Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Kian Hedayat tasarımları, Kian Hedayat röportajı, Kian Hedayat kimdir, Kian Hedayat Işıl Cinmen, türkiye'deki iranlılar, iranlı tasarımcı,

        IŞIL CİNMEN

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Fotoğraf: Merve Çay

        Anıl Çelenk Photography’e teşekkürlerimizle...

        Kian Hedayat, uzun zamandır karşılaştığım en etkileyici insanlardan biri.

        Müthiş bir yeteneği, iyi bir vizyonu ve ilginç bir hikayesi var.

        O İranlı bir tasarımcı.

        Uçuk, cesur ve yaratıcı.

        16 yaşında İran’dan kaçmış.

        Sıradan bir çocuktan çok daha zor olmuş hayatı.

        Tek başına çıktığı yolda önceleri epey yorulmuş.

        Hem yalnızlığıyla, hem sıfırdan kurmak zorunda olduğu hayatıyla, hem kendisiyle savaş vermiş.

        Önce gey olduğunu kabul etmiş.

        İran’da aynaya bakıp içine sorduğu “ben anormal miyim?” sorusunun cevabını yıllar sonra verip, “Hayır, herkes kadar normalim. Ben iyiyim” diyebilmiş.

        Bu yüzleşmeden sonra, çocukluğundan beri kafasında uçuşup duran çizgiler kağıtta hayat bulmuş.

        İran’da erkeklere yasak olduğu için okuyamadığı moda tasarımına dört elle sarılmış.

        Yemeğinden bile kısarak biriktirdiği parayla Paris’te, Avrupa’nın en iyi moda okullarından Marangoni’de kendini geliştirmiş.

        Erkekliğini, hapsolduğu o boğucu ve tek düze kıyafetlerden kurtarmış.

        Çıplak kalmış ve özgürce çizmiş.

        Ne giymek istiyorsa, sokaklarda nasıl dolaşmak istiyorsa onu yaratmış.

        Şimdi en büyük hayali bir gün kendi tasarımlarıyla Tahran sokaklarında dolaşabilmek.

        Ancak o zaman dönecek ülkesine; İran, Kian kadar özgür olduğunda.

        “İmkansız değil mi?” dedim

        “Hayır” dedi, “İmkansız yoktur.”

        Hayalinin gerçekleştiği gün gelinceye kadar Kian bizimle kalacak, Türkiye’de.

        İran’dan neden kaçtın?

        Tahran’da doğdum ve 16 yaşına kadar orada yaşadım. Askerliğe gitme zamanım geldiğinde bir seçim yapmak zorunda kaldım. Ya iki yıl askere gidecek ve kendimi olmadığım biri gibi yaşamaya zorlayacaktım ya da gidecektim.

        Ailene nasıl söyledin?

        16 yaşında ailemin karşısına geçtim ve “Modacı olmam gerektiğini biliyorum” dedim. “Bu ülkeden çıkmalı ve eğitim almalıyım.” O zamanlar İran’da yaşamak çok zordu, çok fazla baskı vardı. Bir erkeğin modayla profesyonel olarak ilgilenmesi söz konusu bile olamazdı.

        Yasak mı?

        9 yıl önce koşullar daha sertti. Erkekler için moda ancak gizli bir hobi olabilir. Açıkça yapamazsın.

        “APAR TOPAR İRAN’I TERK ETTİM”

        Ailen ne tepki verdi?

        Annem de, babam da açık görüşlü, modern insanlardır. Onlar da askere gitmemi istemiyordu. Her şey çok ani oldu. 17. doğum günümde askere alınacaktım ve sonra ülkeden çıkmam mümkün olmayacaktı. Ailem beni destekledi. Apar topar İran’ı terk ettim.

        Tahran’daki Kian’ı nasıl hatırlıyorsun?

        Çocukluğum güzeldi. Benden 7 yaş büyük olan ablamın bebeklerini hatırlıyorum. Harika kıyafetleri olan barbie’leri vardı, buradakiler gibi. O barbie’lere bakarak kıyafetler hayal ediyordum. Annemin bazı kıyafetlerini keserek onlara yeni giysiler dikiyordum. Ve daha o yaşta çiziyordum, durmadan…

        “BASKI, HAYAL GÜCÜNE İLAÇ GİBİ GELİR”

        Çizgilerin bugünküne benziyor muydu?

        Çok değil, daha iyi değil ama farklıydı. Çünkü baskı, hayal gücüne ilaç gibi gelir. Tek tip olman istendiğinde farkını ortaya koymak için tek yol kalır geriye: Detaylar. Detaylardan fark yaratmak için sürekli kafa yorarsın ve yeterince uğraşırsan bunu yaparsın. Üzerime geçirilen kıyafetleri kişiselleştirmek için çaba harcıyordum.

        İran’dan ayrılırken gey olduğunu biliyor muydun?

        Hayır çünkü bunu bilecek kadar bilgiye sahip değildim. Bana neler olduğunu anlamamı sağlayacak kaynak yoktu. O kadar sansür arasından bilgiye ulaşmak çok zordu. Aynaya bakıp kendime “ben anormal miyim?” diye soruyordum. Ama daha ileri gidemiyordum. Düşündüğüm tek şey ülkeden çıkmak ve moda tasarımcısı olmaktı. Zamanım olmadığı için Avrupa vizesi almam mümkün değildi. İranlıların vize alması hayli vakit alıyor. O yüzden vizeyi havaalanından alabileceğim ve liseye devam edebileceğim bir ülke seçtim. Kıbrıs…

        “TEK HAYALİM PARİS’E GİTMEKTİ”

        Ne hissediyordun?

        16 yaşında ve ilk defa tek başıma kalıyordum. yapayalnızdım. Hayatımın çok zor bir dönemiydi. 116 kilo oldum. Ve sonra depresyona girip zayıfladım, neyse ki o ruh halimin işe yarayan bir tarafı oldu. Kendimi derslere verdim ve iyi bir öğrenci oldum. Kıbrıs’ta da moda tasarımı bölümü yoktu. Çizimimi ilerletmek için mimarlığa girdim ama tüm paramı biriktiriyor ve derslerden kalan tüm zamanlarımda çalışıyordum.

        Ne için?

        Paris’te moda tasarımı dersleri alabilmek için. Sonunda dört aylığına Marangoni’ye gittim. Hayatımın en güzel günleriydi.

        Mimarlık ve modayı birleştirebildin mi?

        Master tezimi mimarlık ve moda tasarımının ilişkisi üzerine yaptım. Doktoraya başladım ve asistanlık yapıyordum ancak iki yıl sonra “Kıbrıs bana yeter” dedim ve soluğu İstanbul’da aldım.

        “GEYİM, TASARIMCIYIM VE İRANLIYIM, BU KÖTÜ DEĞİL”

        Erkeklerden hoşlandığını Kıbrıs’tayken mi anladın?

        Kıbrıs da geyler için çok kapalı bir yer. Ama ilk erkek arkadaşımı Kıbrıs’ta buldum, gittikten dört yıl sonra… O benim kendimi kabul etmemi sağladı, beni kendimle ve varoluşumla barıştırdı. Bu noktayı hayatımın başlangıcı sayıyorum.

        Ne değişti?

        En başta çizgilerim ve tasarımlarım değişti. Ben kendimi saklamak üzerine çiziyordum, o noktadan sonra kendimi dışavurmak için çizdim. Kendini tam anlamıyla tanımazsan, çizgin de korkak olur. Eskiden çizgilerim gey olduğumu ele verir mi korkusuyla çiziyordum. Sonra “ben geyim, tasarımcıyım ve İranlıyım. Bunların hepsi bir aradayken iyiyim” demeyi başardım ve her şey değişti.

        Ailen biliyor mu?

        Hayır, yalnızca kız kardeşim biliyor. O da bunu soğuk kanlılıkla karşılayacak kadar olgun. Ama annem ve babamı bu bilgiyle rahatsız etmek istemiyorum.

        Hiç kız arkadaşın oldu mu?

        Hayır, asla.

        “MODA, CİNSİYET SINIRLARINI PARAMPARÇA EDEBİLİR”

        Genelde üniseks mi yoksa sadece erkekler için mi çiziyorsun?

        Önceleri kadın ve haute couture üzerine çalışıyordum ama sonra erkek bedeninin de kadın kadar zengin olabileceğini kavrayınca bu değişti. Erkek, pantolon, gömlek ve tişörte hapsolmak zorunda değil. Bu gelenek kırılıyor. Bunu anladığımda erkek ve üniseks tasarımlar üzerine odaklandım.

        Cinsiyet sınırını aştığında daha mı kolay yaratıyorsun?

        Kıyafetlerin üniseks olmasına özen gösteriyorum çünkü kadınlık ve erkeklik sınırlarında süregelen çatışma da moda sayesinde bir nebze yatışabilir. Giysilerin cinsiyet sınırlarını paramparça eden bir gücü var. Ben bu gücü görmeyi ve göstermeyi seviyorum.

        PEMBE SİLAHLAR VE PEMBE BOMBALAR

        Bu koleksiyonun adı ne?

        İstila.

        Edit: Ayk Çavuşyan

        Ne anlatıyorsun burada?

        Sözlük anlamıyla istila, silah zoruyla bir bölgeyi ele geçirmek ya da bir hastalığın bünyeyi sarması gibi anlamlara geliyor. Çiçek ise bahar uyanışının, güzelliğin ve sevginin sembolü. Ana konsepti bu iki terimin çelişkili ilişkisi belirliyor. Baktığında bu iki konseptin savaştığını görebilirsin ancak bu büyük savaşın galibi çiçekler oluyor. Savaşın sertliği ve hüznü zayıflayarak çiçeklerin yumuşak etkisine karışıyor. Yani çekimimizdeki gibi silahlar ve el bombaları pembeye dönüşüyor…

        “KİMSE BİR İRANLI GİBİ PARTİ YAPMAYI BİLMEZ”

        Haberlerde yaratılan algı kadar kötü mü İran’da geylerin durumu?

        Haberlerde sürekli idam ediliyorlar, değil mi? O kadar korkunç değil ama tüm mesele saklanmakla ilgili. Saklandığın sürece istediğin hayatı yaşayabilirsin. Fakat açık açık yaşayamazsın, kimsen o gibi yaşayamazsın. Bu haberlerdekinden iyi sayılır mı?

        İran’daki ev partileri anlatıldığı kadar çılgın mı?

        Sana bir şey söyleyeyim: Dünyada kimse bir İranlı gibi parti yapmayı bilmez! Çok ciddiyim. En çılgınca şeyler yapılır. Düşünsene gece kulübü yok, alkol alabileceğin bir yer yok, sosyalleşebildiğin bir alan yok. O yüzden tüm eğlence evde ve dozu yüksek.

        Eve nasıl içki alıyorsunuz?

        Dealer sistemi var, gizli kodlarla arıyorsun ve eve getiriyorlar. Yani dünyanın bir kısmının uyuşturucuya ulaştığı yolla alkol alınıyor. Bu illegal ancak yaygın bir yöntem.

        Kadınlar nasıl giyiniyor partilerde?

        Louboutin’in son koleksiyonunda ne varsa onu!

        Ya şu evleri basan ahlak polisleri?

        Onlardan duyulan korku eğlenceye mani olmuyor ama evet, her zaman hapse atılma tehlikesi altında eğleniyorsun. Bunun yanında rüşvet İran’da da var tabii.

        Bir gün İran’a döneceğini düşünüyor musun?

        Bir gün… Belki 70 yaşında olacağım ama kendim gibi dolaşma özgürlüğüm olan bir İran’a döneceğime inanıyorum. Kendi diktiğim kıyafetlerimle…

        İmkansız değil mi?

        İmkansız yoktur. Tahran’ın sokaklarına “Hey! Ben Kian, İranlı gey tasarımcı… Seni seviyorum İran” diye bağırmadan ölmek istemiyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ