Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Dünya Osmanlı’daki müthiş paylaşımı bugün fark ediyor’

        HT PAZAR / SELÇUK TEPELİ

        Kanadalı ünlü tarihçi Margaret MacMillan, büyük büyükbabası olan İngiltere’nin eski başbakanı David Lloyd George’un da aralarında bulunduğu Batılı liderlerin, I. Dünya Savaşı’nın ardından Paris Barış Konferansı’nda dünya haritasını nasıl da kesip biçtiğini anlattığı kitabıyla olay yarattı. Başta ABD olmak üzere pek çok ülkede çok satanların başında gelen “Paris 1919: Dünyayı Değiştiren Altı Ay”, en çok da Osmanlı İmparatorluğu’ndan söz ediyor. Başta dönemin İngiltere Başbakanı Lloyd George olmak üzere, barış konferansının “Dört Büyük”leri denen ABD’nin 28. Başkanı Woodrow Wilson, Fransa Başbakanı Georges Clemenceau ve İtaya Başbakanı Vittorio Orlando liderliğindeki galip devletlerin “ihmal ve gaflet içinde” aldıkları kararlardan bahsediyor. Oxford Üniversitesi’nden Prof. MacMillan, I. Dünya Savaşı’nın ve ardından alınan bu kararların bugüne de yansıyan pek çok uluslararası problemin kaynağında yer aldığını düşünüyor. Yeni kitabı “The War That Ended Peace: The Road to 1914” (Barışı Sonlandıran Savaş: 1914’e Doğru, diye çevrilebilir) ile bu analizlerini daha da derinlere, savaş öncesine götürüyor.

        MacMillan’a göre I. Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı’nın bölünmesi büyük hataydı, ama kaçınılmazdı da. Yine de “Osmanlı AB gibi bir yapıda devam edebilseydi tarih daha olumlu yazılırdı” diye ekliyor. Dünyada bugün olanları, yarın olacakları ve tüm bunların orta yerindeki Türkiye’yi farklı bir gözle okuyacağınız ilginç bir röportaj sizi bekliyor...

        “Paris 1919: Dünyayı Değiştiren Altı Ay” adlı kitabınızda en uzun bölümler, “Osmanlı’nın Sonu” ile “Atatürk ve Sevr’in İptali” başlıkları altında Osmanlı’ya ayrılmış. Bu kadar yer vermenizin nedeni neydi?

        Paris Barış Konferansı üzerine yapılan araştırmaların hemen hepsi Avrupa üzerine yoğunlaşıyor. Oysa ki Paris Konferansı dünyanın pek çok yerinde büyük etkiler yarattı. Ayrıca ben Avrupalı değil Kanadalıyım. Bu da bakışımda etkili olmuştur. Kitapta Osmanlı İmparatorluğu epey yer tutsa da, Çin, Japonya, Afrika ve kendi ülkem Kanada’da savaşın ne etkiler yarattığını yazmaya çalıştım. Çünkü, her şeyin merkezinde Avrupa’nın olduğu düşünce düzeninden kurtulmamız gerekiyor.

        28. ABD Başkanı Woodrow Wilson’ın (1913-1921 arası) Paris’te ulusların kendi kaderini tayin hakkından söz etmesi, Pandora’nın Kutusu’nu açmış oldu...

        Wilson bu prensibi dile getirmiş olsa da, ondan önce liberal fikirlerin geliştiği uzun bir süreç var. Örneğin İngilizler ulusların kendilerini yönetebilme hakkını 19’uncu yüzyılda destekliyordu. Kendi kaderini tayin hakkını mesele haline getirense bu prensibin sadece özyönetimle değil, aynı zamanda etnik bir milliyetçilikle birlikte algılanması oldu. Bu durum da karmaşık sonuçlar yarattı.

        ‘OSMANLI AB GİBİ DEVAM EDEBİLSEYDİ TARİH DAHA OLUMLU YAZILIRDI’

        Ortadoğu’nun bugünki meselelerine bakarak, “Osmanlı’nın sonu Batı’nın hatasıdır” diyenler var.

        Osmanlı’nın çöküşü birilerinin hatası değildi. Ama üzüntü verici bir sondu. Dünya eski toplumların sonunu çoktan getirmişti. Osmanlı İmparatorluğu, tıpkı AvusturyaMacaristan İmparatorluğu gibi epey sarsılmış vaziyetteydi. Milliyetçilik akımıyla başa çıkmak, bu çok milletli imparatorluklar için zaten çok zordu. Savaş, yaklaşan sonu hızlandırdı. Savaş olmasaydı dahi Osmanlı İmparatorluğu daha fazla ayakta kalamazdı.

        Öte yandan Osmanlı İmparatorluğu farklı etnik ve dini kökenli toplulukların birarada yaşamasını mümkün kılıyordu. Gerçekten çok uluslu bir imparatorluktu. Çöküş birçok açıdan vahim bir gelişme oldu.

        Bu imparatorluklar, bugünkü Avrupa Birliği gibi farklı ulusların demokratik haklara sahip olduğu bir yapıda varolmaya devam edebilseydi, Orta Avrupa, Balkanlar ve Ortadoğu’da daha olumlu bir tarih yazılabilirdi.

        Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf, 19’uncu yüzyıl Osmanlı politikacılarının parlamenter monarşi kurma çabasını “İyi denemeydi” diye tarif ediyor. 24 farklı etnik grubun dahil olduğu bir parlamenter monarşi sürdürülebilir miydi?

        İlginç bir deneyimdi. Farklı grupların temas halinde olması onların birarada kalmasını kolaylaştırdı. Ama dağılmalarını da tetikledi. Osmanlılar; Kahire, Şam ve Beyrut’ta Arap milliyetçiliğinin yükselişine tanık oldular. Türk milliyetçiliğiyle birarada olmak zorunda değildiler. Toplumu birarada tutmaya yönelik dinamikler yaratmanın da modernleştirici bir etkisi oldu. Bu deneyimler, Osmanlının modernleşmesi ve Arap milliyetçiliği gibi Türk milliyetçiliğinin de yükselmesiyle sonuçlandı. Osmanlı, farklı ve rakip milletlerin uzun bir barış döneminde işbirliği içinde kalmalarını sağlamıştı. Ancak etnik milliyetçiliği zapt etmek neredeyse imkânsız. Ortadoğu’nun bugünkü haline bakınca bahsettiğimiz gelişmelerin ortaya ne hazin bir sonuç çıkardığını görüyoruz.

        ‘1919’DA İHMAL VE GAFLET ESERİ KARARLAR ALDILAR’

        Peki dünyanın düzeninin değiştirildiği Paris Konferansı’nda yapılan büyük hatalar nelerdi?

        En büyük hata Avrupalı olmayan ülkelere hesapsızca muamele edilmesiydi. Örneğin Çin’in bir bölümü Japonya’ya teslim edildi. Öte yanda, Osmanlı İmparatorluğu’nu bölmeye karar verdiler. Arap Yarımadası haritasını bölgenin yapısını hesaba katmadan çizdiler. Suriye ve Lübnan arasında bitmek bilmeyen düşmanlığın tohumlarını attılar. Yahudilere Filistin’de bir yurt yarattılar. Orada yaşayan insanlar için bunun anlamını düşünmediler. İhmal ve gaflet eseri kararlar aldılar! Fakat, Paris’te bir barış inşa etmeye çalışan insanlar adına konuşacak olursam, o gün dünyada barışı sağlamak çok zordu. Milliyetçi ve devrimci hareketlerin yükseldiği bir dönemdi. Almanya hâlâ çok güçlüydü. Herkesi memnun edecek bir barış inşa edemezlerdi.

        O günle bugünü karşılaştırsanız, bir barış inşa etmek için şartlar 1919’daki kadar zor mu?

        Bugün şartlar geçmişteki kadar çetin değil. Yıllarca süren bir savaşın sonunu getirmeye çalışmıyoruz bugün. 1919’da dünya büyük çalkantı içindeydi. Eski siyasi yapılar çöküyor, yenileri doğuyordu. Ticaret durma noktasındaydı, Avrupa’da ve dünyanın pek çok yerinde kentlere gıda ulaştırılamıyordu. Durum gerçekten kaotikti. Üstelik Rusya’da Bolşevikler, komünizmi kamçılıyordu. Bugünse dünya değil, dünyanın kimi bölgeleri sorunlarla karşı karşıya. Dünyaya güvenilir güçler ve istikrarlı toplumlar hâkim. Büyük güçler işbirliği yapma kapasitesine sahip. Bugünkü dünya düzeni 1919’la değil, daha çok I. Dünya Savaşı, yani 1914 öncesiyle karşılaştırılabilir. Çünkü dünya dengesini yine büyük güçler arasındaki rekabet şekillendiriyor.

        ‘HASTA ADAM ALGISI DEĞİŞTİ’

        Kanadalı meslektaşınız Ariel Salzman da “Osmanlı İmparatorluğu’nda modern bir siyasi sistem kurma çabaları en az Fransa’daki kadar yoğundu, fakat Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri Osmanlı’daki bu deneyimleri sildi” diyor. Kanadalıların Osmanlı ilgisi nereden geliyor?

        Sadece Kanada’da değil, İngiltere ve Amerika’da da Avrupalıların Osmanlı İmparatorluğu’nu “hasta adam” diye niteledikleri basit algı değişti. Osmanlılar hakkında pek bilgi sahibi olunmadığı ortaya çıktı ve şimdilerde gittikçe artan bir ilgi var.

        İlginin artmasının sebebi ne?

        Osmanlı algısı Türkiye’de de değişiyor. Aradan zaman geçtikten sonra tarihi daha objektif yargılamak mümkün oluyor. Ayrıca Ortadoğu’daki sorunlara barış ve istikrar getirecek çözüm alternatifleri arayanlar geçmişe bakıyorlar ve orada da Osmanlı İmparatorluğu var. Tarihte çok güçlüyken sonradan çöküşe geçen Osmanlı İmparatorluğu’nu basitçe değerlendirmenin ötesine geçiliyor bugün. Mesela Osmanlı’da müthiş bir paylaşım vardı. Dünya bunu bugün fark ediyor. New York’ta Libya’yla ilgili bir konferansa katılmıştım. Libya Osmanlı kontrolü altındayken İtalyanlara nazaran çok daha üstün bir düzen olduğunu görmek beni derinden etkilemişti. Osmanlılar Libya’da okullar, üniversiteler açtılar. İnsanlar eğitim görüyordu. İtalyanların gelişi Libya’nın bir bakıma sonu oldu.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ