Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi 'Önce annemi vurdular!'

        Bosna katliamında annesi ve babası gözünün önünde öldürülen, tüm sevdiklerini elinden alırken onu yaşatmaya devam eden hayat, sonunda yüzüne güldü. Kimsesi olmadığı için bir Türk aileye evlatlık verilen Nicolas Joy, müzikle hayata tutundu ve albüm çıkardı

        Bükreş doğumlu Nicolas, Bosna katliamı sırasında ailesi gözünün önünde öldürüldüğünde 11 yaşındaydı. Biri ona 30 yaşında nerede ne yaptığını gösterse herhalde küçük dilini yutardı. Hayat, tüm sevdiklerini elinden alırken dalga geçer gibi onu yaşatmaya devam etti. Annesi Alicia’yken bir anda yaşıtı çocukların anne dediği bir Emine girdi hayatına. Ve tabii Nicolas’ın yerini de Ahmet baba aldı. Eski dönem bestecilerinin hayatlarını andıran hikâyesinde müzik onu 14 yaşında kalbinden vurdu. “Bütün duyguların notalara ihtiyacı vardır, müzik sadece aşk için yapılmaz” diyen Nicolas 30 yıllık hayatının ilk güzel haberini heyecan içinde bizimle paylaştı.

        Biraz kendinden bahseder misin?

        1984 yılında Bükreş’te doğdum. Babam ahşap sanatçısıydı, annemse ressam. Kör olmasına rağmen o mesleği seçmiş. 1992’de ailecek Saraybosna’ya taşındık. Babam Türk müzelerinin restorasyonunu yapıyordu. 1995’te savaşın ortasında kaldık.

        Neler kaldı aklında?

        Pek güzel şeyler değil maalesef! Yerde bebek parmakları, anne karnında öldürülmüş bebekler, kafalar, her yerde kan kokusu ve çığlıklar... Öyle ki ortam sessizken bile kulağıma o çığlıklar geliyor. Türk mahallesinde oturuyorduk, o yüzden savaşı en yoğun şiddetiyle yaşadık. Tırnağından çocuğunu arayan anne vardı. Uzun süre Sırp biriyle tanışmak bile istemedim. Uzun süre köpeklerden nefret ettim çünkü Sırplar o zavallı köpekleri vahşileştirip Müslümanları parçalatıyorlardı.

        Şimdi?

        Sırp pek yok etrafımda ama köpekleri çok seviyorum.

        ‘DÜNYANIN ÜÇ MAYMUNU OYNADIĞI BİR SAVAŞTA KİMDEN YARDIM İSTEYECEĞİZ?’

        Peki madem Bükreşliydiniz neden Romanya’ya kaçmadınız?

        Annem görme engelliydi, kaçmak mümkün değildi. Ayrıca Türkler dışında bütün dünyanın üç maymunu oynadığı bir savaşta kimden yardım isteyeceğiz?

        Görme engelli mi dedin annen için?

        Evet...

        Ama ressam...

        Evet, hem de doğuştan. Kelebek kanatlarından tablolar yapardı. Ben de ona yardım ederdim. Bir gün “Neden hep kelebek” diye sordum. “Tırtıl kelebek oluncaya kadar annesini kaybeder ve bu yüzden hiçbir anne kelebeğini göremez. Ben de seni göremiyorum ve kendimi kelebeklere çok yakın görüyorum” dedi. Gözümün önünde can verdiler.

        ‘BABAM BENİ VURACAKTI KIYAMADI’

        Nasıl oldu?

        Önce evlere ateş edilmeye başladı. Sonra bir bir kapılar kırıldı. Sesler yaklaştıkça sıranın bizim eve yaklaştığını anladım. Önce annem vuruldu. Ben şoka girdim. Babam içerden silahını aldı ve bana doğrulttu. Beni vuracaktı. Ama kıyamadı... Gözlerimi kapadı. Bir el silah sesi duydum. Önce ben vuruldum sandım. Bana sarılan eli hissetmiyordum artık. Babam yere yığılmıştı. O anda beni de öldürseler daha fazla acı çekmezdim ama çocukların bir kısmını öldürmediler.

        Ne yaptılar size?

        Atların tımar edildiği bir ahıra götürdüler. İğrenç bir yerdi. “Susadım” deyince ahırın üst tarafına çıkıp üstümüze işiyorlardı. Hayatımda ilk defa 5 gün aç kaldım ama gerçekten hiçbir şey yemek istemedim. Aklınıza gelebilecek her şeyi yaşadık

        Ne gibi? Her şey...

        Dayak, işkence, açlık...

        Tecavüz?

        Oldu işte... 5 günün sonunda Türk Silahlı Kuvvetleri baskını sayesinde kurtulduk. Biz bir savaşın hayatta kalanlarıydık ama ona bile sevinemedim. Hem annem ve babam gözümün önünden gitmedi hem de işkenceyi kaldıramayanlar oldu. Aslında o izlerle yaşayalım diye öldürmemişlerdi bizi ama dayanamadı bir kısmı...

        Öldüler mi?

        Evet... Kalanlarla çok sık görüşüyoruz. Zehra Danimarka’da yaşıyor. Bir diğer arkadaşım İsviçre Polis Teşkilatı’na girmeyi başardı. Buraya beni ziyarete gelmeyi çok seviyorlar. Kötü olaylardan konuşmuyoruz. Ben müzik çalışmalarımı anlatıyorum, onlar da kendi hayatlarını...

        TÜRK ASKERLERİ KURTARDI

        Türkiye’ye gittiğinizin farkında mıydınız bu arada?

        Hayır. Türk askerlerini de tanımıyorduk. Üniformalılar bizi başka bir yere götürüyorlar, orada işkenceye devam edecekler zannettik, meğer kurtulmuşuz. Bizi çocukların olduğu bir yere götürdüler. Sonra cuma günü sonradan İstiklal Marşı olduğunu öğrendiğim melodi yankılandı ve bayrak yarıya indi. “Kesin bizi öldürecekler” dedim. Ödüm koptu. Ama diğer çocuklar çok mutluydu. Bu işte bir iş vardı. Sonra pazartesi bayrak aynı melodiyle yukarı çekildi. Artık ben de mutluydum.

        Ne kadar kaldın o çocuk yurdunda?

        6 ay kadar ama en çok ben kaldım. Bosna’dan gelen çocukların çoğu gibi açık nüfusa alındık ve koruyucu ailelere verildik. Yoksa geri gönderilecektik ve kesin demeyeyim ama büyük bir ihtimalle ölecektik sokaklarda.

        Ailenin seni seçmesi nasıl oldu?

        Vallahi ben de anlamadım. Çok güzel çocuklar vardı, sarışın, mavi gözlü. Ben kara, sevimsiz bir şeydim. Güzel değildim, sempatik hiç değildim. O tatlı çocuklar bir bir ayrıldı, bana uzun süre kimse bakmadı. Aynada yüzüme sevimli ifadesi veriyordum onlar gelmeden, yeter ki beni de alsınlar. Bunun acısını yaşadım birkaç hafta da... Bu arada sürekli konuşuyorum ve kimse anlamıyor çünkü ana dilim Romence!

        Sonra?

        Sonra bu aile beni kabul etti ama hiçbir zaman mutlu olmadım. Sevgi değil acımaydı bana hissettikleri. Kendi çocuklarına davranışlarından bunu anlamak zor değildi. O sıralarda kâğıt kaleme ve notalara sarıldım. “Bunlar beni tek rahatlatan şeyse demek ki en yakınım” diye düşündüm. “Veda” şarkım bu dönemde çıktı ortaya. Anne ve babama yazmıştım. Sonra dedim ki kendi kendime “Ben zaten yeteri kadar acı çektim ağladım, bari bundan sonrası güzel geçsiz, şarkılarda neşemi yakalayayım”... Kâğıt kalem sana hep iyi davranıyor, olgunluk gösteriyor, seni anlıyor, ne olmak istiyorsan ona uygun malzeme veriyor. Ben hayat enerjimi böyle buldum.

        ‘Belki de hakkım yok böyle konuşmaya ama...’

        Kaç beste yaptın?

        450’ye yakın...

        Ne!

        Evet... Ama şarkı bestelediğim dönemler albüm çıkaracak güçte değildim. Bu yıl kendimi hazır hissettim ve çıkarttım. Albümde 6 parça var.

        Ailen ne kadar karıştı müzik işine?

        Hiçbir zaman umursayıp önemsemediler. Sadece yatak verdiler.

        Bunu okusalar üzülürler mi?

        Üzülürler, belki de hakkım yok böyle konuşmaya ama mutlu bir çocuk olmadım ve bu açığı müzikle kapama yolunu seçtim.

        “O zaman niye aldınız beni” dedin mi?

        Hayır çünkü hep yurttan alınmış çocuk gibi davrandılar. Öğreneceğim bir şey yoktu. Bunu kızmak ya da yargılamak için söylemiyorum ama yaşadığım şey buydu. Zaten 14 yaşımdan sonra hem çalıştım hem okudum. Üniversite bitiremedim ama ses eğitimi aldım.

        ‘Türkiye dışında beni seven birinin olduğu bir ülke yoktu’

        Dininiz neydi?

        Hıristiyan’dık.

        Ortodoks herhalde...

        Evet. Ama Türkiye’ye geldikten ve Türk bir aile tarafından evlat edinildikten sonra Müslüman oldum.

        Sözde mi, laf olsun diye mi?

        Hayır, içten, bütün duaları ezbere biliyorum şu an.

        Evlat edinildiğin için de Türk vatandaşı oldun...

        Aynen... Kızımın annesi de Türk.

        Ayrıldınız mı?

        Evet.Geçmişim nedense onu çok rahatsız etti, ne kadar masumane olursa olsun. Ateş düştüğü yeri yakar, herkes yaşadığını bilir. Allah’tan annemin adını verdiğim çok tatlı bir kızım var.

        Neden kimsenin seni sevmediği bir yerde kaldın?

        Çünkü Türkiye dışında beni seven birinin olduğu bir ülke yoktu. Yetkililer Romanya’daki akrabalara ulaşmış ama beni istememişler, Bosna’da sağ kimse kalmadı zaten. Ayrıca müzik beni hayata bağlayan tek şeydi ve buradaki imkânlar ne Bükreş’te ne Saraybosna’da var. Kaldı ki Saraybosna’ya nasıl giderim bilmiyorum.

        Ailenin mezarları orda...

        Evet, toplu mezar, numaraları var üstlerinde ama gidersem onlar beni görür biliyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ