Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Tuhaflığa övgü! RaNSOM RıggS

        Bugünlerde çoğu kişi gibi sizin de başka yer ve zamanlara hatta belki başka dünyalara kaçma arzunuz varsa, Tim Burton’un 30 Eylül’de gösterime girecek yeni filmi “Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları” tam size göre bir seçim olabilir. Hem zaten Ransom Riggs’in bizde İthaki Yayınları etiketiyle çıkan üç kitaplık ünlü serisini okuduysanız, siz de filmi aylardır sabırsızlıkla bekleyenlerden olmalısınız. Okumayanlara özetleyeyim, bu üç romanın en dikkat çekici özelliği hikâyenin Ransom Riggs’in sahaflar ya da bitpazarlarından topladığı ve gerçek insanları gösteren eski fotoğraflardan doğmasıydı.

        Kimilerinin “Yeni Harry Potter” olarak andığı son yılların en popüler roman serisinin yaratıcısı Ransom Riggs’le genç arkadaşım Cemre Özkan konuştu. Huzurlarınızda bensersiz dünyasından ipuçlarıyla Ransom Riggs...

        “Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları”nı yazmaya nasıl başladınız? Önce hikâye mi geldi, büyükbabasından aldığı Emerson cildi de var. Hikâyenizin Emerson’un felsefesiyle doğrudan bir ilgisi var mı?

        Emerson, görünenin dışında bazı şeylerin var olma ihtimalinden bahseder, ayrıca yazdıklarına bakınca ‘tuhaf çocuklardan’ bahsettiği bile düşünülebilir. Dünyanın sıra dışılığını ve gizli bir dünyanın keşfini içeren diğer birçok eser gibi Bayan Peregrine’in ana temalarından biri de, ‘uyanış’tır.

        Zaman yolculuğu yapabilseydiniz, nereye ve hangi zamana gitmek isterdiniz? 19. yüzyılın ortasındaki New York’u görmek isterdim. I. ve II. Dünya Savaşı’ndan önce, henüz bombalanmamış Avrupa şehirlerini de. Gerçek Roma’yı, 16. yüzyılda altın çağını yaşayan rengârenk Venedik’i ya da Marco Polo’nun da geçtiği İpek Yolu’nu görmek ilginç olabilirdi. Ama bu liste uzar gider.

        İkinci roman “Gölge Şehir”in yaratım süreci nasıldı? İlk kitaba başladığımda, önümde temiz, bomboş bir sayfa vardı. İkinci kitaptaysa akan bir hikâyeye devam ediyordum.

        Serinin satış rekorları kırması, yazma şeklinizi etkiledi mi? Etkilemediğini düşünmek isterim. En acımasız eleştirmenim yine benim. Bu yüzden diğer insanların yargıları beni fazla etkilemiyor. Hâlâ sessiz bir odada, tek başıma yazıyorum, sanki hiç kimse okumayacakmış gibi.

        Üç roman boyunca maceralarını okuduğumuz o tuhaf çocuklar arasında bir favoriniz var mı? Karakterlerden yazması en eğlenceli olan hangisiydi?

        Karakterlerin her biri benim kişiliğimin abartılarak yansıtılmış yönlerini taşıyor. En sevdiğim de haliyle o anki hislerime göre değişiyor. Enroch somurtkan ve huysuz olduğum zamanlardaki halim. Bazen öğretmeye pek meraklı olabiliyorum ve bu ihtiyacımı Millard kanalıyla aktarıyorum. Emma ise aklındakini saklamadan söyleyen, çok eğlenceli bir karakter.

        Peki, kullandığınız fotoğraflar arasındaki favorinizi sorsam... Seçmesi çok zor. Fakat boynuzlu sandalyede oturmuş pipo içen kadını ayrı seviyorum.

        Son olarak bizde yeni çıkan “Ruhlar Kütüphanesi”ni soralım... “Gölge Şehir”in bıraktığı yerden devam ediyor. Jacob, Emma ve Addison kaçırılmış arkadaşlarının peşinden gidiyor. Burası tuhafların dünyasındaki en tehlikeli ‘döngü’... Ve kötülerin en kötüsünün evi. Okuyucular için hem aksiyon hem de yeni tuhaf fotoğraflar var.

        “Tim Burton, bir kitapla geldi ve benden ‘kuş’ karakterini oynamamı istedi. Bayan Peregrine, ‘çocukları için’ her şeyi göze alabilen bir kadın. Ve aynı zamanda bir kuş... Bu yüzden keskin kafa hareketleri yapmam, göz kırpmamam ya da çok hızlı konuşmam gerekiyordu. Bu kadar ‘bambaşka’ birini canlandırmak çok eğlenceliydi” diyor Eva Green.

        30 Eylül’de vizyona girecek “Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları” filminin yönetmeni Tim Burton. Başrolleri, Eva Green, Asa Butterfield, Ella Purnell, Samuel L. Jackson, Judi Dench, Rupert Everett , Milo Parker, Chris O’Dowd, Allison Janney ve Terrence Stamp paylaşıyor.

        Ransom Riggs’in romanlarını kimler okusun?

        Bilimkurgu, fantastik ve korku edebiyatı tutkunları

        Harry Potter tadında yeni bir seri arayışında olanlar

        X-Men gibi ‘öteki’lerin maceralarına meraklı okurlar

        David Lynch filmlerindeki atmosferi sevenler

        Tim Burton hayranları

        Eski fotoğraflara ve ilkel photoshop yöntemlerine ilgi duyanlar

        Edebiyatta yeni ve yaratıcı kurgu şekillerini takip edenler

        21. yüzyılın “Peter Pan”ını arayanlar

        Öpücüğe renk veren kitap

        Kahramanımız, kırmızı uğurböceklerini, mavi gökyüzünü ve sarı muzları nasıl resimleyeceğini çok iyi biliyor. Penguenlerin, gorillerin ve hatta havai fişeklerin resmini yaparken bin çeşit renk kullanıyor. Fakat sıra bir öpücük çizmeye gelince, işler karışıyor... Çünkü öpücüğün ne renk olduğunu bilmiyor!

        İspanyol yazar-illüstratör Rocio Bonilo’nun farklı renklerin duygularımız üzerindeki etkilerini anlattığı şiirsel kitabının konusu bu. Bonilo resim yapmayı çok seven bir kız çocuğuyla birlikte “Öpücük ne renktir?” sorusunun peşine takılıyor ve okuru renklerden doğaya, duygulardan tatlara uzanan eğlenceli bir yolculuğa çıkarıyor. İşte, “Öpücük Ne Renktir?” adlı bu tatlı kitabın yazarıyla kısa röportajımız...

        Kitaplarınızı hazırlarken, nelerden ilham alıyorsunuz?

        Bir resimli kitap için gereken ilham, herhangi bir yerden gelebiliyor. İşittiğim bir cümle veya manava giderken yolda şahit olduğum bir olay... Eskiden en büyük ilham kaynağım, çocuklarımdı, kitaplarımı onların düşünme biçimlerini, yaşamı algılayışlarını, olaylara gösterdikleri tepkileri gözlemleyerek yaratıyordum. Tabii şimdi üçü de artık birer yetişkin.

        Peki, “Öpücük ne renktir?” diye sorsam?

        Ne zor bir soru bu! (Gülüyor.) Her öpücük eşsizdir ama bence benim öpücüklerim çoğunlukla pembe veya kırmızı. Yeşil veya mavi de olabiliyorlar. Sanırım tüm öpücüklerim aynı renk değil, zamana veya öptüğüm kişiye göre değişiyor.

        Çocuklar seviyor mu kitaplarınızı?

        Başka ülkelerdeki okurlarımın düşüncelerini bilmiyorum ama İspanya’daki küçük okurlarımın sevdiğini hissediyorum. Bir kere onlardan sürekli eğlenceli ve tatlı mesajlar geliyor, posta yoluyla kendi çizimlerini yollayanlar bile oluyor. Mesela “Öpücük Ne Renktir” ilk çıktığında öpücüğün rengini, kendi çizdikleri resimler aracılığıyla gösterdiler. Annelerin heyecanı da çok güzel tabii ama ben öncelikle çocuklar için yazıp çiziyorum. Onların inanılmaz yaratıcılıklarından ve müthiş dünyalarından çok etkileniyorum.

        Genç yazarlara ne tavsiye edersiniz?

        Kanımca çok temel iki nokta var: Birincisi insanın kendine ve ürettiği işe inanması, ikincisiyse çok çalışması.

        Yazar-illüstratör Rucio Bonilo

        (GÜLENAY BÖREKÇİ / HT CUMARTESİ)

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ