Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Paulo Coelho yazdı: Dağlar hakkında iki hikâye

        Birçok okçuluk müsabakasını kazanmış olan şehrin şampiyon okçusu bir gün Zen Üstadı’nın kapısını çaldı.

        “Ben okçuların en iyisiyim” dedi, “Dini okuyup öğrenmedim, rahiplerden yardım istemedim ve bütün bu coğrafyanın en iyi okçusu oldum. Duyduğuma göre bir zamanlar buraların en iyi okçusu sizmişsiniz, size sorarım, iyi ok atmayı öğrenmek için rahip olmanız gerekli miydi?”

        “Hayır değildi” dedi Zen Üstadı.

        Şampiyon okçu bu cevaptan tatmin olmamıştı: Sırtından bir ok çekti ve yayıyla fırlatıp çok uzaktaki bir kiraz ağacının dalındaki kirazı vurdu. “Kendini sadece okçuluğun tekniğine adasaydın çok daha iyi olabilirdin” der gibi gülümsedi ve şöyle dedi: “Sana meydan okuyorum, aynı atışı yapabilir misin?”

        Üstat son derece sakin bir şekilde içeri gitti, ok ve yayını aldı ve yakınlardaki dağa doğru yürüdü. Dağ yolunda derin bir uçurum vardı ve üzerinden ancak çürümüş ipleriyle neredeyse kopacakmış gibi sallanan eski bir asma köprü aracılığıyla geçilebiliyordu. Zen Üstadı hiç tereddütsüz köprüye çıktı ve tam ortasına kadar yürüdü, oku yaya geçirdi ve uçurumun öbür tarafında kalan ağaca dönüp hedefi tam ortasından vurdu.

        Sallanan köprüden sağlam zemine inerken “Şimdi sıra sende” dedi genç adama nazikçe.

        Asma köprüye çıkıp aşağıdaki uçuruma bakınca dehşete kapılan genç okçu zorlukla köprünün ortasına kadar yürüdü ve okunu fırlattı; ama ok hedefin çok uzağından geçip gitti.

        “İşte disiplin ve meditasyon yapmak bunun için gerekli” dedi üstat genç adam yanına geldiğinde; “Hayatını adadığın aleti kullanmakta son derece iddialı olabilirsin ama o aleti kullanmanı sağlayan zihnini kontrol edemiyorsan gerisi boştur.”

        ÇÖLÜ SEVMEK

        Sahra Çölü’nde bir kervanla birlikte yol alan üç kişi dağın tepesinden batan güneşe doğru bakmakta olan bir adam görünce aralarında konuşmaya başladı.

        “Koyununu kaybetmiş bir çoban olmalı, herhalde onu arıyor” dedi ilki.

        “Hayır, bir şey aradığını sanmıyorum, zira gün batımına bakarken görüntü buğulanır. Bence bir arkadaşını bekliyor.”

        “Bence kesinlikle kutsal bir adam ve aydınlanma arayışıyla orada oturuyor” dedi üçüncüsü.

        Durup adamın orada ne yaptığı hakkında hararetli bir tartışmaya giriştiler, öyle ki neredeyse kavgaya tutuşacaklardı. Sonunda kimin haklı olduğunu belirlemek için dağa tırmanıp adamla konuşmaya karar verdiler.

        “Kayıp koyununu mu arıyorsun?” diye sordu ilk adam.

        “Hayır. Benim sürüm yok.”

        “O halde kesinlikle birini bekliyorsun” dedi ikincisi onaylama bekleyerek.

        “Ben çölde yaşayan yalnız bir adamım” diye cevapladı adam.

        “Çölde yalnız yaşadığına göre kutsal bir adam olmalısın, Tanrı’ya ulaşmak için meditasyon yapıyorsun!” dedi üçüncüsü.

        “Her şeyin bir açıklaması olmak zorunda mı?” dedi adam; “Peki o zaman açıklayayım: Ben burada güneşin batışını seyrediyorum. Bu hayatımıza anlam katmaya yeterli değil mi?”

        PAULO COELHO - HABERTÜRK PAZAR

        (Çeviren: Mine Akverdi Denktaş)

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ