Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İstanbul Esra Çoruh, Moda tarihi

        Esra ÇORUH / HT CUMARTESİ

        En eski modaevi

        Louis Vuitton, tasarımlarıyla dünyada en çok taklit edilen markaların başında geliyor. Bu bir başarı göstergesi çünkü Louis Vuitton yıllara meydan okuyan, lüks ve kaliteden taviz vermeyen dünyadaki en önemli markalardan biri. Amerika’da bir yaşam biçimi haline gelen, klasikleşen marka, yıllar boyu sürdürdüğü başarı grafiğiyle rakipsizliğini koruyor. Louis Vuitton Malletier, bilindik adıyla Louis Vuitton, kısaltılmış haliyle LV, 1854’te kuruldu. İlk mağazasını Paris’te açan Louis Vuitton, o yıllarda moda dünyasında büyük ses getirdi. 20. yüzyıla damgasını vuran marka, lokasyonlarını genişletti. Markanın benzerlerinden en önemli farkı hep benzersiz logosu oldu. Babadan oğula geçen hükümdarlık sistemine sahip marka tasarımlarıyla büyüdü. Markanın kurucusu Louis Vuitton ölünce yerine oğlu George Vuitton, o ölünce de oğlu Gaston-Louis Vuitton geçmiş. Ancak nesilden nesile geçen zanaatkârlık anlayışı hep sürmüş. Günümüze dönecek olursak Louis Vuitton özellikle yarattığı çantalarla kült bir marka olmaya devam ediyor. “LV” denilince Marc Jacobs’tan bahsetmeden geçemeyiz, kısa bir süre önce markayla yollarını ayıran başarılı tasarımcı, hiç şüphesiz 1997’den itibaren markayı daha da yükseklere taşıdı. Şimdilerde dümene geçen Fransız tasarımcı Nicolas Ghesquiere de bakalım Marc Jacobs gibi bir etki bırakabilecek mi? Louis Vuitton’un İstinye Park, Nişantaşı, Suadiye ve Zorlu Center olmak üzere İstanbul’da dört butiği var.

        Bir başarı hikâyesi

        Chanel, moda tarihinde sadece marka olarak değil kurucusuyla da önemli bir yere sahip. Modada yeni bir çağ başlatan, 20. yüzyıla damgasını vuran efsane tasarımcı Coco Chanel kadınların her dönem ilham kaynağı olmayı başardı. 1883’te Fransa’da dünyaya gelen tasarımcının gerçek adı Gabrielle Bonheur Chanel. Ailesi hayli yoksul olan tasarımcı, şanssız bir çocukluk geçirmiş ve imkânsızlıklar içinde büyümüştü. Küçük, eski bir evde ailesiyle yaşayan Gabrielle Chanel, annesinin ani ölümü, babasının kaybolmasıyla yetimhaneye gönderildi. Lise öğrenimine bir manastır okulunda devam eden tasarımcı, terziliği burada öğrendi. 18 yaşında yetimhaneden ayrılan Gabrielle, bir terzi atölyesinde çalışmaya başlamış. Aynı zamanda çeşitli kabarelerde Coco takma adıyla şarkıcılık yapan tasarımcı, o yıllarda farklı giyim tarzıyla göze çarpmaya başlamıştı bile. Terzide çalışırken o yılların en ünlü playboyu Etienne Balsan ile tanıştı ve ilişki yaşamaya başladı. Onun aracılığıyla Paris sosyetesine giren Chanel, büyük bir fırsat yakaladı. 1910’da Paris’te şapka ve kadın giysileri satan küçük bir dükkân açtı. İlk başta bu işe hobi olarak başlayan tasarımcı, daha sonra sadece bu işi yapmak istediğine karar verdi. Chanel moda anlayışıyla ve tarzıyla dönemin kadınından çok farklı olduğunu her zaman hissettirdi. Kendine özgü tarzıyla kısa sürede Paris sosyetesinin gözdesi haline gelen Chanel, 1913’te ilk butiğini açtı. Birbiri ardına çıkardığı başarılı kreasyonları sayesinde ise 1914’te Deauville’de büyük bir butik açmayı başardı. Kısa bir sürede çok başarılı olan Chanel, parfüm ve kozmetik işine de el attı. 1921’de fenomen olan “Chanel No.5” parfümünü çıkardı. Karl Lagerfeld, 1983 yılından beri Chanel’in baştasarımcısı olarak markanın mirasını başarıyla temsil ediyor. Chanel’in İstanbul’da Nişantaşı ve İstinye Park olmak üzere iki butiği var.

        Son efsane

        Geçtiğimiz haftalarda Yves Saint Laurent’in hayatını konu alan film Yves Saint Laurent vizyona girdi. Filmle birlikte gündeme gelen büyük tasarımcı, moda tarihine ismini altın harflerle kazımış bir efsane. Markanın en taze kreatif direktörü Hedi Slimane tarafından asırlık Yves Saint Laurent markası “Saint Laurent Paris” olarak değiştirilse de Yves Saint Laurent bir markadan çok zamansızlığını ilan eden bir ikon. Moda dünyasının büyük ismi Yves Saint Laurent’in başarılı hayat hikâyesi 18 yaşında katıldığı bir yarışma sonucu, Christian Dior’un dikkatini çekince başladı. Christian Dior’un ani ölümüyle markanın başına geçen tasarımcı, moda dehasını konuşturarak, kısa zamanda kadın giyimini çok farklı bir noktaya getirdi. Yves Laurent 21 yaşında House of Dior’un baş tasarımcısı oldu. 1958’de gerçekleştirdiği ilkbahar koleksiyonu şirketi finansal çöküntüden kurtardı. Tasarımlarıyla Dior markasına yeni bir soluk getiren Laurent, o yıllarda tasarladığı meşhur trapez elbiselerle büyük ilgi gördü. Bu başarısıyla medyanın da ilgisini çeken Laurent, uluslararası basının soyadını çok uzun bulduğunu ve zor telaffuz ettiğini görünce, soyadını Saint Laurent olarak kısalttı. 3 yıl sonra Saint Laurent kendi moda imparatorluğunu kurmaya karar verdi ve Dior’dan ayrıldı. Laurent’in ortakları sanayici sevgilisi Pierre Berge ve ünlü milyoner J. Mark Robinson’du. 1961’de resmi olarak House of Saint Laurent açıldı ve Yves Saint Laurent ilk koleksiyonunu YSL logolu imzasıyla satışa sundu. 1960 ve 70’li yıllarda Yves Saint Laurent Paris’in en önemli tasarımcılarından biri olmasının yanı sıra dünya çapında haute couture temsilcilerinden biri olmayı da başardı. Laurent’in tasarımları o yıllarda trendleri belirler nitelikteydi. Klasik smokini kadınlar için yeniden tasarladı adını da ‘Le Smoking’ koydu. 1966’da Pierre Berge liderliğinde, Saint Laurent ilk lüks hazırgiyim butiğini açtı, Saint Laurent Rive Gauche adını verdiği bu butiğinde haute couture tasarımlarından bağımsız, ayrı bir koleksiyon satışa sunuldu. Birbiri ardına çıkardığı koleksiyonlarıyla hem hayranlarından hem de basından büyük ilgi gören Yves Saint Laurent, defilelerinde ilk siyah manken kullanan tasarımcı olarak da tarihe geçti. 70’li yıllarda o zamanların en önemli tasarımcılarından olan Chanel ve Christobal Balenciaga’nın ölümüyle moda endüstrisindeki Kral lakabı Yves Saint Laurent’e geçti ve son efsane olarak anılmaya devam etti. Saint Laurent’in İstanbul Zorlu’da butiği bulunuyor.

        Lüksün eş anlamlısı

        60 yılı aşkın süredir moda dünyasının önde gelen markalarından biri olan Christian Dior, modacılık kökenlerinin çok ötesine geçerek dünyanın lüks ürün holdinglerinden biri haline geldi. Christian Dior, 1905 yılında Fransa’da Granville adında bir sahil kasabasında doğdu. Dior 2. Dünya Savaşı yıllarında Nazi subaylarının eşlerini ve Fransızları giydiriyordu. 1946’da dönemin büyük işadamlarından pamuklu kumaş üreticisi olan Marcel Boussac’ın desteğiyle kendi modaevini kurdu. 1947’nin Ocak ayında taç yaprakları anlamına gelen “Corolle” adlı ilk koleksiyonunu sundu. Defile sonrasında Vogue Dergisi’nin genel yayın yönetmeni derginin kapağındaki “Your dress have a new-look” yorumuyla “new look” akımını isimlendirmiş ve başlatmış oldu. “New look” yani “yeni görünüş” olarak isimlendirilen Dior’un yarattığı akım, kadın kıyafetlerinde devrim yaptı. Dior, kendi adıyla kurduğu modaevini moda dünyasının önde gelen markalarından biri yaptıktan sonra 1957’de vefat etti. Dior LVMH grubuna geçtikten sonra John Galliano dönemi de başladı ve hiç şüphesiz ki ünlü tasarımcı modaevi için unutulmaz bir isim oldu. Galliano ile değişen, yenilenen Dior modaevi, adeta kabuk değiştirdi. John Galliano 2011’in Mart ayında Dior’daki işinden atıldı ve modaevinin başına Belçikalı tasarımcı Raf Simons getirildi. Raf Simons, Christian Dior’un akımı olan “new look”a yoğunlaşarak Galliano’nun izlerini silmeye başladı.

        İyi ki doğdun Lanvin!

        Ünlü modaevi Jeanne Lanvin tarafından bundan tam 125 yıl önce kuruldu. 1885’te Paris’teki küçük dikiş atölyesiyle işe başlayan ve 1897’de doğan kızı Marguerite ile markasını büyüten Jeanne Lanvin, günümüzün en önemli Fransız markalarından biri olan Lanvin’in dünya çapındaki başarısının temellerini atan isim olarak anılmaya devam ediyor. Markayı benzerlerinden ayıran en önemli özelliği her zaman bir aile işletmesi olması. Kurucusu Madam Jeanne Lanvin’nin ailesine bağlılığı, markanın logosunda kullanılan el ele tutuşan anne ve çocuk simgesiyle betimlenmiş. Lanvin, Paris’in en eski moda evi olmakla birlikte, uzun yıllar en güncel olmayı da başardı. Modaevi her zaman ince işçiliğe ve kusursuz süslemelere değer veren kurucusu Madam Jeanne Lanvin’in vizyonuna sadık kalmış. Romantik, modern ve dekoratif öğeleri içeren bir tasarım anlayışıyla bezeli olan Lanvin’in artistik direktörlük görevi ise 2001 yılından bu yana İsrailli Alber Elbaz tarafından başarıyla sürdürülüyor. Güzel kıyafetler yerine, onları giyen güzel kadınlar görmek isteyen ve bu anlayışla tasarımlarına yön veren Lanvin, koleksiyonlarına her zaman bir hikâyeden yola çıkarak başlıyor ve tasarladığı her parçaya kadın ruhunu ekliyor. lanvin.com’da 125. yıla özel markanın ilk defa yayınlanan arşiv fotoğrafları, orijinal Jeanne Lanvin çizimleri ve videolarla kısa bir tura çıkabilirsiniz. Demsa ile Türkiye’ye gelen Lanvin’in Maçka ve Zorlu’da iki mağazası bulunuyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ