Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Kedisini de boğmuş!

        profesör annesi Olcay Tiryaki'yi boğazını keserek öldürdü. Acı olan bir kızın

        annesini öldürmesi miydi, yoksa annenin değerli bir bilim kadını, kızının hukuk

        öğrencisi olması mıydı? Babasının cinayetten sonra Başak'a, "Sus kızım, konuşma" telkinleri, Başak'ın adliyeden makyaj yapıp saçlarını örerek çıkması akıllarda hep soru işareti bıraktı. Öyle ya, nasıl bir ruh haline sahipti ki Başak, insanın kanını donduran bu cinayeti işledi? İşte yakınlarının gözünden Başak Aydıntuğ'un yalnız dünyası.

        OLCAY TİRYAKİ VE BAŞAK'IN ESKİ FOTOĞRAFLARI... FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYIN

        YENİ AKTÜEL'DEN ÖZSEL TORTOP'UN HABERİ

        Ankara şehir merkezi dışında yükselen yerleşim bölgelerinden Beysukent'teyim.

        Planlamacılar Sitesi'nin yönetim binasında, beklemem için gösterilen sandalyeye oturuyorum. Hava buz gibi. Aksi gibi, soba da yanmıyor. Sobanın tüttüğünü, dumana boğulunca yakmaktan vazgeçtiğini söylüyor sekreter. Aradan iki saat geçiyor, hâlâ aynı sandalyedeyim. Arada bir pencereden, karşı köşedeki evi inceliyorum. Kızı Başak Aydıntuğ tarafından boğazı kesilerek öldürülen Prof. Olcay Tiryaki'nin evi, zihnimdeki sayısız soruya yanıt arıyor. Nafile! İçim sıkılıyor, ürperiyorum. Derken kapı açılıyor, odaya sitenin emekli tayfası giriyor. Tavla partisi saatlerinin geldiğini söyleyip, oturduğum sandalyeden kalkmamı rica ediyorlar. Pulların şıkırtısından, günlerdir Türkiye'nin konuştuğu cinayet mahallinde hayatın kaldığı yerden devam etmekte bir beis görmediğini anlıyorum.

        Sitenin yöneticisi Hacı Gürel, söz verdiği saatte giriyor içeri. Toplantı odasına

        geçip menfur cinayeti ve "o gece"yi konuşuyoruz. Gürel, konuşmamızın ortasında Başak'ın jandarmaya ilk ifadesini beklediğim odadaki oturduğum o sandalyede verdiğini söyleyince, farkında olmadığım ürpertimin nedenini anlıyorum.

        Gürel'in "o gece"ye ilişkin anlattıkları arasında, cinayet sonrası Başak ile baba Prof. Semih Aydıntuğ'un karşılaşma anı dikkatimi çekiyor. "Başak çok sakindi. Ne ağladı, ne babasına sarıldı. Babası da kızına sarılmadı. 'Hırsız girdi eve' dedi. Semih Bey de lütfedip, 'Annene ne oldu, nerede, nasıl' diye sormadı."

        Soğuk karşılaşmanın sebebi, babanın cerrah soğukkanlılığına sahip olması mıdır bilinmez ama Hacı Gürel asıl, Semih Bey'in, kızı Başak'ın yaralı el ve boynunu muayene ettikten sonra sakin sakin "GATA'ya götürelim, bizim orada olmaz bu şimdi" sözleriyle irkildiğini söylüyor. "Neden, siz orada profesörsünüz ama' diye sordum, 'Sorun çıkar şimdi orada' dedi."

        Kızı için ölümü göze aldı

        Başak, birkaç yıl önce boşanan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Eski Dekanı ve İç Hastalıkları İmmünoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. A. Olcay Tiryaki ile yine aynı fakültenin Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Semih Aydıntuğ'un 21 yaşındaki tek çocuğu. Üstelik, anne ve babası tarafından dünyaya gelmesi çok arzulanan bir bebek. Hamileliğinin ilk aylarında düşük yapma tehlikesiyle karşılaşan anne, ölüm riskini bile göze alarak yedi ayını kıpırdamadan, yatarak geçirir.

        Başak'ın çocukluğu, baba Semih Aydıntuğ'un basına gönderdiği mektuptaki gibi sorunlu mu geçti bilinmez ama babaanne Sabahat ile dede Vahap Aydıntuğ büyütür onu. Annenin yoğun mesaisi, eğitim için uzunca süre yurtdışında kalması, iki ev ve iki aile sahibi yapar Başak'ı. İlerleyen yıllarda da iki ev arasında mekik dokur hep. Emekli avukat anneanne Naciye Lütfiye Kalabay'a göre sorunsuz, mutlu bir çocukluktur onunki. Bizimle paylaştığı aile albümünü gösterirken sık sık "Bu mu mutsuz çocukluk? Olcay onun üstüne titrer, her gittiği yere götürürdü" demekten kendini alamıyor.

        Velhasıl, zaten her daim birarada olamayan aile, baba Semih Aydıntuğ'un eşine ihanet etmesiyle iyice parçalanır. Cinayet davasının şahitlerinden olduğu için ismi bizde saklı olan yakın bir aile dostuna göre Olcay Hanım, kendisine kendi yataklarında ihanet eden eşi Semih Bey'i hiçbir zaman affetmez ve boşanma davası açar. Avukatı, yakın arkadaşı Sema Kendirci'dir. Aynı zamanda Türk Kadınlar Birliği Başkanı da olan Kendirci, Semih Aydıntuğ'un mektubunda da belirttiği gibi Beysukent'teki dört katlı villa ile yüksek miktarda tazminat alarak boşar çifti. Semih Aydıntuğ, "Bu beni çok yaraladı. Maddi manevi her şeyimi kaybetmiştim" diyor. Anneanne Naciye Lütfiye Kalabay ise bu söze acı acı gülerek karşılık veriyor. "Evet yaraladı ve kine sebep oldu. Başak'ı anneye karşı kötülediler."

        Bu olaya, şimdi demir parmaklıklar ardında olan Başak'ın yorumunu ise, yakından tanıyan tarotçusu Aslı Şenses açıklıyor. "Eşimden ayrılmak üzere olduğum için, annesinin avukatı Sema Hanım'ı tavsiye etti. 'En iyi avukat bu, başkasına gitme.

        Eşin istediği kadar param yok desin, bu avukat öyle bir alır ki, duman attırır

        valla. Annem çatır çatır aldı, çok da haklıydı' diyordu."

        Kedisini de boğmuş

        Çift boşandıktan sonra Başak daha çok babaannesinde, arada bir de annesinin yanında kalır. Dekan yardımcısı anne Tiryaki, mesleğine âşık, sabah yedi buçukta mesaiye başlayacak kadar işkoliktir.

        Başak'ı daha yakından tanımak için 2004'te mezun olduğu TED Koleji'nin yıllığına bakalım bir de. Göze ilk çarpan, Başak'ın sınıf arkadaşlarından sadece Simge Haznedaroğlu hakkında yazı yazmış olması. Kendisi hakkında yazı yazan arkadaşlarının ise özellikle şu cümleleri dikkat çekici. Mesela Cansu şöyle diyor: "İkimiz de hatalı üretimiz. Sen benim biraraya gelince tabela söktüğüm, taksi sarısı giyip canımı yiyen, her şeyimi paylaştığım azimli piknikçimsin." İdil, sanki yıllar öncesinden bazı şeyleri hissedip temennide bulunmuş gibi. ". Tatlılığını, güzelliğini, masumiyetini hiçbir zaman kaybetme hayatım." Nisan ise sıkı dostluklarının altında saklı zıtlıklardan şu sözlerle bahsetmiş. ".Garip ruh hallerini, kurbağa Mezzy'i hiç unutmayacak olsam da bir daha yaşamak istemiyorum.

        Tartışmalarımız, kavgalarımız, hatta dövüşlerimiz, dostluğumuz hiç bitmesin.

        Şekerim, benimle birlikteyken delirdiğini kabul et. Sen busun. Bırak diğerlerini,

        gel beraber delirelim."

        Başak hakkında daha detaylı bilgi almak için sınıf arkadaşlarına bir de facebook'tan ulaşmaya çalışıyorum. Görüşme talebime Burcu Yücekaya yanıt veriyor. Sadece son yıl aynı sınıfta okuduklarını, samimi olmadıklarını söylüyor ama ekliyor: "Hatırladığım tek değişik huyu, gün içinde yapması gereken her şeyi not tutmasıydı. 'Dişini fırçala, bronzlaş, giyin' gibi notlar tutardı. Duyduğum kadarıyla annesiyle sorunları varmış, arkadaşlarıyla da arası hep bozukmuş. Annesini öldürmeden önce de kedisini öldürmüş."

        Kedisini boğduğunu, yakın aile dostu da doğruluyor. "Birkaç ay önce boğmuş ama bilerek değil, severken fazla sıktığı için öldüğünü söylemiş." Kız arkadaşlarıyla arasının bozuk olduğunu ise tarotçusu onaylıyor. "Yalnızdı, kız arkadaşlarından nefret ettiğini söylüyordu. İnternette yalan yanlış iftiralar atmışlar. 'Bu kızlara çok kızıyorum' derdi."

        Yakın çevreye göre Başak, anne - babası boşandıktan sonra gözle görülür şekilde değişir. Okuduğu Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni aksatır, derslerine ilgi göstermez. Anneanne Naciye Kalabay, Başak'ın havai bir genç kız olduğunu, çok para harcadığını, saçlarını yaptırmak için annesinden bin YTL istediğine şahit olduğunu söylüyor. Tarotçusu Aslı Şenses'e soruyorum, "Evet" diyor, "Çok para harcıyordu. Annesinin haftada 200, babasının 500 YTL harçlık verdiğini söylerdi. Ama en son benden de borç almıştı. Cinayetten sonra babasına söyledim, 'Sizi de dolandırmış' dedi."

        Başak, annesinin Beysukent'teki evinde seyrek kalsa da, yakın komşuları ve aile dostları anne-kızın arasının iyi olmadığını biliyor. Gerek Anne Olcay Tiryaki'nin serzenişlerinden, gerekse evden yükselen seslerden. Site yöneticisi Hacı Gürel, şimdilerde Ankara dışında yaşayan bir site sakininin, cinayetten sonra arayıp "Hep korkuyordum, bu kız Olcay hocayı bir gün merdivenlerden iter diye endişeleniyordum" dediğini söylüyor.

        İsmini sakladığımız aile dostunun söyledikleriyse çok manidar. Başak'ın annesini iki yıldır tehdit ettiğini, "Seni öldüreceğim. Malların bana kalacak" dediğini, bu sözlerden midir bilinmez, Olcay Hanım'ın yakınlarına "Şu terastan kendimi atıp öleyim de bari kızım hapse girmesin" sözleriyle dert yandığını anlatıyor. Ve ekliyor. "Birkaç ay önce yine kavga etmişler, annesini saçlarından sürüklemiş."

        Kızını da yatakta yakalamış!

        Anneanne Naciye Kalabay'a göre, anne - kızın kavga etmesinin en büyük sebebi, erkek arkadaş mevzusu. "Anne, kızına 'Hayır, bu olmaz' diyemez mi, nasihat edemez mi? Annesi razı olmadığı için araları açılıyordu."

        Yakın aile dostuna göre, anne - kız arasında iplerin gerilmesine yol açan olay, anne Olcay Tiryaki'nin gittiği bir şehir dışı seminerden eve erken dönmesiyle yaşanır.

        Kızını evde bir erkekle yatakta yakalar Prof. Tiryaki. Olayı anneanne Naciye Kalabay da doğruluyor. Olayın ardından ev anahtarını kızından alır ve yakınlarına "Vereyim de evi umumhaneye mi çevirsin" der. Dostları, Olcay Hanım'ı can güvenliği için kızı Başak'ı eve almaması yönünde uyardıklarını ama "Gecenin bir saati kapıma gelen kızımı nasıl almayayım" dediğini söylüyor.

        Başak'ın belirgin özelliği, giyimine ve makyaja düşkün olması. Cinayetten sonra

        adliye çıkışı makyaj yapıp saçlarını örmesi de garipsenmiş, akıl sağlığının yerinde olmadığı söylenmişti. Başak'ı annesinin yanına gelip gittikçe gören bir fakülte görevlisi şöyle anlatıyor. "Yüzünde makyaj yoksa şapka takar, yüzünü eğip geçerdi."

        Tarotçusu Aslı Şenses ise "Bir gün panik halde geldi, 'Makyaj yapmadım, kimse beni görmesin' deyip hızlıca içeri kaçtı, makyaj yaptı" diyor.

        Başak, makyaj yaparak neyi saklıyordu bilemeyiz ama hâl ve hareketleriyle ruh

        sağlığının yerinde olmadığı gün gibi ortada. Yanlarında çalışan hizmetli Asiye L. de Başak'ın annesini bir yıl önce boğmaya kalktığını, kendisini görünce bıraktığını söylüyor. Yaptığı açıklamalara bakılırsa Başak'ın psikolojisinin bozuk olduğunu baba Semih Aydıntuğ da biliyor. O halde? Başak ilgisizlik kurbanı değil de ne peki?

        TAROTÇUSU ASLI ŞENSES, BAŞAK AYDINTUĞ'U ANLATIYOR

        "ŞARKICI OLMAK İSTEDİ, HASAN BORA'YI ARADI"

        Başak'ı yakından tanıyan, son zamanlarını en iyi bilen kişi, "Keşke sen benim annem olsan" dediği, "Hala" diye hitap edip kendisini yeğeni olarak tanıttığı tarotçusu Aslı Şenses. Başak cinayet işlemeseydi, Aslı Şenses'e gidip borcunu ödeyecekti.

        * İlk geldiğinde yanında teyzesinin kızı olarak tanıttığı biri vardı. Hatta

        'Kuzenlerim ikiz ama aralarında dört ay var' dedi. İnanamadım, o kadar hanımefendi, ağırbaşlı ve aklı başında bir görünümü vardı ki, psikolojisinin bozuk olduğunu düşünemedim.

        * "Annem çok güzel, kocaman gözleri var, onu çok seviyorum" derdi.

        * Başka bir kadın yüzünden sekiz aydır eşimden ayrı yaşıyorum. 16 yaşındaki oğlum eşimle beraber. Bir gün oğlum ağlayarak arayınca Başak, "Ne olur git. Ben bunları yaşadım. İstersen beraber gidelim, beni avukatın olarak tanıştır" dedi. Arkasından kendi yaşadıklarından bahsetti. "Annemle babam, sizin gibi ayrı yaşıyordu, beni babaannem büyüttü. Babaannemi anne - baba gibi görüyorum ama annemi çok seviyorum. Babamla Bodrum'a tatile gittik. Ama anneme Antalya'ya gidiyoruz dedik. Babam bir kadın getirip 'Sevgilim' dedi. O an nasıl olduğumu hatırlamıyorum. O günden sonra psikolojim bozuldu. İçime kapandım. Zaten çocukken de içime atardım her şeyi" dedi.

        * Evlenmek, anne olmak istediğini söylüyordu. Sık sık "Evim olsun, mutlu olmak

        istiyorum, özeniyorum, mutlu olamadım çocukluğumda" derdi.

        * Bir gün çok yağmur yağıyordu. İçeri girdi, "Saçaklı şemsiyeli bir kadın gördüm,

        çok komikti. Bir baktım üvey annem. Utandım, kaçtım" dedi.

        * Antidepresan kullanıyordu. Hatta bize de verdi. Çantasında taşıdığı votkayla

        içiyordu ilaçları. Cinayetten sonra telefonda babasıyla konuştum. İki saat içinde

        üst üste sekiz tane ilaç içtiğini söyleyince "Oooo, o ne ki" dedi.

        * Onu terk eden avukat bir sevgilisi vardı. Hâlâ sevdiğini, onunla evlenmek istediği için bakire olduğunu anlatıyordu. Neden ayrıldıklarını anlatmadı ama babası "O avukat onu alır mı, psikolojisinin bozuk olduğunu anladığı için bıraktı" dedi.

        * "Odam yok, yatağım belli değil. Bir babaannemin bir annemin evine gidiyorum"

        derdi. Babası, "Olur mu, annesinin teras katı ona aitti, babaannesinin evindeyse iki oda birden Başak'ındı" dedi. Birkaç yalanını yakalamıştım ama babasıyla konuştuktan sonra daha iyi anladım.

        * "Ortak poliklinik açalım. Annem asla kabul etmez ama babam yapabilir, konuşayım" dedi. "Tamam" dedim. Sonra "Babamla konuştum, olacak bu iş" dedi. Babası hiçbir şeyden haberi olmadığını söylüyor.

        * Annesini ve babasını çok sevdiğini ama üvey annesi yüzünden o eve gitmek

        istemediğini söylüyordu. Hatta, "Aslı Abla, poliklinik açarsak bu iş nereden geçer

        biliyor musun? Üvey annemle iyi geçinmem lazım. O babama yap derse yapar" dedi.

        * Acun Ilıcalı'nın yarışma programına başvurmuştum ama yanıt gelmedi. Bana bir erkek arkadaşının Acun'un annesiyle aynı apartmanda oturduğunu, ondan öğrenebileceklerini söyledi. Sürekli birini arayıp, bağırıp çağırıyordu. Acun'un annesi yıllar önce ölmüş meğer, yeni öğrendim.

        * Durmadan boş kâğıda bir şeyler karalardı.

        * Saçlarının doğal olduğunu söylüyordu ama bir gün ovarken elime garip bir şeyler geldi. Kaynak saçın ek yeriymiş. Eğildim, "Başak hani kendi saçındı" dedim, bir şey söylemedi.

        * Babası ona, maneviyata yönelmediği, Kuran okumadığı için hırçın olduğunu

        söyleyince araştırmış, "Beni Menzil'e götürün. Gidip dua etmek istiyorum" dedi. Biz de soruşturduk, alkol alan, uyuşturucu kullananlar oraya gidince bırakıyormuş.

        Ortağım Melih çok içki içiyor, oğlum da madde bağımlısı. Başak da çok içki içiyordu.

        Hep beraber gidelim dedik. Araba ve şoför kiralayacaktık ama Başak Adıyaman'dan da eski avukat sevgilisinin memleketi Van'daki köyüne gidelim deyince vazgeçtik onu oyaladık.

        * Hâkim olacağım diyordu ama hobi olarak şarkıcılık da yapmak istiyordu. Sesi

        güzeldi de. Eskiden beraber çalıştığım menajer Hasan Bora'yı arayıp, kendini yeğenim olarak tanıttı. Hasan Bora pek ilgilenmedi ama.

        * Annesine çok üzülüyordu. "Çok çalışıyor. Bir hastayla haftalarca, aylarca

        uğraştığı oluyor, çözülemeyen hastaları anneme gönderiyorlar. Annem zor para

        kazanıyor ama babam iki dakikada 250 YTL'yi cebine koyuyor" diyordu.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ