Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Tarihi semtte tarih turu: Osmanbey'in sırları!
        2

        Mimar Ali Taptık, düzenlediği ‘Şehrin Sonunda; Dereler, Fabrikalar ve Aramızda Olmayanlar’ turu ile işte bu İstanbul’un uçsuz bucaksız binaları arasında gizli kalan hatıraları açığa çıkarıyor. Biz de bu tur çerçevesinde sanatçı ve mimar Ali Taptık ile Osmanbey’in ara sokaklarını karış karış gezdik, kentin biriktirdikleriyle gizlediklerinin izlerine rastladık. Yaklaşık 25 kişilik gruplarla gerçekleştirilen tur halka açık ücretsiz.

        3

        Bomontiada’dan başlayan turumuz, Ali Taptık’ın “Tatavla’da (Kurtuluş) eskiden Cenevizlilerin ahırları bulunuyordu. Kanuni Sultan Süleyman döneminde her sene sefere çıkan donanma, Ege adalarını kontrol altına alır ve Rum korsanları esir alarak tersanelerde çalıştırmak için İstanbul’a getirir. Bu köleler çalışmaları ve hünerleri nedeniyle belli bir süre sonra serbest bırakılır. Yerleştikleri bölge de Tatavla’dır’’ sözleriyle başladı.

        4

        ‘BOMONTİ NEKTAR’

        Şimdilerde Mimar Sinan Üniversitesi Bomonti Yerleşkesi’nin bulunduğu alanda ‘Bomonti Nektar’ isimli fabrika bulunurmuş. Fabrikanın kuruluşunda ilginç bir işbirliği hikâyesi var. O dönem sarayda buz üreticisi olarak çalışan İsviçreli Adolf ve Walter Bomonti kardeşler yakın ilişkilerini kullanarak lisanlarını alır ve 1902 yılında İstanbul’un ilk bira fabrikasını Feriköy’de kurarlar. 1909 yılında Büyükdere’de bira imalatına başlayan Nektar ile oluşan rekabet iki firmanın da zarar etmesine neden olunca 1912 yılında iki şirket birleşerek Bomonti- Nektar olarak yola devam eder.

        5

        İLAÇ FABRİKASI

        Fabrikanın birkaç sokak ötesinde bakımsız bir binanın önüne geldiğimizde Ali Taptık’tan bir fabrika hikâyesi daha geldi. 60’lı yıllarda Bomonti ilaç, dokuma ve kadın tekstil alanlarında birçok fabrikaya sahipmiş. Bunlardan bir tanesi de SSK Bomonti İlaç Fabrikası. Ali Taptık, ‘’O senelerde annem fabrikada kimya mühendisi olarak çalışırken gelip tavşanlarla oynadığımı hatırlıyorum’’ diyor. 2005 yılında tasfiye edilen bir dönemin önemli fabrikası günümüzde kapalı otopark olarak hizmet veriyor.

        6

        UMURCA ÇİFTLİĞİ

        Kurtuluş Caddesi’ne giderken karşımıza çıkan yıkık dökük kapının da bir hikâyesi var. 1878’de Pireneler’deki asma biti salgınından sonra Katalonya’dan Umurca ve Ereğli’ye yabancı yatırımlar yapılmış ve bağlar kurulmuş. Aynı dönemde Ereğli kömür yataklarında da yatırımları bulunan başmabeyncisi Sarıcazade Ragıp Paşa, Umurca Çiftliği’nde bir rakı fabrikası kurmuş. Etiketinde denizkızı resmi olan “Tenedos” rakısı Osmanlı’da kurulmuş ilk rakı fabrikası olarak anılmaya başlanmış.

        7

        GALERİ BARAZ TÜRKİYE

        Ara sokaklardan anacaddelere gelmeye başladığımızda şehrin yuttuğu birkaç ahşap binaya daha rastladık. Sözde modern yapıların arasında o yıkık dökük halleriyle bile kendilerini hissettiriyorlardı. Kurtuluş Caddesi’ne çıktığımızda bembeyaz rengiyle dikkatleri üstüne toplamayı başaran binayı fark ettik. Galeri Baraz bütün ihtişamıyla karşımızdaydı.

        8

        Galeri Baraz Türkiye’nin en önemli sanat galerilerindendi. İlk sergisinde Yahşi Baraz ve Can Göknil’e ev sahipliği yapan galerinin ziyaretçileri arasında Aziz Nesin ve Yaşar Kemal gibi isimler de varmış. Galeri’nin adı o dönemki numarasından dolayı Kurtuluş No: 191 olarak geçermiş. Yeni verilen numaralarla 141 olan galeri eski ihtişamından bir şey kaybetmeyerek günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış.

        9

        PANCALDİ’NİN HANI

        Eşini terk edip İstanbul’a yerleşen Pancaldi Bey, İcadiye tepesinde kendisine bir han kurar. Burası ava veya mesire yerlerine çıkanlara hizmet verir ve kentin kuzeyindeki bağ ve boş arazilere giden doğrultuyu belirttiği için de gitgide bir semt ismi olarak şehirlilerin ağzına yerleşir ve zamanla Pangaltı olur. Hanın bugün Osmanbey metro istasyonu Pangaltı-Ergenekon Caddesi yakınlarında bir yere denk geldiği tahmin ediliyor.

        10

        SU KULESİ

        Ara sokaklardan yolumuza devam ederken dar bir sokağın ucunda kendini göstermeye çalışırcasına duran su kulesi dikkatimizi çekti. İstanbul Suları Şirketi’ne ait olduğu tahmin edilen kulenin izlerine 1918 yılına ait kaynaklarda rastlamak mümkün. O dönem Osmanlı-İngiliz-İtalya ve Fransız ortak girişimi olarak kurulmuş, Terkos ve Alibeyköy su havzalarından kente su taşımış. Önce Bomonti’de su kulesinde toplanan su tekrar Feriköy’deki pompa istasyonu ile kente dağıtılmış.

        11

        İKİ KİLİSE

        Yedi tepeli kentin dört bir yanında birçok sanata ve inanca yönelik yapılar bulunmakta. Osmanbey’in dar sokakları arasında inzivaya çekilen iki kilise bulunmakta. Bunlardan biri Kazım Orbay Caddesi’nde bulunan Gürcü Katolik Kilisesi.

        12

        Bir diğeri de Kurtuluş semtinin son durağında bulunan Aya Dimitri Kilisesi. 1861 yılında kurulan ve bünyesinde bir de matbaa bulunan kilisede Gürcü cemaat için dil dersleri verilirken, kültürel kitaplarla da hizmet veriliyor. Aya Dimitri Kilisesi’nin izleriyse yalnızca 16. yüzyıla kadar sürülebiliyor. Kilisede bulunan Aziz Demetrios’un ikonasının diş ve baş ağrısına iyi geldiğine inanılıyor.

        Can METE/GAZETE HABERTÜRK

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ