değil, dikkat! Mesela Japonya ya da İngiltere’de başınız derde girebilir, fazla temas pek sıcak karşılanmaz. 1960’da değişik kültürlerdeki çiftlerin sosyal ortamlardaki teması üzerine araştırma yapılmış, Porto Riko’da bir kafede oturan çiftler dakikada en az 3 kez birbirlerine dokunurken; Londra’da bu rakamın saatte ortalama sıfır olduğu ortaya çıkmıştı. Şimdi de durum pek farklı sayılmaz herhalde, ne dersiniz?

        HASTALARI BİLE İYİLEŞTİRİYOR

        İyisi mi siz Morris’in ‘profesyonel dokunucular’ına gerek olmadan hemen sevdiklerinize sarılın. Çünkü sarılmanın faydaları saymakla bitmiyor! Hemen başlayalım... Güvendiğimiz biriyle dokunsal temasa geçtiğimizde beynimizin ‘oksitosin’ adı verilen rahatlatıcı bir hormon salgıladığı bilimsel olarak kanıtlandı. Bu hormon, kişide huzurlu ve mutlu bir ruh hali yaratıp kendini güvende hissettiriyor, eşler arasında bağlılığı artırıyor, endişelerin yatışmasını sağlıyor. Kuzey Carolina Üniversitesi’nde yapılan araştırma dabunu kanıtlıyor, stresliyken salgılanan kortizol hormonunun yaklaşık 20 saniye sarılmadan sonra düştüğünü gösteriyor. Dokunmak hastaları da daha çabuk iyileştiriyor. Harvard Üniversitesi’nde yapılan araştırmada, ameliyat öncesinde ve sonrasında doktorların omuzuna dokunduğu ve sohbet ettiği hastaların daha çabuk iyileştiği gözlemlendi. Dokunmayla harekete geçen diğer bir hormon serotonin yani mutluluk hormonu.

        DOKUNMANIN BAŞKA NE YARARLARI VAR?

        ■ Bağışıklık sistemini güçlendirir. Metabolizmayı hızlandırır.

        ■ Sinir sistemini uyararak canlandırır.

        ■ Yalnız olmadığınızı hissettir. Bu, zor zamanlarınızda yaşadıklarınızı daha katlanılır hale gelir. Kendinizi güvende hissettirir.

        ■ Uyku kalitesini artırır.

        ■ Korku ve endişeler azalır.

        ■ Sadakati artırır. Kabul gördüğünüzü hisseder ve hissettirirsiniz.

        ■ Bağ oluşturur. Buna örnek olarak tensel temasta bulunduğumuz garsona daha çok bahşiş veriyor olmamız gösterilebilir.

        ■ Çağımızın en büyük sorunu depresyona karşı mücadele eder.

        ■ Doğum depresyonunu engeller.

        ■ İşyerinde verimi artırır.

        ■ Aşk acısını hafifletir.

        SİZ NASIL KUCAKLAŞANLARDANSINIZ?

        Zihin sağlığı eğitimcisi Kathleen Keating, kucaklaşma biçimlerini anlatıyor:

        Ayı kucaklaması: Kucaklayanlardan biri genellikle diğerinden daha uzundur. Uzun olan kişi kısa olana doğru hafifçe eğilir ve kollarını diğerinin omuzlarına sarar. Güven verici kucaklaşma türlerindendir.

        A şeklinde kucaklaşma: Kollar omzunlara konur. Bedenlerin alt kısmı birbirine değmeden öne eğilinir. Bu tür bir kucaklaşma sıcaklık ve ilgi uyandırır. Sandviç kucaklaşması: 3 kişinin kucaklaşmasıdır. Güven duygusu verir.

        Kalp merkezli kucaklaşma: 2 kişinin karşı karşıya gelip doğrudan göz teması kurmasıyla başlar. Kalp atışları ve içten duygular hissedilir. Sımsıcak kucaklamak: Bu kucaklaşmada bir taraf diğerine doğru koşar ve sımsıkı sarılır.

        Yanak yanağa sarılma: Her iki tarafın da oturuyorken birbirine dönerek sarılmasıdır. Bu kucaklaşma nezaket duygusunu açığa çıkarır.

        Kucaklanan çocuk daha az hasta olur

        Dokunma, bebeklerde stres hormonunu azaltır, uyku kalitesini artırır, fiziksel, duygusal ve beyinsel gelişimleri için önemlidir. Hatta yeni doğan bebeklere süt verilirken sırtı sıvazlananların diğerlerine kıyasla daha hızlı büyüdüğü söylenir. Sadece bebeklerde değil çocuklarda da dil, analitik ve duygusal zekânın gelişimi için dokunmanın önemli büyük... Ebeveynleriyle yeterli tensel teması olmayan çocuklarsa içine kapanıktır. Yetimhanelerde kucağa alınan, okşanan çocukların ileriki yaşlarında daha az hastalandığı da söylenir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ