Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Ayşe Özek Karasu yazdı: Hayali Palyaço Sendromu

        Ünlü fastfood’cu, çocukların pek bayıldığını sandığı palyaçosu Ronald’ı şu sıralar ortalıktan çekmiş. Biz buradaki dükkânlarda zaten Ronald ile müşerref olmuyoruz da, ABD sınırları içindeki zinciri kastediyorum. Nedeni; geçen ağustosta patlak veren palyaço paniği. O gün bugündür, tam 40 eyalette görünüyor kötü palyaçolar. Zifiri karanlıkta mezarlıklarda takılan, aniden far ışığına tutulup kaybolan palyaçolar... Efsane alıp yürüyor. Ve global bir etkiyle oradan Kanada, İngiltere ve Avustralya’ya yayılıyor.

        “Çocukların bayıldığını sandığı” dedim, çünkü çocukların palyaçolardan hazzetmediğine dair kuvvetli kanıtlar var. İngiltere’de bir çocuk hastanesinde araştırma yapılıyor, çocukların palyaçolu dekorasyonu hiç de eğlenceli bulmadığı, hatta bazılarının korktuğu anlaşılıyor. İki ayrı İtalyan araştırmasında ise sonuç farklı; sevecen, cici palyaçolar çocukların iyileşmesine katkıda bulunmuş.

        Ancak palyaçolarda karanlık, ürkütücü dozun ağır bastığı kesin. Facebook’ta palyaço nefretine adanmış “I hate clowns” sayfasında 481 bin like var. Stephen King’in It’indeki Pennywise’dan, Testere’deki o palyaço çehreden ben de nefret ediyorum ama esas mesele “Koulrofobi”, yani palyaço korkusu. Gerçi bazı psikologlara göre böyle fobi olmaz, çünkü fobiler gündelik yaşamı çekilmez hale getiren arızalar. Oysa palyaçolarla karşılaşma ihtimali pek yüksek değil.

        Şimdi Amerika’daki paniği analiz eden psikologlar, olayın “Hayali Palyaço Sendromu”ndan ibaret olabileceğini söylüyor. 1980’lerde Boston civarında palyaço görme olayları tırmandığında ortaya çıkıyor bu teori. Kocaayak ya da Loch Ness gibi canavar efsanelerinin ardındaki folklorik öğeleri araştıran kriptozoolog Loren Coleman, Boston vakalarını bu sendroma bağlıyor. Çoğunlukla çocuklara görünen palyaçolar, onların anlatımıyla yayılarak kitlesel histeriyi tetikliyor. Son vakaların da ne kadarı gerçek bilinemiyor. Korku atmosferinden gaz alıp maskelerle milleti korkuttuğu için gözaltına alınanlar da var çünkü.

        ALKOLİK VE KATİLLER

        Peki palyaçoları korku nesnesi yapan şey ne? Palyaçoların soyu Eski Mısır’a kadar dayanıyor. Firavunları eğlendiren maskeli Pigmeler, Ortaçağ’ın panayır maskaraları, saray soytarıları 19. yüzyılda palyaçoya dönüşüyor. Bu figürler kaba şakalarla insanları eğlendirip, güldürüyor ama bir yandan da baskıcı feodal ortamda hakikati yüze vurma özgürlüğüne sahipler. Bir nevi eleştirmenler, yeme, içme ve cinsel oburlukları komediyle haylazca harmanlayıp toplumun yüzüne ayna tutuyorlar. O şeytanlıklar rahatsız edici, ürkütücü olabiliyor. İşte palyaçoların boyalı yüzleriyle gerçek kimliklerini gizledikleri duygusu da müphem bir durum yaratıyor, onları korkunç yapıyor, nasıl bir numara çakacak beklentisi tekinsiz kılıyor.

        “Yüzü gülerken içi kan ağlayan palyaço” efsanesini besleyen bazı gerçek hikâyeler de var. Mesela 1800’lerde Londra’da nam salan ve modern palyaçonun atası sayılan pandomimci Grimaldi. Sahnede komik, hayatı trajik. Zorba oyuncu babanın elinde büyüyor, karısı doğum yaparken; alkolik palyaço oğlu da 31’inde içkiden ölüyor. Kendisi ise beş parasız bir alkolik olarak göçüyor. Ve Charles Dickens, Grimaldi’nin anılarını kaleme alarak trajediye katkıda bulunuyor. Halkı güldüreyim derken kendini harap eden palyaço tasviri çıkaran Dickens’in “ürkütücü palyaço”nun mucidi olduğunu söyleyenler bile var. Yine 1800’lerde Paris’in ünlü pandomimcisi Deburau, sokakta kendisine laf atan çocuğu bastonuyla öldürerek mahkûm oluyor. Palyaço dramları bitmiyor. Leoncavallo’nun Pagliacci operasında, aldatan karısını ve âşığını sahnede öldüren palyaço olarak karşımıza çıkıyor.

        20. yüzyılda çocuk eğlencesine dönüşse de ölüm tehlikesi sürüyor. Chicago’da palyaço Pogo olarak tanınan John Wayne Gacy’nin 1972-1978 yılları arasında 33 genci tecavüz ederek öldürdüğü ortaya çıkıyor ve 1994’te idam ediliyor. Seri katil palyaço, Amerika’nın kolektif bilincinde hâlâ yerli yerinde duruyor.

        AYŞE ÖZEK KARASU - HABERTÜRK PAZAR

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ