Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Müzikte kadın gücü, müzik sektöründe kadınlar, sırma karasu yazıları, nazan öncel, yıldız tilbe, amy winehouse

        Sırma KARASU / HT CUMARTESİ

        Bir Amazon kabilesinin içinde büyüyen her kadın gibi ben de müzikte bağımsız, hafif kaçık ve her daim güçlü kadın izleri arıyorum. Müziğinde güçlü kadınlar bazen zorlar ama bulundukları ortama kattıkları o nev-i şahsına münhasır aroma için değer.

        Bayram münasebetiyle bu sene Bodrum’a uçtum. Lütfen aklınıza ciğer yakan bayram ajitasyonu reklamlar gelmesin... Giderken arkamda boynu bükük bir reklam yaşlısı bırakmadım. Konuyu açayım; biz bir Amazon kabilesiyiz. Daha bu kavramlar icat olunmadan hem ikoncan hem de lifestyle gurusu olmayı başaran teyzem, motosiklette kasklı erkek arkadaşının arkasında kasksız giden kıza (konu kilit) arabanın camından “O oğlanda iş yok, bırak kızım sen onu” diye bağıran annem ve mutfak sırlarından ziyade Candy Crush’ın incelikleri üstüne kafa yormayı tercih eden KKTC iyi niyet elçisi anneannem... Bu bayramı bir yerden sıkılıp kendine yeni bir yerleşim alanı bulması ve oranın yerlisi olması an meselesi olan büyük teyzemle geçirdim...

        İnsan bu kadınların arasında büyüyünce ister istemez dinlediği müzikte bağımsız, hafif kaçık ve her daim güçlü kadın izleri arıyor. Mesela Sezen Aksu’nun “Seni pamuklara sarmalar sararım” gibi erkeğini mutlu etmeyi kafaya koymuş kadın literatürü bana antipatik geliyor. Bir de erkek çapkınlığını imite eden sözleri vardır ya hani; “Kız seni yerler, yaylanmadan yürü...”

        Yerli pop şarkılara bakınca bu memlekette “güçlü kadın marşı”nın bazı kuralları, güçlü kadın imajınınsa bazı bedelleri var. Öncelikle bıçkın olma şartı var ki en fenası bu. Kadının güçlülüğünün, iş hayatı ve sosyal yaşamda zaten “çok delikanlı kız” gibi erkeklik bazlı parametrelerle ölçüldüğü bir toplumda şarkılarda da bu tadın aranması normal. Bir de kırılganlık şartı vardır. Kadıncağız şarkıda onca lafı eder, ancak çok kırılmıştır, dertlidir ve bu yüzden hakkıdır yani.

        Bu “bıçkınlık + kırılganlık = kadın şarkısı” denklemi Türkan Şoray filmlerinde de vardır. Bir sahnede ceket omzunda “Marizine kayarım amca” diye ahkâm keser, sonrasında kameraya yaklaşıp yarı ağlar yarı gülerken hazin hikâyesini anlatır.

        KADIN MARŞLARININ EN İYİ ÖRNEKLERİ

        Nazan Öncel şarkıları güçlü kadını anlatır. Yıldız Tilbe’ninkiler de keza. Şöyle de denebilir; kadın şarkılarında Sezen Aksu Adele, Yıldız Tilbe ise Amy Winehouse’tur. Aşkta arızalı, unutmada yavaş, unuttu mu sil baştan hevesli. Tilbe’nin “El Adamı” ve Öncel’in “Özgür Çiçek” şarkıları kadın marşının en iyi örnekleri. İkisi de 1996 tarihli. Bu bir tesadüf değil. Tam da erkek egemen Grunge, Punk ve türevlerinin revaçta olduğu yıllarda kadınlar artık yan ürün mertebeleri olan grupilikten ve kız arkadaşlıktan sıyrılıp tıpkı erkekler gibi kendilerini ifade etmek için “Riot Grrrl” yani “isyancı kız” hareketini başlatıyorlar. Washington DC kaynaklı üçüncü dalga feminizmin başlangıcı olan hareketin ana akıma geçişi 1995’te Alanis Morissette’in “Jagged Little Pill” albümü ve özellikle “You Oughtta Know” şarkısı. İçinde zerre kırgınlık ve bıçkınlık barındırmayan şarkı saf kadın öfkesi içerir, eski erkek arkadaşın bütün kusurlarını yüzüne yüzüne vurmaktan çekinmez. Öyle pamuklara sarmak, kul köle olmak yerine, buram buram “Ben harikayım, bir daha benim gibisini nah bulursun” mesajı var. Yıldız Tilbe, Nazan Öncel ve Umay Umay gibi altın çağını 90’larda yaşayan şarkıcılar da bu akımın bereketi. Konu güçlü kadın figürü olunca 90’lar hakikaten bir başka. Feminizmin müstehcenlikle karıştırılmamış, marjinalize edilmemiş ve erkekleri köleleştirmek olmadığı yıllar. Kadınların kolay idare edilebilen saf erkek değil de kendileri kadar güçlü ve bağımsız erkeklerle olmak istediği fakat ilk hatasında da feci şekilde tekmeyi bastığı yıllar. Sex and the City, Spice Girls, Courtney Love ve hatta Madonna’nın 90’ların ikinci yarısındaki imajının kaynağı o dönemde ana akım olan feminist hareket.

        1960’ların sonu ve ‘70’lerin başında çıkan söz yazarı-şarkıcı Carole King ve Fleetwood Mac’in eski solisti Stevie Nicks’in şarkıları da kadını anlatır. Elbette daha o döneme özgü bir romantizmle. Sanırım en iyisi Stevie Nicks’in bir röportajında “Neden anne olmadınız” sorusuna verdiği “Ben anne olmak yerine çocuğunu yetiştiren annelere müziğimle destek olmak istedim” cevabıyla Yıldız Tilbe’nin Twitter’dan “Neden sizi hiç yanınızda bir beyefendiyle göremiyoruz” diye soran hayranına verdiği “Hanımefendi olmadığımdandır” cevabını kıyaslamak... Stevie Nicks tüm gücüne rağmen eksiklikleriyle asla 90’lar kadın müzisyeni kadar barışık olamaz. Müziğini kapattığınızda belki giyim tarzınız hariç bu kadınlardan geriye romantik hayallerden ziyade bir şey kalmaz.

        Herkese, erkek kadın fark etmez böyle güçlü ve gücüyle barışık kadınlarla dolu bir hayat diliyorum. Evet bazen zorlar ama bulundukları ortama kattıkları o nev-i şahsına münhasır aromaya değer.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ