Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi ‘Bu uçuş ne zaman bitecek?’

        Güntay ŞİMŞEK / HT CUMARTESİ

        Doğanın bu hali, mutlu ettiği kadar, henüz uçmadan heyecanıma da katlıyor. Adeta içim içime sığmıyor. Zira havada takla atmak dahil bir sürü akrobasi hareketi yapmak üzere yoldayım. Daha önce "loop" atmıştım, o heyecanı biliyorum. Ama bu kez bu heyecanı bir ekrobasi uçağında deneyimleyeceğim. Uçakta neler olabileceğini yıllardır akrobasi uçuşlarını air show'larda merakla takip eden biri olarak tahmin edebiliyorum, ancak yaşamak başka bir şey. Gemileri yakmış ya da abartmadan söylersem korkularımı arkamda bırakmış olarak yoldayım. Akrobasi pilotu Murat Öztürk, Türkiye'de yaptığı gösterileri bu defa bana yaşatmaya kararlı. Ben de kararlıyım...

        Hezarfen'e varır varmaz nefes almadan akrobasi için özel tasarlanmış, yüzeyleri bez kaplı çift kanatlı uçağın başına geçiyoruz. Neden böyle acele davrandığını geç fark ediyorum. "Sen akrobasini yap, biz izleyelim" deme ihtimalimi göz önünde bulundurmuş olmalı. Hemen üzerime paraşütü giydiriyor. Paraşütün kemerlerini de bacaklarıma sıkıca bağlıyor. Ardından acil durumda neler yapacağıma dair brifing veriyor. "Bir şey olmaz da, hani herhangi bir durumda gerekirse şu demir halkayı önce yerinden çıkaracaksın, sonra aşağı doğru çekeceksin" şeklinde paraşütü nasıl kullanacağımı anlatıyor. Ve "Atla gidiyoruz" komutuyla, iki kişilik akrobasi uçağı Pitts S-2B'nin ön tarafına yerleşiyorum. Kibarlık sanmıştım, meğer akrobasi pilotları arkada oturuyormuş. Üstelik böylesi çaylaklar için daha heyecanlı oluyor.

        'KALKIŞA HAZIR MISIN?'

        Akrobasi uçağına binmek sanıldığı kadar kolay değil. Tek kişilik o dar mekâna sırtımdaki paraşütle yerleşmek, kemerleri bulup bağlamak, epeyce zamanımı alıyor. Murat Öztürk, kemerleri birkaç kez kontrol edip sıkı olup olmadıklarına bakıyor. Havada neler olabileceğini bildiğinden, aşağıda önlem alıyor. Herhangi bir durumda(!) kemerleri nasıl açmam gerektiğini hatırlatmayı da ihmal etmiyor. Sonunda cam fanus kapanıyor. Kuleyle gerekli detaylar konuşuluyor. Taksi yapıp pistin başına gidiliyor. "Hocam kalkışa hazır mısın" diye soruyor. "Hazırım. İyi uçuşlar" dememe fırsat vermeden, pistte koşmaya başlıyoruz. 700-800 metre koştuktan sonra da havalanıyoruz.

        Aşağıda bizi izleyen Airport ekibini selamlıyorum. Ve yükselmeye başlıyoruz. "Baharda Büyükçekmece Gölü'nün tadını çıkaracağım" diye seyre dalıyorum ki, uçağımız 90 derece açıyla gökyüzüne doğru tırmanmaya başlıyor. Yerle göz irtibatım kesildiği için ne kadar yükseldiğimizi kestiremiyorum. Derken uçağımız yavaşlayıp arkaya doğru yatmaya başlıyor. Göle her açıdan başaşağı bakınca hangi konumda olduğumu anlamakta zorlanıyorum. Bir yandan da tuhaf sesler çıkarıyorum.

        'PES EDEN TARAF OLMAMAK İÇİN DİRENİYORUM'

        "Oooooooooo" nidasıyla kendime geldiğimde yere doğru 90 derece açıyla pike yaptığımızı fark ediyorum. Hızla yeryüzüne yaklaşırken, aynadan Murat Öztürk'ü görmeye çalışıyorum ama nafile. Kalp atışlarım hızlanmış, bu uçuşta yediğim 4G sebebiyle bedenim gerilmiş bir şekilde "Neler olacak" diye düşünürken, uçağımız düz uçuşa geçiyor. Rahat bir nefes alıyorum. Ama içimden "Bu uçuş ne zaman bitecek" diye söyleniyorum. Bir yandan da hangi akrobatik hareketleri yapmadığımızı düşünmeye çalışıyorum, ancak Öztürk düşüncelerimle baş başa kalmama fazla fırsat vermiyor. Gölün üzerinden bir manevra yapıp meydana yaklaştığımızda bu sefer uçağımız uzunluk ekseninde 360 derece dönüyor. Havayı delmeye çalışan matkabın ucu gibi hissediyorum kendimi. Allah'tan bir "tono" hareketiyle yetiniyoruz. "Artık iniş için hazırlanırız" diye düşünüyorum.

        O da ne? Tekrar 90 derecelik açıyla gökyüzüne tırmanmaya başlıyoruz. Bu defa en tepeye çıktığımızda, uçak yavaşlıyor ve "vertical tono" yani dikine kendi etrafında 360 derece dönüyor ve benim yeryüzüyle irtibatım kesiliyor. Önümde uçsuz bucaksız gökyüzünden başka bir şey yok. Ardından uçağımız başını yavaş yavaş yere doğru çeviriyor da ben de konumumu belirlemeye çalışıyorum. Ve tekrar yeryüzüne doğru dikine pike yapmaya başlıyoruz. Yüreğim ağzıma gelmiş vaziyette, pes eden taraf olmamak için direniyorum. Sonunda Murat Öztürk, bir "tono" daha yapacak edasıyla tekerleri piste koyuyor.

        Ve kurtuluyorum. Paraşütü açmayı gerektirecek bir şey olmadı, pistteyim, ama 10-15 dakika içinde neler yaşadığıma da inanamıyorum. Diğer taraftan da her türlü akrobasi hareketini fazla paniğe kapılmadan gerçekleştirmiş biri olarak tarifsiz bir mutluluk yaşıyorum. Uçağımız pistten ayrılıp hangarın önünde durduğunda, önemli bir iş başarmış büyük kahraman rahat bir nefes alarak çıkıyorum küçücük uçaktan. Ve bugün için planlanan uçuşların en adrenalinli bölümünü bitiriyorum. Sırada bu uçuşun üzerine kaymaklı kadayıf olacak başka bir uçuş daha var. Onun pilotu da Muzaffer Öztürk. Murat Öztürk'ün zirveye çıkardığı heyecanımı o yavaş yavaş keyifle yatıştırmaya çalışacak. Bir de akrobasi pilotumuz Ali İsmet Öztürk var ama onun bugünkü konumuzla ilgisi yok. Üç Öztürk'ün de zaten birbiriyle bir bağı yok...

        EN YAŞLI UÇAKLA BOĞAZ TURU

        Muzaffer Öztürk, sportif havacılığa 20 yıl önce başlamış, iş dünyasının ilginç isimlerinden biri. "Kabriyo uçağımla seni gezdireceğim" diyor. Üstü açık uçağıyla Hezarfen'den, Bahçeşehir-Kemerburgaz-İstinye'ye doğru keyifli bir uçuş planı yapıyoruz. Boeing Stearman, Türkiye'nin uçabilir durumdaki en yaşlı uçağı. 2 kişilik uçak, askeri eğitim 1930-1940 arasında ABD'de 10 bin 346 adet üretilmiş. İkinci Dünya Savaşı boyunca eğitim uçağı olarak hizmet vermiş, savaştan sonra halka satılmış. Biri de bu vesileyle yıllar sonra Türkiye'ye getirilmiş.

        Muzaffer Öztürk de çok konuksever olduğu için beni ön koltuğa oturtuyor. Üstü açık bir uçak için gerekli kıyafetleri giyiniyoruz. Başımıza bu uçaklarda kullanılmak üzere imal edilmiş, üzerinde rüzgâra karşı görüşümüzü kuvvetlendirecek gözlükleri olan özel pilot şapkasını geçiriyoruz. Muzaffer Öztürk, son olarak rüzgârda savrulan bir fuları da takıyor boynumuza. Ve 1 Mayıs'ta Boğaz'a doğru kanat çırpamaya başlıyoruz. Tam 50 dakika havada kalıyoruz. İki uçuşun da tarifini yapmak zor. İkisinin de yeri çok ayrı. Öyle ki tadanın bile anlatması çok zor. Fırsatını bulun deneyin derim...

        Boeing Stearman

        Uzunluk: 7.54 m

        Kanat açıklığı: 9.81 m

        Yükseklik: 3 m

        Kanat alanı: 27.7 m²

        Boş ağırlık: 878 kg

        Maksimum kalkış ağırlığı: 1.200 kg

        Motor: 220 beygir gücünde, 7 silindirli, hava soğutmalı, pervaneli Continental

        Maksimum hız: 217 km/s

        Seyir hızı: 155 km/s

        Hizmet tavanı: 4.024 m

        PITTS S-2B

        Akrobasi Uçağı Pitts S-2B

        Uzunluk: 5.71 m

        Kanat Açıklığı: 6.10 m

        Yükseklik: 2.02 m

        Kanat Alanı: 11.6 m²

        Boş Ağırlığı: 521 kg

        Maksimum kalkış ağırlığı: 737 kg

        Motor: 260 beygir gücünde, 6 düz pistonlu, hava soğutmalı Textron Lycoming

        Maksimum hız: 338 km/saat

        Seyir Hızı: 282 km/saat

        Hizmet tavanı: 6.400 m

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ