Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Okyanus Çiçeği, Yüzen Şiir ve diğer yapay adalar

        Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkan Yardımcısı ve Dubai’nin mutlak hükümdarı Muhammed bin Raşid el-Maktum aynı zamanda şairmiş, “Bilge kişilerden nasihat al, suyun üzerine yazmak öngörü gerektirir” dizesinin geçtiği bir şiiri varmış. Hollandalı mimar Koen Olthuis de bundan ilhamla Dubai’de 89 yüzen adadan oluşan bir adalar topluluğu inşa edip adını “Yüzen Şiir” koymuş. Olthius, “Su çalışılabilir bir inşaat katmanıdır ve eğer onu kullanılabilen alanlara dönüştürürseniz, ki bu çok büyük bir zihniyet değişimi gerektirir, tamamen yeni bir ihtimaller dünyası oluşturabilirsiniz” diyor. Ünlü mimarın bir diğer başarısıysa, Maldiv Cumhuriyeti için yarattığı “Okyanus Çiçeği”... Bu adalar topluluğu havadan görüntülendiğinde, çiçeğe benziyor.

        Harita dışı adalar elbette bunlarla sınırlı değil. Yüzen adalar da var, bunlardan birini Rusya seyahatimde görmüştüm. Bir diğer ada türü var ki ne siz sorun ne ben anlatayım. Okyanustaki girdapların etkisiyle oluşan çöp adalarını kastediyorum. Dünyanın bütün çöplerinin toplandığı sürreel ve fazlasıyla distopik yerler. O çöpleri taşıyıp biriktiren okyanusa mı, yoksa bu kadar çok çerçöp ürettiğimiz için kendimize mi kızalım, bilemiyorum.

        400 nüfuslu Kuzey Sentinel Adası ise apayrı bir vaka. Adanın avcılıkla geçinen halkı tarihin hiçbir döneminde dış dünyayla temas kurmamış, tesadüfen yolu buraya düşenleri de ok yağmuruna tutmuş. Adanın resmen bağlı olduğu Hindistan hükümeti bile bu durumu değiştirmek adına bir şey yapamayacağını, artık denemekten usandığını açıkladığına göre durumu varın siz tahmin edin. Son olarak Sandy Adası’nı da ekleyeyim. Burası 1872’den beri haritalarda yer alıyor ama 2012’de Avustralyalı bir harita ekibi açıkça kanıtlayana kadar kimse var olmadığından kuşkulanmamıştı. O kadar ki kanıtsız iş görmeyen, yani fotoğrafsız, uydu görüntüsüz parmağını kıpırdatmayan Google Maps kartografları bile...

        Lanetli şehirler, cehenneme benzeyen cennetler

        Rusya’daki Zheleznogorsk, nükleer deneyler yapılsın diyekurulmuş bir “gizli şehir”. Varlığı resmi olarak ancak 1992’de, Boris Yeltsin tarafından onaylanmış, yine de Atom Bakanlığı’nın yazılı iznine sahip olmayanlar giremiyormuş. Ciddiyeti, ağırbaşlılığı ve sıkıcılığıyla Sovyetler Birliği yıkılmamış hissi veren şehrin internet sitesinde “Dünyadaki Son Cennet” yazıyor. O cenneti istemeyeceğim kesin.

        Kuzey Kore’nin güney sınırındaki Barış Köyü ise bir çeşit “Truman Show” mekânı. Evler gerçek, geceleri sesler geliyor, ışıklar yanıyor, sokaklarda sıra sıra dükkânlar var ama kimse yaşamıyor! Koca köy, Güney Koreliler kuzeydekileri zengin ve mutlu zannetsin diye kurulmuş. Düpedüz delilik! Azerbaycan ve Ermenistan sınırındaki Ağdam’ın hikâyesiyse üzücü.

        Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı bu şehrin geçmişinde on binlerce kişinin öldüğü kanlı savaşlar var. 1993’te Ermenistan Silahlı Kuvvetleri tarafından işgal edilip sistematik şekilde yıkılan şehrin sakinleri doğuya, Azerbaycan’ın içlerine tehcir edilmiş. Şimdi hayalet şehir.

        Böyle bir başka yer de Avustralya’da. Wittenoom’un tek gelir kaynağı olan ölümcül mavi asbest üretiminin insanları kanser yaptığı 2007’de ortaya çıkmış ve madenler kapatılmış, şehir boşaltılmış. Geride 30 aile kalmış. Onlar da ağır deli olmalı ki şehrin en büyük meydanına kocaman bir “Wittenoom’dayım ve hayattayım” tabelası dikmişler. Derken nüfus 5’e düşmüş, hükümet zor kullanmak suretiyle onları da çıkarmış. Şimdi insan mahlukun açgözlülüğü ve cahilliğinin somut kanıtı gibi duruyor.

        Bu şehre 1000 yıl kimse giremeyecek!

        Ukrayna’nın kuzeyinde, Kiev oblastında terk edilmiş Pripyat şehri, 1970’de Çernobil Nükleer Santralı çalışanları için kurulmuş, 1986’daki reaktör kazasının ardından da boşaltılmış. Bugün zaman donmuş gibi bir havası var, kimse yaşamıyor. Fotoğraflara bakınca akla Tarkovski’nin “Stalker” filminin geçtiği Zone geliyor. Hatırlayalım; Tarkovski’nin “kâhin” olarak anılmasının sebeplerinden biri de “Stalker”da anlatılan nükleer felaketin yıllar sonra gerçekleşmesiydi; hayat sanatı bire bir taklit etmişti. Haritadan silinen Pripyat’la ilgili bir kitap yazan Mary Mycio, “Görünüşe göre radyasyon vahşi yaşam için son derece gerekli ve faydalı” diyor. Eh, bu acı ironi yersiz sayılmaz, çünkü modern bir şehir olarak inşa edilen Pripyat bugün hızla vahşileşmiş ve bu durum, en az 1000 yıl devam edecek.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ