Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi ‘Caz, festival turizmi gibi bir şeye dönüştü’

        Heja BOZYEL / HT CUMARTESİ

        Klasik müzik eğitimi aldınız, caza nasıl karar verdiniz?

        Yarı zamanlı olarak konservatuvara giderken Baki Duyarlar yan odalarda çalardı. "Bu nasıl müzik" deyip taklit etmeye çalışıyordum. Aslında benim ilgimi çeken şey doğaçlama. Sadece caz içinde doğaçlama yapan biri değilim, mesela tamamen doğaçlama bir albümüm var. O özgürlük ilgimi çekiyor. Sahnede ciddi olmak istemediğimden, yavaştan caza doğru kaydım.

        Son birkaç senedir caz müziğinin gençler tarafından daha çok sevildiğini görüyorum. Sanırım Bilgi Üniversitesi'nin çok katkısı var hem caz müzisyeni yetiştirmekte hem de müziği sevdirmede...

        Klüplerde caz çalan insanlar ve müzik piyasasında birçok caz albümü var. Hatta bu konuda New York Times'a röportaj verdim, öğrencilerimizin CD'lerini istediler. İstanbul'daki durum fark edildi. Bir patlama var ama arkadan gelenlerden şüpheliyim; çünkü müzisyen, şarkıcı pek yetişmiyor.

        Dinleyicilerin caza karşısı algısı değişti mi ya da dinleyici sayısı arttı mı?

        Arttığını düşünmüyorum. Festival turizmi gibi bir şeye dönüştü caz. Festivallerde bütün grupları seyretmeye geliyorlar, oysa aynı gruplar bütün bir sezon sadece 30 kişinin 40 kişinin izlediği sahneye çıkıyor. Müzik dinlemek için dışarı çıkmak yok. Yılda 5-6 proje birden yapıyorum. Kitle aşağı yukarı hep aynı.

        İstanbul'da sevebileceğimiz tarzda caz yapılan Alt. var sanırım... Diğer yerler daha snob görünüyor.

        Cafe Mitanni var, çok küçük bir yer ama biz orada çalmayı çok seviyoruz. Avrupa klüpleri gibi, her gece canlı müzik var. Haftada iki gece Sarp Maden çalıyor, yemek yenebiliyor.

        'MÜTHİŞ EĞİTİMLİ ÇOK MÜZİSYEN VAR'

        Kadın müzisyenler birlikte pek çalışmazlar ama Elif Çağlar ve siz aynı albümdesiniz mesela.

        Doğru; ben daha gençken fazla kadın müzisyen yoktu zaten. Ayşe Tütüncü, Nilüfer Verdi vardı. Nilüfer'le benim çok büyük bir yakınlığım yoktu o zaman, uzaktan tanışıyorduk ama Ayşe'yle küçüklüğümden beri tanışıyoruz. Onlar bana o dönem çok destek verdiler. Hiç kadın-erkek ayrımı yapmadılar. Ben de bu yüzden çok erken yaşta Bülent Ortaçgil'le, Erkan Oğur'la tanışma ve albümlerinde çalışma fırsatını yakaladım. Ama kendi jenerasyonumda çok büyük sorun yaşadım. Beni çalmaya çağırmıyorlardı. "Selen şarkı söylesin" deniyordu sadece. Müzisyen gözüyle bakılmıyordu bana. Bu yüzden çok yorulmuştum o dönem. Elif zaten öğrenci olduğum dönemde de çok iyiydi, şimdi çok yakın arkadaşım. Ceylan Ertem'le daha çok küçükken tanışmıştım. Şu an piyano bölümü mezunu; yani müthiş eğitimli çok kişi var.

        Son albümünüzdeki iki parça hariç hepsi size ait. Önce sözler mi geliyor müzik mi?

        Bir parça anneanneme ait, diğer parça da çok yakın arkadaşım Ayşen Yaşlı'nın. Soruya gelince, tamamen duruma bağlı. Söz şu açıdan önemli: "Sürprizler" albümünü yaparken Demirhan Baylan bana demişti ki "Direktif verir gibi şarkı sözleri yazma, hikâyesi olsun sözlerin. Yoksa kimse sana yakın hissetmez kendini." Bir müzisyen olarak müziği her zaman daha ön plana çıkarırım. Bu yüzden herkesin çok iyi hissedemediği bir müzik oluyor bazen.

        Kimdir?

        Selen Gülün 1989'da İstanbul Belediye Konservatuvarı Yarı Zamanlı Piyano Bölümü'nden mezun oldu. 1992'de İstanbul Üniversitesi İşletme Bölümü'nü bitirdikten sonra müzik eğitimine Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda devam etti. Hülya Tarcan ile piyano, Erçivan Saydam ve İlhan Usmanbaş ile kompozisyon çalıştı. 1996'da aldığı bursla Berklee College of Music'te Caz Besteciliği okumak üzere Amerika'ya gitti. 2 yılda özel derece ve ödülle mezun oldu. Orada kurduğu Just About Jazz adlı grubuyla Amerika, Avrupa ve İstanbul'da konserler verdi. Grubun Just About Jazz Live adlı albümü 2005'te DMC Jazz tarafından yayınlandı. 1998'den beri İstanbul'da yaşıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü'nde öğretim görevlisi. Müziğin çeşitli dallarında yazdığı eserler Türkiye, İngiltere, İtalya, ABD, Brezilya ve Fransa'da seslendirildi. Bestecilik yanında performans çalışmalarına, liderliğini sürdürdüğü Trio ile devam ediyor. Bu arada kompozisyon çalışmaları Charles Mingus Kompozisyon ödülü ve British Council Creative Collaborations in Music ödülü aldı.

        'Bütün bunlar geçecek zamanla'

        Siz Gezi Parkı'na da gittiniz. Anlamı ne sizin için?

        Küçüklüğümden beri ara ara gittigim bir park. Ailemle, lise arkadaşlarımla bir dolu anım var. Şimdi özgürlük, eşitlik, birliktelik, arkadaşlık, kardeşlik gibi birçok değişik anlama da geliyor. Başından beri oradaydım. Yüzlerce yıllık önyargılar yerle bir oldu. Sadece bu sebepten bile Türkiye tarihine örnek olabilmesi açısından Gezi Parkı, bir "park" olarak kalmalı.

        Sizi en çok etkileyen ne oldu?

        Binlerce insanın umut ve mutluluk içinde parka akın ettigi 30 Mayıs gecesi. Böyle harika bir tabloyu unutamam. Arkasından bir kız arkadaşımla sabahın çok erken bir saatinde Gezi'de kahvaltı ederken bir karga yavrusu düştü ağaçtan. Hep birlikte onu kurtarmaya calışmamız güzel bir duygu olarak kaldı. Bir de baskın günlerinde kötü anılarım var. Parkın içine atılan gaz bombaları, yanan çadırlar, panikleyen insanlar da haliyle etkilendiğim olaylardan...

        Temsilen bir şarkı seçmenizi istesem...

        En son albümümden Bütün Bunlar adlı parçayı paylaşıma açtım; tüm arkadaşlarıma son 20 gündür yaşadıklarımız için teselli olması amacıyla. Şarkının nakaratında "Bütün bunlar geçecek zamanla" diyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ