Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Sarah Jio röportajı

        HTGAZETE PAZAR / GÜLENAY BÖREKÇİ

        Son romanı “Kelebek Adası” dünyada ilk önce Türkiye’de yayımlanan Sarah Jio, “Mart Menekşeleri”, “Böğürtlen Kışı”, “Son Kamelya” gibi çiçekli, meyveli isimleriyle ve naif kapak illüstrasyonlarıyla dikkat çeken kitaplarında genellikle doğup büyüdüğü yer olan Seattle’da geçen hikâyeler anlatıyor. Kahramanları çoğunlukla boşanmış ve mutluluğu yalnız kalmayı bir biçimde başararak elde eden kadınlar. Aşk hep sonradan, bütün o zorlu zamanların ardından geliyor.

        REKLAM

        Yayın dünyasındaki başkaları gibi ben de Jio’nun sırrını, neden bu kadar okunduğunu merak ediyorum. Yayıncılara göre okurlar “Grinin Elli Tonu” gibi erotizm hayalleri satan klişe romanların arasında Jio’nunkileri sahici ve çok hayattan buluyor. Ben de yazarla konuşup doğruyu kendim keşfetmeyi denedim. İşte meslektaşım eski gazeteci Sarah Jio...

        Kariyerinize dergilerde başladınız, Glamour, Mademoiselle... Gazetecilik deneyimleriniz romancılık konusunda size yararlı oldu mu? Sonuçta birçok insan ve birçok karakter tanıdınız...

        Evet, elbette. Makale yazmak roman yazmaktan çok farklı olsa da bir romanı zamanında yani teslim tarihinden önce bitirme gücünü bulmamın tek nedeni, gazetecilik eğitimi almış olmamdır. Öte yandan, itiraf edeyim romana geçtiğimde inanılmaz rahatladım. Roman için de araştırma yapmam gerekiyor ama bir dünyayı hikâyesi ve karakterleriyle birlikte tasarlamak, makale yazmaktan çok daha zevkli. Doğrusunu isterseniz, trendleri, ilginç konuları ve büyüleyici insanları takip etmemi gerektiren bir gazetecilik türüyle meşguldüm ve bunların hepsi gelecekteki kitaplarım için malzeme oldu. İş için gittiğim ve sonradan kitaplarımda kullanmadığım tek bir yer gelmiyor aklıma. O sırada roman yazmıyor olsam da farkında olmadan gelecekteki yazacağım hikâyeler için karakterler, mekânlar ve olaylar biriktirmişim.

        REKLAM

        Aşk romanları yazıyorsunuz ama mesela şu Seattle’ın su kanallarında yüzen evlerden bahsettiğiniz kitabınızda olduğu gibi sayenizde bilmediğim yerlere de gidiyorum. Nasıl karar veriyorsunuz bir romanın nerede geçeceğine, nasıl bir hikâyesi olacağına?

        Kitaplarımın çoğu Seattle’da geçiyor, çünkü ben orada yaşıyorum ve bu şehri hem çok iyi tanıyor hem de çok seviyorum. Son zamanlarda gördüğüm yerleri düşününce, Türkiye’den nasıl da büyülendiğimi hatırlıyorum. Hele muhteşem şehir İstanbul benim için çok özel. Yakında orada geçen bir hikâye yazacağım.

        “Bir romancının en iyi yazdığı şey korkularıdır” demiştiniz daha önce. Nelerden korkuyorsunuz?

        Sevdiklerimi kaybetmekten ve yalnız kalmaktan korkuyorum, bu konuya özellikle “Böğürtlen Kışı” romanımda değinmiştim.

        Yazar olmak isteyen gençlere ne tavsiye edersiniz?

        Her gün yazın. Kendinize inanın. Ve sadece size gerçekten ilham veren, sizi heyecanlandıran hikâyeler üzerinde çalışın. Yazar olarak sizi heyecanlandırmayan bir hikâyenin okuru heyecanlandırmasını nasıl beklersiniz ki!

        REKLAM

        Nasıl çalışıyorsunuz, ritüelleriniz, vazgeçilmez alışkanlıklarınız neler?

        Eskiden yazma sürecim konusunda daha katıydım ama artık çok fazla seyahat ediyorum, bu yüzden uçaklarda, havaalanlarında, gürültülü restoranlarda, anlayacağınız nerede ne zaman olursa yazmayı öğrendim. Eğer anlattığım hikâyeye odaklanabilmişsem, arka plandaki gürültü umurumda olmuyor.

        Anne olmak bir romancı için ilham verici mi yoksa işini iki kat zorlaştıran bir şey mi?

        İkisi de! Üç oğlum var, yaşları 9, 7, 5, dolayısıyla zamanımın çoğunu onlara ayırıyorum. Üçü de kariyerimden önce geliyor ama yazmamın esas nedeni de onlar! Onlara iyi bakmam gerekiyor. Benimle gurur duyuyorlar ve bu bana şevk veriyor. Daha geçenlerde en büyük oğlum restoranda bir garsona annesinin “dünyanın en ünlü yazarı” olduğunu söyledi. İçimi ısıtan şeyler bunlar.

        KELEBEK ADASI

        “Romanım, özünde aşkı anlatıyor. Balayında trajik bir gemi kazası geçirip kaybolan ve yıllarca ıssız bir adada pek de tanımadığı bir adamla yaşayan bir kadının kalbe dokunan hikâyesi. Karakterlerimi o kadar sevdim ki hâlâ aklımda onlar var.”

        REKLAM

        "TÜRK OKURLARDAN E-MAIL YA DA MESAJ ALMADIĞIM ANIM YOK"

        Erkek arkadaşınız Seattle kökenli Grunge müziğin ünlü prodüktörlerinden...

        Erkek arkadaşım müzik endüstrisinde etkili biri, evet. Onun 90’ların Grunge’ına dair anlattıkları, ‘manzarası, müziği ve kafeleriyle Seattle’a bir selam’ diyebileceğim “Yeşil Deniz Kabuğu” romanıma ilham verdi.

        En sevdiğiniz şarkı hangisi?

        ‘En sevdiğim’ tek şarkı yok, birçok şarkı var! Şu ara “Empire of the Sun” albümünü dinliyorum. Ama “Yeşil Deniz Kabuğu”ndaki en sevdiğim şarkı Mazzy Star’ın “Fade Into You” şarkısı...

        Türkiye’deki okurlarla ilişkiniz sağlam...

        Onlardan e-mail ya da mesaj almadığım anım yok ve bu beni çok mutlu ediyor. Amerika dahil hiçbir ülkede okurlar beni Türkiye’dekiler kadar sevgiyle sahiplenmedi. Geçenlerde bir adam hayranım olduğunu söylediği kız arkadaşı için doğum günü mesajı yazmamı istedi; ben de yazdım. Eğlenceliydi! Kız arkadaşı için böyle sevimli bir sürpriz tasarlayacak kadar tatlı bir adam olması da sanırım ayrıca hoştu.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ