Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Cami tasarlamak en büyük hayalimdi’, Şakirin Camii’nin iç mimarı; Şamdan, Plaza ve Ulus 29 gibi mekânlarda imzası olan Zeynep Fadıllıoğlu, Habertürk'ten Dilek Birgen'e konuştu

        Dilek BİRGEN / HT PAZAR

        20 yıldır markası ZF Design için tasarım yapan Zeynep Fadıllıoğlu, imzasını attığı işlerle adından söz ettiriyor. Şakirin Camii’nin iç mimarı; Şamdan, Plaza ve Ulus 29 gibi mekânlarda imzası var... Zeynep Fadıllıoğlu’yla, onun tarzını yansıtan, geleneksel ile modern çizgileri birarada sunan Büyükdere’deki taş evinde buluştuk.

        Sanatın ve tasarımın içine doğmuş şanslı insanlardan... Tasarımcı olmaktan başka yolu da yokmuş anlaşılan Zeynep Fadıllıoğlu’nun. 20 yıldır markası ZF Design için tasarım yapıyor. Ürün tasarlamakla kalmıyor, mekânlara da hayat veriyor. Krallar, şeyhler, devlet başkanları ve pek çok sanayicinin mekânlarını tasarladı ancak hiçbir iç mimari tasarımı, Şakirin Camii kadar konuşulmadı. “Müslümanların ibadet yerlerine değer vermiyormuş gibi bir algı oluşması beni rahatsız etti” diyerek soyunduğu cami tasarımından alnının akıyla çıktı. Cami turistlerin de İstanbul’da ziyaret ettiği yerlerden biri haline geldi. Zeynep Fadıllıoğlu’yla geleneksel ile modern çizgileri bir arada sunan Büyükdere’deki taş evinde buluştuk.

        Cami tasarımına kadar uzanmış Zeynep Fadılllıoğlu nasıl bir evde büyüdü?

        Yeniköy’de Garabet Balyan’ın tasarlayıp inşa ettiği bir yalıda büyüdüm. Dedelerimden biri pamukçu Salih Bosna, diğeri ipek fabrikatörü Rıfat Pekiş. Tekstile ilgimde dedelerimin payı büyüktür.

        Tasarıma tekstille mi başladın?

        Çocukluğum sanata ve tasarıma çok önem veren bir aile ortamında geçti. Dedem Rıfat Pekiş, aynı zamanda önemli bir antika koleksiyoncusuydu. Çocukluğumda mücevher tasarlardım. 15-16 yaşımda çağdaş sanat eserleri toplamaya başladım. Beni sanat tarihi ve tasarım eğitimi almaya teşvik eden babam olmuştur. Control Data Institute’da sistem analistliği ve bilgisayar programcılığını bitirdikten sonra, “Sanatsız cilân eksik kalır, bu alanda da eğitim alman lazım” demesiyle Inchbald School of Design’da sanat tarihi ve tasarım eğitimime devam ettim.

        Eşin Metin de tasarıma olan yeteneğin konusunda seni yönlendirdi sanıyorum.

        Profesyonel çalışma hayatım Metin’in işletmeleriyle başladı. İşletmelerinin tasarımlarını ve inşaatlarını gerçekleştirdim. Şamdan, Plaza, Ulus 29, Çubuklu 29, Vaniköy 29, Büyükdere 29 bunlardan bazıları. Döneminin en önde gelen gece kulübü Taksim Nightpark’a da tasarım danışmanlığı yaptım. 1995’te Zeynep Fadıllıoğlu Design’ı kurdum ve böylece tasarım, mesleğim oldu.

        ‘ŞAKİRİN CAMİİ KLASİK OLDU’

        Yaptığın her şey çok zevkli. Camiiler, konutlar, oteller, restoran ve kulüpler, işyerleri, ürün tasarımları... “Şunu da yapsaydım” dediğin bir şey var mı?

        İçimden her zaman cami tasarlamayı dilerdim.

        Neden?

        Cumhuriyet sonrası nedense el sanatlarına, el işçiliğine önem vermeyen, özensiz camiler yapılıyor. Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinde camilerde, el işçiliği ve sanatın en üst noktaları sergilenirdi. Hükümdarlar, halkın buluşma yeri olan camilerde sanatsal işçiliklerin oluşması için en büyük imkânlarını sevk ederlerdi. Selçuklu dönemi camilerinde taş işçiliğinin, Osmanlı dönemi camilerinde ise İznik çinileri, ipek halılar, el işçilikleri ve mimarinin en güzel örneklerini görüyoruz. Bu dönemde Müslümanlar ibadet yerlerine değer vermiyormuş gibi bir algı oluşması beni rahatsız ediyordu.

        Cami tasarlamana ilk kim vesile oldu?

        Şakir Ailesi sayesinde bu hayalim gerçekleşti. Şakirin Camii benim için bir ilk oldu.

        Şakirin Camii’nin turistler tarafından da epey rağbet gördüğünü biliyoruz. Bir klasik oldu mu sizce?

        Evet, Şakirin Camii ibadet için halk tarafından tercih ediliyor. Klasik camilerimizle birlikte turistlere gezmeleri önerilen mekânlardan biri olması da ayrıca gurur verici.

        CAMİ TASARLAYAN İLK KADIN

        Cami iç mimarisine bir kadın eli değmesi ne gibi farklılıklar yarattı?

        Şakirin Camii’nin tasarım sürecinde kadın olmamla alakalı farklı davranışla karşılaşmadım. Cami tamamlandıktan sonra, tasarımıyla özellikle yurtdışında çok ilgi topladı. Bir röportaj sırasında cami tasarlayan ilk kadın olmamla ilgili bir soru gelmesiyle bunun farkına vardım. Şakirin Camii’nin yarattığı farklılığın tasarımcı kimliğimden kaynaklandığına inanıyorum. Tabii ki Şakir Ailesi’nin hiçbir maddi destekten kaçınmaması sayesinde tasarımlarımın uygulanması mümkün oldu. Ailenin dünya çapında koleksiyoner oluşu ve estetik bilinci, en iyiyi yapmak konusunda bana destek oldu. İngilizlerin bir lafı vardır: “Sadece müşterin kadar iyi olabilirsin.”

        İlk cami tasarımı yapan kadın olarak, Emre Arolat’ın yaptığı “Sancaklar” adındaki cami hakkında ne düşünüyorsun? Yeraltındaki cami herkesi şaşırtıyor...

        Bence çok mühim bir yapı. Tasarımı çok ilgimi çekti. Üzerinde detaylı fikir beyan edebilmek için en kısa zamanda gidip yerinde incelemem lazım.

        'Tükenmişlik sendromuna yakalanmamak için meditasyon ve gyrotonic yapıyorum ,

        En çok hangi mimari ekolden etkilendin?

        Yerel kültürden öğeler taşıyan, evrensel tasarımlar oluşturuyorum. Daha önce benzeri olmayan bir tarza sahip olduğum için uluslararası çapta ödüller kazandım. Zeynep Fadıllıoğlu Design olarak tüm dünyada senede 40-50 proje tamamlıyoruz. Tasarımlarımda kendimi, renkler, dokular, kumaşlar, aksesuvarlar ve mimari detaylarla ifade etmeye çalışıyorum. Sterilden ziyade yaşanmışlık hissi veren mekânlar oluşturuyorum.

        "İşlevsellik mi, estetik mi” tartışmasına sen nereden bakıyorsun?

        Tasarımlarımda işlevsellik ve estetik eşit önem taşıyor. Benim için doğru tasarım hem göze hitap eden hem rahat kullanılandır. Yüksek kalitede malzeme ve işçilik de tasarımlarımın vazgeçilmezidir.

        Bir röportajında annenin baskın bir karakter olduğundan bahsetmişsin. Mükemmelliyetçi yönünün bununla bir bağlantısı olabilir mi?

        Hayatımın her alanında mükemmeli yakalamaya çalışıyorum. Mükemmeliyetçilik işim açısından güzel ama fazlası ruhen ve bedenen yıpratıcı oluyor. İşimde mükemmeli yakalama çabasıyla farklı projelerimizin takibi için kıtalararası uçtuktan sonra ofise gelip hiç durmadan müşterilerle tüm gün çeşitli toplantılar yaptığım oluyor.

        Sen sayarken ben yoruldum. Öte tarafta bir de işletmecilik yapıyorsun.

        İşletmeci ve tasarımcı kimliklerinin bir arada oluşu, çok yoğun bir tempo ve uzun çalışma saatlerine yol açıyor. Tüm günü mimari projelerimize ait çalışmalarla geçirdikten sonra, Metin’in mekânlarıyla işletmeci kimliğimiz devreye giriyor tabii.

        Bu çok ağır bir tempo. Hiç mi tükenmiyorsun?

        Tabii ki zor oluyor. Tükenmişlik sendromuna yakalanmamak için düzenli olarak meditasyon ve gyrotonic yapıyorum. Çok faydasını görüyorum.

        ‘Yeni nesil; müzik, rahatlık ve kalite arıyor’

        Biraz da gece hayatından konuşalım. Gece hayatına yön veren biri olarak bizdeki eğlence anlayışını nasıl değerlendiriyorsun?

        Gece hayatına 40 seneden fazladır yön veren kişi esas Metin. Bizdeki eğlence anlayışı görmek ve görülmek üzerine kurulu. Açılan yeni mekânlarla yemeğin, servisin kalitesi ve dekorasyon müşterinin seçim yapmasında rol oynamaya başladı. Yeni nesil, sevdiği müziği dinleyip rahatça eğlenebileceği, aynı zamanda da kaliteli hizmet alabileceği mekânları tercih ediyor.

        Bir mekâna girdiğinde, estetik uyumsuzlukları hemen algılıyor musun? Mesleki deformasyon yaşıyor musun?

        Maalesef evet.

        Peki ne yapıyorsun?

        Hemen düşüncemi değiştirmeye çalışıyorum.

        Türk tasarımcılardan kimleri beğeniyorsun?

        Rıfat Özbek, Ela Cindoruk, Sevan Bıçakcı, Tulya Madra, Alev Ebuzziya Siesbye, Melissa Denizeri, Misela (Serra Turker), Ümit Benan, Günseli Turkay, İznik Vakfı ve Gorbon’un çinileri, Stepevi’nin modern halıları, İpek Irgıt (Kiini).

        Başarılı bir tasarımcı, iyi bir işletmeci, iyi bir anne, iyi bir eş... Her şey dört dörtlük görünüyor ama pişmanlıkların var mı hayatta?

        Kızım küçükken onu kendi hayatımın bir parçası yaptım. Çocuk parkı yerine antikacıya giderdik. Daha çok onun yaşının gerektirdiklerini yapmayı, kendimi onun hayatının parçası yapmayı isterdim. Herkese de tavsiyem bu. Hiçbir zaman Selin’i yanımdan ayırmadım fakat sadece bu kafi gelmiyor, çocuklar yaşlarına uygun yerlere gitme ihtiyacı duyuyorlar.

        ‘Monet resimleri karşısında ders yapardık’

        Kadronuzda genç, yetenekli tasarımcı, iç mimar ve ressamların yer aldığını biliyoruz. Genç tasarımcıları keşfetmek ve desteklemek yönünde herhangi bir projen var mı? İleride bir Zeynep Fadıllıoğlu tasarım akademisi görebilecek miyiz?

        Bilgi Üniversitesi’nde ‘Tasarım Kültürü ve Yönetimi’ sertifika programının oluşumuna katkıda bulundum. 1998-2012 arasında ders verdim.

        Zeynep Hoca nasıldı?

        Yaklaşık 14 sene ders verdim. Muhteşem bir deneyimdi bilgi birikimini paylaşmak... Farklı birikimlerde yüksek eğitimli bir kitleyle interaktif bir süreç insana yeni zenginlikler katıyor. Kendi alanımda davet edildiğim tüm üniversite ve workshop etkinliklerine elimden geldiğince katılarak tasarımla ilgilenen herkese faydalı olmaya gayret ediyorum. Ezberletilmiş eğitim tarzını onaylamıyorum. Inchbald School of Design’da her ders, müzelerde Raphael’in, Monet’nin resimleri karşısında küratörlerle yapıldı. Victoria Albert Müzesi’nde kumaşları keşfettim. Böylesi çok daha verimli.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ